“ABD, AB, Rusya ve Çin’in, yani
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Üyesi ülkelerin insanların evrensel haklarına
saygı göstererek sona erdirebilecekleri ‘Vahşi Savaş Kurguları’nın,
katliamların daha karmaşık süreçlerle sona erdirilebileceğini öne süren tüm
analizler kuşku vericidir. Aşağıdaki analizin, yerküredeki hemen herkesin iletişim
teknolojisini kullanarak öğrendiği, bildiği ya da tahmin ettiği bilgileri
derlemiş olma özelliği ile savaş karşıtı gibi görünmesine rağmen, savaş
lobilerinin bir propaganda çalışması olduğunu düşünüyoruz. Ancak içerdiği
tespitler sıralı ve bağlantılı bir şekilde irdelendiği için analizi yayınlamayı
ve ilgili yerlerde açıklamamızı eklemeyi uygun bulduk.”
Sonsuz
Ark
Imperial Conquest:
America’s “Long War” against Humanity(*)
ABD
Askeri Doktrini=Uzun Savaş=II. Dünya Savaşının devam ettirilmesi=Dünya
nüfusunun büyük kesimini fakirleştiren neo-liberal ekonomik politika modeli.
ABD, insanlığın
geleceğini tehdit eden YENİ bir askeri maceraya girişmiştir.
ABD’nin
“sınırları olmayan savaş” politikası=Dünya nüfusunun büyük kesimini
fakirleştiren, Dünya tarihinin en ciddi ekonomik krizi= Pentagon’un dünyayı ele
geçirme isteği. ABD-NATO güçlerinin eşzamanlı olarak dünyanın çeşitli
bölgelerine yayılması.
ABD
ordusunun Birleşik Komuta yapısı=Omaha, Nebraska’da bulunan ABD Stratejik
Komuta (USSTRATCOM) Karargahı-Pentagon kontrolü altında dünyanın coğrafi
Muharip Komuta bölgelerine ayrılması=Askeri operasyonların yönetilmesinde
merkezi rol.
General
Wesley Clark: “Beş yıllık plan içeriği… Irak’la başlamak üzere, daha sonra
Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali ve Sudan.” (Democracy Now, 2007)
Suriye
Savaşı= İran’la savaşta basamak=askeri gerginliğin artırılması.
Rusya ve
Çin=Hem Suriye hem de İran’ın müttefikleri=ABD ve NATO’nun
hedefinde=Konvansiyonel savaş sahnesinde muhtemel nükleer savaş vurgusu.
Tahran’a
giden yolda ABD ve NATO sponsorluğundaki savaşın ilk adımı olarak, Suriye’ye
karşı El-Kaide güçlerinin kullanılması ile ilgili gizli istihbarat
operasyonlarını da içeren, istikrarı bozma kampanyası (“rejim değişikliği”).
Petrol
ve boru hatları=askeri operasyonlar için hayati öneme sahip.
5 ayrı
savaş senaryosu=Orta Doğu-Merkezi Asya bölgesi: Afganistan-Pakistan, Irak,
Filistin, Libya ve Suriye.
Suriye’ye
toptan saldırı=Sonuç olarak Kuzey Afrika ve Akdeniz’den Afganistan, Pakistan ve
Çin’in Batı sınırlarını içine alan tüm bölgeye yayılacak, Orta Doğu-Merkezi Asya savaşı.
2000
PNAC=Project for the New American Century
(Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi)=Neocon’lar “sınırları olmayan savaşın
sürdürülmesi”- “dünyanın çeşitli bölgelerinde “çoklu, eşzamanlı savaşların
kesin zaferle sonuçlandırılması.”
Küresel
güvenlik örgütü=Dünya çapında askeri polis teşkilatı+müdahalecilik+gizli
operasyonlar+”rejim değişimi” = ”Hümaniter manda yönetimi= “Koruma Sorumluluğu”
etiketi altında insani müdahale.
ABD şu anda Fransa’nın
merkez Afrika’daki eski kolonilerini kontrol altına almaktadır.
ABD=
AB’ye yönelik “dâhili sömürgecilik”= Amerikan finans enstitüleri ve holdingleri,
Avrupalı ortakları ile beraber ticari sektörün ve yatırım sektörünün hâkimiyetini
elinde bulundurmaktadır.
ABD’nin
Hedefi=Gizli ticari müzakereler (TTIP ve CETA) ve AB-Kuzey Amerika arasında
politik bütünleşme sağlayarak egemen finans çıkarları elde etmek+ Trans-Pasifik
İş ortaklığı sayesinde küresel ekonomik hâkimiyet sağlayacak süreci inşa etmek.
“TEK ELDEN FİNANS DÜZENİ”
1945’ten
günümüze Dünyanın her tarafında ABD savaş politikaları, askeri istihbarat
müdahaleleri kullanılarak devam etmektedir=(ABD) askeri yol haritası, savaşı
ikame ettirmek için devlet kaynaklı terörist saldırılarını da içeren konvansiyonel
olmayan müdahale tarzı.
