"Birbiriyle farklı düzlemlerde olan ayrık şeylerin ayrılması gibi bir sorununun varlığını düşünmek bile geometrik anlamda saçmadır ve bilimdışıdır. Dolayısıyla aralarına ince ya da kalın çizgi çizmek gibi bir determiniteden söz edilemez."
“'Mürteci’ ile ‘mütedeyyin’ arasındaki o ince çizginin ihmali, dine ve inançlı kesime yönelik saldırılarla bütünleşince…” 21 Kasım 2008 tarihli Star Gazetesi’ndeki “Solcu Müslüman olur mu?” başlıklı köşe yazısında Şâmil Tayyar, böyle giriş yapıyor bir parağrafa…
***
Şâmil Tayyar gibi dikkatli bir şahsın böyle bir bakış açısına sahip olduğunun farkında olup olmadığını bilmiyorum. Onun yazı çizgisinden yansıyan düşüncelerini biliyor olduğumdan, böyle hastalıklı açısına da sahip olduğunun farkında olmadığını, böyle bir durumun da alışılageldik ‘algısal bozunma’dan kaynaklandığını düşünüyorum. O da bu bozunumun kurbanı olmuştur muhtemelen. O’nun bu yazısı belki de konuyu incelememiz için fırsat olmuştur.
***
Bu hastalıklı bakış açısını saptayabilmemiz için öncelikle iki sözcüğün sözlük anlamlarına bakmamızda fayda var. Kolay denetlenebilir olması bakımından internetteki sözlükleri kullanalım. Mürteci, irtica ile ilişkili; Wikipedia’ya göre gerici, TDK’ya göre yeni düzene karşı direnen (kimse), gerici; Mütedeyyin, dinle ilgilenen, dinî hassâsiyetlere dikkat eden; Wikipedia ve TDK’ya göre de dindâr, demek. Gördüğümüz gibi, bu iki sözcüğün sözlük anlamları birbiriyle ilişiksiz. Ama nasıl ilişkili hâle getirildiklerini mukâyese bâbında iki ünlü isimden, iki akademisyenden dinleyelim.
***
Doç. Dr Hüseyin Çelik (MEB Bakanı) kendi web sayfasında şöyle diyor:
""İrtica" kelimesini, toplumumuz II.Meşrutiyet döneminden itibaren sıkça duymaya başladı. Arapça olan bu kelime, geri gitme, geriye dönme anlamındadır. Kanunî Sultan Süleyman dönemindeki "Kadızâdeler" den beri bu ülkede mürteci kişiler olmuştur ve bundan sonra da olacaktır. (Kadızadelerle ilgili dergah-tekke maniipülasyonlarına Hüseyin Çelik de alet olmaktadır, Kadızâdeler, yanlış tanıtılmış ve iftiralarla mağdur edilmiştir. Alper Selçuk) Mürteci insan, her türlü yeniliğe, değişim anlamındaki her türlü gelişime karşıdır; bilimsel ve teknolojik her türlü nimete muhaliftir. Cumhuriyet döneminde de zaman zaman "irtica", "mürteci" lafları gündeme geldi. Ancak o gün bugündür irtica nedir? Mürteci kimdir? Sorusuna tatmin edici bir cevap veren olmadı. Ülkemizde genel olarak gördüğümüz kavram kargaşası maalesef bu alanda da geçerlidir. İrtica' nın ve mürteci' nin gerçek anlamı yukarıda bizim verdiğimiz anlamlar iken, özellikle 28 Şubattan sonra bu kelimelere çok yeni ve zorlama anlamlar yüklenmiştir. İrtica ile mücadeleden kastedilen şey, siyasi, ticari veya başka emellerine dini alet eden insanların bu tavrına karşı çıkmak; dini, kendisi gibi inanmayan ve yaşamayan insanlar üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanmak isteyenlere mani olmak ise ben şahsen sonuna kadar buna destek olurum. Yok, irtica ile mücadele maskesi altında mütedeyyin insanlar mağdur ediliyorsa, bu, her şeyden önce bir insan hakları ihlâlidir. Bu durum, hukuka da, din ve vicdan hürriyetine de akla da aykırı bir tutumdur.”(1)
***
Prof. Dr.Emre Kongar da kendi web sayfasında konuyu şöyle izah ediyor:
"Dinciler, yani mürteciler, (Emre Kongar da, kafasındaki çarpıklığı dinci=mürteci eşitliğini sağlayarak yer tutmaya çalışıyor. Alper Selçuk) kendilerine destek veren sözde entelektüellerle birlikte, demokrasiyi savunanlara, irticaya karşı çıkanlara "Siz militarizmi destekliyorsunuz", "Siz darbecisiniz" gibi iftiralar atarak şantaj yapıyor ve onları susturmaya çalışıyor. İrticayı destekleyenlerin son numarası da, "İrticanın tanımı yoktur" demeleri. Bunlar kısa bir süre önce, hem Anayasa'da açıkça belirtilmiş olan ve hem de Anayasa Mahkemesi tarafından ayrıntılı bir biçimde tanımlanmış olan "Laikliği" de "Tanımı yoktur, yeniden tanımlanmalıdır" diye tartışmaya açmışlardı. Medyada, aklı başında olan, demokrasiden yana tavır koyan yazarlar tarafından bunlara pek çok bilimsel, toplumsal, tarihsel ve hukuksal yanıt verildi. Bu yanıtların hemen hemen hepsi, (haklı ve doğru olarak) irticayı, saldırdığı karşıt kavramlar olan demokrasi ve laiklik açısından irdeleyen yorumlardı. Bugün ben irtica yanlısı insanları yani mürtecileri, bir başka karşıt kavramla, imanlı insanlarla yani müminlerle karşılaştırarak tanımlamak istiyorum. Çünkü mürteciler, sadece demokrasiye ve onun ayrılmaz bir parçası olan laikliğe değil, müminlere de zarar veriyor, onların inançlarını da zedeliyor. Mürteci için siyaset sadece din açısından önem taşır. Mümin için siyaset, bağımsızlık, demokrasi, adalet gibi kavramları da içerir. Mürteci, tüm devletin din esaslarına göre örgütlenmesini ister. Mümin, devletten bireylerin inançlarını korumasını ister. Mürteci, farklı inanç ve düşünce sahiplerinin "katlini vacip görür". Mümin için, tüm inanç sahipleri ve hatta inanmayanlar bile saygındır. Mürteci, nefret ve kin doludur. Mümin, sevgi doludur. Mürteci, katıdır, bağnazdır, peşin yargılıdır. Mümin, hoşgörülüdür. Mürteci, ne kul, ne insan, ne de vatandaş olarak makbuldür. Mümin hem kul, hem insan, hem de vatandaş olarak makbuldür. Devlet, gerçekten laik ve demokratik olan devlet, müminleri korumakla, mürtecileri cezalandırmakla yükümlüdür.”(2)
***
İki akademik şahsın konu hakkında birbirine zıt şeyler söylemesi, Doç.Çelik’in konuyu sözlük anlamlarında incelemesine karşılık, Prof.Kongar’ın, ilişkisiz iki şeyi aşırı geçişgen bir tarz da üstelik sosyolojik ve dinî terimler kullanmadan, tamamen manipüle edilmiş ‘algısal bozunma’ zemininde incelemesi ve incelemeyi bilimsel bir kategoriye aldığını imâ ederek gerçekte siyâsî zeminde incelemiş olduğunu saklaması mânidâr değil midir?
***
İşini, portatif bir yumuşaklıkla yapmış olması Kongar’ı haklı görmemize yetmeyecektir. Ne kullandığı ‘mü’min’ kavramı kendi tanımından beslenmektedir ne de kullandığı’ mürteci’ kavramı sözlük anlamıyla ilişkilidir. Çelik’in ayırma-gerçek zemine oturtma girişimine karşılık, Kongar, insanları - Şâmil Tayyar gibi dikkatli bir gazeteciyi bile kendisiyle paralel bir bakış açısına sahip kılacak kadar- etkileyici bir karmaşa ve ilişkide düşündürtmeye çalışmaktadır. Kongar, alışılageldik kavram kargaşalarını kullanarak mürteci-mütedeyyin ilişkisini kafalara kazımaya devam etmektedir.
***
Şâmil Tayyar’ın, bahsettiği mürteci ile mütedeyyin arasındaki ince çizgiyi kim çizmiştir, görebiliyor muyuz? Bu çizgiyi çekenlerin de amacı, çizdikleri ince çizgiyi diledikleri zaman görünmez yapmak ve bu iki şeyi insafsızca karıştırmaktır. Yani; bu geçmişin izlerini geleceğe taşımaya devam ederek, çatışma alanını muhafaza etmeye yönelik bir çabadır.
***
Mürteci ile mütedeyyin arasında ince çizgi yoktur. Kalın çizgi de yoktur. Hatta hiçbir çizgi yoktur. Çizgi ayırmak için kullanılmaktaysa, birbirine karışabilir iki şeyden bahsedebiliriz Oysa ortada böyle bir sorun yoktur. Birbiriyle farklı düzlemlerde olan ayrık şeylerin ayrılması gibi bir sorununun varlığını düşünmek bile geometrik anlamda saçmadır ve bilimdışıdır. Dolayısıyla aralarına ince ya da kalın çizgi çizmek gibi bir determiniteden söz edilemez.
***
Doç. Çelik, mürteci’yi evrensel anlamında tutarak bilimsel bir tutum sergilerken, kuşkusuz, amacı bu karışıklıktan beslenenleri deşifre etmektir. Dikkat edilirse, iki farklı görüş aynı zaman diliminde birbirini cevaplar niteliktedir. Çünkü iki görüş, aynı zaman diliminde yaşayanların tümü için ayrıklığın simgesi olan görüştür. Durdukları yeri simgeleyen bu görüşler için, arada gezinenler, tarafsız bir yerde durabilmek adına birilerinin çizdiği çizgiyi önemseyerek, büyük bir yanılgıyla objektif baktıklarını zannetmektedirler. Bilerek ya da bilmeyerek ilişkisiz iki şeyin arasına çizgi çekmekle tarafsız kaldıklarını düşünerek, bir şekilde, manipülatörlere hizmet ettiklerinin farkına varmamaktadırlar.
***
Yeni dönemde, çarşaf’ın bile ayyuka çıkan bir lâubalilikte istismâr edildiğini görürken, birilerinin uyduruk anlam kaymaları ve ilişkiler kurarak siyâset sahtekârlıklarına argüman devşireceklerini hiç kimse akıldan çıkarmamalıdır. Şâmil Tayyar bile.
Alper SELÇUK, 24.11.2008, Antiseptik Anafor 46
Alper Selçuk Yazıları
(1) http://www.huseyincelik.net/kose_yazilari_27.html (Yayından kaldırılmıştır, 08.05.2014, Alper Selçuk)
(2) http://www.kongar.org/aydinlanma/2006/541_Murteci_ve_Mumin.php