“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.”
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence,
Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği
halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna
ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir
çağrı.”
Filistin Toplumunun
Sindirilmesi-“Engelleme”
Eylül
2000 tarihinde İkinci İntifada’nın başlamasından itibaren 1000’den fazla
İsrailli ve 6000’den fazla Filistinli ölmüştür. Filistinliler ve İsrailliler
arasında hem İşgal Bölgelerinde hem de İsrail içerisinde gerçekleşen şiddette
önemli bir artış olmasına bağlı olarak, Filistin direnişini bastırmak ve Yeşil
Hattın her iki tarafında İsrailli sivil ve askerlere yönelik gerçekleştirilen
binlerce saldırı teşebbüsünü önlemek amacıyla İsrail güvenlik sistemi yeni ve
daha saldırgan metotlarla harekete geçirilmiştir.
Bu
bölümde İsrail’in İşgal Bölgelerindeki son on yılda gerçekleştirdiği saldırgan
ve engelleyici askeri hareketler ele alınmaktadır. Her ne kadar İsrail güvenlik
güçleri “terörü engellediğini” iddia etse de askerlerin derlenen itirafları,
gerçekte güvenlik güçlerinin “engelleme” terimini ne kadar geniş bir ölçekte
yorumladığını ortaya koymaktadır: Terim, İşgal Bölgelerinde gerçekleşen her
türlü saldırgan eylemi belirten bir şifre haline gelmiştir.
Bu
bölümde yer alan itiraflar, IDF tarafından gerçekleştirilen saldırgan
eylemlerin önemli bir bölümünün, belirli bir terörizm hareketini engellemekten
ziyade cezalandırma, yıldırma veya Filistin toplumu üzerindeki baskıyı artırma
amacıyla tasarlandığını göstermektedir. “Terörün engellenmesi” tabiri IDF
tarafından İşgal Bölgelerinde gerçekleştirilen her saldırgan eylem için
verilmiş, teröristlere karşı kullanılan ile sivillere uygulanan güç arasındaki
ayrımı anlaşılmaz hale getiren bir onay mührüdür. Bu yolla IDF, Filistin
toplumunun tamamını sindirme ve baskı altına alma amacıyla gerçekleştirdiği
eylemleri meşru hale getirme imkânı bulmaktadır. Ayrıca, bu bölümde yer alan
itiraflar Filistinlilerin hayatları, saygınlıkları ve mülklerine yönelik ayırt
edici özellikler üzerinde ciddi anlamda müdahaleler olduğunu
göstermektedir.
Bahsedilen
askeri eylemler; tutuklamaları, suikastları, evlerin işgal edilmesini ve diğer
eylemleri kapsamaktadır. İtiraflar ayrıca hem sahada hem de yüksek komuta seviyesinde
bulunan karar vericilerin prensip ve düşünce tarzlarını ortaya koymaktadır.
Daha
İkinci İntifada’nın başlarında IDF, Filistin direnişine karşı kullanacağı yeni
eylem metotlarına yön verecek,”bilincin köreltilmesi” adı verilen prensibini
oluşturmuş bulunmaktaydı. Bu prensibe göre, tüm Filistinlilere muhalefetin
yararsız olduğu gösterilirse Filistin direnişi kırılacaktı.
Bu
bölümde yer alan itiraflar pratikte ”bilincin köreltilmesi” prensibinin
Filistin toplumunun yıldırılması, korkutulması ve fark gözetilmeden
cezalandırılması anlamına geldiğini göstermektedir. Diğer bir deyişle, sivil
bir topluma karşı gerçekleştirilen şiddet ve toplumsal cezalandırma, ”bilincin
köreltilmesi” prensibiyle meşru hale getirilmekte ve IDF’nin işgal
bölgelerindeki stratejisinin esasını teşkil etmektedir. (örn:1, 2 ve 3.
İtiraflar)
Bölgelerde
sıklıkla IDF’nin “engelleme” çabaları ile tanımlanan eylem metotlarından
birisini de suikastlar oluşturmaktadır. IDF sürekli olarak suikastların terör
saldırılarını engelleme amacıyla son çare olarak gerçekleştirildiğini
savunmaktadır. Askerlerin itirafları ise son on yıldır ordu tarafından
gerçekleştirilen eylemler ile medyada yer alan resmi beyanatların tutarlı
olmadığını göstermektedir. Şüphelileri gözaltına almak yerine bir birim birden
fazla kez suikast ile görevlendirilmiştir (İtiraf 10).