AB=
Askeri ajandada merkezi rol üstlenme+AB içinde ortaya çıkan yeniden
yapılandırma süreci+ülkelerin güçlü finans enstitüleri tarafından
yargılanması=IMF
IMF’nin
bazı Avrupa ülkeleri üzerindeki ölümcül ekonomik reformları=ABD’nin Avrupa
içindeki meselelere müdahil olması. AB üyesi ülkelerin İMF tarafından borçlu
Üçüncü Dünya ülkesi kapsamında yeniden sınıflandırılması.
Amerikan dış
politikası, Amerika’nın müttefikleri tarafından yürütülen savaşlara veya
El-Kaide gibi konvansiyonel olmayan sözleşmeli savaş örgütlerine dayanır.
ABD
savaş politikasını güdüleyen 2 katmanlı yapı:
1)
İsrail’i
de içine alan “Küresel NATO” ile birleşik Amerikan ordusu=Coğrafi komuta
yapısına bağlı Dünyanın tüm önemli bölgelerinde bulunan askeri üslerdeki çok
ileri seviyede silah sistemleri+Afrika’da kurulan yeni komuta yapısı.
2)
Askeri
faaliyetler ile desteklenen ekonomi ve finans yapısı=”Ekonomik Savaş”=Ordu ile
yakın bağlantısı bulunan neoliberal gündem.
ABD’nin savaşla hedeflediği
amaç=Bağımsız(egemen) ülkelerin imhası=Küresel çapta ucuz işçilik sağlayacak
yeni bir fakirleştirilmiş cephe inşa etmek.
ABD’nin emperyal
projeleri=İşgalci güçler tarafından empoze edilen özelleştirme programı yoluyla,
yabancı yatırımcılar eliyle bağımsız ülkelerin mal varlılarının ve
kaynaklarının ele geçirilmesi (petrol ve gaz rezervleri gibi)=IMF eliyle
dolandırılan ve ulusal ekonomilerinin yerine “Serbest Pazar” sistemi getirilen,
ulusal enstitüleri çökertilerek harap edilen ülkeler=Artan işsizlik, dibe
vurmuş ücretler ve fakirleştirilmiş halk.
Amerikan nükleer silah
potansiyeli önemli ölçüde artmıştır. Soğuk savaş sonrası dönemden sonra
ArmsControl.org (Nisan 2013) tarafından belirtildiğine gore ABD taktik,
stratejik ve konuşlanmamış silahlar dahil olmak üzere 5113 nükleer başlığa
sahiptir.
ABD, 792 ICBM, SLBM ve stratejik
bombalayıcı üzerine 1654 stratejik nükleer savaş baslığı konuşlandırmıştır+Almanya,
İtalya, Türkiye, Belçika ve Hollanda’da konuşlandırılmış 500 taktik nükleer
savaş başlığına sahiptir.
Suriye=Saldırılarda ölen
siviller=Suç kurbanların üzerine atılıyor=Batılı güçler tarafından desteklenen
kiralık El-Kaide isyanı=Amaç Suriye Ulusunun bitirilmesi=Rejimin düşmesi.
ABD, Ağustos 1945’ten beri dünyanın
değişik bölgelerindeki 44 ülkeye saldırmıştır.
Başkan George W. Bush tarafından
1990 yılı birleşik Kongre oturumunda “Yeni Dünya Düzeni” ilan
edildi=”Sınırlayıcı”+”Önleyici” Savaş ve “Terörle Savaş”=Askeri metotlarla
ABD’nin ekonomik ve stratejik hükümranlığının sağlanması.
Obama’nın yönünü Asya’ya
çevirmesi açık bir şekilde Çin’i tehdit ediyor.
Suç isnat etme, ABD başkanlarının
bir kısmı tarafından kullanılan bir yöntem değil, sivil ve askeri enstitüler
kadar arkasında güçlü şirket menfaatleri bulunan ABD dış politikası, Washington
düşünce kuruluşları, askeri sistemi finanse eden kredilendirme kuruluşları
tarafından da kullanılan yaygın bir Devlet sistemidir.
Savaş suçları, ABD ve dış
politikasının suç isnat etme sisteminin bir sonucudur. Özellikle ferdi savaş
suçları bahis konusu olsa da belirlenmiş talimat ve prosedürler ile bu savaş
suçlarının oluşmasına sebep olan farklı seviyelerdeki karar vericiler de bu
sürece dâhildir.
Amerikan destekli suçlar ve
vahşet ile ilgili tarihi kayıtlara bakıldığında Bush ve Obama yönetimleri
arasındaki fark; toplama kampları, suikastlar ve işkence hücrelerinin artık
açık bir şekilde “terörizme karşı küresel savaşı” idame ettiren ve Batı
demokrasisinin yayılmasını sağlayan meşru müdahale yöntemleri olarak
görülmesidir.
21.YY Savaşları: Soğuk Savaş’tan
“Teröre karşı Küresel Savaş”a giden süreç.
9-11 terör saldırılarının
arkasındaki sözde beyin olan Usame Bin Ladin ile Sovyet-Afgan savaşı sırasında,
CIA gözetiminde Sovyetlere karşı savaşması için irtibat kurulmuştur.
