“Biz,
kişiler arası direkt iletişim olmadan (tek bir arkadaşın, sözsüz işaretler bile
olmadan, bir duyguyu ifade etmesi yeterli) oluşturulan bir duygusal salgının, deneysel
kanıtını sunuyoruz.”
Bakalım
doğru anlamış mıyız?
Facebook, iki yılı aşkın bir süredir halka açık
işlem gören bir şirket. Kar payı ödemiyor, bu yüzden hissedarları için en
önemli cazibesi, nasıl çalışacağını ve büyüyeceğini iyi bilmesi. Facebook’un
ilk halka arz girişimi modern finans piyasalarının en büyük fiyaskolarından
biriydi. Varlığının temeli, üzerlerinde gizli psikolojik deneyler yapmaya karar
verdiği, sonra da bu bulguları yayınladığı kullanıcılarının, sadakati ve
çoğalmasıyla elde ettiği gelir akışlarına dayanıyor.
Ama
durun, durum kötüleşiyor:
Facebook’un, kullanıcılarının çok büyük bir kısmı
olan 689.003 kişi (kendileri “masif” olarak adlandırıyor) üzerindeki bu gizli
insan-kobay deneyi, “Birleşik Devletler Ulusal Bilimler Akademisi” nin
girişimleriyle,“Sosyal Ağlarda Büyük Çaplı Duygusal Salgının Deneysel Kanıtı”
adı altında geçen ay yayınlandı. Çalışma, en önemli bulgunun, “duygusal durumların,
başkalarına duygusal salgınlarla, farkında olmadan aynı duyguları paylaşmaya
sevk ederek” aktarılabildiğini söylüyordu.
Facebook’a göre, ücret ödenmeyen ve gönüllü olmayan
insan kobayları manipüle etmek için yaptıkları şey şuydu:
“Facebook kullanan insanlarla yapılan deneyde, duygusal
salgının bireyler arasında yüz yüze etkileşimin dışında gerçekleşip
gerçekleşmediğini, “News Feed” (Facebook’ta arkadaşların ya da abonesi
olunanların güncellemelerinin aktığı yer, haber akışı) bölümündeki duygusal
içeriğin miktarını azaltarak test ediyoruz. Olumlu ifadeler azaltıldığında,
kişi, daha az olumlu paylaşımda, daha çok negatif paylaşımda bulunuyor. Negatif
ifadeler azaltıldığında, tam tersi bir
durum söz konusu oluyor. Bu sonuçlar, Facebook’ta başkaları tarafından ifade
edilen duyguların, sosyal ağ üzerinden büyük çaplı bir duygusal salgın
oluşturarak,bizim duygularımızı etkilediğini gösteriyor. Bu çalışma ayrıca,
hakim varsayımların aksine, kişiler-arası etkileşim ve “sözsüz işaret”lerin (Vücut
dili, işaret dili vb.), duygusal salgın oluşturmak için çok da gerekli
olmadığını ve başkalarının olumlu deneyimlerini gözlemlemenin, insanlarda
pozitif bir deneyim oluşturduğunu da gösteriyor.”
Facebook, kendi vatandaşlarından, gizli hükümet
gözetlemeleriyle açığa çıkanları, Amerika’nın geri kalanıyla birlikte
gözlemlemiş. Her nasılsa, kamuoyunun gizli gözetlemeler hakkındaki isyanı, bunun,
bilgileri ve kendi rızaları dışında, kullanıcılarının duygusal modunu manipüle
etmek için kullandığı bir algoritma olabileceği, Facebook’a bir “ Sözsüz
işaret” göndermemiş.
Peki, ya bu kullanıcıların
bazıları depresyon sebebiyle psikiyatrik bakım altında olsalar? İşlerini, evliliklerini,
evlerini kaybetmiş, sevdikleri birinin ölümüyle yüzleşmiş olsalar? Zaten
depresif olan bir insanın ruh halini gizlice manipüle etmek, onu daha negatif
bir duruma getirmek ne kadar ahlak dışı bir sorumsuzluk olur?
Ama
durun, daha kötüsü de var:
1994’te CIA, kişi davranışlarını kendi bilgisi
dışında yönlendirme ve diğer girişimlerini ortaya koyan gizli bir belge
açıkladı. Richard Gafford tarafından “Bilinçaltı Algının Operasyonel
Potansiyeli” adıyla yazılan belge şunlara dikkat çekiyor:
“Genellikle amaç, bireyin habersiz olduğu bir
davranışı üretmektir. Bilinçaltı algının kullanılması, diğer bir deyişle,
kişiyi uyarım kaynağından habersiz bırakma aracıdır. İstenen şey, kişinin ne
yaptığından haberi olmamasından daha çok, neden yaptığından olmamasını; harici
işaret veya mesajları, bilinçaltı sunumla maskeleyerek ve böylece tanınmayan
bir güdüyü uyararak sağlamaktır.”
CIA tarafından bilgilendiriliyoruz ki, “Onu uyarandan
habersiz ve bilinçsiz olarak bir kişiyi uyararak onda spesifik ve kontrollü bir
eylem yaratmak, geçmişte yaratıcı istihbarat subaylarının dikkatini çekmiş.”
Ve
CIA Facebook’a gelecekteki insan-kobay deneyleri için, bazı faydalı ipuçları da
veriyor:
“Güvenilir bir operasyonel teknik olarak kullanmak üzere,
bilinçaltı algılama işlemi geliştirmek için şunlar gerekli olacaktır:
a) Var olan bir güdüyü tetikleyecek bir bilinçaltı
sinyali veya mesaj kompozisyonu tanımlamak,
b) Bilinçli algılanamayan, ama etkili bir uyarıcının
yoğunluk sınırlarını belirlemek,
c) İstenen anormal hareketi üretmek için, önceden
var olan güdüyü ve hangi şartlar altında operasyona müsait olacağını
belirlemek,
d)Eylemin kendisinin, bilinci uyandırma savunmasına
engel olmak.”
Ama
durun daha kötüsü de geliyor:
Jüri, hala bu çalışmanın askeri bir bağlantısı olup
olmadığına karar veremedi. Orijinal baskı, araştırmaya dahil olan ve bu
çalışmanın finansörlerinden birinin Birleşik Devletler Ordu Araştırma Bürosu olduğunu
belirten Cornell Üniversitesi aracılığıyla dağıtıldı.
Çalışmanın kendisi hakkında kamuoyunda bir şamata
yaşandıktan sonra, basın bülteninin altında şu düzeltme ortaya çıktı:
“Düzeltme: Bu çalışmanın önceki versiyonunda,
çalışmanın kısmen, James S. Mc Donnel Fonu ve Ordu Araştırma Bürosu tarafından
finanse edildiği söylenmiştir. Gerçekte bu araştırma hiç bir harici finans
desteği almamıştır.”
Bu şüphe uyandıran çalışmadaki soru işaretleri devam
ederken, bir tek şeyden şüphe yok:
Facebook, marka intiharı konusunda eşsiz bir
yeteneğe sahip.
Önemli:
Biz, Facebook’taki dev ( Sayı: 689,003) bir deneyle,
duygusal durumların, başkalarına onlar farkında bile olmadan, duygusal bir
salgın aracılığıyla transfer edilebileceğini gösteriyoruz. Biz, kişiler arası
direkt iletişim olmadan (tek bir arkadaşın, sözsüz işaretler bile olmadan, bir
duyguyu ifade etmesi yeterli) oluşturulan bir duygusal salgının, deneysel
kanıtını sunuyoruz.
Pam
Martens and Russ Martens: July 3, 2014-Wall Street On Parade
Derya
Beyaz, 05.07.2014, Sonsuz Ark Çırak
Yazar, Çeviri
Makalenin orijinali: