“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.”
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
Kadın Askerlerin İtirafları- Women
Soldiers’ Testimonies
İtiraf 2
İsim: *** | Rütbe:Teğmen | Birim: Hebron
Bölgesi Tugay Eğitim Kolordu Görevlisi
|
Bölge: Hebron
Hebron’da
bir subayken, bir gün otostop için ana kapıdan dışarıya çıktım. Hava çok
soğuktu ve ben, subay rütbemi göstermeyen polar ceketimi giymiştim. Diğer
çocuklarla beraber orada dikiliyordum. Yolun karşısı, Filistinli tutukluların, onları ***
Gözaltı Merkezi’ne götürecek olan Shabak (İsrail Güvenlik Servisi)’ı
bekledikleri bir tür otobüs durağıydı. Nöbetteki çocuklar rutin güvenlik vardiyasındaydı.
Hava kuvvetlerinden ve her tür birimden devam eden güvenlik çalışmaları için
atanıyorlar ve kamp giriş kapısında nöbet tutuyorlardı.
Orada
dikilirken, iki tanesinin –gözleri
bağlı, elleri arkasından kelepçelenmiş- bir tutuklunun etrafında dolaştıklarını
gördüm. Aniden bir tanesi, herhangi bir
uyarı olmadan, sessizce ona yaklaştı ve kafasını tekmelemeye başladı. Anlık bir
tepkiyle adamın üzerine atladım, onu yakaladım ve “Şimdi benimle geliyorsun.” dedim.
O, kendisine emir veren bir kadın askerin
orada ne işi olduğunu anlayamadı. Beni itti,
- iri bir adamdı- ve kışlaya
doğru koştu.
Kendime
geldim, kapıdan ayrıldım ve aceleyle üst kata, Tugay Komutanı ve yardımcısının
ofisine koştum. Komutan yoktu,
yardımcısı oradaydı. Yanına çıktım, olanları anlattım. Bana, “Operasyon
subayını al, gidin ve o adamı bulun.” dedi. Operasyon subayıyla birlikte
gittim, adam üste bir yerlerde saklanıyor olmalıydı. Ama onu bulamadık. Komutan
yardımcısına geri dönüp, onu bulamadığımızı, bir kaç saat içinde geri dönüp
tekrar arayacağımızı söyledim.
Şöyle dedi: “Boş verin, önemsiz. Nasılsa böyle şeyler hep
oldu ve olacak.” Ya da buna benzer bir şeydi. Kelimeleri tam hatırlamıyorum ama
mesaj şuydu: Boş ver, peşine düşmeye gerek yok. Bu yaşadığım zor zamanlara bir
örnekti.
Derya
Beyaz, 10.08.2014, Sonsuz Ark, Çırak Yazar, Çeviri
Orijinal metin:
Testimony
2
Name:
*** | Rank: Lieutenant| Unit:
Hebron Regional Brigade/Education Corps Officer | Place: Hebron
As an
officer in Hebron, one day I went out to the gate to hitch a ride. It was
extremely cold and I was wearing my
fleece jacket, which does not show my officer rank. I stood there with the other guys. Across the road was
this kind of bus stop where Palestinian detainees
would be seated to wait for the Shabak to pick them up and take them to the ***
detention center. The guys on guard duty at the brigade HQ base were on routine security shifts, they are assigned
for these ongoing security runs from all kinds of office jobs in rear units like the
air force and so on. They would stand guard at the camp gate. So, standing there I see
these two guys pacing around a detainee –
blindfolded, his hands shackled behind his back. Suddenly I see that one of the
guys simply approaches him and, without
any warning, knee-kicks him in the head. My gut-reaction was instant: I leapt at this
guy, caught him and said: “You’re coming with me now.” He didn’t understand what on
earth a woman-soldier is doing ordering him
around. He shoved me off, this was a big guy - he pushed me away and ran into the barracks. I was all wound up at that
point. I left the gate, hurried upstairs straight to the brigade commander’s and
deputy-commander’s office. The commander wasn’t there, the deputy was. I went
up to him and told him what happened and he said, “Go with our deputy
operations-officer and find that fellow.”
I went
with the ops-officer, the guy must have hidden somewhere on the base, we couldn’t
find him. When we returned to the deputy-commander and told him we hadn’t found him and that we’d go looking for
him again in a few hours, he said:
“Let it
go, it’s pointless. Anyway there are and there will be many such cases,” or something
in that vein. I don’t recall his exact words, but that was the message: let it go, no need to pursue this. It was one of the
instances I had a very hard time with.
***