"Olaylara Türkiye olarak bakmalıyız..."
Ne yazık ki; hepsi Şii-Sünni bölünmüşlüğü üzerinden tezgahlanıyor.
Türkiye'de
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşıyor. Bu arada bu seçim öncesi ISİD'e silah
yollama görüntülerimizden bahsediliyor. Görüntülerin tam bu dönemde piyasaya
çıkarılacağından falan...
Bunun,
İran, Esed ve Rusya'ya yarayacağını yazan önemli bilgi kaynaklarına yakınlığı
bilinen yazarlar var... Bu yazarlar bu şii eksenli devletler ile İsrail
lobisinin çıkarını aynı anda zikredip, ABD'yi ayrı tutuyor.
Türkiye’deki
paralel yapının da dış güç figüranı olduğunu ekliyor...
Bu
manzarada kim kimdir?
Bazıları
düne kadar MİT müsteşarına İrancı demiyor muydu?
Kim
kimin figüranı? İsrail lobisi ile ABD mi çatışıyor?
Türkiye
kiminle hareket etti, ediyor?
IŞİD bölgede nasıl konumlandı?
Kimin
icadı, kim korudu, geliştirdi ve hâlâ korumaktan yana?
Şii-Sünni
eksenli düşünmeye devam ediyoruz mecburen...
Oysa
Türkiye'yi seven, alevi-sünni herkes bu bölünmeden kaçmalıdır dış gelişmelere
bakarken.
Beşar
Esed'e gidip tutsak iki Türk gazeteciden birini kurtararak dönen CHP'li
vekiller Mevlüt Dudu ve Refik Eryılmaz da kaçınmalıdır.
Bu vekillerden biri, yanlarında kurtardıkları
tek Türk gazeteci ile döndüklerinde, sınırda bekleyen ve kendilerine 'ya benim
eşim' diye soran başörtülü Arzu Kadumi'ye böcek muamelesi yapmıştı. Çünkü
diğerini kurtarmış olmanın basın önündeki şovuna gölge ediyordu Kadumi'nin
sorusu...
Arzu Kadumi, Suriye’deki olaylarda payı
olduğuna inanılan politikaların sahibi iktidar partisine yakın görünse dahi, o
vekil herkesin vekili olarak gitmişti gazetecileri kurtarmaya...
Olaylara
Türkiye olarak bakmalıyız... Hükümetin hatalarına da, Türkiye adına bakarak,
eleştirmekten kaçmamak gerektiği gibi. Politikalarda hata varsa, bu daha büyük
bir uluslararası soruna yol açacak metodlarla, gizli belge ifşaaları yolu ile
eleştirilirse örneğin, Türkiye'nin çıkarından bahsedilemez. Ancak Hükümet de
bunun arkasına saklanmamalı, bir adım atmadan önce iyi değerlendirmelidir.
***
Peki, şu anki
sistem bize uygun mu?
Bu
konjonktürde ve her zaman Türkiye’de istikrar için Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın,
yetkilerini uyum içinde kullanması önemli.
Adayların
kişilikleri ile dengelenen ve istikrarı sağlayabilen, aksi durumda kilitlenen
bir sistemle olmaz. Sistem denilen şey, her şartta kendi kendine, şahıslardan
bağımsız ayakta duran ve istikrarlı yönetim sağlayan bir aygıt olmalıdır.
Dolayısıyla, Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu farz edelim, genel seçimde 'Tayyip Erdoğan ile uyumlu bir
lideri olan' bir Ak Parti'nin iktidar çıkacağı garanti diye, sistemi eksik
bırakmak olmaz. Belki Türkiye'nin lehine bir dönem çatışmasız idare edilir, ama
kendine yenilikçi diyenler sistem sorununu kökten çözmeli. Benden sonra tufan
demek olmaz... Gül'de parlamenter sistem diye ısrarcı olmamalı. Salı saat 11.30 da Ak Parti adayını
açıklayacak.
HSYK yaz
kararnamesinde Mahkeme Başkanlıkları ve Başsavcılık görevlerine getirilenlerin,
mazaretleri gündemde. Muhtemel baskılardan korkuyorlar belki. Belki arada
kalmaktan... Önümüzdeki günlerin Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi nelere gebe
olabileceğinin kokusunu alıyorlar belki de. Geçtiğimiz günlerde bizi kim
yönetiyor diye sormuştum. Bakalım ne kadar birlik olacağız...
