Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
“Kasırgaların içeride kopardıkları bağlar daha acıtıcı. Uzaklar bu yüzden daha rahatlatıcı geliyor bana.”
Soğuk güneşlerle dolu uzun günleri tutuyorum
parmaklarımda. Geceler de uzun. Çok uzun hem de… İpek gibi durgun gökyüzünü
yıldızlarıyla alıp okyanusun pürüzsüz teninde parlatıp duruyorlar
düşüncelerimi. Kimsecikler yok Allah’tan başka. Sessizliğin şarkısı
yankılanıyor, uçsuz bucaksız sudan bozkırda. Suyun içindeki canlılar ne halde
acaba?
Güverte, sırtımı dayadığım seren direği, durgun gökyüzünün ve karanlık okyanusun soğuk egemenliğine boyun eğmiş gibi… Halatlar soğuk, yelkenlerin dudakları morarmış; bir hüzün kaplıyor içimi… Uzaklara dalıyorum baktığım yeri görmediğim halde. Evet, yıldızlar var gökte; okyanusta yakamozlar.
“İnsan olmak zordur!”, demiştim birinde birine…
‘İyi insan olmak zordur!’ diye düzeltmişti o biri sözümü… Gülümsemiş ve
eklemiştim: “İnsan iyidir zaten, iyi değilse insan olmaz!” İçinden dışına doğru
büsbütün her zerresiyle teçhiz edilen bir varlıktan bahsediyoruz; aklı ve nefsi
olan bir varlık. Yani; kendisine ve başkasına her şeyi yapabilecek özelliklere
sahip olan bir varlık. O, kötü olan her şeyi engelleyecek ve ‘iyi’ olacak ve
böylece insan olacak… Bu yüzden zor insan olmak. Kişisel değil bu; insan
özgesine ait bir şey…
Hava soğuk;
söylüyorum sık sık. Seren direği bile boyun eğmiş; küsmüş gibi sanki gemiye.
Güverteden uzayıp giderken, göğe atlayıp gidecekmiş gibi duruyor. Geri dönmeyeceğini
düşünür gibi geliyor gözlerime… kasırgalardan bile yılmamış bir yılgınlık var
üzerinde. Belki de ben öyle görüyorum; belki de kişiselleştirdiğim, bir şahıs
olarak tanımladığım, bir cansız varlık olarak algılamak istemediğim serenin
varlığında bulduğum hatıralar var. Hatıraları yoksa bir şeyin, canlı ya da
cansız, ne önemi vardır ki?
Okyanusla
da, göklerle de var hatıralarım. Uzun yolculuklarımda aklımdaki uzaklar onlardı
çünkü. Ama onları birer şahıs olarak algılamadım, anlamlandırmadım; onlara ait
değil onlarla ilgili olan hatıralarım. Okyanus ve gök, soğuk ya da sıcak diye
tutmadığım uzaklardı benim için. Bu yüzden şimdi burada, bu uçsuz bucaksız
yakamozlarla tutabildiğim yıldızların ışığında yalnızım.
Kötü
olan her şeyi engelleyemedik, engellemeye çalıştığımız halde. İnsan olmak
kaygımızın neresinden, kime, ne bulaştı, bilmiyoruz. Kötü olan her şeyi
engelleme gücümüz vardı, buradaki kötü, bizim yaptıklarımızla ortaya çıkan
kötü; yapmasak ortaya çıkmayacak olan kötü. Bir çaba ne kadar kendi kökünden
beslendiği ile uzun ömürlü olabilir ki? İnsanlar çoğalmadan kötülük nasıl
azalabilir? Allah, kötülüğü azaltanlar artmadıkça neden yardım etsin?
Notlar
tutuyorum bu kez düşsüz düştüğüm bu yolculukta. Bir kendicelik, bir dertleşme
gibi gemim sakin sularda yürürken. Kasırgaların zarar vereceği kuytuluklar da
var. Açık denizlere bakıyorum kimi zaman, kuytuluklardaki tehlikeler buralarda
yok. Saklanarak korunacaklarını sananların, içlerinde büyüyen tehditleri nereye
koyacaklarını bilmediklerini biliyorum. Onlar biliyorlar; bilmiş olmaları onlara
korunak bırakmıyor içlerinde. Kasırgaların içeride kopardıkları bağlar daha
acıtıcı. Uzaklar bu yüzden daha rahatlatıcı geliyor bana. Daha çoğul, daha
yalnız. Ama soğuk.
Bu
yolculuk ne kadar sürecek, bilmiyorum. Yazacağım zaman zaman, Allah’tan başka
korunak bulamadığım bu sonsuzmuş gibi gelen gidişte.
İnsan
olmak zordur, bunu iyi biliyorum.
Yaşlı Bilge, 06.05.2014, 19:33, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 19
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.