Sovyet-Afgan savaşının çıktığı
1980 başlarından beri “İslamcı birliklerin” oluşumu Amerikan istihbaratı
tarafından desteklenmiştir.
“Dış Düşman” Usame Bin Ladin
portresi ana akım medya tarafından oluşturulmuştur.
9-11
ve Afganistan’ın işgali
11 Eylül 2001 saldırıları
Amerikan askeri doktrininin oluşturulmasında önemli bir rol oynamıştır. Şöyle
ki bu sayede Amerikan istihbaratı tarafından bizzat oluşturulmuş olmasına
rağmen El-Kaide’nin Batı dünyasının düşmanı olduğu efsanesinin sürdürülmesi
sağlanmıştır. Ayrıca, El-Kaide barışçıl ülkelere saldırmak için sadece savaş
bahanesi olarak kullanılmakla kalmamış bunun yanında konvansiyonel olmayan
savaş için bir araç haline gelmiştir.
Washington
ve NATO tarafından Afganistan’ın işgalini meşrulaştırmak için; 11 Eylül
saldırılarının bilinmeyen yabancı güçler tarafından yönlendirilmiş “dış
kaynaklı”, “silahlı bir saldırı” olduğu ve dolayısıyla saldırı altındaki ulusun
“kendini savunma” adına “savaş kanunlarını” uygulayarak cevap verme hakkına
sahip olduğu argümanı kullanılmıştır.
“Teröre
karşı Küresel Savaş” resmi olarak Bush yönetimi tarafından 11 Eylül 2001
tarihinde başlatılmıştır. Bir sonraki sabah (12 Eylül 2001) Brüksel’de toplanan
NATO Kuzey Atlantik Konseyi tarafından aşağıdaki çözüm yolu benimsenmiştir:
“Eğer ABD’ye karşı
gerçekleştirilmiş olan saldırının (11 Eylül 2001) dışarıdan (Afganistan) “Kuzey
Atlantik bölgesine” karşı gerçekleştirildiği tespit edilirse Washington Anlaşmasının
5. Maddesine göre hükmedilecektir.”
Afganistan,
7 Ekim 2001 tarihinde NATO’nun, ‘Atlantik İttifakı üyelerinden birine yapılan
saldırı Atlantik İttifakının tüm üyelerine yapılmıştır’ ilkesini içeren
kolektif güvenlik doktrini kapsamında işgal edilmiştir. Buna göre, ABD’nin Afganistan
tarafından 11 Eylül 2001 tarihinde saldırıya uğradığını ifade eden saçma bir varsayım
ortaya çıkmaktadır.
9-11 olayının
sonrasında oluşturulan bu “dış düşman” argümanı, ABD tarafından dünyadaki
petrol ve gaz rezervlerinin yüzde 60’ından fazlasını bulunduran Orta Doğu ve
Merkez Asya’da yürütülen savaş politikalarının arkasındaki gerçek ekonomik ve
stratejik amaçları perdelemeye hizmet etmiştir.
Kendini
savunma kapsamında sürdürülen ve “İslamcı Teröristlere” karşı yürütülen bu önleyici
savaş, sadece insani görev amacıyla gerçekleştiriliyordu ve Ülkenin korunması
için gerekliydi.
Gerçekler tersyüz
edilmişti: Amerika ve Batı Dünyası saldırı altındaydı.
CIA tarafından
oluşturulan El-Kaide’nin tarihini silme amacı güden propaganda sayesinde
gerçekler örtülmüş ve bu “dış düşmanın” nasıl üretildiğini ve dönüştürülerek
“Bir Numaralı Düşman” haline getirildiğini gösteren kanıtlar ortadan
kaldırılmıştır.
Medya tarafından
ifade edilmeyen şey, söz konusu teröristlerin kiralık katiller olmaları ve ABD
ile NATO tarafından desteklenmeleriydi.
Konvansiyonel
olmayan Savaş: El-Kaide isyancılarının Batılı Ordu ittifakının piyadeleri
olarak kullanılması.
El-Kaide
isyancılarının bu şekilde Batılı askeri güçlerin piyadesi gibi kullanılması
stratejisi kritik bir öneme sahiptir. Bu durum, ABD ve NATO’nun Yugoslavya,
Afganistan, Libya ve Suriye’ye müdahale şekilleri ile karakterize olmuştur.
Aynı durum şu anda Irak’ın istikrarını bozmak amacıyla Irak El-Kaidesi ve
Levant’ın (AQIL) gizli bir şekilde desteklenmesi şeklinde kendini
göstermektedir.
ABD’nin
sponsorluğunda olan ve Batı istihbaratı tarafından gizlice desteklenen El-Kaide
birlikleri ayrıca Mali, Nijer, Nijerya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Somali ve
Yemen’de konuşlandırılmıştır.
Amaç,
daha önce Yugoslavya’da olduğu gibi mezhepsel ve etnik bölünme gerçekleştirerek
bağımsız ülkelerin istikrarını bozmak ve onları parçalamaktır.
Orta
Doğu’nun politik sınırlarının yeniden çizilmesi Amerikan askeri planlayıcıları
tarafından tasarlanmaktadır.
YENİ ORTA DOĞU HARİTASI
Not:
Bu harita Yarbay Ralph Peters tarafından hazırlanmıştır. Harita, Silahlı
Kuvvetler Dergisi’nin Haziran 2006 sayısında yayınlanmıştır. Peters, Amerikan
Ulusal Savaş Akademisinden albay rütbesiyle emekli olmuştur.
Harita
her ne kadar Pentagon doktrinini resmi olarak ifade etmese de, NATO Savunma
Koleji’nde üst düzey askeri görevlilerinin eğitim programında kullanılmaktadır.
Bu ve benzeri haritalar muhtemelen en çok Ulusal Savaş Akademisi ve askeri
planlama yapan çevreler tarafından kullanılmaktadır.
İran’a Yönelik Savaş: III. Dünya
Savaş Senaryosu
Teröre
karşı Küresel Savaş kapsamında, Suudi Arabistan ve Irak’tan sonra dünyanın 3.
en büyük petrol rezervlerine sahip olan İran’a karşı nükleer başlıklar
kullanarak geçekleştirilecek düpedüz bir savaş, 2005 senesinden beri
Pentagon’un planları arasındadır. Bu planlar, genişletilmiş Orta Doğu/Merkez
Asya askeri gündeminin bir parçasını oluşturmaktadır.
İran’la
savaş Petrol için Savaş’ın bir parçasıdır. Zaten daha Clinton yönetimde iken, ABD
Merkez Komutanlığı (USCENTOM) savaş senaryoları kapsamında Irak ve İran
işgalini formüle etmiştir:
“…Başkan’ın Ulusal Güvenlik
Stratejisi (NSS) ve Genel Kurmay Başkanı’nın Ulusal Askeri Stratejisi (NMS),
Birleşik Devletler Merkez Komutanlığı’nın savaş stratejisinin temellerini
oluşturur. NSS, haydut Irak ve İran devletlerinin ABD menfaatlerine, bölgede
bulunan diğer ülkelere ve kendi vatandaşlarına karşı oluşturduğu tehdit sürdüğü
müddetçe engelleme stratejisi uygulamasını sürdürecektir…
“…NSS kapsamında belirlendiği
şekilde ABD müdahalesinin amacı, ABD’nin bölgedeki menfaatlerini kesintisiz
şekilde korumak, ABD ve müttefiklerinin Körfez petrolüne erişimini güvence
altına almaktır.” (USCENTCOM )
Halkın
büyük çoğunluğu, İran bir nükleer savaş programına sahip olmamasına rağmen, ironik
olarak nükleer silahların da kullanımını içeren bu savaş planlarının
vahametinden habersizdir.
Bunun da
ötesinde 21.YY askeri teknolojileri, yıkım gücü Hiroşima ve Nagazaki nükleer
soykırımlarından daha büyük olan çok özel silah sistemlerini içermektedir.
Unutulmaması gerekir ki ABD sivillere karşı nükleer silah kullanan tek ülkedir.
Eğer bu
türden bir savaş çıkarsa tüm Orta Doğu ve Merkez Asya bölgesi büyük bir
felaketin içine sürüklenir. Bu durumda insanlık III. Dünya Savaşına hazır
olmalıdır.
NATO’nun
“İnsani Müdahale” Mandacılığı ICISS raporu-R2P’de tanımlanmıştır.
Savaş karşıtı hareket Kriz
halinde: Atanmış ve “Üretilmiş Muhalefet”
Bazı
Batılı ülkelerde yer alan savaş karşıtı hareketler kriz halindedir. Amerika
tarafından çıkarılan bazı savaşlar kınanırken diğer bazıları “insani müdahale”
olarak kabul edilmektedir. ABD savaş karşıtı hareketlerinin büyük bir bölümü
savaşı kınarken, Amerikan askeri doktrininin belkemiğini oluşturan “uluslar
arası terörizme karşı yürütülen kampanyayı” onaylamaktadır.
Tarihi
süreç içerisinde ilerlemeci sosyal hareketlerin (Dünya Sosyal Forumu da dâhil
olmak üzere) içine sızılmış, hükümet dışı organizasyonlar, ticari birlikler ve
politik partiler tarafından fonlanarak, liderleri atanmış ve yönlendirilmiştir.
Muhalif hareketlerin fonlanmasındaki nihai amaç, karşıt hareket tarafından
kapitalist elitlerin meşruiyetine yönelik savaş açılmasını engellemektir.
“Adil
Savaş” teorisi (Jus Ad Bellum), işgalcilerin insancıl bir maskeyle ABD dış
politikasının asıl yüzünü saklamasına hizmet etmektedir.
ABD ve
Batı Avrupa’daki “ilerlemeci” görüşe sahip büyük bir kesim, NATO’nun R2P
“insancıl” mandacılığını, sivil toplum etiketi ile topluma sunulan savaş
planları kapsamında desteklemektedir. Tanınmış yazarlar ve bağımsız medya
yazarları, Libya’daki rejim değişikliğini ve insani müdahaleyi desteklemiştir.
