22 Mayıs 2014 Perşembe

SA690/ KY11-TG20: Emperyal İşgal: Amerika’nın İnsanlığa Karşı “Uzun Savaşı”/ Çeviri

“ABD, AB, Rusya ve Çin’in, yani Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Üyesi ülkelerin insanların evrensel haklarına saygı göstererek sona erdirebilecekleri ‘Vahşi Savaş Kurguları’nın, katliamların daha karmaşık süreçlerle sona erdirilebileceğini öne süren tüm analizler kuşku vericidir. Aşağıdaki analizin, yerküredeki hemen herkesin iletişim teknolojisini kullanarak öğrendiği, bildiği ya da tahmin ettiği bilgileri derlemiş olma özelliği ile savaş karşıtı gibi görünmesine rağmen, savaş lobilerinin bir propaganda çalışması olduğunu düşünüyoruz. Ancak içerdiği tespitler sıralı ve bağlantılı bir şekilde irdelendiği için analizi yayınlamayı ve ilgili yerlerde açıklamamızı eklemeyi uygun bulduk.”
Sonsuz Ark

Imperial Conquest: America’s “Long War” against Humanity(*)

ABD Askeri Doktrini=Uzun Savaş=II. Dünya Savaşının devam ettirilmesi=Dünya nüfusunun büyük kesimini fakirleştiren neo-liberal ekonomik politika modeli.

ABD, insanlığın geleceğini tehdit eden YENİ bir askeri maceraya girişmiştir.

ABD’nin “sınırları olmayan savaş” politikası=Dünya nüfusunun büyük kesimini fakirleştiren, Dünya tarihinin en ciddi ekonomik krizi= Pentagon’un dünyayı ele geçirme isteği. ABD-NATO güçlerinin eşzamanlı olarak dünyanın çeşitli bölgelerine yayılması.

ABD ordusunun Birleşik Komuta yapısı=Omaha, Nebraska’da bulunan ABD Stratejik Komuta (USSTRATCOM) Karargahı-Pentagon kontrolü altında dünyanın coğrafi Muharip Komuta bölgelerine ayrılması=Askeri operasyonların yönetilmesinde merkezi rol.

General Wesley Clark: “Beş yıllık plan içeriği… Irak’la başlamak üzere, daha sonra Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali ve Sudan.” (Democracy Now, 2007)

Suriye Savaşı= İran’la savaşta basamak=askeri gerginliğin artırılması.

Rusya ve Çin=Hem Suriye hem de İran’ın müttefikleri=ABD ve NATO’nun hedefinde=Konvansiyonel savaş sahnesinde muhtemel nükleer savaş vurgusu.

Tahran’a giden yolda ABD ve NATO sponsorluğundaki savaşın ilk adımı olarak, Suriye’ye karşı El-Kaide güçlerinin kullanılması ile ilgili gizli istihbarat operasyonlarını da içeren, istikrarı bozma kampanyası (“rejim değişikliği”).  

Petrol ve boru hatları=askeri operasyonlar için hayati öneme sahip.

5 ayrı savaş senaryosu=Orta Doğu-Merkezi Asya bölgesi: Afganistan-Pakistan, Irak, Filistin, Libya ve Suriye.

Suriye’ye toptan saldırı=Sonuç olarak Kuzey Afrika ve Akdeniz’den Afganistan, Pakistan ve Çin’in Batı sınırlarını içine alan tüm bölgeye yayılacak,  Orta Doğu-Merkezi Asya savaşı. 

2000 PNAC=Project for the New American Century  (Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi)=Neocon’lar “sınırları olmayan savaşın sürdürülmesi”- “dünyanın çeşitli bölgelerinde “çoklu, eşzamanlı savaşların kesin zaferle sonuçlandırılması.”

Küresel güvenlik örgütü=Dünya çapında askeri polis teşkilatı+müdahalecilik+gizli operasyonlar+”rejim değişimi” = ”Hümaniter manda yönetimi= “Koruma Sorumluluğu” etiketi altında insani müdahale.

ABD şu anda Fransa’nın merkez Afrika’daki eski kolonilerini kontrol altına almaktadır.

ABD= AB’ye yönelik “dâhili sömürgecilik”= Amerikan finans enstitüleri ve holdingleri, Avrupalı ortakları ile beraber ticari sektörün ve yatırım sektörünün hâkimiyetini elinde bulundurmaktadır.

ABD’nin Hedefi=Gizli ticari müzakereler (TTIP ve CETA) ve AB-Kuzey Amerika arasında politik bütünleşme sağlayarak egemen finans çıkarları elde etmek+ Trans-Pasifik İş ortaklığı sayesinde küresel ekonomik hâkimiyet sağlayacak süreci inşa etmek. “TEK ELDEN FİNANS DÜZENİ”

1945’ten günümüze Dünyanın her tarafında ABD savaş politikaları, askeri istihbarat müdahaleleri kullanılarak devam etmektedir=(ABD) askeri yol haritası, savaşı ikame ettirmek için devlet kaynaklı terörist saldırılarını da içeren konvansiyonel olmayan müdahale tarzı.

