...doğumdan önce başlayan bir öykü var ya?...
...onu bilir misiniz?...
...doğumdan sonra da büyüyerek devam eden ve asla sona ermeyecek olan o öykü, hayat öyküsüdür...
...hayat öyküsü ise ellerin eseridir, ellerin izlerinin...
...öyledir; bir insan, bir sürü elin izinden müteşekkildir...
...anne rahmine düşmeden evvel, adem'e kadar, her bir zincirin halkasında bir sürü elden...
...doğumdan sonra cisme bürünen hâlinde de, onu görünür hâle getiren diğer bir sürü elden gelen izden...
...her el bıraktığı izlerle ruhuna yapışır, insanın...
...insan büyürken, o elleri hissetse bile, ayırdedemez...
...onların izinden müteşekkil olduğunu anlamaz; o ellerin bıraktıklarıyla sımsıkı sarılı olduğunu fark etmez...
...yüklenmiş beklentileri olmayan el, yoktur...
...her el yapıştığı ruhtan bedel ister...
...insan yetişince aklının erdiklerine, ellerin 'diyet' istediğini görmeye başlar...
...kendisinde kalan her bir izi silemese bile, iz bırakan her eli, hürriyeti adına uzaklaştırmak ister kendinden...
...hürriyeti, bir sürü elin yapışkanlığından kurtulmakladır; bunu bilir...
...kendisine sorulmamıştır ellerden gelenler; kendisinden minnet beklenmesine tahammül edemez...
...ki; her iz hayırlı olmayabilirdir...
...buna istinâden her el, aynı hakları talep etmeye müstehak değildir...
...o, kendisinden diyet istemeyeni, istemeyen yoksa en az isteyeni tutar çevresinde...
...mamafih, itilen eller, kendi gidişleriyle birlikte var olan kişiyi de azaltırlar...
...herkes elini çektiğinde, geride kalan 'hiç kimse'dir...
...elleri külliyen reddedenin ruhuna yapışık duran hiç bir yaşayan el kalmayınca, mâzideki izler kalakalır orta yerde...
...insan döner-durur, eski var oluşunun artık büyümeyen resminin çevresinde...
...sabit hacmi daralmaya, daraldıkça yok olmaya başlar...
...'hiç kimse', o zaman yalnızlıkların karanlığında belirsiz karmaşalara düçâr olur...
...insanların küllerinden var olma istidâtları yoktur...
...bir insanı var yapan diğer insanların elleridir...
...hiçbir ahlâka sığmasa bile, ellerin istedikleri, kişi irâdesine düşen mükellefiyetin azâmi sınırlarında her ele karşı 'titiz' olmalıdır...
...hiçbir el ilelebet ruha yapışacak değildir; lâkin, kişi reddedeceği elleri seçmeli, hiddetin savrulan palasını ellerin üstüne indirirken akıl haysiyeti ve sarraf titizliliğiyle hayırlı olanla olmayanı ayırdetmelidir...
...hayra vesile olan her el kendisi gidene kadar mevcut olmalıdır...
...ki; kişi 'hiç kimse' olmasın...
seçkin deniz
pürüzsüz patikalar
Seçkin Deniz Yazıları
Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
- Seçkin Deniz
- Mustafa Tamer
- Arif Şahin
- Eyüp Kaan
- Ahmet Faruk
- Cemal Çalık
- Şahin Torun
- Naif Karabatak
- Ata Atun
- Tamer Güner
- Mustafa Ege
- Yaşlı Bilge
- Ahmet Haydar
- Alper Selçuk
- Faruk Tamer
- Hakkı Aslan
- Doğa Toprak
- Khorto Bâri
- Mustafa Eyyüboğlu
- Âkil Ağazâde
- Mustafa Ekici
- Biz Kimiz?
- Yıllık Sonsuz Ark Yayın Raporları
- Sonsuz Ark Manifestosu
14 Nisan 2014 Pazartesi
SA633/SD116: "hiç kimse" /07.11.2006/ 571. patika
Labels:
Deneme
,
Pürüzsüz Patikalar
,
Seçkin Deniz