Ayrıca bu bölümde,
suikastlardan en azından bir bölümünün intikam veya cezalandırma amacıyla
gerçekleştirildiği ve bir terörist saldırının gerçekleştirilmesinin
engellenmesi ile alakalı olmadığı açık olarak görülmektedir. İtiraflardan
birisi terör şüphelisi olmadıkları halde infaz edilen silahsız Filistinli
polisler ile alakalıdır (İtiraf 55). Bu itirafa göre infazın sebebi, aynı
bölgede bulunan Filistinli militanlar tarafından öldürülen askerlerin
intikamını almaktır.
Burada
yer alan diğer itiraflar bir “bedelini ödeme” politikasının uygulandığını
göstermektedir (İtiraf 41).
Tutuklamalar,
Bölgelerde “terörü engelleme” amacıyla uygulanan yöntemlerden bir diğeridir.
Son on yılda Filistin bölgesinde neredeyse her gece gerçekleştirilen askeri
operasyonlar sonucunda on binlerce Filistinli tutuklanmıştır. Askerlerin
itirafları, bu tür tutuklamalarda kullanılan yöntemleri ortaya koymaktadır:
Tutuklamaların çoğuna, IDF askerleri ve komutanları tarafından elleri bağlı
tutukluların dövülmesi veya aşağılanması yoluyla gerçekleştirilen kötü muamele
eşlik etmektedir.
İtiraflar
ayrıca tutuklamaların değişik amaçların gerçekleştirilmesi için yapıldığını ve
çoğu durumda tutuklanma sebebinin tutuklanan insanlar için belirsiz olduğunu
ortaya koymaktadır. Örneğin IDF kuvvetlerinin, işgal edilmiş Filistin şehir ve
köylerinde gerçekleştirmiş olduğu birçok eylemde, bölgede bulunan tüm erkekler
hiçbir kabahatleri olmadığı halde ve sebebini bilmeksizin tutuklanarak belirli
bir alanda toplanır ve burada elleri, gözleri bağlı olarak saatlerce tutulur
(İtiraf 24).
Böylece
“terörü engelleme” maskesi ardında gerçekleştirilen tutuklamalarla Filistin
toplumu sindirilmekte ve askeri kontrol sıkılaştırılmaktadır.
Tutuklamalara
Filistin altyapısı ve özel mülklerin imhası veya el konulması da eşlik
etmektedir. İtiraflara göre yıkımlar, genelde yanlışlıkla veya operasyonel
ihtiyaç neticesinde diğer durumlarda ise sahada bulunan askerler ve komutanlar
tarafından üst komuta kademesinden gelen emirlerle kasıtlı olarak
gerçekleştirilmektedir. Her halükarda altyapı ve özel mülkler üzerinde
gerçekleştirilen bu yıkımlar, İşgal Bölgelerinde yer alan Filistin toplumunu
kontrol etmek amacına hizmet etmektedir.
Filistin
içlerine doğru gerçekleştirilen işgal ve Filistin özel mülkleri üzerindeki
kontrol son on yılda rutin haline gelmiştir. IDF neredeyse her gece
Filistinlilerin evlerini basarak işgal etmekte ve gerçekleştirilen nöbet devri
ile bu bazen günlerce bazen de haftalarca sürmektedir. Straw widow* (korkuluk)
olarak tanımlanan bu eylem sayesinde IDF yeni kontrol noktaları elde etmekte ve
gizli gözetleme noktaları oluşturarak bölgedeki kontrolünü artırmaktadır.
İtiraflardan
anlaşılacağı gibi bir evi işgal etmenin amacı şiddeti engellemek değil
çatışmaya sebep olmaktır. Örneğin bu bölümde yer alan itiraflarda “tuzak”
görevler tanımlanmıştır ki bu görevlerin amacı; silahlı Filistinlilerin
saklandıkları yerden açığa yani sokağa çıkmasını ve böylece askeri güçlerin
onlara darbe indirebilmesini sağlamaktır.
İtiraflardan
görüldüğü gibi IDF saha birimleri, sadece askeri çatışmaları engellemek için
değil aynı zamanda bu çatışmaların oluşmasını sağlamak için de çalışmaktadır.