AB= Askeri ajandada merkezi rol üstlenme+AB içinde ortaya çıkan yeniden yapılandırma süreci+ülkelerin güçlü finans enstitüleri tarafından yargılanması=IMF

IMF’nin bazı Avrupa ülkeleri üzerindeki ölümcül ekonomik reformları=ABD’nin Avrupa içindeki meselelere müdahil olması. AB üyesi ülkelerin İMF tarafından borçlu Üçüncü Dünya ülkesi kapsamında yeniden sınıflandırılması.

Amerikan dış politikası, Amerika’nın müttefikleri tarafından yürütülen savaşlara veya El-Kaide gibi konvansiyonel olmayan sözleşmeli savaş örgütlerine dayanır.

ABD savaş politikasını güdüleyen 2 katmanlı yapı:

1)      İsrail’i de içine alan “Küresel NATO” ile birleşik Amerikan ordusu=Coğrafi komuta yapısına bağlı Dünyanın tüm önemli bölgelerinde bulunan askeri üslerdeki çok ileri seviyede silah sistemleri+Afrika’da kurulan yeni komuta yapısı.
2)      Askeri faaliyetler ile desteklenen ekonomi ve finans yapısı=”Ekonomik Savaş”=Ordu ile yakın bağlantısı bulunan neoliberal gündem.

ABD’nin savaşla hedeflediği amaç=Bağımsız(egemen) ülkelerin imhası=Küresel çapta ucuz işçilik sağlayacak yeni bir fakirleştirilmiş cephe inşa etmek.

ABD’nin emperyal projeleri=İşgalci güçler tarafından empoze edilen özelleştirme programı yoluyla, yabancı yatırımcılar eliyle bağımsız ülkelerin mal varlılarının ve kaynaklarının ele geçirilmesi (petrol ve gaz rezervleri gibi)=IMF eliyle dolandırılan ve ulusal ekonomilerinin yerine “Serbest Pazar” sistemi getirilen, ulusal enstitüleri çökertilerek harap edilen ülkeler=Artan işsizlik, dibe vurmuş ücretler ve fakirleştirilmiş halk.

Amerikan nükleer silah potansiyeli önemli ölçüde artmıştır. Soğuk savaş sonrası dönemden sonra ArmsControl.org (Nisan 2013) tarafından belirtildiğine gore ABD taktik, stratejik ve konuşlanmamış silahlar dahil olmak üzere 5113 nükleer başlığa sahiptir.

ABD, 792 ICBM, SLBM ve stratejik bombalayıcı üzerine 1654 stratejik nükleer savaş baslığı konuşlandırmıştır+Almanya, İtalya, Türkiye, Belçika ve Hollanda’da konuşlandırılmış 500 taktik nükleer savaş başlığına sahiptir.

Suriye=Saldırılarda ölen siviller=Suç kurbanların üzerine atılıyor=Batılı güçler tarafından desteklenen kiralık El-Kaide isyanı=Amaç Suriye Ulusunun bitirilmesi=Rejimin düşmesi.

ABD, Ağustos 1945’ten beri dünyanın değişik bölgelerindeki 44 ülkeye saldırmıştır.

Başkan George W. Bush tarafından 1990 yılı birleşik Kongre oturumunda “Yeni Dünya Düzeni” ilan edildi=”Sınırlayıcı”+”Önleyici” Savaş ve “Terörle Savaş”=Askeri metotlarla ABD’nin ekonomik ve stratejik hükümranlığının sağlanması.

Obama’nın yönünü Asya’ya çevirmesi açık bir şekilde Çin’i tehdit ediyor.

Suç isnat etme, ABD başkanlarının bir kısmı tarafından kullanılan bir yöntem değil, sivil ve askeri enstitüler kadar arkasında güçlü şirket menfaatleri bulunan ABD dış politikası, Washington düşünce kuruluşları, askeri sistemi finanse eden kredilendirme kuruluşları tarafından da kullanılan yaygın bir Devlet sistemidir.

Savaş suçları, ABD ve dış politikasının suç isnat etme sisteminin bir sonucudur. Özellikle ferdi savaş suçları bahis konusu olsa da belirlenmiş talimat ve prosedürler ile bu savaş suçlarının oluşmasına sebep olan farklı seviyelerdeki karar vericiler de bu sürece dâhildir.

Amerikan destekli suçlar ve vahşet ile ilgili tarihi kayıtlara bakıldığında Bush ve Obama yönetimleri arasındaki fark; toplama kampları, suikastlar ve işkence hücrelerinin artık açık bir şekilde “terörizme karşı küresel savaşı” idame ettiren ve Batı demokrasisinin yayılmasını sağlayan meşru müdahale yöntemleri olarak görülmesidir.  

21.YY Savaşları: Soğuk Savaş’tan “Teröre karşı Küresel Savaş”a giden süreç.

