“Ne
Kerbela sizin sandığınız gibi bir mekândı ne de Huseyn bildiğiniz insandı.”
Şaşkınım.
Ama gerçekten şaşkınım. Şaşkınlığım daha önceki davalar başladığında
başlamıştı. Davaların niye açıldığına şaşırmamıştım. Davadır açılır. Yok; şaşkınlığım
ona değildi. Açılan davalara taraf olunmaya şaşırmıştım. Dava açanlar delilleri
ortaya koyuyordu. Ki öyle olması gerekir. Hakkında dava açılanlar da bunların
uydurma olduğunu söylüyordu. Ki; öyle olması da gayet doğal. Şaşkınlığım, bu
açılan davalarda tarafların bence tuhaf olan tavrıydı.
Dava
açanlara taraf olanlar nezdinde dava açtıkları kişiler kesin suçluydu;
neredeyse mahkemeye bile gerek yoktu. Deliller kesindi. Haklarında dava
açılanların tarafında olanların nezdinde ise mahkeme anlamsızdı; çünkü iddialar
külliyen uydurmaydı. Delillerin uydurma olduğuna dair kati kanaati olanlar
taraf oldukları kişilerin savunmalarından öte bir şey değildi elbet. Öyle ya
memleketin hatırı sayılır bir nüfusu dava açılır açılmaz nasıl birden hukukçu
olmuş olabilirlerdi ki?
Şaşkınlığım
burada başlıyor. Hakkında dava açanların/ dava açılanların hangisine yakınsa
mezhebiniz, meşrebiniz, kliğiniz, grubunuz o tarafın söyledikleri mutlak
gerçek. Deliller ya mutlak doğru, ya mutlak uydurma. Böyle düşünmeyenler ise en
iyi durumda saf, değilse vatan haini, dönek, hırsız, yalaka.. vesaire. Bunda
bir tuhaflık yok mu?
Sen
delil diyorsun, o da delil diyor. Eğer hukuk uzmanıysan suç ve ceza eğitimin
var ve dosyaları inceleyerek bir hükümde bulunuyorsan buna bir şey demem.
Diyemem. Şimdi bugüne kadar gündeme gelmiş toplumsal etkisi büyük davlarda
taraf olan taraflara soruyorum; sahi siz iki tarafın da delillerini inceleyip
öyle mi tarafınızı belirlediniz? Yoksa kliğiniz, mezhebiniz, meşrebiniz suç
işlemez hissiyatından hareketle mi tarafınızı seçtiniz?
Ben dün
açılan davalarda tarafsızdım. Bugün de tarafsızım. Ne suçlayanlara ‘Yezid’
derim ne suçlananlara. Ama şunu derim dün “Kerbela ile tarihsel hesaplaşmayı”
gündeme getirenleri müfsidlikle suçlayanlar bugün Kerbela üzerinden bir algı
oluşturmaya çalışıyorlarsa büyük bir yanlış üzerindedirler, sapma
üzerindedirler.
Ne
Kerbela sizin sandığınız gibi bir mekândı ne de Huseyn bildiğiniz insandı.
Huseyn ne Yezid’in kendisine ne de yardımcılarına mektup yazıp taltif
etmemişti. Gerçek “Bir” zor karşısında ‘Bir’e mektuplar döşeyen insanın Huseyni
ağzına alması bile Huseyn için zûldür. 28 Şubat bu ülkede Huseyn’leri ayıran
turnusoldü.
Kerbela'da
taraf olmayı müfsidlik sayan bir anlayışın bugün Kerbala'daki kişileri
anmasında var bir hinlik elbet. Ama Hüseyn olmak bu kadar ucuz değil, hele Yezid’in
nesebini, mızrakların ucuna Kur'an sahifelerini takanı, Ammar Bin Yasir’in
kanını dökeni taltif için "Ona da hz. demeliyiz" diyenin kendini İmam
Hüseyn'le özdeşleştirmesine sanırım sadece gülünür.
Fikri Muhayyer, 28.07.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar