“Vatanseverlik,
etkili mücadelede direnmektir.”
Şöyle
bir tweet okudum: 'Muhalefet liderleri, eğer içinizde biraz vatanseverlik varsa,
istifa ederek Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasına engel olursunuz' Muhalefet
liderleri muhalefet biçimleri ile fark yaratamıyor... Ancak istifa ederek kaos
yaratan bir duruşla mı muhalefette iken yapamadıklarını yapacaklar? Bu da
vatanseverlik olacak... İlginç...
Yani bir
yasaya karşı, bir gidişata karşı, yaptırımı olan bir tepki göstermeye güçleri
yetmediği için buna davet edilseler anlayacağım bu çağrıyı... Ama 'X
cumhurbaşkanı olmasın' diye olunca bir tuhaf geldi bana...
'Vatanseverseniz istifa edin ve bunu
engelleyin' demek ne anlama geliyor? Muhalefet liderleri istifa edince ne olur
bir düşünün... Tablo canlandı mı gözünüzde? Vatanseverlik, etkili mücadelede
direnmektir... Kaçmak da gerekir bazen, ama X şunu olmasın diye değil...
'Hukuk
çöktü' diye istife edilse vatanseverliktir, 'yargı siyasallaştı' diye istifa da
aynı...
'Halk iradesine ipotek koyuluyor' diye istifa
vatanseverlik olabilir.
Ancak
bugüne kadar yargı, halkın başka kesimlerinin temsilcileri aleyhine
siyasallaştığında ses etmemişlerin, şimdi tepki istifası da vatanseverlik
olarak görülemeyecektir...
Bu
durumda hangi vatan, kimin vatanı sorularına cevap olarak, ayrımcı bir bakışı
somutlaştırmış oluruz.
Yolsuzluk
yargılamaları için dahi istifa vatanseverlik değildir, zira şu anda bu
yargılamalar için muhalefetin değil
yönetimin istifası hukuk yolunu açar. İstifa etmeleri de bir zorunluluk değil.
Yani şu an bürokrasi ve siyaset dışı bazı isimlerin ifadeye gitmemesi dışında
her şey normal aslında. Paraları götürmek normal demiyorum. Ama bunun süreci
normal...
Müzakere sürecindeki bir istihbarat yöneticisini sorguya çağırmak da
normal değildi. Yasal altyapı boşluğu vardı ve bu kullanıldı. Yeni MİT yasası
ile bu boşluklar dolduruldu.
Velhasıl
istifa edilecek onca iş var... 'Halk bunu kesin seçer' korkusuyla muhalefeti
istifaya çağırmak vatanseverlik olur mu bilemedim...
Yorum
yok...
***
Ermenistan ve BOP
Sadi Somuncuoğlu
Yeniçağ'da şunu soruyor: 'Dünya'nın her
yerinden çifte vatandaşlık sıfatı ile Ermenilerin Türkiye'ye yerleştiğini
düşünün... Vatanımız ne hale gelir...'
Bu
Ermenilerin 'Batı Ermenistan'a yerleşip daha sonra baskı yolu ile plebisit gibi
yöntemler ile Ermenistan'a bağlanabileceği ile ilgili bir hatırlatma yapıyor.
Birincisi
bu Ermenilerin bir kısmının vatandaşlığı dahi yok... Toprak talebi bugüne kadar
gündeme getirildi, doğru. Büyük Ortadoğu Projesi diye bir şey var, doğru. Bölge
kaynakları ve İsrail'in civarında güçlü ülke rahatsızlığı da dikkate
alınabilir... Ancak tüm dünyada düzen kurmak için yıllarını vermiş Ermenilerin
koşa koşa Doğudki topraklarımıza yerleşmesi fikrini bu devirde bir türlü olası
görmüyorum.