9-11 terör saldırılarının arkasındaki sözde beyin olan Usame Bin Ladin ile Sovyet-Afgan savaşı sırasında, CIA gözetiminde Sovyetlere karşı savaşması için irtibat kurulmuştur.

Sovyet-Afgan savaşının çıktığı 1980 başlarından beri “İslamcı birliklerin” oluşumu Amerikan istihbaratı tarafından desteklenmiştir.

“Dış Düşman” Usame Bin Ladin portresi ana akım medya tarafından oluşturulmuştur.

9-11 ve Afganistan’ın işgali

11 Eylül 2001 saldırıları Amerikan askeri doktrininin oluşturulmasında önemli bir rol oynamıştır. Şöyle ki bu sayede Amerikan istihbaratı tarafından bizzat oluşturulmuş olmasına rağmen El-Kaide’nin Batı dünyasının düşmanı olduğu efsanesinin sürdürülmesi sağlanmıştır. Ayrıca, El-Kaide barışçıl ülkelere saldırmak için sadece savaş bahanesi olarak kullanılmakla kalmamış bunun yanında konvansiyonel olmayan savaş için bir araç haline gelmiştir.

Washington ve NATO tarafından Afganistan’ın işgalini meşrulaştırmak için; 11 Eylül saldırılarının bilinmeyen yabancı güçler tarafından yönlendirilmiş “dış kaynaklı”, “silahlı bir saldırı” olduğu ve dolayısıyla saldırı altındaki ulusun “kendini savunma” adına “savaş kanunlarını” uygulayarak cevap verme hakkına sahip olduğu argümanı kullanılmıştır.

“Teröre karşı Küresel Savaş” resmi olarak Bush yönetimi tarafından 11 Eylül 2001 tarihinde başlatılmıştır. Bir sonraki sabah (12 Eylül 2001) Brüksel’de toplanan NATO Kuzey Atlantik Konseyi tarafından aşağıdaki çözüm yolu benimsenmiştir:

“Eğer ABD’ye karşı gerçekleştirilmiş olan saldırının (11 Eylül 2001) dışarıdan (Afganistan) “Kuzey Atlantik bölgesine” karşı gerçekleştirildiği tespit edilirse Washington Anlaşmasının 5. Maddesine göre hükmedilecektir.”

Afganistan, 7 Ekim 2001 tarihinde NATO’nun, ‘Atlantik İttifakı üyelerinden birine yapılan saldırı Atlantik İttifakının tüm üyelerine yapılmıştır’ ilkesini içeren kolektif güvenlik doktrini kapsamında işgal edilmiştir. Buna göre, ABD’nin Afganistan tarafından 11 Eylül 2001 tarihinde saldırıya uğradığını ifade eden saçma bir varsayım ortaya çıkmaktadır.

9-11 olayının sonrasında oluşturulan bu “dış düşman” argümanı, ABD tarafından dünyadaki petrol ve gaz rezervlerinin yüzde 60’ından fazlasını bulunduran Orta Doğu ve Merkez Asya’da yürütülen savaş politikalarının arkasındaki gerçek ekonomik ve stratejik amaçları perdelemeye hizmet etmiştir.

Kendini savunma kapsamında sürdürülen ve “İslamcı Teröristlere” karşı yürütülen bu önleyici savaş, sadece insani görev amacıyla gerçekleştiriliyordu ve Ülkenin korunması için gerekliydi.

Gerçekler tersyüz edilmişti: Amerika ve Batı Dünyası saldırı altındaydı.

CIA tarafından oluşturulan El-Kaide’nin tarihini silme amacı güden propaganda sayesinde gerçekler örtülmüş ve bu “dış düşmanın” nasıl üretildiğini ve dönüştürülerek “Bir Numaralı Düşman” haline getirildiğini gösteren kanıtlar ortadan kaldırılmıştır.

Medya tarafından ifade edilmeyen şey, söz konusu teröristlerin kiralık katiller olmaları ve ABD ile NATO tarafından desteklenmeleriydi.

Konvansiyonel olmayan Savaş: El-Kaide isyancılarının Batılı Ordu ittifakının piyadeleri olarak kullanılması.

El-Kaide isyancılarının bu şekilde Batılı askeri güçlerin piyadesi gibi kullanılması stratejisi kritik bir öneme sahiptir. Bu durum, ABD ve NATO’nun Yugoslavya, Afganistan, Libya ve Suriye’ye müdahale şekilleri ile karakterize olmuştur. Aynı durum şu anda Irak’ın istikrarını bozmak amacıyla Irak El-Kaidesi ve Levant’ın (AQIL) gizli bir şekilde desteklenmesi şeklinde kendini göstermektedir. 

ABD’nin sponsorluğunda olan ve Batı istihbaratı tarafından gizlice desteklenen El-Kaide birlikleri ayrıca Mali, Nijer, Nijerya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Somali ve Yemen’de konuşlandırılmıştır.

Amaç, daha önce Yugoslavya’da olduğu gibi mezhepsel ve etnik bölünme gerçekleştirerek bağımsız ülkelerin istikrarını bozmak ve onları parçalamaktır.

Orta Doğu’nun politik sınırlarının yeniden çizilmesi Amerikan askeri planlayıcıları tarafından tasarlanmaktadır.

YENİ ORTA DOĞU HARİTASI



Not: Bu harita Yarbay Ralph Peters tarafından hazırlanmıştır. Harita, Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin Haziran 2006 sayısında yayınlanmıştır. Peters, Amerikan Ulusal Savaş Akademisinden albay rütbesiyle emekli olmuştur.

Harita her ne kadar Pentagon doktrinini resmi olarak ifade etmese de, NATO Savunma Koleji’nde üst düzey askeri görevlilerinin eğitim programında kullanılmaktadır. Bu ve benzeri haritalar muhtemelen en çok Ulusal Savaş Akademisi ve askeri planlama yapan çevreler tarafından kullanılmaktadır. 

İran’a Yönelik Savaş: III. Dünya Savaş Senaryosu

Teröre karşı Küresel Savaş kapsamında, Suudi Arabistan ve Irak’tan sonra dünyanın 3. en büyük petrol rezervlerine sahip olan İran’a karşı nükleer başlıklar kullanarak geçekleştirilecek düpedüz bir savaş, 2005 senesinden beri Pentagon’un planları arasındadır. Bu planlar, genişletilmiş Orta Doğu/Merkez Asya askeri gündeminin bir parçasını oluşturmaktadır.

İran’la savaş Petrol için Savaş’ın bir parçasıdır. Zaten daha Clinton yönetimde iken, ABD Merkez Komutanlığı (USCENTOM) savaş senaryoları kapsamında Irak ve İran işgalini formüle etmiştir:

“…Başkan’ın Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS) ve Genel Kurmay Başkanı’nın Ulusal Askeri Stratejisi (NMS), Birleşik Devletler Merkez Komutanlığı’nın savaş stratejisinin temellerini oluşturur. NSS, haydut Irak ve İran devletlerinin ABD menfaatlerine, bölgede bulunan diğer ülkelere ve kendi vatandaşlarına karşı oluşturduğu tehdit sürdüğü müddetçe engelleme stratejisi uygulamasını sürdürecektir…

“…NSS kapsamında belirlendiği şekilde ABD müdahalesinin amacı, ABD’nin bölgedeki menfaatlerini kesintisiz şekilde korumak, ABD ve müttefiklerinin Körfez petrolüne erişimini güvence altına almaktır.”  (USCENTCOM )

Halkın büyük çoğunluğu, İran bir nükleer savaş programına sahip olmamasına rağmen, ironik olarak nükleer silahların da kullanımını içeren bu savaş planlarının vahametinden habersizdir.

Bunun da ötesinde 21.YY askeri teknolojileri, yıkım gücü Hiroşima ve Nagazaki nükleer soykırımlarından daha büyük olan çok özel silah sistemlerini içermektedir. Unutulmaması gerekir ki ABD sivillere karşı nükleer silah kullanan tek ülkedir.

Eğer bu türden bir savaş çıkarsa tüm Orta Doğu ve Merkez Asya bölgesi büyük bir felaketin içine sürüklenir. Bu durumda insanlık III. Dünya Savaşına hazır olmalıdır.

NATO’nun “İnsani Müdahale” Mandacılığı ICISS raporu-R2P’de tanımlanmıştır.

Savaş karşıtı hareket Kriz halinde: Atanmış ve “Üretilmiş Muhalefet”

Bazı Batılı ülkelerde yer alan savaş karşıtı hareketler kriz halindedir. Amerika tarafından çıkarılan bazı savaşlar kınanırken diğer bazıları “insani müdahale” olarak kabul edilmektedir. ABD savaş karşıtı hareketlerinin büyük bir bölümü savaşı kınarken, Amerikan askeri doktrininin belkemiğini oluşturan “uluslar arası terörizme karşı yürütülen kampanyayı” onaylamaktadır.

Tarihi süreç içerisinde ilerlemeci sosyal hareketlerin (Dünya Sosyal Forumu da dâhil olmak üzere) içine sızılmış, hükümet dışı organizasyonlar, ticari birlikler ve politik partiler tarafından fonlanarak, liderleri atanmış ve yönlendirilmiştir. Muhalif hareketlerin fonlanmasındaki nihai amaç, karşıt hareket tarafından kapitalist elitlerin meşruiyetine yönelik savaş açılmasını engellemektir.

“Adil Savaş” teorisi (Jus Ad Bellum), işgalcilerin insancıl bir maskeyle ABD dış politikasının asıl yüzünü saklamasına hizmet etmektedir.

ABD ve Batı Avrupa’daki “ilerlemeci” görüşe sahip büyük bir kesim, NATO’nun R2P “insancıl” mandacılığını, sivil toplum etiketi ile topluma sunulan savaş planları kapsamında desteklemektedir. Tanınmış yazarlar ve bağımsız medya yazarları, Libya’daki rejim değişikliğini ve insani müdahaleyi desteklemiştir. Benzer şekilde kendi kendini ilerlemeci olarak tanımlamış bu kesimler, Suriye’deki ABD-NATO sponsorluğundaki muhalifleri desteklemek için de harekete geçmişlerdir.

İllüzyonların etkisi altında kalmamıza izin verin: Bu sahte ilerlemeci söylev, propaganda için kullanılan bir araçtır. ABD emperyalizmine karşı çıktığını ileri süren bazı önde gelen “sol” entelektüeller, bağımsız ülkelere karşı “uçuşa yasak bölge” ve “insani müdahale” seçeneklerini desteklemektir.

“İlerlemeciler” Ford, Rockefeller ve benzeri elit kuruluşlar tarafından mali olarak desteklenmekte ve yönlendirilmektedir. Ticari elitler, halk hareketlerini büyük parçalara ayırarak  “kendin yap” mozaikleri oluşturma arayışındadır. Savaş ve küreselleşme artık sivil toplum aktivizminin ön sıralarında yer almamaktadır. Aktivizm, bölük pörçük bir yapı haline gelmiştir ve artık birleşik bir anti-küreselleşme, anti-savaş hareketi yoktur. Ekonomik krizler ile ABD kaynaklı savaşlar arasındaki bağlantı görünmez hale gelmiştir.

Muhalif hareketler bölümlere ayrılmış ve ayrık, “konuya odaklı” protesto hareketleri (çevre, anti-küresel, kadın hakları, iklim değişikliği vb.) daha büyük kitlesel hareketleri engellemek için cesaretlendirilerek mali olarak desteklenmiştir. G7 zirvelerine ve 1990’lardaki Halkların Zirveleri’ne karşı bu yapı kullanılmıştır.

“Devrim İşi”

Emperyal Dünya Düzeni, kendi muhalefetini oluşturur.

Amerika’daki İşgal Hareketinin (Occupy Movement) içine sızılarak manipüle edilmiştir.

“Renkli Devrimler” çeşitli ülkelerde (Mısır, Ukrayna, Gürcistan, Tayland vb.) Wall Street tarafından finanse edilerek yayılmıştır. CIA, dâhil olduğu çeşitli etkin organizasyonlar aracılığıyla dünyanın değişik bölgelerindeki kitlesel hareketlerin içine sızmıştır.

Örneğin, Sırbistan’ın OTPOR’u tarafından kontrol edilen ve kendini “Devrim İşi” ile ilgilenen“Uluslar arası eğitimciler ve danışmanlar ağı” olarak tanımlayan “Uygulamalı Şiddet İçermeyen Aksiyon ve Stratejiler Merkezi (CANVAS)”, CIA sponsorluğundaki bir birimdir. Demokrasi için Ulusal Bağış (NED) tarafından finanse edilen CANVAS, 40’dan fazla ülkede ABD destekli muhalif gruplara yönelik yönlendirme ve eğitim sağlayan bir danışmanlık ekibi niteliğindedir. Sıkılmış yumruk logosu, sayısız “devrimci” grup tarafından adapte edilerek kullanılmıştır.

Diğer yandan, alternatif medya süsü verilmiş bir oluşum, “Renkli Devrimleri” kapitalist Dünya düzenine ait kuruluşlara karşı gerçekleştirilen kitlesel bir hareket, “Büyük Uyanış” olarak nitelendirerek destekler.

Örneğin, Mısır’daki Arap Baharı hareketine katılan ve içlerinde Kifaya ve April 6 (6 Nisan) öğrenci hareketinin de bulunduğu bazı organizasyonlar, Amerikan kuruluşları ve Kahire ABD büyükelçiliği tarafından doğrudan desteklenmiştir. İşin trajikomik tarafı, ABD bir yandan Mübarek diktatörlüğüne ve zulmüne destek verirken aynı zamanda Freedom House (FH) ve Demokrasi için Ulusal Bağış (NED) aracılığıyla Mübarek’in muhaliflerine arka çıkıyor ve mali destek sağlıyordu. Bu kuruluşların her ikisi de ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD Kongresi ile irtibatlıdır.

Mısırlı Hüsnü Mübarek karşıtları, Mayıs 2008’de Freedom House’un himayesi ve Condoleeza Rice’ın daveti ile Dışişleri Bakanlığı’nı ve Kongre’yi ziyaret ettiler. Dışişleri Bakanlığı’nda bulunan demokrasi yanlısı delegasyon, Rice tarafından “Mısır’ın Geleceğe yönelik Umudu” olarak tanımlandı. Hillary Clinton, içlerinde bir sene önce Condoleeza Rise’ın temas kurduğu muhaliflerden birkaçının da bulunduğu delegasyonla Mayıs 2009’da yeniden buluşmuştur.

9-11 Gerçeği

İçlerinde ticaret birliği hareketinin de bulunduğu birçok organizasyonun tabanında yer alan insanlar, seçilmiş liderleri tarafından ihanete uğramıştır. Şirket kuruluşlarından aşağıya doğru para akışının sınırlı olması, taban hareketinde kısıtlamalara sebep olmaktadır. Buna “imal edilmiş karşıtlık” adı verilir. Bu hükümet dışı organizasyon liderlerinin çoğu, muhalefet sınırlarını belirleyen çerçeve içerisinde hareket eden adanmış ve uyumlu insanlardır. Bahsedilen hareket liderleri çoğu kez şirket kaynaklarının ellerini kollarını bağladığından habersiz bir şekilde seçilir.

Irak’ı hariç tutacak olursak, kendilerine Batı solu diyen ve “İlerlemeciler” olarak adlandırılan kesim, yakın tarihte Yugoslavya, Afganistan, Libya ve Suriye’de gerçekleşen ABD-NATO askeri müdahalelerine destek vermiştir. “İlerlemeciler” aynı zamanda 9-11 benzeri olaylarda resmi görüşü benimseyerek gerçeği görmezden gelirler.

İlerlemeciler, 9-11 olayında ABD’nin saldırıya uğradığını ve Afganistan’a yönelik saldırının bir “Adil Savaş” olduğu görüşünü benimser. Afganistan olayında, ABD yönetiminin “İslamcı terör ağını” desteklediği ve Taliban yönetiminin 1995-96’da ikamesinde bunun bir araç olarak kullanıldığı gerçeği görmezden gelinerek, 9-11 saldırılarına karşı meşru cevap anlamında “kendini savunma” argümanı kullanılmıştır. El-Kaide’yi desteklediği bahanesiyle 11 Eylül 2001’de “Afganistan’ın ABD’ye saldırdığı algısı” oluşturulmuştur.

2001 senesinde Afganistan’ın bombalanıp sonra işgal edilmesi sırasında, “ilerlemecilerin” büyük kesimi yönetimin “adil sebep” askeri doktrinine onay vermiştir. 9-11’in ardından Afganistan’ın gayrimeşru şekilde işgaline karşı çıkan savaş karşıtı hareket izole edilmiş, ticaret birlikleri ve sivil toplum örgütleri medya yalanlarını ve hükümet propagandasını yutmuştur. El-Kaide ve Taliban’a karşı misilleme düşüncesi kabul görmüş ve bazı önde gelen “sol eğilimli” entelektüeller “teröre karşı savaş” gündemini desteklemiştir.

Medya tarafından gerçekleştirilen dezenformasyon galip gelmiş ve insanlar Afganistan işgalinin altında yatan asıl sebepler konusunda yanlış yönlendirilmiştir. Herhangi bir delil kırıntısı bile olmadan ve El-Kaide ile Amerikan istihbaratı arasındaki tarihi bağlantı görmezden gelinerek, Usame Bin Ladin ve Taliban  9-11 saldırılarının baş sorumlusu olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda, tutarlı bir savaş karşıtı konum belirlerken 9-11 olayının anlaşılması büyük önem arz etmektedir. 9-11 olayı, Amerikan savaş propagandasını ayakta tutarak dış düşman illüzyonunun sürmesini ve önleyici askeri müdahale kavramının meşru görülmesini sağlayan temel dayanaktır.

“Suriye konusunda yürütülen mantık biraz farklıydı. “İlerlemeciler” ve ana akım “savaş karşıtı” organizasyonlar, muhalif güçler adı verilen birimlerin ana yapısının, ABD-NATO ve müttefikleri; İsrail, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkeler tarafından eğitilip finanse edilen El-Kaide kaynaklı teröristlerce oluşturulduğu gerçeğini göz ardı ederek onları desteklediler.”

(Sonsuz Ark’ın Notu: Bu cümle, bu analizi kaleme alan yazarın da deşifre ettiğini iddia ettiği yapının bir unsuru olduğunu kanıtlamaktadır. Ki; Türkiye neocon yapının ürettiği strateji sonucunda ‘El kaide’yi desteklemekle itham edilmişti, ancak El Kaide, Türkiye’nin çıkarlarına aykırı olarak, ABD-İngiltere-İsrail-Fransa tarafından ÖSO ile savaşmak ve Esed’e destek vererek Suriye’deki kaosun ve katliamın sürmesini sağlamak üzere görevlendirilmişti. Ki; yazar El Kaide’nin ABD’nin taşeronu olduğunu da iddia etmektedir ve yazının devamında da bu iddiasını sürdürmektedir. Doğal olarak 31 Mayıs Gezi terörü ve 17-25 Aralık darbe girişimleri ile kaosa sürüklemek istedikleri Türkiye’yi bu listede sayması çelişkidir. Bakınız Seymour Hersh’in ürettiği Sarin Gazı Yalanları)

Daha önce NATO’nun Libya müdahalesini desteklemiş olan bu savaş karşıtı gruplar, ABD destekli El-Kaide’nin yaptıklarından Suriye hükümetini sorumlu tutmuşlardır.

