“Bu bir
gemiye binmek gibiydi. Kendinizi yazı ile ifade etmek.”
İnsanlar
hayatlarında pek çok dönemler yaşar. Yaşadıkları evreler, inişli-çıkışlı, bazen
zor bazen yorucu bazen de kolay olur. Kişisel gelişim kitaplarını nerdeyse hiç
okumadım. İnsanın kendini tanıması ve Yaradan tarafından kendine verilen
özellikleri, dünya hayatında onun için doğru kullanması gerektiğine inandım. Böylece sevdiği işleri yaparak kendi ruhunu ve olgunluğunu tatmin edeceğine
inandım. Huzurla yastığa başını koyacağına ve ertesi gün mutlu uyanacağına
inanarak yaşadım. Böyle olduğu konusunda
da düşüncem aynen devam etmekte…
İnsanları
kategorize etmekten hoşlanmadım, ancak her ortamda başkalarının başkalarını
kategorize ederek ve tanımlayarak yaşantılarını devam ettirdiğini gördüm. Kendi
hayatımda buna asla müsaade etmedim. İnsanları gözlemledim. Gönlü iyilikten ve
masumiyetten yana olan çalışmayı seven kendini hayata adamış insanları yanıma
aldım. Onlara, yeri geldiğinde, kendimin de rehberlik yaptığına inanıyordum.
Fakat hayat ne şekilde devam ederse etsin, etrafınızda ülkenizde ve dünyada
yaşadığınız olaylar sizleri mutlaka açmazlara sürüklediği, tıkadığı zamanlar
oluyordu.
Toplum olarak da böyle bir süreç geçiriyorduk.
Dolayısı ile ben de kendimi hedeflediklerimi bir kenara bırakmış, belki de
ilgilenmemem gereken konularla fazla zamanımı geçirir olmuştum.
Bütün
bunların, diğerlerinin fikirlerine, yargılarına bağımlı olanlar; kendini
yaşayamayanlar, çözüme yönelemeyenler, kendine güvensiz insanlar, çabuk alınan,
kendini beğenmiş davranan, çabuk sinirlenen, aşırı kıskançlık gösteren,
olaylara yaşı ve ihtiyaçları doğrultusunda gereken sağlıklı tepkiyi veremeyen,
erişilmesi zor beklentilerini gerçekleştiremezlerse aşağılık kompleksi yaşayan
ve başka seçeneklerinin de olduğunu göremeyen insanlar tarafından bu hale
getirildiğinin farkındaydım.
Normal
ve sıradan bir vatandaş olarak elimden gelen bir çözümüm yoktu. Yazı yazmanın
buna bir çözüm olduğu önerilinceye kadar…
Yazma
programına böylece dâhil olmuş oldum. Bu bir gemiye binmek gibiydi. Kendinizi
yazı ile ifade etmek. Aslında başta kafamı karıştıran mevzu şu olmuştu, bu gemi
biraz benim gemime benziyordu. Ben yelkenlerini kendi açan rotasını kendi çizen
ve yol alan bir insandım. Yani iki gemiyi aynı anda yürütebilir miydim?
Bir
taraftan girdiğim ortamlarda kendi yelkenlerimi de oraya dikmekten hoşlanan,
onlara kendi ufuklarımı göstermeyi seven bir kişiliğim vardı. Programı
uygularken bu noktalarda zorluklar yaşayacağımı, karşımdaki insana zorluklar
çıkaracağımı biliyordum. Programı öneren beni hoş karşılayabilir ya da benden
olanları kendine akıtabilir ya da benim ufkumu kendine ekleyebilir miydi?
Çünkü;
program ortamının sağlıklı diyaloglar kurulmasına imkân vermeyen, vücut
dilinden tutun, sözlerin ağızdan çıkan kelimelerin tonlarına kadar,
mimiklerinizle konuşamadığınız bu sosyal medya dünyasında çok sağlıklı
olamayacağını düşünüyordum.
Süreç
içinde bunu bazen sıkıntı olarak hissetsem de büyütülecek bir durum olmadığını
anladım.
Kendini
temiz düşüncelere ve masum amaçlara adamış insanlara her zaman saygı duydum.
Duymaya da devam edeceğim. Çünkü böyle bir ailede büyüdüm. Kendimi de öyle
yetiştirdiğime inanıyorum. Dolayısıyla programın beni kişisel olarak öne alan
yönü buydu. Yani tatlı bir ruhsal tatmin duygusu ve beklentisiz oluşu…
Bu hazzı
insanoğlu farklı şeylerde yaşar. Bunu fark eden kişi, zaten huzurlu, yaşamını
oturtmuş, yüzü gülen, yaşama amacını bilen insandır. Bunu fark eden insanlar,
adanmışlıkla yollarına devam ederler, hayatlarına, başkalarının yaşamlarına
güzellikler katarlar.
Programda
fark ettiğim bu özelliklerin başkalarında da olduğu, bu insanların bir şekilde
birbirini bulduğu ve karşılıklı etkileşebildiği oldu. Kendim kurallara uymakta
zorlanan, kendi yolculuğunda kendi kurallarını oluşturan bir kişiliğe sahiptim.
Ve benle yola çıkan insanlara da bunu şimdiye kadar hep aktarmıştım.
Kendimde
benzer sıkıntıları zaman zaman yaşasam da emek gösterdiğim konularda başarılı
olmaya çalışırım, bu nedenle de sabırla çalışmaya devam edeceğim.
Yazarak,
ifadelerle anlatmak güzel duygu; ancak başkasını, başkalarını tanımlamak, vücut
dillerini yazarak anlatma aşırı derecede hayal gücü ve cümle bilgisi
gerektiriyor. Denizin rengini farklı birinin gözünden betimlemek, gökyüzünün
uçsuz bucaksız olduğunu, hissettirdiği özgürlük duygusunu aktarmak gibi.
Ve
başkalarının yaşadığı daha nice hazları ifade edebilmek…
Sanırım
insanları zorlayan kendilerini anlatmak değil başkalarını anlatabilmekmiş.
Programı bu açıdan olumlu buldum. Beni zorlasa da, bana kattığı pozitif özellik
bu oldu. Kaçıncı tekil şahıs olursak olalım, hepimiz için yaşamın ortak değeri
aynı yöne gitmektir.
Ve benim
de gördüğüm, tamamladığım programın hedefi, yaşamda iz bırakabileceğimiz
şeylerden birinin “yazılarımız”
olmasıydı. Ufka çizilecek çizgilerin yazılarak bırakılması gibi
tanımlayabilirim bunu.
Bu, bir
gemiye binmek gibiydi ve benim de kendime ait bir gemim vardı. Gemilerin yol
alacağı ufuk ise aynıydı. Ufuk çizgisine varabilmek için bir kaptana ve farklı
perspektiflerden ufuk çizgisini tanımlayacak dürbünlere ihtiyaç vardı. Programı
böyle tanımlayabilirim.
Umarım
ben de kendi bakış açımla güzel katkılar sağlarım. Ufka çizilecek çizgilere
yazılar bırakarak…
Bu
yüzden programa “Yelkenler Fora” diyebiliriz…
Duru
Çağlayan, 07.08.2014, Sonsuz Ark, Çırak Yazar