“Korkunç
bir şey yaşandı ama bu kimsenin umurunda değil.”
Norman
Finkelstein
Filistin'e destek için düzenlenen bir mitingde gözaltına alınan Yahudi kökenli ABD'li siyaset bilimci Norman Finkelstein, Daily Sabah'a verdiği röportajda İsrail'in Gazze politikasına birçok Yahudi'nin karşı çıktığını belirtti.
Profesör
Norman Finkelstein Amerikalı bir siyaset bilimci ve aktivist. İsrail-Filistin
çatışması hakkında uzun zamandır yazılar yazan ve konferanslar veren
Finkelstein, kaleme aldığı sekiz kitaptan en tanınmışı olan "Soykırım
Endüstrisi"nde, Yahudi acılarının istismarını ele aldı. Finkelstein,
İsrail ile ABD'deki Yahudi toplumunun belli politikalara meşruiyet kazandırmak
için Yahudi Soykırımı'nı istismar ettiğini savunuyor. Gazze'de yaşayan halk
bugünlerde yine saldırıya uğruyor ve farklı ülkelerden, farklı inanç
gruplarından, farklı ideolojik geçmişe sahip insanlar bölgedeki İsrail
katliamlarını protesto etmek için sokaklara çıkıyor. Finkelstein geçen ay Daily
Sabah'a Gazze'deki son gelişmelerle ilgili bir röportaj vermeyi kabul ettikten
sadece birkaç saat sonra, New York'ta Filistin'e destek için düzenlenen bir
mitingde başka aktivistlerle birlikte gözaltına alındı.
Daily Sabah:
Öncelikle, İsrail'i protesto ettiğiniz için gözaltına alınmak size ne
hissettirdi?
Norman Finkelstein: Fazla bir şey hissettirmedi. Çok
da önemli bir şey değildi, çünkü bu tür eylemlerin kitlesel bir hal almadıkça
gerçekten etkili olabileceğine inanmıyorum. Bireysel eylemler, ancak söz konusu
kişi büyük bir ahlaki otoriteye ve geniş bir taraftar kitlesine sahipse etkili
olabilir. Bu yüzden, mesela Gandi açlık grevine başladığında sadece kendi adına
değil 450 milyon Hintli adına hareket ediyordu ve İngilizler Gandi'nin açlık
grevi sırasında ölmesi halinde 450 milyon Hintlinin ayaklanacağını ve toplu
şiddet olayları yaşanacağını iyi biliyordu.
DS: Siz, İsrail'in Siyonizm
politikasını devam ettirmek ve Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırımı haklı
göstermek için Avrupa Yahudilerinin Soykırım yüzünden çektiği acıları istismar
ettiğini savunuyorsunuz. Ebeveynleri Varşova Gettosu Ayaklanması, Auschwitz ve
Maijdenek toplama kamplarından kurtulan bir kişi olmanıza rağmen, İsrail'in
politikalarına yönelik eleştirileriniz yüzünden "Yahudi düşmanı bir
Yahudi" olarak adlandırıldınız. Bu yaftalama hakkında ne söylemek
istersiniz?
NF: Bu tür şeyleri bilirsiniz. İsrail
geçmişte bunları söylediğinde belli ölçüde etkili oluyordu. Ancak şimdilerde
artık bu tür şeyleri söylemiyor bile. Çünkü İsrail'in politikalarına birçok
Yahudi karşı çıkıyor. ABD'deki ana akım Yahudiler dahi İsrail politikalarına
itiraz ediyor. 'Kendinden nefret eden Yahudi' veya 'Yahudi düşmanı Yahudi' gibi
yakıştırmalara başvurmak artık işe yaramıyor, çünkü bu politikalara karşı çıkan
çok sayıda Yahudi var. Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde Yahudi düşmanlığında
ciddi bir artış olduğu sürekli tekrarlanıyor. Muhtemelen bunda bir miktar
doğruluk payı var. Buna şaşırmam. Ortada kendini Yahudi devleti olarak
adlandıran ve Yahudiler adına hareket ettiğini iddia eden bir devlet var. Bir
devlet kendini Yahudi devleti olarak adlandırıp Yahudiler adına hareket ettiğini
iddia ederken her gün yakarak bebek öldürürse, Yahudi düşmanlığının artmasına
zemin hazırlar. Yahudi düşmanlığındaki artışı önlemek için basit bir çözüm var:
Filistinlileri öldürmeyi bırakıp onların normal bir hayat yaşamalarına izin
vermek.
