22 Nisan 2014 Salı

SA645/KY9-NK13: Kanser Psikolojisinin Evreleri -2-

 “Kanserle mücadele bedenin ve beynin ortak mücadelesidir.”

Audrey Hepburn

Kanser psikolojisi ile ilgili derli toplu bilgileri paylaşmaya devam ediyorum. Belki kanser olan bir insanın işine yarayabilir. Zaten bu yazdıklarımla tek bir insana bile yardımcı olabilirsem bu blog- Tiffany'de Kahvaltı- amacına ulaşmış demektir.

Kanser ve Psikoloji

“Kanserle mücadele bedenin ve beynin ortak mücadelesidir.”

Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi (Psikiyatrik Tıp, Psikosomatik Tıp) fiziksel hastalıkların psikiyatrisini temsil eden bir psikiyatri üst disiplinidir. Liyezon psikiyatrisi fiziksel hastalığı olan ya da cerrahi girişim uygulanan hastalarda görülen ruhsal kriz ve rahatsızlıkların araştırılması, tanısı, tedavisi, izlenmesi ve önlenmesine dönük psikolojik hizmet sunan özelleşmiş bir psikiyatri disiplinidir. Tıbbi tedavi ve bakım ile psikiyatrik - psikososyal bakımı bütünleştirir.

Psikoonkoloji

Psikiyatrik tıp şemsiyesi içinde kanser psikiyatrisi temsil eden bir disiplindir. Kanser hastalarına ve hasta ailelerine tıbbi tedavi ve bakım ile birlikte psikolojik tedavi, bakım ve destek verilmesini amaçlar.

Günlük yaşantının içerisinde “kanser” kelimesi bile başlı başına olumsuzlukları çağrıştırır. Kanser tanısı olasılığı olan ya da tanısı alan hastalarda ise olumsuz duygu ve düşüncelerin gelişmesi neredeyse kaçınılmazdır. Kanser bir yıkım gibi algılanır ve en dramatik anlamıyla kişinin psikolojik dengesinde krize neden olur. Kriz; sağlıklı yaşamdan, hastalık ve ölüm tehdidine uyuma uzanan bir süreçtir.

İnsanlar, kanser tanısı karşısında birçok farklı tepki gösterirler. İlk aşamada en yaygın tepki, şoke olma ve inanmamadır. Gerçeğin hemen inkarı, çoğu kez, katlanılması çok güç, bazıları için imkansız, gerçeğin yarattığı kaygı, panik ve çaresizlik duygularına karşı bir savunmadır. Bir anlamda, gerçeği reddederek, olmamış kabul ederek hasta, kendini dayanılmaz kaygıdan korur.

Bu nedenle çoğu hastada psikolojik açıdan önceden hazırlanması ve çevre, sosyal, duygusal desteklerin sağlanarak yavaş yavaş bunun söylenmesi daha doğru olabilir. Ardından, kızgınlık ve depresyon gelişir. Hastanın kızgınlık ve isyanını ifade edememesi, depresyon gelişim riskini arttırır. Bu dönemde kaygı, yemeden-içmeden kesilme, dikkat dağınıklığı, huzursuzluk gibi durumlar normaldir.

“Niye ben?” türü hiddetlenmeler ve isyan duyguları görülür.

Kanserdeki kriz 4 aşamalı bir süreç olarak tanımlamıştır:

1. Şok hali
2. Tepki aşaması
3. Direnme
4. Uyum

Tedavi sürecinin tamamlanmasından sonra da kişide yaşanmış bir hastalığın psikolojisine bağlı olarak yeni durumuna uyumunda sorunlar gelişebilir. Bununla birlikte, her kanser hastasının psikolojik güçlük yaşadığı düşüncesi de, tüm tepkilerin “normal” olarak kabul edilmesi gerektiği düşüncesi de yanlıştır. Son yılarda onkolojideki gelişmeler ve tıbbi hastalara psikiyatrik-psikososyal hizmetleri sunmak için konsültason-liyezon psikiyatrisi servislerinin genel hastanelerde daha yaygın yapılanmasını, psikiyatrik tıp şemsiyesi içinde psikoonkoloji disiplininin şekillenmesini sağlamıştır.

Psikoonkoloji ve Psikiyatrik Onkoloji

Kanserin hasta, aile ve tedavi ekibi üzerindeki psikolojik etkilerini, psikolojik ve davranışsal faktörlerin kanser risk ve seyrindeki etkilerini araştıran ve kanser hastalarına psikolojik tıp hizmetlerini sunan bir disiplindir.

Kanser tedavisi, cerrahi girişim, kemoterapi, radyoterapi gibi çoğul tedavileri gündeme getirir. Tanı ve tedavide geliştirilen ileri yöntem ve tekniklerin, başlı başına psikolojik yan etkileri vardır. Bu alanda kullanılan ilaçların birçoğunun ciddi nöropsikiyatrik yan etkileri vardır. Kemik iliği nakli gibi bazı ileri girişimlerin kendine özgü sorunları olduğu da bilinmektedir. Bu da kanser tanı, tedavi, hastane ortamı, hasta rolü, yeniden topluma girme ve yeni yaşam biçimlerine uyum güçlüğü gibi sorunları gündeme getirir.

Kanser hastaları tanı, tedavi ve palyatif dönemlerde çeşitli ve değişik duygusal, ruhsal, davranışsal reaksiyonlar geliştirirler. Kanser hastalarının psikolojik açıdan doğru değerlendirilmesi için birçok faktör göz önünde bulundurulmalıdır. Bunlar:

1. Hastalığın özellikleri: Etkilenen organ, işlev kaybı olup olmadığı, tedavinin komplikasyonları
2. Hastanın bir birey olarak özellikleri: Hastalığa ilişkin genel algı, kişilik yapısı, yaşı, yaşam dönemi, baş etme yöntemleri
3. Psikososyal çevre: Ailenin, toplumun hastalığı algılama şekli, hastanın aile ile ilişkisi, hasta-aile ve tedavi ekibi ilişkisi ve işbirliği.

Kanser hastalarında psikiyatrik değerlendirme ve psikolojik danışmanlık gerektiren belirti ve bulgular şunlardır:

• Sıkıntı
• Gece sık uyanma
• Çökkünlük
• Uyum güçlüğü
• Zihinsel karışıklık
• Umutsuzluk, çaresizlik, suçluluk duyguları
• Uykusuzluk
• Sosyal geri çekilme
• Kâbus görme
• İsteksizlik
• Baş etme güçlükleri
• Keyif alamama
• Panik
• İlgi alanı daralması
• Kişilik değişiklikleri
• İnkar
• Yas tepkileri
• Yaşam ideallerinin yok olması
• Dikkat bozuklukları
• Sürekli kaygı ve karamsarlık
• Mesleki işlevlerden uzaklaşma
• Geleceğe dönük plan yapamama

Kanser ve Depresyon

Kanser hastalarında en sık görülen psikiyatrik bozukluk depresyondur. Kanser tanısı ve tedavi yöntemleri ve bunların anlamı, hastada şiddetli kaygı ve çaresizlik düşünce ve duyguları yaratır. Hastanın bu ileri zorlanma ile baş edebilmesi, yaşı, yaşam deneyimleri, daha önceki duygusal uyum yeteneği, kanserin yaşam amaçlarını (kariyer, aile) tehdit etme potansiyeline, psikososyal ve çevresel desteklerine ve doğrudan hastalığın kendi değişkenlerine (fiziksel hasarlar, organ kaybı, tedavi seyri, ağrının şiddeti, hastalığın gidişi) ve diğer birçok faktöre bağlıdır.

Kansere uyum güçlüğü ve çaresizlik algısı depresyon gelişiminde en potansiyel unsurlardır. Ölüm korkusu, çaresizlik, yaşam, ideallerinin tehdit altında olması, otonomisini kaybedeceği, çevreye bağımlı olacağı, fiziksel yıkım olacağı gibi düşünce ve kaygılar, depresyon gelişiminde önemli rol oynayan düşünce ve duygulardır. Bununla birlikte tedavide kullanılan bazı ilaçların (kortikosteroidler ve bazı kemoterapi ilaçları gibi) ve eşlik eden diğer hastalıkların da depresyon riskini arttırdığı bilinmektedir.

