Yerin altındaki yedinci kat hangisiydi?
Gazeteci- Efendim size yapılan işkenceleri
anlatır mısınız?
Gözaltındaki
elaman- Efendim
anlatmaya gerek var mı? Bakın doğru düzgün kimseyi dinleyemiyoruz. Ne güzel
yatak odalarına kameralar koyardık, kaç gündür bu işi yapamıyoruz. Elimizdeki
telefonların şarjları bitmek üzere nasıl şarj edeceğimize, edip edemeyeceğimize
dair bir bilgimiz yok. Bütün bunların üstüne bir de LED ekranlı tv’den
yoksunuz.
Gazeteci- Efendim daha önce iftar bile
yapamadığınıza dair haberler çıkınca koğuşlarda iftar sofrası kurulduğuna dair
fotolar yayınlandı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Gözaltındaki elaman-
İftar
sofrası böyle mi olur? Ne tahin helvamız, ne ananasımız, ne keşkülümüz, ne de
künefemiz vardı. Ben alışmışım, özellikle ananassız iftar açamıyorum. Bu bir
zulümdür. Bu bir işkence değil midir?
Gazeteci- Efendim kimileri, ki özellikle
doksanlı yıllarda sizlerin kimi gözaltına alınan insanları falakaya
yatırdığınız ve “Hadi itiraf edin, cumaya yetişeceğiz!” dediğinize dair
iddialar hakkında ne söyleyeceksiniz? Bazıları bunu işkence olarak yorumluyor.
Gözaltındaki elaman-
Bu apaçık
iftira. Bunun neresi işkence? Kaldı ki asıl işkence bize yapılıyor. Cuma
yaklaşmış, adam kendisini müslüman tanımlıyor (Ben de buna şaşarım, bir tek
risale okumamış, Kırık T’nin bir tek sayfasını çevirmemiş kişi nasıl müslüman
oluyorsa artık) ve fakat örgüt üyesi olduğunu inkâr ediyor. Bu durumda ne
yapacaksınız? Cumayı kaçıralım mı? Bu apaçık bizi kışkırtmaktı. Ve tıpkı
şimdiki gibi o gün de asıl biz işkence görüyorduk. Adamın örgüt üyesi apaçık.
Elinde selam gazetesi. Daha da vahimi gazetenin abonesi. Evini arıyorsunuz aman
Allah’ım, Kur’an’ın yanında Das Kapital, Varlık Hiçlik, Dine Karşı Din, Fizilal
diye bir kitap.. hani merhamet ediyorsun, bütün kitapları didik didik ediyorsun,
belki herhangi bir risaleden ya da ne bileyim işte efendimizin rüyasında
yazdırılan eserlerden bir zerre buluruz da tölerans gösterilmesine vesile
oluruz.. nerede? Yok. Fesübhanallah.. bir de “Kendine Müslüman” diyor. Aklınca
eldeki Kur’an mealiyle bizi aldatacak. Evinde bir tek risale ya da hadi
gazetemiz saman olmadıkça Kur’an senin müslümanlığına yeter mi? Aklı sıra bizi
aldatacak.
Gazeteci- Efendim sınavlardaki
başarılarınız soruların elde edilmesiyle yorumlayanlar hakkında ne diyorsunuz?
Gözaltındaki elaman-
Ne münasebet?!
Her şeyden önce efendimize sorular rüyasında veriliyor. Doğrudan doğruya
soruların kendisi verilmese de hangi konulardan çıkacağına dair sorular
efendimize bildiriliyor. Ve mübareke bildirilenler aynıyla oluyor. Ha diyelim
ki efendimize bildirilmemiş, olabilir.. o zaman da her bir arkadaşımız “innafetahneleke”
(Fetih) suresini kırk kere okuyup sınava giriyor arkadaşlar. Ve bir de
bakıyorsunuz ki hep bildiğiniz sorular. Yani ne yapalım şimdi, sorular
bildirilmiş bunu paylaşmayalım mı? Bilgi de infak edilen bir şeydir. Ve
efendimize bildirilen bilgileri yakınlarımızdan başlayarak infak ediyoruz.
Bunda niye art niye araştırılı doğrusu anlamıyorum.
Gazeteci- Efendim tekrar bugüne gelelim..
eğer telefonlarınızın şarjı biterse ne yapacaksınız? Ne yaparsınız?
Gözaltındaki elaman-
Yapacak bir
şey yok. Telefonla doğmadık. Ama size şunu açık yüreklilikle söyleyeyim ki
buradaki arkadaşlarımızın tüm telefonlarını dün gece Bedr’de savaşmış yiğit
müslümanlar gelip alıp efendimize götürdü ve göz açıp kapayıncaya kadar şarjlı
halde ulaştırdı.
Gazeteci – Sahi bu Bedr’de savaşan ilk
müslümanların sizleri ziyaret ettiği doğru mu? Yoksa bir uhuvvet duygusuyla mı
söylendi. Ve tabi böyle bir şeyin olamayacağın söyleyenler de var.
Gözaltındaki elaman-
Ne demek
olamaz. Şuan da siz görmüyorsunuz ama yanımda Hz. Hamza durmuş size gülüyor.
Geldiler elbet. Gelmediklerini, gelemeyeceklerini söyleyenler kıskananlar bir
de dinsizler. Dine inandıklarını söyleyenler arasında olamayacağını söyleyenler
de, dediğim gibi, kıskançlıktan olamayacağını söylüyor.
Gazeteci – Yani şuan Hz. Hamza yanınızda
mı?
Gözaltındaki elaman-
Elbette..
Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali.. Hz. Muaviye.. hepsi şuan
buradalar.
Gazeteci
– Efendim Hz. Muaviye Bedir’de bulunmuş muydu? Bulunmadığı söyleniyor.
Gözaltındaki elaman-
Bunu
müfsidler söylüyor. Efendimize rüyasında bildirildi ki Hz. Muaviye Mekke’nin fethinden
önce, Bedr savaşı olmadan müslüman oldu. Bedr’de savaştı. Ki, şuan yanımızda
bulunan Bedr mücahitleri de bunu doğruluyor.
Gazeteci- Ama efendim tarih..
Gözaltındaki elaman-
Yav sen
hangi tarihten bahsediyorsun.. sen bizim samandan değil misin yoksa? Yoksa sen
bozgunculardan, münafıklardan biri misin? Ağzımdan laf almaya mı geldin?
Gazeteci- Öyle şey olur mu efendim.. bir an
gaflette bulundum. Tarihte okuduklarım baskın çıktı. Yoksa elbette tarihçilerin
birçok yanlış şeyler yazdıklarını biliyorum.
Gözaltındaki elaman-
Hah işte
şöyle.. tarihte ne yazdığı söylenirse söylensin efendimize teyit edilmeden
hükümde bulunmak haram olmasa da harama yakın mekruhtur.
Gazeteci- Bana ve okuyucularımıza değerli
zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ederim. Okuyucularımıza son sözleriniz var
mı? İletelim.
Gözaltındaki elaman-
Müsterih
olsunlar.. Efendimiz dün gece bizi ziyaret geldi. Hasbihal ettik. En kısa
zamanda ananaslı iftar sofralarına kavuşacak, yeniden asli görevimiz olan,
dinleme, röntgencilik işlerine döneceğiz. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Evladım şuradan misafirimize soğuk bir ‘cola t’ göndersenize ya.. boğazımız
kurudu. Klimalar pek iyi çalışmıyor biliyor musun? Ne de olsa yerin yedi kat
altındayız..
Fikri Muhayyer, 29.07.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar