Faiz indirimi
tartışmaları
Merkez
Bankası'nın yarım puanlık faiz indirimi kararı Başbakan Erdoğan'ı rahatsız
etti. İndirim yetersiz geldi. Bu konuda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın
kurumların bağımsızlığına dikkat çekmesi önemli. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de
böyle düşünüyor. Bu iki isimle Erdoğan'ın arasını açmak isteyenler, fikir
ayrılığının çatlak yaratmasını bekleyenler var. Peki hangisi halkın lehine?
Faiz
yükselişi ve yurtdışından sıcak para girişi orantılı. Doğrudan yatırımcıyı
faizin düşük olması olumlu etkiliyor. Ancak enerjimiz ithal. Merkez Bankası
doların oynamasını, enflasyonun çıkmasını istemiyor. Dolar artarsa enerji faturaları
da dar gelirliyi etkileyecek. Ancak faiz artışı büyümeyi olumsuz etkiliyor,
yatırım olmayınca istihdam düşüyor.
Erdoğan
bugüne kadar yüksek büyümeyi sağlamış bir Başbakan olarak, düşük büyüme
istemiyor. İstihdam olmayınca düşük enerji faturası neye yarar diye bakıyor ve
bunu teferruat olarak görüyor olabilir. Oysa yüksek faiz artışını, Gezi
olayları sonrası yükselen dolar kuru zorunlu kılmıştı.
Başbakan'ın
faiz indirimi talebini halk lehine bulan çevreler dahi, Merkez Bankası
yönetimine 'başarısız' demesini ve üslubunu doğru bulmuyor. Bu tartışma
derinleşirse Merkez Bankası'nı Başbakan direk kendine bağlayabilir. Tüm bu
tartışmalarda Erdoğan'ın ekonomi danışmanı ile diğer isimlerin görüş ayrılığı
mı var sorusu akıllarda...
***
Gizlilik ve
güvenlik gerekçeli kamu ihaleleri...
Kamunun
mal ve hizmet alımları ve inşaat işlerinde ihale kanunu dışında alım olmasının
önünün açıldığını belirten haberler görüyoruz. Daha öncede bu kanun dışında
çalışan yarı kamu yarı özel yapılarda çalıştım.
Atatürk
Orman Çiftliği'ne yapılan Başbakanlık Sarayı ihalesinin, kamu denetiminden
çıkarılması eleştiriliyor. Ancak bu ülkede hükümetler aleyhine kurulan
tuzakları yok sayamayız. Her ne kadar cadı avına karşı da olsak, kurumlar
içerisine sızan hücreler olduğunu biliyoruz.
Ben
bugün 'Paralel Devlet Yapılanması' , 'Gülen' ve 'darbe girişimi' sözlerini
duyunca ürperiyorum. Muhtemel kadroları darbe ile mücadele etmiş bir yapılanma
ve darbecilik iddiası... Bunların iç yüzünü şu an bilemiyoruz. Bu durumda
kamuda güvenlik ve gizlilik de bana makul bir gerekçe gibi geliyor. Yeterki
haksız kazanca, rant niyeti olmasın. Zira ameller niyetlere göredir. Bu karar
rant içinse en güvendiğiniz kişinin küçük bir dikkatsizliği ile de öyle bir
sınanabilirsiniz ki ne güvenlik ne gizlilik kalır ortada.
***
Alevilik ve
siyaset...
Almanya'da
Aleviler'in Başbakan Erdoğan'ın bazı söylemlerine duydukları tepkiyi, protesto
yolu ile göstermesini, başka işbirlikleri ile açıklamak kafayı kuma gömmektir.
Nasıl ki Almanya’daki çoğu Türk'ün Erdoğan'a oy verdiği gerçekse, protesto eden
Alevilerin kırıldığı da bir o kadar sade bir gerçek...
Alman
Devleti'nin vakıflara yardım ettiğini, onları örgütlediğini söylemek de geçmişi
unutmaktır. Avrupa'da çok sayıda siyasi mülteci var. Bunlar Erdoğan döneminde
gitmedi. Türkiye'nin geçmiş iç siyasi çatışmalarından etkilenenler ve farklı
siyasi görüş sahibi bu kişilerin çoğu, yakın zamana kadar Erdoğan'a umutla
bakıyordu. Alevilerin de bir kısmı buna dâhildir.
Başbakan,
kendisini, ayrımcı dışlayıcı ifadelere sevk eden hiçbir tuzağa düşmemeli ve
kucaklayıcı olmalı. Düşman göstererek büyürken, doğruları dahi söylerken,
ötekileştirme hatasına düşmemeli...
Bu
ülkede Maraş'ta 105 kişi öldü. Sivas'ta, dergilere çoğu zaman kuruş almadan
yolladığı yazılar ile var olmuş yazar Aziz Nesin öfkesi üzerinden, insanlar
kışkırtıldı. Ölümü yaşadık. İnsanlar diri diri yakıldı. Bu yaraların maliyetini
bilen bir siyasi, çok dikkatli konuşmalı.
'Biz aleviliği
İslam içi görüyoruz, çoğu aleviler de öyle görüyor' demek de Cem Evlerine
ibadethane statüsü konusunda Alevileri tatmin etmez. Zira sizin değil,
Aleviliği, 'mabedi Cem Evi olan bir inanç' gibi görenlerin talebi söz konusu.
Çoğu
Alevi kendini müslüman görüp Cem Evi'ne ihtiyaç duymayabilir. İnancını öyle
tanımlamayan aleviler sayılmalı. Bu sayı ülkemizde kilisesi, synagogu olan
gayrimüslümlerin sayısının altında mı bakalım? İslamiyet kucaklayıcı olmayı
gerektirir.
***
Dağları mı
bombalasın?
Galatasaray'ın
önünde eylem yapan anneler de yazılıp çizilmeli, Diyarbakır Belediyesi önünde
dağa kaçırılan çocukları için eylem yapan anneler de... Başbakan HDP'ye dağa
kaçırılan evlatları geri getirmesi için seslendi... Basına da, Galatasaray
Annelerini yazdığı gibi bu anneleri yazmaları için seslendi... Peki kendisi
yıllardır Galatasaray'da buluşan Cumartesi Anneleri için ne yaptı? Bir çağrı
yaparken, basına yüklenirken de iyi düşünmeli... Bir kere gitti mi
Galatasaray'a?
Öte
yandan şimdiye kadar 'çözüm süreci Ak Parti olmadan da sürer' mesajı veren CHP
liderinin ise 'terör örgütünden yardım istiyor' diye Erdoğan'ı eleştirmesi
üzücü. Başbakan'ın B planı opsiyonu vurgusuna destek verse anlaşılırdı... Ancak
ortalığı ateşe verme isteği ortaya çıkmış oluyor böyle kriz zamanlarında. Oysa
gencecik hayatları kurtarmak için çözüm üretmek lazım. Başbakan gerekirse
yardım istesin... Dağları bombalayıp anaları ağlatmaktan iyidir...
Bugüne
kadar Kılıçdaroğlu Ak Partilileri kızdıran, kaba bulunan bazı ifadelerde
bulunmuştur. Çoğunda konu olarak haklıdır. Ancak Kürt sorunu gibi Türkiye'nin
Cumhuriyet tarihinden de geriye giden bir konuda böyle kışkırtıcı bir tutum
CHP'nin neden demokrat olamayacağını ortaya koyuyor. Buna üzüldüm. Zaten
evlatlarını bekleyen aileler de operasyon olmasın diyor.
***
Evladı Petrus
içiyormuş...
Ak
Parti'li eski vekil Feyzi İşbaşaran, attığı twitlerde Erdoğan'ı hedef aldı.
Arap emirleri ile Petrus şarabı içen bir kız evladı da malzeme yaptı...
Petrus
Şarabı içme konusu imanlı kişinin Allah'a karşı sorumluluğu ve hesabıdır. Bu
kişi kimin kızı olursa olsun... Bunu malzeme yapanlar, çocukları aracılığı ile
makamlarını kazanca çevirenlerin durumları ile bireysel yaşam alanını
karıştırıyor... Onu bırakın Ak Parti'li hangi bakanın ne içtiğine bakmak da
saçma.
Evlatlar
istedikleri yaşamı yaşayabilir. 'Biz yayınlamıyoruz, Londra garsonları konuşur'
diyor İşbaşaran... Böyle fotoğraflar falan varsa kimden eline geçti çok merak
ettim. Garsonlardan olmayacağı kesin...
Serra Karaçam, 29.05.2014