Kinci
Ermeniler yok değil var. Türklere zulüm etmiş Ermeniler de vardır. Çocuk katili
çetecikler... Ancak bu nefreti körüklemek yerine, konuşmak, Ermeni çetelerinin
savaşta kimlerle işbirliği yaptığını anlatmak, buna karşı atılan adımlardaki
hataları kabul ederek toptancı yaklaşımdan kaçınmak daha güzel değil mi? Hala
şu an Ermenistan'dan Türkiye'ye gelip kaçak olarak çalışan onca Ermeni var
Türkiye'de... Buraya gelenlerin, toprak, plebisit falan deyip Ermenistan ile
bütünleşmek isteme olasılığı nedir sizce? Oradakiler buraya geliyor...
Bu
fikirleri yayanların, Türkiye'nin aklının başına gelmesi için 'yiyecek ekmek
bulamayacak kadar ekonomik krize girmesi' gerektiğini dahi tahayyül edenler
olması aslında üzücü...
İşte bu
zihniyetlerin temelinde ise siyasetçilerin toplumun ayrışması üzerinden oy
toplarken yol açtıkları nefreti görmemeleri var. 'Darbeler ile yüzleşirken'
mesela pek çok asker yakınını düşman etti yönetim kendine. Bu süreçlerde de
ayrımcılığı tetikleyebilecek üslup kullanıldığı oldu. Oysa daha dün dahi
Erdoğan, Gezi olaylarının başında, TV'ye çıktığında herkesi kucaklayacak bir
konuşma yapacak mı diye kendinden en çok nefret edende dahi bir heyecan
yaratacak karizmadaydı.
Velhasıl
Ak Parti döneminde tek iyi dış politika gelişmesi olmadı, koltuğun yolu BOP
eşbaşkanlığı derken dünkü liderlerimizi hatırlayın diyorum. Dışarıda ne oldu
diyelim, ama İçeride terör-ölüm de olmasın... Dışarıda komşularımızda kardeş
kanına engel olup ortada durabilseydik keşke, o ayrı konu. Bunlardan ders
almalı.
Konular
birbirinden ayrı gibi duruyor ama aslında her şey bağlantılı...
****
'Ateist Alevi' bir arada,
Sünniler 'Cemaat' kavgasında...
Alman
Cumhurbaşkanı ziyaretinin ardından farklı konular tartışıldı. Erdoğan'ın
Almanya'nın desteklediğini söylediği 'Ateist alevi ve Almanya' ilişkisine dair söylemi
ile kastını ben anladım. Almanya'nın veya bir dış gücün, ülkesine göç etmiş
farklı etnik ve mezhep gruplarını kullanıyor olması ayrı konu. Bu gerçekle
'ateist alevi' diye itham şeklinde mücadele verilmez. Bu ancak dışlayan bir
üslup algısı yaratır.
Alman
siyasetçiye kızıp kendi ateistini, alevisini, O'na daha çok saygı duyar gibi
görünsen de biraz daha itmiş olursun sadece. Onlar destekliyorsa sen daha çok
destekle? İnançlara saygı İslamiyet'te yok mu? Cami bulamayınca kilise de namaz
kılınamıyor mu?
Bu
'ateist müslüman' gibi bir şey zira. Aile kökü ve kimlik itibarıyla müslüman
görünüp ateist olanlar gibi, alevi ateist de oluyor. Bu kişiler zaten bunu
böyle izah ediyor. Belki Ateist olarak daha rahat kafaları... Ama yine de
alevilik ile bağları olabilir.
Sünni
müslümanım diyenler birbirini yerken, ateist alevi, birlikte güçlü olmak adına
Alevilerin haklarını savunabiliyor... Bundan ancak ders almalı. Bu kişiler
Ali'siz aleviliğe değil de Ali'li aleviliğe inansalar da O'na ‘peygamber’
diyorlar.
Yani
sonuçta sünni gibi inanmıyor olacak yine... Onun yanı sıra hem Ali hem Muhammed
diyeni de var. Başbakan'ın yine buralara girmesi maksadını aşan tartışmalar
doğuruyor.
Serra Karaçam, 01.05.2014