Kanser hastalarında depresyon riskini arttıran faktörler:

• Depresif bozukluk ya da alkolizm geçmişi
• Kanserin ileri evrede olması
• Sosyal destek azlığı
• Ağrının kontrol edilmemesi
• Tedavide kullanılan bazı ilaçlar (kortikosteroidler ve bazı kemoterapi ilaçları gibi) ve eşlik eden diğer hastalıklar.

Kanser hastalarında depresyonun belirtileri:

• İlgi ve zevk azalması/kaybı
• Aşırı sinirlilik
• Sıkıntı, bunaltı, halsizlik
• Bedensel şikayetler
• Ağlama, karamsarlık
• Unutkanlık/Konsantrasyon güçlüğü
• Uyku bozuklukları
• Gerginlik, huzursuzluk
• İştahta artma/azalma
• İçe kapanma
• Evlilik problemleri, ilişki problemleri
• Ölüm korkusu
• İntihar düşüncesi/girişimi

Kanser ve Kaygı Bozuklukları

Kanser hastalarında, başlangıçta tanı ve kriz dönemlerinde kaygı atakları sıklıkla görülür. 

Bu hastalarda kaygı yaratan kriz durumlarını şöyle tanımlayabiliriz:
• Tanı aşaması
• Tetkik sonuçlarını beklerken
• Yeni bir tedavi öncesi
• Tedavi değişimi
• Belirti-bulgu ortaya çıkması
• Nüks görülmesi
• Hastalık çağrıştıran değişikliklerin hissedilmesi

Kaygı bozukluklarının başlıca belirtileri:
• Uykusuzluk
• Aşırı hassaslık
• Konsantrasyon bozukluğu
• Tahammülsüzlük
• Panik ataklar
• Nefes darlığı, kalp çarpıntısı, terleme
• Ağız kuruması, baş dönmesi.

Kanser hastalarında tıbbi - psikiyatrik acil bir durum olarak Deliryum

Kanser hastalarında deliryum sıklıkla görülen psikiyatrik bir durumdur. Deliryum acil müdahale ve tedavi gerektiren bir durumdur. Demans gelişimine ya da ölüme neden olma potansiyeli yüksektir. Bu nedenle erken tanısı ve hızlı, etkili tedavisi çok önemlidir. Deliryum, ani ve hızlı gelişen beyin yetmezliğidir.

Bu hastalarda görülen belirti ve bulgular şunlardır:

• Bilinç bozukluğu
• Huzursuzluk
• Ajitasyon
• Yorgunluk
• Yönelim bozuklukları (yer, zaman, kişi)
• Dikkat ve kognitif işlevlerde bozukluklar
• Uykusuzluk ya da aşırı uyku hali
• Gece ile gündüzü ayırt etme zorluğu.

Tablonun gece kötüleşmesi tipiktir. Agresif davranışlar, ürkütücü görsel hallüsinasyonlar, saldırgan tutumlar, şüpheci algılar sık ve özellikle geceleri ortaya çıkar. Anlamsız hareketler, taşkınlık sıktır. Hasta sanki bir kabus yaşıyor gibidir. Uyaranların algılanması, değerlendirilmesi ve bilgi akışı bozuk olduğundan tam bir zihinsel kaos yaşanır. Hasta korku, tehdit edilme hissi içindedir. Bu hastalarda; gerçeği değerlendirme bozulmuş, bir bilinç-bilinç dışı, gerçek-rüya sınırları kaybolmuş gibidir. Delirium tıbbi-psikiyatrik acildir ve yoğun bakım gerektirir.

Kanser hastalarına en uygun tedavi ruhsal ve tıbbi tedavi ve bakımın eşzamanlı ve eş güdümlü olarak verilmesidir. Fiziksel tedavi ve uyumuna yardımcı olmak bir bütün oluşturmaktadır. Fiziksel hastalıklarda ruhsal sorunları tanımak ve tedavi etmek sağlık anlayışının doğal gereğidir.


Neşe Kutlutaş, 22.04.2014, Sonsuz Ark,  (İlk Yayın Tarihi, 23.02.2012)




Seçkin Deniz Twitter Akışı