Savaş Karşıtı Hareketin Yeniden İnşası

Gerekli olan şey yeniden kitlesel bir hareket oluşturmaktır ve bu iş, şirket kuruluşlarının finansal desteğindeki sözde “ilerlemecilerin” idaresine ve manipülasyonuna bırakılamaz.

Savaş karşıtı hareketin organizasyonel yapısı kadar sosyal tabanı da dönüştürülmelidir. Amerika’nın “Uzun Savaş” argümanı, kapitalist Dünya Düzeni’nin finans yapılarını ve enstitü kuruluşlarını ayakta tutan emperyalist bir projedir. Bu askeri gündemin arkasında devasa propaganda araçlarını kullanan güçlü şirket menfaatleri bulunmaktadır.

Savaş ve Ekonomik Krizler birbiri ile yakından bağlantılıdır. Liberal makro ekonomik politika ölçütlerinin dünya çapında dayatılması ise daha büyük bir emperyal gündemin parçasıdır. Sonuç olarak, savaş karşıtı hareket ile daha geniş bir neoliberalizm karşıtı hareket birleşmelidir.

Savaşı insani bir girişim gibi sunan “Büyük Yalanın” ortadan kaldırılması, tek amacı çıkar arayışı olan güçlerce gerçekleştirilebilecek küresel bir yıkımın önüne geçecektir. Çıkarlar doğrultusunda yürütülen bu askeri gündem, insani değerleri ortadan kaldırarak insanları şuursuz zombiler haline getirmektedir.

Kitlesel gösterilerin ve savaş karşıtı protestoların sürdürülmesi yeterli değildir. Gerekli olan şey geniş ve iyi organize olarak kökleşmiş; ülke çapında,  ulusal ve uluslar arası alanda kapitalist Dünya düzeninin doğası ile olduğu kadar güç ve otorite yapıları ile de mücadele edebilecek, savaş karşıtı bir ağın geliştirilmesidir. İnsanlar askeri gündeme karşı harekete geçtikleri gibi devlet otoritesi ve görevlileri ile de mücadele etmelidir.

Anlamlı bir savaş karşıtı hareketin oluşması için “terörizme karşı savaş” mutabakatının ortadan kaldırılması ve 9-11 gerçeğinin ortaya çıkarılması gerekir. Savaş ve küreselleşme akımlarını tersine çevirebilmek için büyük çapta bir kampanya ile ülkedeki, ulusal ve uluslar arası arenadaki insanlar- buna yakın çevre, işyerleri, kilise çevresi, okullar, üniversiteler ve yerel yönetimler de dâhil olmak üzere- bu emperyal projenin niteliği, askeri ve ekonomik boyutları hakkında bilgilendirilerek, ABD destekli nükleer bir savaşın bahsedilmeyen tehlikeleri konusunda insanlar aydınlatılmalıdır. Bu hareket ayrıca askeri gündemin meşruiyetini sorgulayacak şekilde Silahlı Kuvvetler (NATO dahil) içerisinde de yayılmalıdır.

Mesaj yüksek sesli ve açık olmalıdır:

Batılı askeri ittifaktan aldıkları belirli talimatlarla sivillere karşı sayısız suç işleyen el-Kaide’nin arkasında ABD ve müttefikleri bulunmaktadır.

Ne Suriye ne de İran Dünya Barışı’na karşı tehdittir. Tam tersine tehdit ABD ve müttefiklerinden kaynaklanmaktadır. Nükleer silahların kullanılmadığı konvansiyonel bir savaş durumunda bile, İran’a karşı gerçekleştirilmesi tasarlanan hava bombardımanı, bölgedeki gerginliği artırarak sonuçta bizi Orta Doğu’da çok daha büyük bir savaşın içine sürükleyecektir.

Yapılması gerekenler:

Bu askeri projenin suç niteliğindeki içeriğinin ortaya çıkarılması.

İran’a karşı gerçekleştirilebilecek bir engelleyici nükleer saldırıya yönelik oluşan politik konsensüsün yalan ve yanlışlarının ortadan kaldırılması.

Savaş propagandası aleyhinde çalışılması, medya yalanlarının ortaya çıkarılması, dezenformasyon akışının tersine döndürülmesi, şirketlerin güdümündeki medya aleyhinde istikrarlı kampanyaların düzenlenmesi.

Yüksek devlet kademesinde bulunan savaş kışkırtıcılarının meşruiyetinin ortadan kaldırılması.

Milyarlarca dolar harcanan ulusal istihbarat organının ortadan kaldırılması.

ABD destekli askeri maceraların ve bunu destekleyen şirketlerin aleyhinde çalışılması.

Ülke dışında bulunan birliklerin geri döndürülmesi.

Tüm bu yapılanların devletin yurttaşlarını korumak için gerçekleştirildiği yalanının ortaya çıkarılması.

