"İnsana hizmet etmeyi değil, insanı seçkinlere hizmet etmeye yöneltmeyi hedef seçen siyasi doktrinler, elbette hedeflerini masum insan hedefleri üzerinde kurumlaştırmalıydılar ve öyle de yaptılar."
1948/ABD; Fakirlikten dolayı 4 çocuğunu satılığa çıkaran bir aile..
Dünya'da ve Türkiye'de siyasetin insanlara hizmet etmeyi amaçladığını iddia etmek için akıllı olmamak gerek şarttır... Sadece siyaset değil, eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet gibi temel toplumsal kurumlar da aynı amacı gütmekte değiller... Eğer dinî işlerle görevli kurumları da aynı kategoriye sokmak fazla abartılı sayılmayacaksa, dinî kurumları da insanlara hizmet etmemekle suçlayabiliriz... Kendisinden sonra sayılan tüm kurumlar kendisi varken varolan kurumlar oldukları için siyasete geri dönelim...
Siyasî tarihleri incelerseniz, siyasetin seçkin azınlıkların hayat standartlarını yükseltmekten başka hedefi olmadığını görürsünüz... Kuşkusuz insanlık tarihinde sürekli düşünenler ve hedef belirleyenler, siyasetçi olmasalar dahi, diğer insan toplulukları tarafından yargılanamayan, yadırganamayan ve yüceltilme zorunluluğu olan sınıfların temsilcileri idiler... Muhakkak ki; düşünceleri dolayısıyla baskı altına alınan, ezilen, hapsedilen ve öldürülen akıl insanları söylediklerimizin dışındadır...
Siyasetin bilimselleşmesinin, yöneticilerin insanları daha kolay etkileyebilmeleri ve yönetebilmeleri için, öncelikle dalkavuk türü veya bilge öğüdü türü ile başladığını düşünmek fazla sadelik değilse de aşırı gerçekçiliktir... İnsanların yönetilmesi sorunu, taraflı düşünürlerin yoğun çalışmaları ile sistemli yapılarla aşılmaya çalışılmıştır... İnsana hizmet etmeyi değil, insanı seçkinlere hizmet etmeye yöneltmeyi hedef seçen siyasi doktrinler, elbette hedeflerini masum insan hedefleri üzerinde kurumlaştırmalıydılar ve öyle de yaptılar...
Seçkinlere hizmet için yönlenmeyi reddeden bağımsız düşünürler, alternatif yaklaşımlarla varolmaya çalışmış olsalar da sürekli sindirilmişlerdir... Onların yönetilen insanlara ulaşmaları engellenmiş ve birçok sinema filmiyle dramatize edilen sterilize hayat formları oluşturulmuştur... Buna rağmen siyaset, kısa sürelerde olsa bile hedeflerine ulaşabilen şahsiyetleri tarihi kayıtlarla hatırlamamıza engel olamamaktadır...
Siyasetin alt kurumları ve temel dayanakları olarak zikrettiğimiz ve süreklilikleri ile sözkonusu hedefleri diri tuttuğunu düşündüğümüz kurumları bu gözle değerlendirdiğimizde -eğitim, sağlık, adalet, güvenlik ve din kurumları- gerçek bir yönetim başarısından söz edebiliriz...
Bu ters bakış, insana hizmet etmeyi amaçlamayan siyasetin varlığını açık ve şüphesiz bir şekilde görmemizi sağlar... Çünkü; siyaset, insanı kuşatan ve yaşadığı çevreyi şekillendiren, hatta onun düşüncelerini ve zihinsel işletim sistemini yönlendiren, beden sağlığını ve güvenlik kaygılarını dilenen şekilde gideren, adalet ihtiyacını sağlayan bir kurumlar sistemi oluşturmuştur ve insan bu kurumların gücüyle sanrılarla yaşamaya devam etmişlerdir...
İnsan ömrü, meşgul olunması gereken basit şeylerin büyük problemler haline getirilmesi ile zorlu bir sürece dönüştürülmüştür ve bu kurumlar da bu zorlu süreci sürekli hala getirmek için vardır... Kesin ve kaçınılmaz tespit ise, söz edilen kurumların seçkinler tarafından seçkinlerin hedeflerine hizmet için var olduğudur... Yönetilen insanlar sadece bu sebeple mutsuz olurlar... Güçlünün haklarını ve hayat standardını maksimize etmek için varolan kurumlar, güçsüzler için sadece zorlu bir ömre sebep teşkil ederler...
Siyasetin insanlara hizmet etmeyi hedeflediği zamanlar da var olmuştur... Ne yazık ki; bu varoluş zamanları yeterince sık ve çok olmamakla birlikte uzun süreli de değildirler... Söz edilen seçkinler "insanların tümü için" siyaseti daima engellemekle kendi varoluşlarını güçlendirmekten vazgeçmemişlerdir; vazgeçmeyeceklerdir de... Allah'ın elçileri ve yaşadıkları zaman aralıkları bu düşüncemize en açık kanıttır...
Türkiye'de siyaset, seçkinlerin veya seçkin olmayı hedefleyenlerin derin ve karmaşık ilişkileri ile varolmakla birlikte 17. yüzyıldaki yenileşme hareketlerine kadar insanlara hizmet etmeyi de hedeflemiştir... Avrupalı siyaset düşünceleri 17. yüzyıldan sonra gerçek bir kaos döneminin başlamasına sebep olmuşsa da, cumhuriyet dönemi ile birlikte insanların tümü yönetilebilen ve seçkine hizmet edebilen özellikleri güçlü olan sosyal bir projeksiyona tabi tutulmuşlardır...
Varlıksal özellikleri çokça benzeşen insanları çoğaltmak için, farklı olmayan, ancak sürekli değişmiş gibi görünen sosyal motivasyon nedenleri zorla ya da aldatılma yöntemiyle uygulanmıştır...
Bu haliyle siyaset, Dünya'nın her yerind eolduğu gibi Türkiye'de de insanlara hizmet etmeyi değil, insanlara sistemlere hizmet ettirmeyi hedef seçmiştir, demek mümkündür... Kimi zaman din, kimi zaman savaş, kimi zaman da milliyetçilik, sosyalizm veya kapitalizm motivasyon araçları olarak kullanılmıştır... Ve söz edilen kurumların tümü de bu amaçlara hizmet etmek için kullanılmışlardır, insanlara hizmet etmek için değil...
Seçkin Deniz, 06.01.2005, Sistematik Analizler 7
Seçkin Deniz Yazıları
Not:
Türkiye, siyaseti seçkinlere hizmet için değil de sıradan insanlara hizmet için sistematize eden tüm partilerin, siyaset adamlarının her türlü teknik ve stratejik saldırılarla yok edilmeye çalışıldığı bir yer olmaktan kurtulamadı.
2002'de AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan ile başlayan büyük restorasyon süreci seçkinlerin gelir grafiğini göreli olarak olumsuz etkilerken, sıradan insanların gelirlerini/hayat standartlarını, sosyal ve bireysel demokratik beklentilerini karşılama grafiklerini geçmişe oranla en az beş kat olumlu etkilemiştir. Recep Tayyip Erdoğan'ın hem yerel hem de küresel seçkinci grupların saldırılarına uğramasının tek sebebi budur.
Seçkin Deniz, 16.05.2014