DS: İsrail Başbakanı Benjamin
Netanyahu yakın zamanda, üç İsrailli gencin öldürülmesinden Hamas'ı sorumlu
tutup Gazze'ye harekât düzenledi. Bu arada, İsrailli yetkililerin Hamas'ın bu
cinayetlerle ilgisi olmadığını itiraf ettiğine dair iddialar var. Netanyahu bu
kez neyin peşinde?
NF: Hamas ile Filistin yönetimi
birlik hükümeti kurmuştu ve bu hükümet şaşırtıcı bir şekilde hem ABD hem de AB
tarafından meşru kabul edilmişti. Başbakanı Benjamin Netanyahu Hamas'ın yarım
ağızla terör örgütü olarak adlandırılması yüzünden çılgına döndü. Netanyahu
Hamas'ın meşruluk kazanmasından ve bunun Filistinliler için iki sonuç
doğurmasından korktu. Öncelikle, Hamas ile Filistin yönetiminin ortak bir
hükümet kurmuş olması Hamas'ı siyasi açıdan güçlendirecekti. Ayrıca bu durum,
işgale son veren bir anlaşma imzalaması için İsrail'e yapılan baskıları
artıracaktı. Netanyahu Hamas'ı kışkırtmak için bahane ararken fırsat ayağına
geldi ve üç İsrailli kaçırıldı. Netanyahu Hamas'ın bu olayla hiçbir ilgisi
olmadığını biliyordu. Ama bahaneyi bulunca, Hamas'ı karşılık vermeye kışkırtmak
umuduyla Gazze Şeridi'ne saldırdı. Hamas kendini zapt edip İsrail'e ilkel
roketler atmaya başladı. İsrail Hamas'ı ezmek için bunu bahane etti.
DS: Hamas ile
Filistin yönetimi arasındaki uzlaşma çabalarının devam edeceğini düşünüyor
musunuz?
NF: Bunlar sona erdi. Çünkü Filistin
yönetimi Hamas'ın ağır bir yenilgiye uğraması için ABD ve İsrail'le işbirliği
yaptı. Hamas gerçekten de büyük bir darbe aldı. İsrail Gazze'de her şeyi tahrip
etti. Ortalığı yerle bir ederek Gazze halkına gözdağı verdi. Ablukayı da
kaldırmıyor. İsrail ateşkes görüşmelerine devam etmeyeceğini açıkladı. İsrail
Hamas'ın sözde roketlerini tamamen etkisiz hale getirince kendi topraklarına
çekilecek ve tekrar çatışmaya girmeyip Gazze'yi bombalamayı sürdürecek.
Askerlerini geri çektiği için, Hamas'ın elindeki tüm roketleri imha edene kadar
hiçbir kayıp –ne asker ne de sivil– vermeyecek.
DS: Hikâyenin Filistin/Gazze tarafı
medyada sesini pek duyuramıyor. Alan Dershowitz geçenlerde CNN'de, "İsrail
yer altından, denizden ve havadan saldırıya uğruyor. İsrail'in Gazze'ye
saldırıp Hamas'ı yok etmemesi halinde kaç İsraillinin öleceğini düşünün."
dedi. Bu yorumla ilgili ne söylemek istersiniz?
NF: Dershowitz hakkında konuşmak
gereksiz. O tam bir aptal. Hiçbir şey bilmiyor. Bu konuyla ilgili tek bir kitap
okumamış. İsrail konsolosluğunun öğütlediği sözleri söylüyor. Onun etkili bir
konuşmacı olduğunu sanıyorlar.
DS: "The American Radical"
adlı belgesel filmde, "Amerikalı Yahudiler Avrupa'ya şantaj yapmak için
Yahudi Soykırımı'nı fiilen gasp etti" demiştiniz. Avrupa'ya baktığımızda,
AB'nin bugün Gazze'de yaşanan katliama sessiz kaldığını görüyoruz. Bunun sebebi
Yahudi düşmanı olarak damgalanma korkusu mu?
NF: Pek sayılmaz. Şu an Gazze halkını
hiç kimsenin umursadığını düşünmüyorum. Herkes Hamas'tan nefret ediyor. Yahudi
Soykırımı'nı gündeme getirmeye gerek yok. Hamas çılgın, cihatçı, radikal gibi
birçok sıfatla anılıyor. Hamas'ın yenilmesi herkesi mutlu etti. Gazze halkına
büyük destek veren Latin Amerika ülkeleri dışında dünyada sadece iki ülke
destek verdi: Katar ve Türkiye. Hepsi bu kadardı. Geri kalan herkes onların
yenilmesini arzu etti.
DS: ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü
Marie Harf, "Uluslararası camiada tek başımıza kalsak da İsrail'i
savunacağız" dedi. Obama da yakın zamandaki bir konuşmasında, Hamas'ın
esir aldığı bir askeri serbest bırakmasını istedi. Sanki Gazze'de kaç sivilin,
bebeğin ve çocuğun öldürüldüğü kimsenin umurunda değil.
NF: Doğru, kimse umursamadı. Arap
Birliği umursadı mı? Ya da Suudiler, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır? Kimse
umursamadı. Sadece Hamas değil, Gazze halkı da tecrit edildi. Bu katıksız bir
felaketti.
DS: Obama yönetimi geçen yıl
Mısır'daki katliamlara da sessiz kalmıştı. Bazı yorumcular Obama'nın 2012'de
tekrar seçilmesinden sonra İsrail'e karşı tavrını sertleştireceğini savunmuştu.
Obama niçin farklı bir politika benimsedi?
NF: İnsanlar "İkinci başkanlık
dönemi olduğuna göre bu konuda fazla endişelenmesi gerekmez" diye düşünür.
Başkan adayları söz konusu olduğunda bunu hep duyarsınız. Bu asla gerçekleşmez.
Obama kendini tamamen destekçilerine ve yandaşlarına; yani egemen sınıfa adamış
durumda. O ABD'nin ulusal çıkarlarını gözetiyor. Obama son görev dönemine
girdiği için bir anda değişmeyecek. O da aynı diğer başkanlar gibi davranıyor.
Sorun şu ki, insanlar onun siyah ve havalı biri olduğu için bir şekilde farklı
davranacağını düşünecek kadar aptal. Yönetici sınıf başkanlık için aday
belirlerken çok dikkatli davranır. Onlar bu adamın istedikleri şeyleri
yapacağını biliyordu. Bu konuda hata yapmazlar. Görevdeyken değişim geçiren ve
hiç olmazsa dürüst davranan tek başkan Jimmy Carter'dı ki, o da neredeyse görev
süresinin sonunda böyle davrandı.
DS: Bu arada Mısır'dan bahsetmişken,
Abdülfettah El Sisi İsrail ile Mısır arasında ateşkesi sağlamak için girişimde
bulundu ama Hamas tarafından hoş karşılanmadı. Sisi'nin iktidarını
meşrulaştırmak istediğini düşünüyor musunuz?
NF: Sisi herhangi bir şey için
girişimde bulunmadı. O kendi başına bir şeyler tasarlayabilecek kadar akıllı
biri değil. Buradaki asıl aktör Tony Blair idi. Blair'in aklında iki amaç
vardı. Birincisi, Hamas'a kabul edemeyeceği bir teklif sunarak İsrail'in
Gazze'ye saldırması için bahane yaratmak. İkinci olarak, Blair Sisi'ye meşruluk
kazandırmak ve onu bir devlet adamı olarak sunmak istedi. Sisi Blair için
kullanışlı bir aptaldı. Bu girişim Sisi'nin meşruiyet kazanma amacına da hizmet
etti.
DS: Mısır'ın devrik cumhurbaşkanı
Muhammed Mursi'yi konuşalım. Mursi'yle birlikte İsrail ilk kez kendi
çıkarlarına uygun olmayan bir hükümetle karşılaştı. Ardından, Mursi bir askeri
darbeyle devrildi ve Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidarı kaybetti. Bu darbenin
İsrail'in çıkarlarını korumak için yapıldığı fikrine katılıyor musunuz?
NF: Hayır. Bu darbe dikkatle
planlandı. Öncelikle, ABD Mursi'yle birlikte çalışmaya hazır olduğu izlenimi
verdi. Mursi ABD için bir felaket değildi. İsrail'in 2012'deki Gazze katliamı
sırasında Mısır arabuluculuk yaptı. ABD bu noktada Mısır ile birlikte çalışmaya
istekliydi. Ancak Mursi'den kurtulmaya kararlı olan Mısır'daki yönetici sınıf
–ordu, iş çevreleri ve medya– darbeyi planladı. Hepsi birlikte çalıştı.
Müslüman Kardeşler de birçok hata yaptı. Ama her şeyi doğru şekilde yapmış
olsalardı bile muhtemelen başarılı olamazlardı. Derken darbe yapıldı ve eski
Mübarek rejimi yeni bir yüzle geri geldi. Bu İsrail'in işi değildi. Her şeyi
kontrol altında tuttukları 50 yıllık iktidarın ardından gücü kaybettikleri
gerçeğinden hoşlanmayan Mısır'ın eski seçkinlerinin işiydi. Bunlar Müslüman
Kardeşler'in başarısız olmasını sağlamak için perde arkasından çalıştı.
İstedikleri olunca da iktidarı tekrar ele geçirdiler. ABD onlarla çalışmaktan tabii
ki mutlu, çünkü Mübarek ile 30 yıl boyunca birlikte çalışmıştı.
DS: NNC'ye (Namawaran Network
Corporation) verdiğiniz bir röportajda "ABD seçilmiş bir hükümet yerine
demokratik olmayan bir hükümeti tercih eder" demiştiniz.
NF: Evet, demokratik olmayan bir
hükümetle çalışmak kolaydır. Halkın görüşlerini dert etmenize gerek kalmaz.
DS: Mısır halkının özgürlüğün
kalmadığı ve ekonominin kötüye gittiği yönündeki iddialarla yanlış
yönlendirilip sokaklara döküldüğünü düşünüyor musunuz?
NF: Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek
yönetiminde geçen 30-40 yılda Mısır halkının hiçbir siyasi deneyimi olmadı.
Müslüman Kardeşler biraz direniş gösterse de çoğu kişinin siyasetle ilgisi
yoktu. Bu yüzden, Mübarek devrildiğinde perde gerisindeki güçler –iş çevreleri,
medya ve bürokrasinin tümü– siyaset konusunda çok bilgiliydi ve insanları nasıl
yönlendireceklerini biliyordu. Mısır halkı siyasi deneyime sahip olmadığı için
kolayca yönlendirildi. Medyanın yalan söylediğini, söyledikleri hiçbir şeyin
doğru olmadığını anlamak için epeyce siyasi deneyiminiz olması gerekir. Mısır
halkı Müslüman Kardeşler hakkında medyada çıkan çirkin iddialara inandı ve
kandırıldı. Siyaset alanında gerçek bir deneyimleri olmadığı için oyuna
geldiler.
DS: Söyleşimizi bitirirken, Gazze
konusunda karamsar olduğunuzu hissediyorum.
NF: Çok ama çok karamsarım. İsrail
Gazze'yi yerle bir etmek ifadesini kullanıyor. İsrail Gazze'ye girdi, yakıp
yıktı, her şeyi tahrip etti ve herkesin hayatını mahvetti. Şimdi geri çekildi
ve abluka devam edecek. Korkunç bir şey yaşandı ama bu kimsenin umurunda değil.
(USASABAH)
Ayşe Betül Kayahan,
16.08.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj
English Text:
http://www.dailysabah.com/politics/2014/08/14/stop-killing-palestinians-and-let-them-live-normal-lives
Sonsuz Ark'ın Notu:
Norman Gary Finkelstein (8 Aralık 1953): Amerikan siyaset bilimci , aktivist , profesör ve yazar. Temel araştırma alanları; İsrail-Filistin çatışması ve Holokost poitikaları. Yahudi Holokost'undan kurtulan anne ve babasının deneyimlerden hareketle oluşan bir ilgiye sahip. Binghamton Üniversitesi mezunu ve doktora Siyaset Bilimi Princeton Üniversitesi Siyaset Bilimi dokrotasına sahip. Brooklyn College, Rutgers Üniversitesi ,Hunter College, New York Üniversitesi ve DePaul Üniversitesi'nde çalıştı.