Benzer şekilde kendi kendini ilerlemeci olarak tanımlamış bu kesimler,
Suriye’deki ABD-NATO sponsorluğundaki muhalifleri desteklemek için de harekete
geçmişlerdir.
İllüzyonların
etkisi altında kalmamıza izin verin: Bu sahte ilerlemeci söylev, propaganda
için kullanılan bir araçtır. ABD emperyalizmine karşı çıktığını ileri süren
bazı önde gelen “sol” entelektüeller, bağımsız ülkelere karşı “uçuşa yasak
bölge” ve “insani müdahale” seçeneklerini desteklemektir.
“İlerlemeciler”
Ford, Rockefeller ve benzeri elit kuruluşlar tarafından mali olarak
desteklenmekte ve yönlendirilmektedir. Ticari elitler, halk hareketlerini büyük
parçalara ayırarak “kendin yap”
mozaikleri oluşturma arayışındadır. Savaş ve küreselleşme artık sivil toplum
aktivizminin ön sıralarında yer almamaktadır. Aktivizm, bölük pörçük bir yapı
haline gelmiştir ve artık birleşik bir anti-küreselleşme, anti-savaş hareketi
yoktur. Ekonomik krizler ile ABD kaynaklı savaşlar arasındaki bağlantı görünmez
hale gelmiştir.
Muhalif
hareketler bölümlere ayrılmış ve ayrık, “konuya odaklı” protesto hareketleri
(çevre, anti-küresel, kadın hakları, iklim değişikliği vb.) daha büyük kitlesel
hareketleri engellemek için cesaretlendirilerek mali olarak desteklenmiştir. G7
zirvelerine ve 1990’lardaki Halkların Zirveleri’ne karşı bu yapı
kullanılmıştır.
“Devrim
İşi”
Emperyal
Dünya Düzeni, kendi muhalefetini oluşturur.
Amerika’daki
İşgal Hareketinin (Occupy Movement) içine sızılarak manipüle edilmiştir.
“Renkli
Devrimler” çeşitli ülkelerde (Mısır, Ukrayna, Gürcistan, Tayland vb.) Wall
Street tarafından finanse edilerek yayılmıştır. CIA, dâhil olduğu çeşitli etkin
organizasyonlar aracılığıyla dünyanın değişik bölgelerindeki kitlesel
hareketlerin içine sızmıştır.
Örneğin,
Sırbistan’ın OTPOR’u tarafından kontrol edilen ve kendini “Devrim İşi” ile
ilgilenen“Uluslar arası eğitimciler ve danışmanlar ağı” olarak tanımlayan
“Uygulamalı Şiddet İçermeyen Aksiyon ve Stratejiler Merkezi (CANVAS)”, CIA
sponsorluğundaki bir birimdir. Demokrasi için Ulusal Bağış (NED) tarafından
finanse edilen CANVAS, 40’dan fazla ülkede ABD destekli muhalif gruplara
yönelik yönlendirme ve eğitim sağlayan bir danışmanlık ekibi niteliğindedir.
Sıkılmış yumruk logosu, sayısız “devrimci” grup tarafından adapte edilerek
kullanılmıştır.
Diğer
yandan, alternatif medya süsü verilmiş bir oluşum, “Renkli Devrimleri”
kapitalist Dünya düzenine ait kuruluşlara karşı gerçekleştirilen kitlesel bir
hareket, “Büyük Uyanış” olarak nitelendirerek destekler.
Örneğin,
Mısır’daki Arap Baharı hareketine katılan ve içlerinde Kifaya ve April 6 (6
Nisan) öğrenci hareketinin de bulunduğu bazı organizasyonlar, Amerikan
kuruluşları ve Kahire ABD büyükelçiliği tarafından doğrudan desteklenmiştir.
İşin trajikomik tarafı, ABD bir yandan Mübarek diktatörlüğüne ve zulmüne destek
verirken aynı zamanda Freedom House (FH) ve Demokrasi için Ulusal Bağış (NED)
aracılığıyla Mübarek’in muhaliflerine arka çıkıyor ve mali destek sağlıyordu.
Bu kuruluşların her ikisi de ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD Kongresi ile
irtibatlıdır.
Mısırlı Hüsnü
Mübarek karşıtları, Mayıs 2008’de Freedom House’un himayesi ve Condoleeza
Rice’ın daveti ile Dışişleri Bakanlığı’nı ve Kongre’yi ziyaret ettiler. Dışişleri Bakanlığı’nda bulunan
demokrasi yanlısı delegasyon, Rice tarafından “Mısır’ın Geleceğe yönelik Umudu”
olarak tanımlandı. Hillary Clinton, içlerinde bir sene önce Condoleeza Rise’ın
temas kurduğu muhaliflerden birkaçının da bulunduğu delegasyonla Mayıs 2009’da yeniden
buluşmuştur.
9-11 Gerçeği
İçlerinde
ticaret birliği hareketinin de bulunduğu birçok organizasyonun tabanında yer
alan insanlar, seçilmiş liderleri tarafından ihanete uğramıştır. Şirket
kuruluşlarından aşağıya doğru para akışının sınırlı olması, taban hareketinde
kısıtlamalara sebep olmaktadır. Buna “imal edilmiş karşıtlık” adı verilir. Bu
hükümet dışı organizasyon liderlerinin çoğu, muhalefet sınırlarını belirleyen
çerçeve içerisinde hareket eden adanmış ve uyumlu insanlardır. Bahsedilen
hareket liderleri çoğu kez şirket kaynaklarının ellerini kollarını
bağladığından habersiz bir şekilde seçilir.
Irak’ı
hariç tutacak olursak, kendilerine Batı solu diyen ve “İlerlemeciler” olarak
adlandırılan kesim, yakın tarihte Yugoslavya, Afganistan, Libya ve Suriye’de
gerçekleşen ABD-NATO askeri müdahalelerine destek vermiştir. “İlerlemeciler”
aynı zamanda 9-11 benzeri olaylarda resmi görüşü benimseyerek gerçeği görmezden
gelirler.
İlerlemeciler,
9-11 olayında ABD’nin saldırıya uğradığını ve Afganistan’a yönelik saldırının
bir “Adil Savaş” olduğu görüşünü benimser. Afganistan olayında, ABD yönetiminin
“İslamcı terör ağını” desteklediği ve Taliban yönetiminin 1995-96’da ikamesinde
bunun bir araç olarak kullanıldığı gerçeği görmezden gelinerek, 9-11
saldırılarına karşı meşru cevap anlamında “kendini savunma” argümanı
kullanılmıştır. El-Kaide’yi desteklediği bahanesiyle 11 Eylül 2001’de “Afganistan’ın
ABD’ye saldırdığı algısı” oluşturulmuştur.
2001
senesinde Afganistan’ın bombalanıp sonra işgal edilmesi sırasında,
“ilerlemecilerin” büyük kesimi yönetimin “adil sebep” askeri doktrinine onay
vermiştir. 9-11’in ardından Afganistan’ın gayrimeşru şekilde işgaline karşı
çıkan savaş karşıtı hareket izole edilmiş, ticaret birlikleri ve sivil toplum
örgütleri medya yalanlarını ve hükümet propagandasını yutmuştur. El-Kaide ve
Taliban’a karşı misilleme düşüncesi kabul görmüş ve bazı önde gelen “sol
eğilimli” entelektüeller “teröre karşı savaş” gündemini desteklemiştir.
Medya
tarafından gerçekleştirilen dezenformasyon galip gelmiş ve insanlar Afganistan
işgalinin altında yatan asıl sebepler konusunda yanlış yönlendirilmiştir.
Herhangi bir delil kırıntısı bile olmadan ve El-Kaide ile Amerikan istihbaratı
arasındaki tarihi bağlantı görmezden gelinerek, Usame Bin Ladin ve Taliban 9-11 saldırılarının baş sorumlusu olarak
tanımlanmıştır. Bu kapsamda, tutarlı bir savaş karşıtı konum belirlerken 9-11
olayının anlaşılması büyük önem arz etmektedir. 9-11 olayı, Amerikan savaş
propagandasını ayakta tutarak dış düşman illüzyonunun sürmesini ve önleyici
askeri müdahale kavramının meşru görülmesini sağlayan temel dayanaktır.
“Suriye konusunda
yürütülen mantık biraz farklıydı. “İlerlemeciler” ve ana akım “savaş karşıtı”
organizasyonlar, muhalif güçler adı verilen birimlerin ana yapısının, ABD-NATO
ve müttefikleri; İsrail, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkeler
tarafından eğitilip finanse edilen El-Kaide kaynaklı teröristlerce
oluşturulduğu gerçeğini göz ardı ederek onları desteklediler.”
(Sonsuz Ark’ın Notu: Bu cümle, bu
analizi kaleme alan yazarın da deşifre ettiğini iddia ettiği yapının bir unsuru
olduğunu kanıtlamaktadır. Ki; Türkiye neocon yapının ürettiği strateji
sonucunda ‘El kaide’yi desteklemekle itham edilmişti, ancak El Kaide, Türkiye’nin
çıkarlarına aykırı olarak, ABD-İngiltere-İsrail-Fransa tarafından ÖSO ile
savaşmak ve Esed’e destek vererek Suriye’deki kaosun ve katliamın sürmesini
sağlamak üzere görevlendirilmişti. Ki; yazar El Kaide’nin ABD’nin taşeronu
olduğunu da iddia etmektedir ve yazının devamında da bu iddiasını
sürdürmektedir. Doğal olarak 31 Mayıs Gezi terörü ve 17-25 Aralık darbe
girişimleri ile kaosa sürüklemek istedikleri Türkiye’yi bu listede sayması
çelişkidir. Bakınız Seymour Hersh’in
ürettiği Sarin Gazı Yalanları)
Daha önce NATO’nun
Libya müdahalesini desteklemiş olan bu savaş karşıtı gruplar, ABD destekli
El-Kaide’nin yaptıklarından Suriye hükümetini sorumlu tutmuşlardır.
Savaş Karşıtı Hareketin Yeniden
İnşası
Gerekli
olan şey yeniden kitlesel bir hareket oluşturmaktır ve bu iş, şirket
kuruluşlarının finansal desteğindeki sözde “ilerlemecilerin” idaresine ve
manipülasyonuna bırakılamaz.
Savaş
karşıtı hareketin organizasyonel yapısı kadar sosyal tabanı da
dönüştürülmelidir. Amerika’nın “Uzun Savaş” argümanı, kapitalist Dünya Düzeni’nin
finans yapılarını ve enstitü kuruluşlarını ayakta tutan emperyalist bir
projedir. Bu askeri gündemin arkasında devasa propaganda araçlarını kullanan
güçlü şirket menfaatleri bulunmaktadır.
Savaş ve
Ekonomik Krizler birbiri ile yakından bağlantılıdır. Liberal makro ekonomik
politika ölçütlerinin dünya çapında dayatılması ise daha büyük bir emperyal
gündemin parçasıdır. Sonuç olarak, savaş karşıtı hareket ile daha geniş bir
neoliberalizm karşıtı hareket birleşmelidir.
Savaşı
insani bir girişim gibi sunan “Büyük Yalanın” ortadan kaldırılması, tek amacı
çıkar arayışı olan güçlerce gerçekleştirilebilecek küresel bir yıkımın önüne
geçecektir. Çıkarlar doğrultusunda yürütülen bu askeri gündem, insani değerleri
ortadan kaldırarak insanları şuursuz zombiler haline getirmektedir.
Kitlesel
gösterilerin ve savaş karşıtı protestoların sürdürülmesi yeterli değildir.
Gerekli olan şey geniş ve iyi organize olarak kökleşmiş; ülke çapında, ulusal ve uluslar arası alanda kapitalist
Dünya düzeninin doğası ile olduğu kadar güç ve otorite yapıları ile de mücadele
edebilecek, savaş karşıtı bir ağın geliştirilmesidir. İnsanlar askeri gündeme
karşı harekete geçtikleri gibi devlet otoritesi ve görevlileri ile de mücadele
etmelidir.
Anlamlı
bir savaş karşıtı hareketin oluşması için “terörizme karşı savaş” mutabakatının
ortadan kaldırılması ve 9-11 gerçeğinin ortaya çıkarılması gerekir. Savaş ve
küreselleşme akımlarını tersine çevirebilmek için büyük çapta bir kampanya ile
ülkedeki, ulusal ve uluslar arası arenadaki insanlar- buna yakın çevre,
işyerleri, kilise çevresi, okullar, üniversiteler ve yerel yönetimler de dâhil
olmak üzere- bu emperyal projenin niteliği, askeri ve ekonomik boyutları
hakkında bilgilendirilerek, ABD destekli nükleer bir savaşın bahsedilmeyen tehlikeleri
konusunda insanlar aydınlatılmalıdır. Bu hareket ayrıca askeri gündemin
meşruiyetini sorgulayacak şekilde Silahlı Kuvvetler (NATO dahil) içerisinde de
yayılmalıdır.
Mesaj
yüksek sesli ve açık olmalıdır:
Batılı askeri ittifaktan
aldıkları belirli talimatlarla sivillere karşı sayısız suç işleyen el-Kaide’nin
arkasında ABD ve müttefikleri bulunmaktadır.
Ne
Suriye ne de İran Dünya Barışı’na karşı tehdittir. Tam tersine tehdit ABD ve
müttefiklerinden kaynaklanmaktadır. Nükleer silahların kullanılmadığı konvansiyonel
bir savaş durumunda bile, İran’a karşı gerçekleştirilmesi tasarlanan hava
bombardımanı, bölgedeki gerginliği artırarak sonuçta bizi Orta Doğu’da çok daha
büyük bir savaşın içine sürükleyecektir.
Yapılması
gerekenler:
Bu
askeri projenin suç niteliğindeki içeriğinin ortaya çıkarılması.
İran’a
karşı gerçekleştirilebilecek bir engelleyici nükleer saldırıya yönelik oluşan
politik konsensüsün yalan ve yanlışlarının ortadan kaldırılması.
Savaş
propagandası aleyhinde çalışılması, medya yalanlarının ortaya çıkarılması,
dezenformasyon akışının tersine döndürülmesi, şirketlerin güdümündeki medya
aleyhinde istikrarlı kampanyaların düzenlenmesi.
Yüksek
devlet kademesinde bulunan savaş kışkırtıcılarının meşruiyetinin ortadan
kaldırılması.
Milyarlarca
dolar harcanan ulusal istihbarat organının ortadan kaldırılması.
ABD
destekli askeri maceraların ve bunu destekleyen şirketlerin aleyhinde
çalışılması.
Ülke
dışında bulunan birliklerin geri döndürülmesi.
Tüm bu
yapılanların devletin yurttaşlarını korumak için gerçekleştirildiği yalanının
ortaya çıkarılması.
