“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.”
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
Kadın Askerlerin İtirafları- Women Soldiers’ Testimonies
3. İtiraf
İsim:*** |Rütbe: Baş Çavuş| Birim: Sınır
Devriye| Yer: Seam Bölgesi
Şöyleydi,
Umm Al-Fahm civarında yetkili bir devriye vardı. Yaya devriyeler, zamanının
çoğunda pek de bir şey yapmayan, oradaki ağaçların arasında dolaşan, görevi
İsrail içindeki yasa dışı Filistinlileri yakalamak olan, bazı nedenlerden
dolayı “Gözcü” denen devriyeler. Teoride, onları yakalar, kimliğini kontrol
eder ve tabii ki turuncu mu yeşil mi, isim Filistin ismi mi diye bakarsınız.
Herhangi bir soruşturmada adı geçiyor mu diye bilgisayardan kontrol ettirir,
geçmiyorsa “Evine git” dersiniz. Ve elbette tekrar ağaçların oralarda
dolaşmadığından emin olursunuz.
Bize yasa dışı
olanların sayılarının çok olduğunu söylediniz.
Elbette,
bu tamamen önlenemez. Bu yüzden bana “Ayırma Duvarı” hakkında fikrim
sorulduğunda, politik olarak buna yüzde yüz karşı çıkamam. Bir şey, gerçekten
bir sınır olmalı. Çünkü gerçekten... Onlar karşı tarafa geçiyorlar. Her gün
geçiyorlar. Geçtikleri gerçeğini reddedemezsiniz. Görevimiz, mümkün olduğu
kadar bunu önlemekti. Ve özellikle bu yaya gözcülerle, genellikle 2
asker. Çoğunlukla benden daha genç bir askeri tercih ederdim, komuta bende
olurdu. Ve genellikle ağaçların arasında görünmediğimiz noktalara gizlenir,
sonra birden ortaya çıkar, “Gel buraya, kimliğini göster” derdik.
Şiddet var mıydı?
Her
zaman.
Ne tür?
Öncelikle
taciz. Ayakta bekletmek, çünkü onları yakalamak için erkenden kalkmak
zorundaydık, yarım satte 30 kişiyi avlayabilirdiniz.
Amaç
onları gözaltında tutmaktı. Adamı yakalamak, oturtmak ve diğerlerini beklemek
zorundaydınız. Ve genellikle büyük gruplar gelirdi. Ve büyük gruplar halinde
geldiklerinde, terörist eylemlerden de pek uzak olmazlardı. Bu yüzden onları
yakalıyor ve hazırolda bekletiyorduk.
Hazırolda?
Evet,
hazırolda ve çok meşhur bir devriye tekerlemesi vardı (Wahad hummus, wahad ful,
ana bahibbak Mishmar HaGvul- Bir tabak humus, bir tabak fasülye, seni seviyorum
devriye) Bunu söyletirdik. Söyle ve zıpla. Tıpkı çaylaklara yaptığımız gibi, hani
anne-babaları onlar temel eğitimden geçerken kıyametleri koparıyor ya. Aynı
şeydi. Sadece biraz daha kötüsü. Eğer biri gülerse ya da askerler güldüğüne
karar vermişse, yumruğu yerdi. Neden güldün? Bam, bir yumruk. O yumruğu yemek
için gülmesine gerek de yoktu. Onu yumruklar gibi hissediyorum. Neden
gülüyorsun? Bam.
Bu ne kadar
sürüyor?
Saatlerce
sürebilir. Askerlerin ne kadar sıkıldığına bağlı. Bunu 2 saate kadar uzatanlar
vardı. 8 saatlik vardiya, nasıl
geçirirsen geçir.
Kimler hazırolda
bekletiliyor?
Herkes, her
yaş grubu.
Kadınlar? Çocuklar?
Yaşlılar?
Evet, kim
denk gelirse hazırolda bekler. Kadınlar ve yaşlıların gitmesine izin veren
duygusal askerler vardı. Ben yaşlıların daha az zarar gördüğünü söyleyebilirim.
Yaşlılara eziyet eden askerler de vardı. Her toplulukta olduğu gibi, bu
birlikte de bazı askerler daha çok taciz ediyordu, bazıları daha az.
Bazılarının hiç yaş sınırı yoktu, herkesi taciz ediyorlardı.
***
İtiraf 4
İsim: *** | Rütbe: Teğmen| Birim:
Gazze Bölümü/ Education Tugayı | Bölge: Gazze Şeridi
Size
muharip servisin günlük rutinini çok genel anlamda tanımlayabilirim. Ben bu
savaşan rutinin bir parçası değildim. Kendi rutinimi ve Gazze’de olmanın nasıl
bir şey olduğunu anlatabilirim. Oradaki 2. gecemden beri –bir subaydan halatlar
konusunda eğitim alıyordum ve yer değiştirmek üzereydim- ilk gecemde çok zor
uykuya dalmıştım, çünkü havan topları yüzünden sık sık uyanıyordum, ne de olsa
aslında tam olarak orduya bağlı olmayan bir birimden geliyordum ve bunun ne
demek olduğunun farkında değildim. O, bana “Alışırsın” dedi.
Böylece 2. gece
buna alıştım, hatta barakamda bile patlamaları duyduğumda başımı çevirmedim,
artık beni ürkütmüyordu. Siz de alışırsınız. Bu, her Pazar sabahı (Sabbath
izninden sonra) Ashqelon’a gitmek ve sonra Kisufim kontrol noktasından geçmek
ve başka bir dünyaya –orada ne kadar kaldığımın bir önemi yok her seferinde 1
vey 2 hafta- bir sinema filmi gibi görünen bir dünyaya girmek demekti. Ve ben
oradan her çıktığımda aslında bir sinema filminde olduğumu farkettim. Özgür
olduğumda, nereye istersem gidebileceğimi, etrafta dolaşabileceğimi ve
insanların seramik kurşun geçirmez yelekler giymediğini gördüğümde farkına vardım.
