Bazen
her şeyi, senin aleyhine işletilen bir planın parçaları sanırsın... Bazen ve
hatta çoğunlukla, haklı da olabilirsin.
Bir
yabancı basın mensubunu ajan olmakla suçlarken, aslında kendi içinde kaynayan
kazanı, etrafında kaynayan kazanı dışarı vurmuş olursun bazen...
Başbakan
Tayyip Erdoğan böyle şüpheci olmakta haklı...
Gelin
ortama bir göz atalım...
Etrafındaki
onca adam koltuk sevdalısı. Erdoğan ile birlikte köşke gitmek istiyor veya
Parti'nin başına geçme hayali kuruyor yıllardır.
Üç dönem
bitiyor diye, koltuk kaygısı yaşayan ekiplerin telaşesi-sıkıntısı her yere
yansıyor. Bürokraside inanmış, yetişmiş insan sıkıntısı çekiliyor... Gençler
daha inanmış ama tecrübeleri yok. Eskilerin bazılarının tek derdi koltuk.
Erdoğan'ın Köşk'e çıkması halinde partinin başına kimin üç döneme takılmadan
geçeceği önemli bir konu.
Erdoğan
muhtemelen diğer yandan, Cumhurbaşkanı olursa, kimi hangi göreve getirmesi
gerektiğini düşünüyor. Hangi bakanlarını hangi kadro ile köşke çıkaracak?
Bunlar temel sorular. Ak Parti iktidarınca aldıkları görevlerden tatmin
olmayanlar kara kara düşünüyor. Bunları tatmin etmenin imkânı da yok gibi.
Kürt
meselesinin çözüm süreci Milliyetçi-Atatürkçü kesime anlatılmakta zorlanılıyor.
Kürt
partilerinin liderlerinden ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulan Selahaddin
Demirtaş, 'masada konuşulan ile mikrofona konuşulan farklı' diyor. Çözüm süreci
ve dağa kaçırıldığı iddia edilen çocukların aileleri, ufak tefek otobüs
yakmalar, yol kesmeler ortalıkta.
Erdoğan
bu kesimleri temsil eden bir partiden, çözüme destek adına, çocuklarının
kaçırıldığını iddia eden aileler adına, bu konularda işbirliği beklemekte
haklı. Demirtaş ise, yine çözüm süreci ekseninde yasal düzenleme beklemekte
haklı.
Hakkari
ve Şırnak'ta hareketli bekleyiş dün gün boyu sürdü.
Kaçırıldığı
iddia edilen üç kızın bulunduğu haberi geldi önce. Bu üç kızdan ikisinin yaşı
on sekizin altında. Son bilgilere göre sadece biri Diyarbakır'daki eyleme
katılan ailelerden birinin kızı.
Bulunanlara
dair kaçırmanın dağa kaçırma olmadığı, örgüt sempatizanı olma ihtimali bulunan
şahısların örgütten bağımsız bireysel kaçırma fiilleri olabileceği bilgileri de
gelmekte.
Gerçek
ne olursa olsun olası dağdan dönüşlerin toplumca heyecanla beklendiği ve
memnuniyet yaratacağı ortada. Toplum böyle hissetse de yeni Haburlar doğması ve
dönüşlerin sabote olmasına yönelik siyasi rant için çalışan çevreler
olabileceğini tahmin etmek zor değil.
Bu
noktada haber dili önemli. Kimseye alet olmadan bu haberleri vermek önemli.
Bunlara fırsat verilmemeli.
Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ dün yaptığı
açıklamada, Demirtaş'ın çözüm sürecine yönelik 'halktan gizli olmaz' sözüne
cevap teşkil edecek şekilde konuştu. “Hiçbir şey gizli kapaklı olmaz” dedi. Bu
güzel. Milliyetçi oyları kaybetme korkusu ile risk almaktan kaçmak olmaz.
Siyaset de hayat da risk. İntikam duygularını milliyetçilik olarak sunmak,
ölümlerin devamını arzulamak akılcı değil. Milliyetçilik ile de izah edilemez.
Şimdi
ortama bakmaya devam edelim...
Genelkurmay'dan
isimler, örgüt liderliği ile suçlanmış, bir kısmı hala Silivri'de. Erdoğan'a
dahi fezlekelerde örgüt lideri demiş savcılar var... Bunu manşete taşıyan ve
özgür olmadıklarını iddia eden bir basın var. Ki olmalı... O basın ayakta zor
duruyor. Gerçeği yazdığı, kimsenin özel hayatının gizliliğini ihlal etmediği
sürece ve kamu yararı gözetilmesi kaydıyla hiçbir gazeteci ve kurum ekmeğinden
olmamalı.
Erdoğan
ile ilgili arka arkaya soru ve gensoru önergeleri veriliyor.
Ülke,
yanıbaşıdaki Suriye'de olanların Alevi-Sünni savaşı gibi algılanması ile,
mezhepsel bölünmelere zemin yaratan bir dönemden geçiyor. Bir yılı geride
bırakan bir ayaklanma girişimi yaşanmış. Bu sırada yaşanan can kayıpları da bu
ayrışmayı kaşımış. Elbette istemeden, elbette üzüntü ile...
İşte
böyle bir durumda tüm bunları bizle paylaşmasını beklemek siyasetin genetiğine
aykırı bir samimiyet beklemek olur.
Ve bu
ortamda bir yabancı gazeteci 'ortalıkta' işini yaparken gözaltına alınıyor.
Sonra iş düzeliyor, ama bana göre tüm bu yazdıklarımla boğuşurken, hala ülke
yönetimini sürdüren ve taleplere cevap verme sorumluluğu taşıyan bir Başbakan,
gazeteciye de ajan etiketini yapıştırmış oluyor.
Hem kamu
Televizyonunda çalışırken hem özel Ajanslar için, pek çok yurtdışı işi takip
ettim.
Gittiğimiz
ülkelerde hiç böyle suçlanmadık. Ayaklanma ve savaş yaşanan ülkeler dışında
istikrarlı ülkelerde işimiz, belirli kurallar çerçevesinde hep kolaylaştırıldı.
Ancak bulunduğumuz ülkelerdeki iktidar partileri ile çatışacak, rahatsızlık
yaratacak işlere de pek girmedik. Soru sorunca ise düşman bellenmedik. Erdoğan
en son Reuters muhabirinin gayet yerinde ve normal sorusuna da öfke ile cevap
vermişti.
Bu
mesajların Ak Parti tabanında olumlu getirisi olduğunu düşünüyor olabilir.
Hiç
böyle bir hesabı olmadan doğal bilgi ve izlenimini yansıtıyor da olabilir.
Ancak gazetecileri kaybetmek hem doğru değil hem rasyonel değil.
Ülkemizi
bir ideoloji ekseninde farklı göstermeye niyetli bir gazetecinin dahi bireysel
gözlemi ve editöryel olarak bazı değerleri mevcuttur. Bu nispette gerçeği
yansıtacakken, o gazetecinin kendi gerçeğini değiştirecek bir deneyim
yaşatırsanız, beklentilerinizi zaten düşürmüşsünüz demektir.
Uluslararası Gazetecilik örgütlerini karşınıza
almışsınız demektir. Bu gazetecilere ajan demenizin, güvenlik ve istihbarat
teşkilatlarınızca yabancı gazetecilere yönelik linç talimatı vermiş olmanızla
eşdeğer tutulacağını bilmeniz gerekir.
***
Mısır'da Al Jazeera
duruşması ve montaj iddiası...
Mısır'da
tutuklanan üç Al Jazeera Network çalışanının yargılanmasına başlandı. Al
Jazeera, Müslüman Kardeşler örgütü ile işbirliği halinde, Mısır'ı kötüleyen
yayın yapmak ile suçlanıyor. Savcının iddiası, Müslüman Kardeşler üyelerinden
alınan görüntülerin Final Cut Pro video edit programı ile Mısır aleyhine kanaat
oluşturacak şekilde kesildiği...
Final
Cut, haberden belgesele pek çok görüntünün kesilip biçilmesinde kullanan video
programlarından biri. Bir görüntünün kesilmesi ve biçimlendirilmesi, gerçeği
çarpıtıyor olduğuna kanıt teşkil etmez.
Bir
malzeme ve editöryel dizayn ile müzik ile ve çeşitli efektler ile görüntüyü
vurucu hale getirip yaratıcılığınızı konuşturabilirsiniz. Ancak bunun için
detaylı gerçek malzeme kullanırsınız.
Görüntünün
kurmaca mı reel mi olduğu, direk sizin tarafınızdan çekilmemiş olması,
kaynaklarınızla olan ilişkiniz gibi durumlara göre gözden geçirip mevcut
görüntüye kefil olarak imzanızı atarsınız.
CNN'in
ünlü yüzü Christiane Amanpour ve Larry King ise sosyal medya kampanyası
dahilinde Al Jazeera personelinin serbest kalması için çağrı yapmışlardı.
Yargılama Rabia meydanındaki protesto dönemindeki haberlere dair yapılıyor.
***
HSYK, atamalar ve
paralel hikâyeler...
Yargıda,
poliste iddia olunan paralel temizliğin sanıldığı kadar kolay olmayacağını
zaman zaman yazmaktaydım. Şu sıralar da yargıda paralel ile mücadele üzerinden
yargı mensuplarının işbirliğine ihtiyaç duyuluyor. Bazı isimler çeşitli çatı
dernekler ile bu mücadeleye bayraktarlık yapmaya kalkıyor. Ama bir de bakmışsın
ki bu görüntülerin altından başka başka ilişkiler çıkmış...
O yüzden
cadı avı başlatmadan herkesi vicdanıyla harekete davet etmek önemli. Bu
kargaşada birine paralelci iftirası atıp kişisel husumeti olanlardan ve
sevmediklerinden kurtulmaya teşebbüs edeceklere de fırsat vermemeli. Birilerine
paralelci diyenler kendilerine bir bakmalı. Paralelci damgası vurulanların da
başı hemen yakılmamalı.
Bekir
Bozdağ 'Herkes aynı düşüncede olmak zorunda değil' dedi, hukuk içerisinde
davranmanın esas olduğuna vurgu yaptı. Atamaların da bu şekilde olacağını
belirtti. Bence kimin neye inandığı konuşulamaz olmamalı. Kendisini belli
etmeden bir yerlere sızan iki yüzlülüere güvenip 'şu paralelci' dediğinde inanırsanız,
bir de bakarsınız ki size ve halka hizmet için çalışan en sadık adamınızı
iftiralar ile harcamışsınız...
Serra Karaçam, 05.06.2014