Bu
bölümde yer alan itiraflar, suikastların, tutuklamaların ve yıkımın ötesinde
IDF’nin Filistin toplumu üzerinde korku oluşturmak için kullandığı başlıca
yöntemlerden birisi olan ve “varlığını gösterme” olarak tanımlanmış bir
sindirme ve cezalandırma yöntemini sergilemektedir. İşgal Bölgelerinde
“varlığını gösterme” amacıyla kullanılan bariz uygulamalardan birisi Filistin
şehir ve köylerinde gerçekleştirilen gece devriyesidir. Devriye sırasında köy
vadilerini ve sokaklarını dolaşmak için gönderilen askerler şu değişik yollarla
varlıklarını gösterirler: Havaya ateş açmak, ses bombaları fırlatmak,
aydınlatma fişeği veya göz yaşartıcı bomba atmak, rastgele evleri basmak ve
yoldan geçenleri sorgulamak.
Sahada bulunan komutanlar tarafından bu
devriyeler, “vahşi devriyeler”, “taciz eylemi”, “olağan hali bozma” olarak
tanımlanmaktadır. İtiraflar, Bölgelerde gerçekleştirilen bu “varlığını
gösterme” eylemlerinin sık ve sürekli olarak uygulandığını ve özel bir terör
olayıyla ilgili istihbarat toplama gibi bir amacının bulunmadığını
göstermektedir. ”Varlığını gösterme” adına gerçekleştirilen bu eylemler,
IDF’nin muhalif olsun olmasın tüm Filistinlileri sindirme, taciz ve korkutma
amacıyla hedef aldığını göstermektedir.
“Eğlence
operasyonlar” diğer bir “olağan hali bozma” eylemi örneğidir. Askeri güçler
evleri basar ve Filistinlileri eğitim ve tatbikat amacıyla tutuklar: Bir
yerleşim yerinde gerçekleşecek savaşa yönelik olarak Filistin köyleri üzerinde
eğitim amaçlı tatbikat gerçekleştirilir.
Tutuklanan Filistinliler ve köyleri
IDF tarafından ele geçirilen insanlar bu askeri baskınların gerçek olduğunu
zanneder fakat itiraflarda da belirtildiği gibi eğlence operasyonların amacı,
aranan bir kişinin yakalanması veya olası bir saldırıyı önlemek değil tatbikat
ve eğitim yapmaktır. İtiraflardan anlaşıldığına göre Filistinlilerden
kaynaklanan şiddet eylemleri azalırken ve askerlere ya da sivillere yönelik
saldırılarda düşme görülürken bu eğlence operasyonları daha da
yaygınlaşmaktadır.
Son
olarak “engelleme” teriminin yanlış kullanımı bölgelerin işgaline karşı
gerçekleştirilen silahsız muhalefeti bastırmak anlamında kendini
göstermektedir. Geçen birkaç yılda Bölgelerdeki halk tabanında İsrail ve
uluslararası aktivistlerin işbirliği ile bazı Filistinli muhalif hareketler
ortaya çıkmıştır. Bu hareketler; gösteriler, basılı yayınlar ve meşru eylemler
gibi şiddet içermeyen çeşitli muhalif yöntemler kullanmaktadır. IDF’nin
“engelleme” eylemleri arasında, protestoculara karşı şiddet kullanma, politik
aktivistleri tutuklama ve politik hareketlerin olduğu yerlerde sokağa çıkma
yasağı uygulama gibi eylemler de mevcuttur (İtiraf 28).
Bu
bölümde yer alan hedef ve fenomenler, IDF’nin İşgal Bölgeleri’nde son on yıl
içinde gerçekleştirmiş olduğu eylem mantığının bir kısmını göstermektedir. IDF
eylemlerinin mantık kurgusu, düşman siviller ve düşman savaşçılar arasında bir
ayrım gözetmenin gereksiz olduğu varsayımı üzerine inşa edilmiştir.
”Bilincin
köreltilmesi” ve “varlığını gösterme” eylemleri bu mantığı en iyi şu şekilde
açıklamaktadır: Bir bütün olarak Filistinlilere verilen sistematik zarar,
Filistin toplumunu daha itaatkâr ve kontrolü kolay hale getirir.
Tamer Güner, 05.08.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri
Çevirenin
Notu:
Straw
widow*: Straw İngilizce’de “saman”, widow ise “dul” anlamına gelmektedir. Bu
ifade IDF tarafından Filistinlilere ait bir evin işgal edilmesi ve bu evden
etrafın gözlenmesi amacıyla gerçekleştirilen eylem için kullanılmaktadır.
İşgal, askerlerin nöbet devri ile günlerce bazen haftalarca sürmektedir. Bu
sırada evde bulunan aile rehin olarak tutulmaktadır. İfadenin
Türkçe tam karşılığı olmadığı ve İngilizce’de straw man, “korkuluk” anlamına
geldiği için bunu da o şekilde çevirmeyi tercih ettim.