21 Mayıs 2014 Çarşamba

SA686/KY9-NK16: Ameliyatın İkinci Günü Sinemaya Gidiyoruz

“Şimdi düşündüğümde “Ne cesaret yahu?” diyorum. ‘Normale dönme’ diye bir şey var ya onun peşindeydim galiba, bilmiyorum.”


Evimizle 19 Mayıs Hastanesinin arasındaki mesafe uzaktı ve kolumda takılı direnle (diren dediğim kibrit kutusundan biraz büyükçe bir kutu, ama sürekli sağ yanımda sallanması asap bozucu)  oraya gitmek mecburiyetindeydim. O günlerde sevgili Fevziye, Gökhan ve Emira oldukça yardımcı oldular. Arabayla götürüp getiriyorlardı. Benim için yapılan yaptıkları fedakârlıkları hiçbir zaman unutmayacağım inşallah.

Demir çubukların üzerinde uyuyorum; uyuyor muyum?

Ameliyattan sonra yatakta uyumaya çalışmak zor mu zor bir iş. on tane yastık desteği ile kendime bir konum bulup, kıpırdamadan öylece uyumak istiyorum ama ne mümkün. Sanki sağ tarafımda sırtımı boydan boya kaplayan kalın demir çubuklar var ve onlar sürekli batıyor. Bu şekilde hissederken sağa sola dönmek zor. Ağrı kendisini sürekli hissettiriyor. Herhalde bir gün geçer diye düşünüyorum ama şimdi zorlanıyorum.

Bu arada ameliyat sonrası patoloji raporunu da merakla bekliyorduk. Lenflere sıçramış mıydı, lenflere sıçradıysa o zaman ne yapacaktık, tedavi nasıl olacaktı vs.

Ama sabretmekten başka çare yoktu.

Meral Tamer’in kanserle ilgili bütün yazılarını internetten bir gecede okudum. Aman Allah’ım nelere dikkat edilmesi gerekiyormuş öyle, şampuan yok, deodorant yok, yoğurt yok, peynir yok, yok, yok, yok…

Bunları bir an önce Kadri Bey’e sormak istiyorum…

Eve gelişimin ikinci günüydü; 5 Kasım 2010. O gün aynı zamanda canım Fevziye’mle Ebubekir’in evlilik yıldönümleriydi. Evlilik yıldönümlerinde Ebuk’a gizlice mesaj çekip hatırlatma veya gizlice telefon açma geleneğimiz vardı:)) Acım-ağrım olsa da bu vazife ihmale gelmezdi. Nitekim Ebubekir’de onu aradığımda öyle söylemişti: “Sen hatırlatmayınca olmuyor, bir şey noksan kalıyor, teşekkür ederim” demişti.

Öyle demişti, ama akşam sanırım yalnızca doğum günü pastası alıp götürmüştü. Sevgili yeğenimiz Mustafa ve kızlar da aynı şeyi yapınca üç pastalı bir evlilik yıldönümü kutlanmıştı diye hatırlıyorum. Ne güzel:))

O akşam hep birlikte sinemaya gitmeye karar verdik; Atila, Gökhan, Hakan, Emira Şerife ve ben.

Şimdi düşündüğümde ne cesaret yahu diyorum. ‘Normale dönme’ diye bir şey var ya onun peşindeydim galiba, bilmiyorum. Kolumda diren, üzerimde pijamalarım, üstümde onu gizlemeye çalıştığım bir panço.

Filmle ilgili şunu söyleyebilirim; “Film New York'ta ve Türkiye’de geçiyor”:))

Kararımın yanlış olduğunu daha ilk andan anlamıştım. Salon ferah olmasına rağmen, sanki herkes üzerime geliyordu ve kendimi boğulacak gibi hissediyordum. Yine de direnmem gerekir diye düşünüyordum...

E kolay değil tabii kanserle mücadele etmek:))

Neşe Kutlutaş, 21.05.2014, Sonsuz Ark,  (İlk Yayın Tarihi, 23.02.2012)




Seçkin Deniz Twitter Akışı