9-11 gerçeğinin ortaya çıkarılarak, “Teröre
Karşı Küresel Savaş” bahanesiyle Orta
Doğu/Merkez Asya’ya yönelik savaşları temize çıkarmak için 9-11 yalanlarının
kullanılmasının önüne geçilmesi.
Çıkar
amaçlı savaşın bankaların, savunma lobisinin, petrol devlerinin ve
biyoteknoloji şirketlerinin menfaatlerine hizmet ettiğinin ifşa edilmesi.
Bu
savaşın gerçek sebep ve sonuçlarını perdeleyen şirketlerin güdümündeki medya
ile mücadele edilmesi.
Nükleer silahlar
kullanılarak gerçekleşebilecek bir savaşın gizlenen trajik sonuçları hakkında
bilinçlenmenin sağlanması.
(Sonsuz Ark’ın Notu: Yazarın önerileri 21.
yüzyılın ilk yarısında gerçekleşme olasılığı bulunmayan irreel önerilerdir ve
bu öneriler kaos teorilerine yatkın saf insanları manipüle etmeye yöneliktir.
Aşağıda bu öneriler sıralanmaya devam edilecektir.)
NATO’nun
Dağıtılmasına yönelik Çağrı
Savaş
suçlularını koruyan uluslar arası adalet sisteminin yeniden organize edilmesi.
Yüksek devlet kademesindeki savaş suçlularının yargılanması.
Silah
üretim fabrikalarının kapatılması ve önde gelen silah üreticilerinin mal
varlıklarına el koyulması.
ABD’de
ve tüm dünyada bulunan Amerikan üslerinin kapatılması.
Silahlı
kuvvetler bünyesinde savaş karşıtı bir hareketin geliştirilmesi ve sivil savaş
karşıtları ile silahlı kuvvetler arasında köprü inşa edilmesi.
ABD’nin
yürüttüğü küresel askeri gündemden çekilmeleri için NATO bünyesinde olan veya
olmayan hükümetlere baskı yapılması.
İsrail’de
istikrarlı bir savaş karşıtı hareketin geliştirilmesi. ABD-NATO-İsrail
işbirliği ile İran’a karşı açılacak bir savaşın muhtemel sonuçları hakkında
İsrail vatandaşlarının bilinçlendirilmesi.
ABD’deki
İsrail yanlısı gruplar da dahil olmak üzere savaş yanlısı lobi gruplarına karşı
faaliyet gösterilmesi.
Ülke
güvenliğine dayalı devlet anlayışının değiştirilmesi, Obama tarafından
gerçekleştirilen yargısız infazlara yönelik meşruiyetin ortadan kaldırılması,
insansız hava araçları ile sivillere karşı gerçekleştirilen saldırıların engellenmesi.
“Kanun
gücünün militarizasyonu” konusuna dikkat çekilmesi, Batılı ülkelerde temel
insan haklarını ihlal eden anti-terör kanunlarının değiştirilmesi.
Şüphesiz
bunlar kolay halledilebilecek meseleler değildir. Bu yıkıcı sistemin devamını
sağlayan; ordu, istihbarat, devlet yapıları ve şirket güçleri arasındaki
hegemonik ilişkiye ait güç yapısı hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Sonuç
olarak Dünya tarihini değiştirebilmek için bu güç ilişkilerinin ortadan
kaldırılması gerekmektedir.
Prof Michel Chossudovsky(**), Global
Research, 29 Ocak 2014
Tamer Güner, 22.05.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri
(*) Yazının
yukarıda adresi verilen İngilizce orijinali aşağıdaki adresten kısaltılarak
oluşturulmuştur. Tamamını okumak için :
(**) Ödüllü bir yazar olan Michel Chossudovsky,
Ottawa Üniversitesi’nde Ekonomi Profesörüdür. Montreal’de bulunan Küreselleşme
Araştırmaları Merkezi’nin (CRG) kurucusu ve yöneticisi ve globalresearch.ca web
sitesinin editörüdür.
“Fakirliğin Küreselleştirilmesi ve Yeni Dünya
Düzeni” (2003) ve Amerika’nın “Teröre Karşı Savaş”ı (2005) isimli kitapların
yazarıdır. Son çıkan kitabı “III. Dünya Savaşına Doğru: Nükleer Savaş’ın
Tehlikeleri” (2011) ismini taşımaktadır.
Michel Chossudovsky, Batı Avrupa, Güney Doğu Asya ve
Latin Amerika üniversitelerinde misafir profesör olarak dersler vermiş,
gelişmekte olan ülke hükümetlerine ve bazı uluslar arası organizasyonlara yönelik
danışmanlık görevinde bulunmuştur.
Prof. Chossudovsky, 2013’te İsrail Devletine
yöneltilen soykırım suçlamalarında, kanuni süreci yürüten Kuala Lumpur Savaş
Suçları Komisyonu’nun (KLWCC) bir üyesidir. İnsan Hakları ve İnsan Onuru’nu
Koruma Toplumu (GBM) tarafından İnsan Hakları Ödülü’ne layık görülmüştür.