“Kanserle mücadele bedenin ve beynin ortak
mücadelesidir.”
Audrey Hepburn
Kanser psikolojisi ile ilgili derli toplu bilgileri paylaşmaya devam ediyorum. Belki kanser olan bir insanın işine yarayabilir. Zaten bu yazdıklarımla tek bir insana bile yardımcı olabilirsem bu blog- Tiffany'de Kahvaltı- amacına ulaşmış demektir.
Kanser ve Psikoloji
“Kanserle
mücadele bedenin ve beynin ortak mücadelesidir.”
Konsültasyon
Liyezon Psikiyatrisi (Psikiyatrik Tıp, Psikosomatik Tıp) fiziksel hastalıkların
psikiyatrisini temsil eden bir psikiyatri üst disiplinidir. Liyezon psikiyatrisi
fiziksel hastalığı olan ya da cerrahi girişim uygulanan hastalarda görülen
ruhsal kriz ve rahatsızlıkların araştırılması, tanısı, tedavisi, izlenmesi ve
önlenmesine dönük psikolojik hizmet sunan özelleşmiş bir psikiyatri
disiplinidir. Tıbbi tedavi ve bakım ile psikiyatrik - psikososyal bakımı
bütünleştirir.
Psikoonkoloji
Psikiyatrik
tıp şemsiyesi içinde kanser psikiyatrisi temsil eden bir disiplindir. Kanser
hastalarına ve hasta ailelerine tıbbi tedavi ve bakım ile birlikte psikolojik
tedavi, bakım ve destek verilmesini amaçlar.
Günlük
yaşantının içerisinde “kanser” kelimesi bile başlı başına olumsuzlukları
çağrıştırır. Kanser tanısı olasılığı olan ya da tanısı alan hastalarda ise
olumsuz duygu ve düşüncelerin gelişmesi neredeyse kaçınılmazdır. Kanser bir
yıkım gibi algılanır ve en dramatik anlamıyla kişinin psikolojik dengesinde
krize neden olur. Kriz; sağlıklı yaşamdan, hastalık ve ölüm tehdidine uyuma
uzanan bir süreçtir.
İnsanlar,
kanser tanısı karşısında birçok farklı tepki gösterirler. İlk aşamada en yaygın
tepki, şoke olma ve inanmamadır. Gerçeğin hemen inkarı, çoğu kez, katlanılması
çok güç, bazıları için imkansız, gerçeğin yarattığı kaygı, panik ve çaresizlik
duygularına karşı bir savunmadır. Bir anlamda, gerçeği reddederek, olmamış
kabul ederek hasta, kendini dayanılmaz kaygıdan korur.
Bu
nedenle çoğu hastada psikolojik açıdan önceden hazırlanması ve çevre, sosyal,
duygusal desteklerin sağlanarak yavaş yavaş bunun söylenmesi daha doğru
olabilir. Ardından, kızgınlık ve depresyon gelişir. Hastanın kızgınlık ve
isyanını ifade edememesi, depresyon gelişim riskini arttırır. Bu dönemde kaygı,
yemeden-içmeden kesilme, dikkat dağınıklığı, huzursuzluk gibi durumlar
normaldir.
“Niye
ben?” türü hiddetlenmeler ve isyan duyguları görülür.
Kanserdeki kriz 4
aşamalı bir süreç olarak tanımlamıştır:
1. Şok
hali
2. Tepki
aşaması
3.
Direnme
4. Uyum
Tedavi
sürecinin tamamlanmasından sonra da kişide yaşanmış bir hastalığın
psikolojisine bağlı olarak yeni durumuna uyumunda sorunlar gelişebilir. Bununla
birlikte, her kanser hastasının psikolojik güçlük yaşadığı düşüncesi de, tüm
tepkilerin “normal” olarak kabul edilmesi gerektiği düşüncesi de yanlıştır. Son
yılarda onkolojideki gelişmeler ve tıbbi hastalara psikiyatrik-psikososyal
hizmetleri sunmak için konsültason-liyezon psikiyatrisi servislerinin genel hastanelerde
daha yaygın yapılanmasını, psikiyatrik tıp şemsiyesi içinde psikoonkoloji
disiplininin şekillenmesini sağlamıştır.
Psikoonkoloji ve
Psikiyatrik Onkoloji
Kanserin
hasta, aile ve tedavi ekibi üzerindeki psikolojik etkilerini, psikolojik ve
davranışsal faktörlerin kanser risk ve seyrindeki etkilerini araştıran ve
kanser hastalarına psikolojik tıp hizmetlerini sunan bir disiplindir.
Kanser
tedavisi, cerrahi girişim, kemoterapi, radyoterapi gibi çoğul tedavileri
gündeme getirir. Tanı ve tedavide geliştirilen ileri yöntem ve tekniklerin,
başlı başına psikolojik yan etkileri vardır. Bu alanda kullanılan ilaçların
birçoğunun ciddi nöropsikiyatrik yan etkileri vardır. Kemik iliği nakli gibi
bazı ileri girişimlerin kendine özgü sorunları olduğu da bilinmektedir. Bu da
kanser tanı, tedavi, hastane ortamı, hasta rolü, yeniden topluma girme ve yeni
yaşam biçimlerine uyum güçlüğü gibi sorunları gündeme getirir.
Kanser
hastaları tanı, tedavi ve palyatif dönemlerde çeşitli ve değişik duygusal,
ruhsal, davranışsal reaksiyonlar geliştirirler. Kanser hastalarının psikolojik
açıdan doğru değerlendirilmesi için birçok faktör göz önünde bulundurulmalıdır.
Bunlar:
1.
Hastalığın özellikleri: Etkilenen organ, işlev kaybı olup olmadığı, tedavinin
komplikasyonları
2.
Hastanın bir birey olarak özellikleri: Hastalığa ilişkin genel algı, kişilik yapısı,
yaşı, yaşam dönemi, baş etme yöntemleri
3.
Psikososyal çevre: Ailenin, toplumun hastalığı algılama şekli, hastanın aile
ile ilişkisi, hasta-aile ve tedavi ekibi ilişkisi ve işbirliği.
Kanser hastalarında
psikiyatrik değerlendirme ve psikolojik danışmanlık gerektiren belirti ve
bulgular şunlardır:
•
Sıkıntı
• Gece
sık uyanma
•
Çökkünlük
• Uyum
güçlüğü
•
Zihinsel karışıklık
•
Umutsuzluk, çaresizlik, suçluluk duyguları
•
Uykusuzluk
• Sosyal
geri çekilme
• Kâbus
görme
•
İsteksizlik
• Baş
etme güçlükleri
• Keyif
alamama
• Panik
• İlgi
alanı daralması
•
Kişilik değişiklikleri
• İnkar
• Yas
tepkileri
• Yaşam
ideallerinin yok olması
• Dikkat
bozuklukları
• Sürekli
kaygı ve karamsarlık
•
Mesleki işlevlerden uzaklaşma
•
Geleceğe dönük plan yapamama
Kanser ve Depresyon
Kanser
hastalarında en sık görülen psikiyatrik bozukluk depresyondur. Kanser tanısı ve
tedavi yöntemleri ve bunların anlamı, hastada şiddetli kaygı ve çaresizlik
düşünce ve duyguları yaratır. Hastanın bu ileri zorlanma ile baş edebilmesi,
yaşı, yaşam deneyimleri, daha önceki duygusal uyum yeteneği, kanserin yaşam
amaçlarını (kariyer, aile) tehdit etme potansiyeline, psikososyal ve çevresel
desteklerine ve doğrudan hastalığın kendi değişkenlerine (fiziksel hasarlar,
organ kaybı, tedavi seyri, ağrının şiddeti, hastalığın gidişi) ve diğer birçok
faktöre bağlıdır.
Kansere
uyum güçlüğü ve çaresizlik algısı depresyon gelişiminde en potansiyel
unsurlardır. Ölüm korkusu, çaresizlik, yaşam, ideallerinin tehdit altında
olması, otonomisini kaybedeceği, çevreye bağımlı olacağı, fiziksel yıkım
olacağı gibi düşünce ve kaygılar, depresyon gelişiminde önemli rol oynayan
düşünce ve duygulardır. Bununla birlikte tedavide kullanılan bazı ilaçların
(kortikosteroidler ve bazı kemoterapi ilaçları gibi) ve eşlik eden diğer hastalıkların
da depresyon riskini arttırdığı bilinmektedir.
Kanser hastalarında
depresyon riskini arttıran faktörler:
•
Depresif bozukluk ya da alkolizm geçmişi
•
Kanserin ileri evrede olması
• Sosyal
destek azlığı
•
Ağrının kontrol edilmemesi
•
Tedavide kullanılan bazı ilaçlar (kortikosteroidler ve bazı kemoterapi ilaçları
gibi) ve eşlik eden diğer hastalıklar.
Kanser hastalarında
depresyonun belirtileri:
• İlgi
ve zevk azalması/kaybı
• Aşırı
sinirlilik
•
Sıkıntı, bunaltı, halsizlik
•
Bedensel şikayetler
• Ağlama,
karamsarlık
•
Unutkanlık/Konsantrasyon güçlüğü
• Uyku
bozuklukları
•
Gerginlik, huzursuzluk
•
İştahta artma/azalma
• İçe
kapanma
•
Evlilik problemleri, ilişki problemleri
• Ölüm
korkusu
•
İntihar düşüncesi/girişimi
Kanser ve Kaygı Bozuklukları
Kanser
hastalarında, başlangıçta tanı ve kriz dönemlerinde kaygı atakları sıklıkla
görülür.
Bu hastalarda kaygı yaratan kriz durumlarını şöyle tanımlayabiliriz:
• Tanı
aşaması
• Tetkik
sonuçlarını beklerken
• Yeni
bir tedavi öncesi
• Tedavi
değişimi
• Belirti-bulgu
ortaya çıkması
• Nüks
görülmesi
•
Hastalık çağrıştıran değişikliklerin hissedilmesi
Kaygı
bozukluklarının başlıca belirtileri:
•
Uykusuzluk
• Aşırı
hassaslık
•
Konsantrasyon bozukluğu
•
Tahammülsüzlük
• Panik
ataklar
• Nefes
darlığı, kalp çarpıntısı, terleme
• Ağız
kuruması, baş dönmesi.
Kanser hastalarında
tıbbi - psikiyatrik acil bir durum olarak Deliryum
Kanser
hastalarında deliryum sıklıkla görülen psikiyatrik bir durumdur. Deliryum acil
müdahale ve tedavi gerektiren bir durumdur. Demans gelişimine ya da ölüme neden
olma potansiyeli yüksektir. Bu nedenle erken tanısı ve hızlı, etkili tedavisi
çok önemlidir. Deliryum, ani ve hızlı gelişen beyin yetmezliğidir.
Bu hastalarda
görülen belirti ve bulgular şunlardır:
• Bilinç
bozukluğu
•
Huzursuzluk
•
Ajitasyon
•
Yorgunluk
•
Yönelim bozuklukları (yer, zaman, kişi)
• Dikkat
ve kognitif işlevlerde bozukluklar
•
Uykusuzluk ya da aşırı uyku hali
• Gece
ile gündüzü ayırt etme zorluğu.
Tablonun
gece kötüleşmesi tipiktir. Agresif davranışlar, ürkütücü görsel hallüsinasyonlar,
saldırgan tutumlar, şüpheci algılar sık ve özellikle geceleri ortaya çıkar.
Anlamsız hareketler, taşkınlık sıktır. Hasta sanki bir kabus yaşıyor gibidir.
Uyaranların algılanması, değerlendirilmesi ve bilgi akışı bozuk olduğundan tam
bir zihinsel kaos yaşanır. Hasta korku, tehdit edilme hissi içindedir. Bu
hastalarda; gerçeği değerlendirme bozulmuş, bir bilinç-bilinç dışı, gerçek-rüya
sınırları kaybolmuş gibidir. Delirium tıbbi-psikiyatrik acildir ve yoğun bakım
gerektirir.
Kanser
hastalarına en uygun tedavi ruhsal ve tıbbi tedavi ve bakımın eşzamanlı ve eş
güdümlü olarak verilmesidir. Fiziksel tedavi ve uyumuna yardımcı olmak bir
bütün oluşturmaktadır. Fiziksel hastalıklarda ruhsal sorunları tanımak ve
tedavi etmek sağlık anlayışının doğal gereğidir.
Neşe Kutlutaş, 22.04.2014, Sonsuz Ark, (İlk Yayın Tarihi, 23.02.2012)