19 Temmuz 2014 Cumartesi

SA785/ÇY2- HK5: Seküler Dünya’nın Çarkları Arasında Direkli Oruçlar ve Dualar

“Ramazan ayı kimileri için bir önem arz etmiyor artık, kimileri için de Ramazan'ı çocuklara anlatmak”


Her sene daha bir özençle, heyecanla başlarız Ramazan Ayı'na. Birçok plan yaparız liyakatine erişebilmek için. Son yıllarda hepimizin bildiği gibi acılı ve buruk geçiyor Ramazan-ı Şerif'imiz. Müslüman coğrafyanın maruz kaldığı zulüm, bütün gün aç ve susuz iftarı bekleyen bizlerin lokmasını boğazına diziyor. Bir gözümüz medyada fakat gelişmekte olan sadece küffarın zulüm çemberi; gitgide büyüyor ve uzuvlarından ayrılmış çocuk cesetleri, vahşette gelinen noktayı gösteriyor.

Annem  'Gavur bile gününü sayar' derdi, Ramazan'a hürmet gerek kabilinden... Bu zulmü reva görenlere ben ‘gavur’ demiyorum, nice gavur gördü bu coğrafya; iç içe yaşadık, hal hatır sorduk, yardım ettik birbirimize, dersem hakaret etmiş olurum onlara.

Ramazan'ın başından beri çocukluk anılarımdan yola çıkarak eski Ramazanları yazmaya niyetlendim, ama elim varmadı bir türlü. Masumların cesetleri yaşama sevincini alıp götürüyor insanın. İstedikleri de tam olarak bu değil mi zaten? Biz her şeye muktediriz mesajı veriyorlar adeta.

Ayetlerde her zorlukla bir kolaylık verildiği müjdelenmiş ve yeise kapılmamamız gerektiği belirtilmiştir. Çalışmak ve ümit etmek biz ve bizden sonraki nesiller için boynumuzun borcudur. İşte bu yüzden yazıyorum, elimden geldiği kadarıyla..

Çocuklar, yani varislerimiz seküler dünyanın çarkları arasında eriyip gidiyorlar. Nasıl tutunsunlar; biz dahi yakayı kaptırdık. Ramazan ayı kimileri için bir önem arz etmiyor artık, kimileri için de Ramazan'ı çocuklara anlatmak.

Oysa biz vahiyleri okuyamazdan evvel ailemiz vasıtasıyla sevdik Ramazan'ı. On bir ayın monotonluğu Ramazan sayesinde son buluyordu; coşku ve heyecanla bir ay geçiriyorduk. Allah'ın emri olan orucu bize sevdirmek için türlü zahmetlere katlanan ebeveynlerimizden Allah razı olsun. Uzun günlerde birçok işi kendi güçleriyle yaparken bizimle uğraşmaktan da gocunmadılar.

Elbette kimse oruç tutmak zorunda değil, isteyen buyursun okusun. Ben çocuklara orucu sevdirmenin yollarını yazacağım:

1) Oruca yeni başlayanlar için ‘Direkli Oruç’ uygulamasını tavsiye ederiz, ana öğünlerde çocuğunuz yemeğini yesin ve bir dahaki öğüne kadar oruca niyet alsın. Böylece bir günde 3 oruca sahip olacak, sayının çokluğu onu motive edecektir. (Ana öğünler direk olarak tabir edildiğinden, ismi Direkli Oruç olarak kalmış)

2) Çocuğunuzun tuttuğu oruca musallat olun, oruç başı para ödemeyi teklif edin.(Sonraki yıllarda buna devam etmeyin, İhlas'ı anlatın ona)

3) Mümkünse İftar saatinde ne yemek istediğini sorun ya da birkaç seçenek sunun. İftar saatine ORUÇ AÇINIZ saati de diyebilirsiniz. Çok ferah geliyor değil mi kulağa, ‘Soğuk içiniz’ der gibi...

4) Gün boyu espriler yapın 'Orucu kuyruğundan tuttum',  'Hadi be topçu' gibi... (Eğer hâlâ top atışı yapılıyorsa iftarda.)

5) Yorulursa kucağınıza alın, sırtınız da taşıyın... (Eğer hâlâ, ömür boyu kazandıklarınızla aldığınız kurşun gibi döşemeleri kaldırıp koparmaktan belinizde bir sakatlık yoksa...)

6) Yemek sırasında bol bol konuşun, diğer aile bireylerini de ihmal etmeden muhabbetle iftar geçirin. (Eğer hâlâ akıllı telefonunuz yoksa.)

7) İftarı yaptıktan sonra hep beraber dua edin, aynı kelimelerle bile olabilir... 'Allah'ım senin rızan için orucumu tuttum... Allah'ım senin her şeye gücün yeter' ile bitsin mümkünse.

İnşaallah işe yarayacaktır bu maddeler... Bizzat kendimden biliyorum, ben orucu pek seviyorum. Allah nicelerine eriştirsin. Şimdiden mutlu bayramlar diliyorum ve ezbere bildiğimiz, her Ramazan evlerimize konuk olan TRT ekranının o meşhur duasıyla noktalıyorum.

“Ey bağışlaması bol Rabbim… Beni, ailemi, milletimi, devletimi ve tüm inananları koru...”



Hatice Köken, 19.07.2014, Sonsuz Ark, Çırak Yazar




Seçkin Deniz Twitter Akışı