***
Alp Gürkan ve
insana bakış
Soma
maden faciasının ardından 'işadamı Alp Gürkan'a sağ basın fazla yükleniyor'
diye yazmıştım. Ölümün sorumlusunu, en ağır şekilde sorgulasın medya elbette.
Ama senin sorumlun, benim ihmalcim, senin kazancın-benim payım oranında medya
desteği veya saldırısı, adil değildir demiştim... Avukatlarının, maden şehidi
ailesinin 393 bin liralık tazminat talebine, 'felaketi özendirecek kadar yüksek
bir miktar' gerekçesini sunmasının ardından emin oldum ki bu zihniyet insan
değeri nedir bilemez. Her birine emsal olsa bu dava, 301 aileye 393 bin ödese,
sonuç yüz milyonları bulacak. Bunun için bir hukuki yaklaşım içinde itiraz
hakkı olabilir.
Elbette malvarlığına ve ailenin maddi manevi kaybına bakıp
miktarı söylemek bana düşmez. Bu hukukçuların işi.
Ancak bu
kafa şunu anlamalıdır: O aileye veya diğerlerine 'madenci yakınınız sağ mı
kalsın yoksa ölsün de size 400 bin lira mı verelim' denilse, herkesin parayı
seçeceğine emin olmasınlar...
***
Üçüncü havalimanı
ihalesinin ardından...
Üçüncü
havaalanı projesi ihalesinde, denizden kot farkının sonradan şartnamede
belirtilenden aşağıya düşürüleceği iddiaları gündemde. Bu, ihaleye katılanların
tekliflerini verirken buna göre veriyor olmaları açısından bir haksızlık
olacağı gibi, ihaleyi alanlara ödenecek bedel açısından da önemli.
Bu iş
Zorlu-Center işine dönmemeli. İhaleye, kaç kat izin verileceği belli olduğundan
ona göre kazanç hesabı ile teklif verilip, sonradan ihaleyi alanın daha fazla
kazanabileceği bir izin düzenlemek adil mi?
****
Marmaris
koylarından notlar
Marmaris'ta
bir hafta yelkenli ile koyları dolaştım. Hem eğitim hem tatil oldu. Üç
yaşındaki kızım, ben ve teyzesi tekne yaşamını deneyimledik. Bir nevi Ege nabzı
tutmaya da vesile oldu.
El
değmemiş koylar harika. Bazısında elektrik bile yok. Jenaratör bile belirli
saatlerde çalışıyor. Örneğin Bozukkale. Burada ki Loryma Restoran Bill
Gates'den Başbakan Erdoğan'a, Hollywood yıldızı Tom Hanks'ten rockın önemli
isimlerine pek çok ünlü misafir ağırlamış. Duşlar ve tuvaletler süper değil.
Ancak yemekler lezzetli, fiyatlar uygun. Doğa güzel.
Kumlubük
Yat Klübü ise Loryma'ya göre daha şık, dekorasyonu tasarlanmış olmasına karşın
doğaya uygun travertenlere yer verilmiş. Bölgenin mermer zenginliğine yakışır
bir doku kullanılmış. Burada ağırlıklı olarak Çin mutfağı var. Noodle olarak
bilinen Çin eriştesini üreten aşçıları gayet başarılı. Tesis biraz fiyatlı ama
verilen emeğe değer.
Bir
diğer güzel koy Söğüt. Aşkın Otel ve Octopus restoran birlikte işletiliyor. En
iyi balığı bu restoranda yedim. 1 kilo 800 gr.lık deniz çuprası ile o taze
lagos arasında kararsızlık yaşayıp, çuprayı seçtik. Üç yaşındaki kızım da çok
sevdi. Tatlılar muhteşemdi. Balkabaklı cheesecake harikaydı. Hesap, otel
konaklaması ve bu nedenle ertesi gün sabah kahvaltısı dahil olduğu halde
uygundu.
Bu arada
charter yapan tekne turizmcileri ticari teknelerde içki ruhsatı istendiğini
belirtiyor. Düzenleme, alkol satış saatlerini düzenlemesi ille birlikte geçmiş.
Oysa teknelerde çoğunlukla tura çıkanlar kendi alışverişini marketten yapıyor.
Yani firma tura katılan müşteriye içki satmıyor. Teknede dolaptan kendi aldığı
peynir ekmeği yiyenle kendi aldığı birayı içen, aynı eylemi yapmış oluyor.
Turizm girişimcisinin bu işle alakası yok. Bu ruhsatın bedeli, alındığı yere
göre 400-800 lira arasında değişiyor. Bu tekneler restoran olsa uygulama haklı.
Uygulama bu ayrıma göre ruhsat sorulup ceza alınacak şekilde yeniden
düzenlenmeli.
Ege kıyılarında bu gibi düzenlemelere alerji
var işte... Onun dışında Ege namaz kılana saygılı. Tatil yerinde ortada namaz
kılanı görünce 'ne mutlu size' diyor çoğu insan. Bir gülümseme yetiyor
insanların kalplerine hitap etmek için. Onu bekliyor herkes, kendi gibi
görünmeyenden.
***
Angel's
Peninsula'da Ramazan...
Tatilin
sonunda geçen sene Ramazan Bayramı'na yakın geldiğim Angel's Peninsula'ya
uğrayıp bir iki gece kalmaya karar verdik. Ramazan'a burada girdik. Cumartesi
akşamı çok güzel gösteriler izledik.
Otel
işadamı Akın İpek'e ait. Kendisi Bugün TV, Bugün Gazetesi ve Kanaltürk'ün de
sahibi. 17 Aralık operasyonu ve Cemaat yapılanması ilişkisi iddialarının ilk
döneminde, İpek 'Fetullah Gülen Hocaefendi'nin bir gülüşü için feda etmeyeceği
şey olmayacağını' belirtmişti. Ardından, sahibi olduğu Koza Altın madenlerine
dair izinler ile ilgili sıkıntılı haberler okumaya başladık. Durdurma kararları
geldi. Aynı 17 Aralık operasyonunda 'neden dershane kararına denk geldi ve
beklendi' sorusu akıllara geldiği gibi, 'madenlerde sorun vardı da neden
şimdiye kadar durdurulmuyordu' sorusu da akıllardaydı...
Velhasılı
kelam, 2011'de açılan ve geçen sene Ramazan Bayramında çok sayıda bakanı ağırlayan
otel, özellikle kadınlara ve ailelere özel locaları, kadınlara özel saklı deniz
tesisi ile muhafazakar ve tatilde bireysel alanına özen gösteren ailelerin ilk
tercihi olmuştu. Şu an Ramazan'a göre normal bir sakinlik var. Bakalım bu
bayram bakanlar gelecek mi? Gelmeseler bile yaz sonuna kadar pek çoğunun
ailelerini göndereceğini düşünüyorum.
Çalışan
personel ile sohbet ettim. Çoğu kendilerine sağlanan, lojman hizmeti gibi
imkanların kalitesinden memnun. Her müşteriye tüm ihtiyaçlarında güler yüzlü
davranılabilmesinin arkasında, personele verilen bu değer var sanırım.
Fiyatları eleştiriliyor otelin. Ancak herkesi mutlu edecek bir yarımada tesisi
olmanın bedelini, çalışanları için de gerektiği şekilde ödüyor olduklarını
öğrenince sevindim. Teknede kaptanımız Sabina Hanım’a yardım ile eğlenceli ama
biraz yorgun geçen haftanın peşinden beş yıldızlı otelin hizmetleri bize yedi
yıldızlı gibi geldi.
Fiyat
demişken, karşı kıyıda D Marmaris var. Fiyatlar yakın. Her ikisinde de deniz
mavi koy belgeli. Beyaz Türklerin çoğu orda. Muhafazakarın, müslümanın, israf
etmeden, kendi şartlarına uyma çabası ile,
insan gibi tatil yapmak için bu bedeli ödemek zorunda olmasını
eleştirmek yerine, sistemde neden bu kalitede daha uygunu yok, onu
sorgulamalı... Madem kolay yapması buyurun...
***
THY 65 yaş üstü
indirimini kaldırmış...
“Ortaköy'e
tarihi yalıya yapılacak Butik otele kaynak mı lazım?” dedim gayrı ihtiyari.
Yine de büyümesi ile ve kalitesi ile gururlandırıyor. Uzun uçuşların en iyi
adresi.
Benim bu
aralar yurtiçi favorim Atlas Jet. Bilet fiyatları son dakikada dahi uygun. Bu
noktada Pegasus'u geçti. Güler yüzlü personeli, hizmet odaklı yaklaşımları ile
gözüme girdiler.
Serra Karaçam, 21.06.2014, Konuk Yazar, Medya Müfettişi