 9-11 gerçeğinin ortaya çıkarılarak, “Teröre Karşı Küresel Savaş”  bahanesiyle Orta Doğu/Merkez Asya’ya yönelik savaşları temize çıkarmak için 9-11 yalanlarının kullanılmasının önüne geçilmesi.

Çıkar amaçlı savaşın bankaların, savunma lobisinin, petrol devlerinin ve biyoteknoloji şirketlerinin menfaatlerine hizmet ettiğinin ifşa edilmesi.

Bu savaşın gerçek sebep ve sonuçlarını perdeleyen şirketlerin güdümündeki medya ile mücadele edilmesi.

Nükleer silahlar kullanılarak gerçekleşebilecek bir savaşın gizlenen trajik sonuçları hakkında bilinçlenmenin sağlanması.

(Sonsuz Ark’ın Notu: Yazarın önerileri 21. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşme olasılığı bulunmayan irreel önerilerdir ve bu öneriler kaos teorilerine yatkın saf insanları manipüle etmeye yöneliktir. Aşağıda bu öneriler sıralanmaya devam edilecektir.)

NATO’nun Dağıtılmasına yönelik Çağrı

Savaş suçlularını koruyan uluslar arası adalet sisteminin yeniden organize edilmesi. Yüksek devlet kademesindeki savaş suçlularının yargılanması.

Silah üretim fabrikalarının kapatılması ve önde gelen silah üreticilerinin mal varlıklarına el koyulması.

ABD’de ve tüm dünyada bulunan Amerikan üslerinin kapatılması.

Silahlı kuvvetler bünyesinde savaş karşıtı bir hareketin geliştirilmesi ve sivil savaş karşıtları ile silahlı kuvvetler arasında köprü inşa edilmesi.

ABD’nin yürüttüğü küresel askeri gündemden çekilmeleri için NATO bünyesinde olan veya olmayan hükümetlere baskı yapılması.

İsrail’de istikrarlı bir savaş karşıtı hareketin geliştirilmesi. ABD-NATO-İsrail işbirliği ile İran’a karşı açılacak bir savaşın muhtemel sonuçları hakkında İsrail vatandaşlarının bilinçlendirilmesi.

ABD’deki İsrail yanlısı gruplar da dahil olmak üzere savaş yanlısı lobi gruplarına karşı faaliyet gösterilmesi.

Ülke güvenliğine dayalı devlet anlayışının değiştirilmesi, Obama tarafından gerçekleştirilen yargısız infazlara yönelik meşruiyetin ortadan kaldırılması, insansız hava araçları ile sivillere karşı gerçekleştirilen saldırıların engellenmesi.

“Kanun gücünün militarizasyonu” konusuna dikkat çekilmesi, Batılı ülkelerde temel insan haklarını ihlal eden anti-terör kanunlarının değiştirilmesi.

Şüphesiz bunlar kolay halledilebilecek meseleler değildir. Bu yıkıcı sistemin devamını sağlayan; ordu, istihbarat, devlet yapıları ve şirket güçleri arasındaki hegemonik ilişkiye ait güç yapısı hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Sonuç olarak Dünya tarihini değiştirebilmek için bu güç ilişkilerinin ortadan kaldırılması gerekmektedir.


Prof Michel Chossudovsky(**), Global Research, 29 Ocak 2014


Tamer Güner, 22.05.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri







(*) Yazının yukarıda adresi verilen İngilizce orijinali aşağıdaki adresten kısaltılarak oluşturulmuştur. Tamamını okumak için :

(**) Ödüllü bir yazar olan Michel Chossudovsky, Ottawa Üniversitesi’nde Ekonomi Profesörüdür. Montreal’de bulunan Küreselleşme Araştırmaları Merkezi’nin (CRG) kurucusu ve yöneticisi ve  globalresearch.ca  web sitesinin editörüdür.

“Fakirliğin Küreselleştirilmesi ve Yeni Dünya Düzeni” (2003) ve Amerika’nın “Teröre Karşı Savaş”ı (2005) isimli kitapların yazarıdır. Son çıkan kitabı “III. Dünya Savaşına Doğru: Nükleer Savaş’ın Tehlikeleri” (2011) ismini taşımaktadır.

Michel Chossudovsky, Batı Avrupa, Güney Doğu Asya ve Latin Amerika üniversitelerinde misafir profesör olarak dersler vermiş, gelişmekte olan ülke hükümetlerine ve bazı uluslar arası organizasyonlara yönelik danışmanlık görevinde bulunmuştur.

Prof. Chossudovsky, 2013’te İsrail Devletine yöneltilen soykırım suçlamalarında, kanuni süreci yürüten Kuala Lumpur Savaş Suçları Komisyonu’nun (KLWCC) bir üyesidir. İnsan Hakları ve İnsan Onuru’nu Koruma Toplumu (GBM) tarafından İnsan Hakları Ödülü’ne layık görülmüştür.
















Seçkin Deniz Twitter Akışı