Öğlen de
eve gidemiyorum ve sonra atış sesleri duyuluyor, PA sistemi güvenli odalara
girmemiz gerektiğini söylüyor ve kimse umursamıyor, çünkü ne kadar dayanırsanız
dayanın, veya bu güvenli Mercedes’in içinde gidip bir gazete alın, onlar
Lübnan’dan veya bilmem nereden çıkıyorlar ve bakmak, düz asfalt yolda ilerlemek
ve sağ tarafımda tehlikeli pis bir dönemeç
farketmek ve bir eşeğe binmiş
okula giden, korku ve nefret dolu gözlerle bana bakan bir Filistinli çocuk
görmek, benim rutinim buydu. Bunun da ötesinde olayların her türlüsü vardı.
Böyle
sabit bir rutin baskısı sizi nasıl etkiliyor? Kişisel olarak nasıl etkiledi?
Gerçek
şu ki, yalnızca ayrıldıktan sonra geriye dönüp neyle karşı karşıya kaldığımla
yüzleştim. Aniden orada normal bir insan olmadığımı farkettim. Kız
arkadaşlarıma yazdığım elektronik postaları okuyor, ama bunları kimin yazdığını
bilmiyorum. Her sabah kendimi vurmakla nasıl başettiğim konusunda bir fikrim
yok. Her gece –insan kaynaklarından bir kaç küçük subayla- 3-4’e kadar
oturuyorduk, diğer askerler gittiğinde biraz rahatlamak ve birbirimizin omzunda
ağlamak için.
Bu ne
hakkında? Orada olmak ve “normal insan olmak” arasındaki fark nedir?
Bilmiyorum,
etrafınızda sürekli ölümün ve mantıksız bir gerçekliğin olduğu ve kendilerine
ve başkalarına insanlık dışı şeyler yapan askerlerle dolu bir sinema filmi
gibi. Bu nöbet demek, nöbet tutmak, nöbet tutmak, nöbet tutmak, nöbet tutmak ve
diğer insanlara mantıksız şeyler yapmak.
Derya Beyaz, 11.08.2014, Sonsuz
Ark, Çırak- Çevirmen Yazar, Çeviri
Orijinal metin:
Testimony
3
Name:
*** | Rank: First Sergeant | Unit: Border Patrol | Location: Seam Zone
There
was this - patrol authorized around Umm al-Fahm. And there was a patrol
www.breakingthesilence.org.il on foot, for some reason called ‘lookout watch’
although most of the time it was not doing that at all, it was simply a
foot-patrol amongst the trees there, meant to
seize as many illegals (Palestinians illegally inside Israel) as
possible. In theory, catch every one of
them, check his ID, and of course see if it’s green or orange, namely Palestinian.
Check it against the diarist who would check it on the computer and if some
sort of investigation is called for – he is to be detained. If not – “go home!”
get back. And of course make sure he doesn’t go around the trees right back
into Israel.
You said
there are huge numbers of illegals.
Sure,
and it cannot be totally prevented. That’s why when I’m asked for my opinion of
the Separation Fence, politically I cannot oppose it one-hundred percent.
Something has to set a border because it was really… And they crossed over,
they crossed every single day. You cannot ignore the fact that they did. Our
aim was to prevent the maximum possible, and especially by this ‘lookout
watch,’ on foot, usually two soldiers, often neither of them a commander -
simply two combatants. Often I’d be with a combatant who was younger than me
and I was in command, and we simply hid in spots where we knew we would not be
seen, among the trees, and we’d suddenly leap out, and “come here, show me your
ID” and all of that.
Was
there violence?
All the
time.
What
kind?
First of
all, just plain harassment. Keeping them on their feet, because if you’re really
gung-ho and got up that morning rearing to go and catch some, you could easily hunt
down thirty people in a half-hour. The point is you had to detain them. You couldn’t
get them and check them out one by one. You had to catch the guy, seat him and
wait for others. And often they would come in large groups. Again, when they
move in large groups obviously they’re not out on a terrorist mission, that’s
not exactly the recommended mode of action… So you catch them and make them stand
in formation.
Formation?
Yes.
Stand in formation, and there’s that famous Border Patrol rhyme - Wahad hummus,
wahad ful, ana bahibbak Mishmar HaGvul (One plate of hummus, one plate of
beans, I love you Border Patrol)… They’re made to sing it. Sing and hop. Just like
rookies, the kind of hazing stuff in basic training, about which soldiers’
parents are always raising hell. It’s the same thing. Only much worse. If
anyone laughs, or the soldiers decide he’s laughed, he gets punched. Why did
you laugh? Boom, a fist. He doesn’t really have to laugh to get that punch. I
feel like punching him. Why did you laugh? Boom.
How long
does this last?
It can
last for hours. It depends how bored the soldiers are, they can stretch it out
for two hours. It’s an eight-hour shift. Got to get through it somehow.
And who
is made to stand in formation?
Everyone,
all age groups.
Women?
Children? Elderly people?
Yes.
Whoever shows up. Whoever shows up, stands in formation. There were the more
sensitive soldiers who’d let the women and elderly go. I’d say the elderly were
less harassed. And there were soldiers who’d harass the elderly. Like in any
society, this company too, some soldiers abused more and others less. Some had
absolutely no restraint and abused anyone.
Testimony
4
Name:
*** | Rank: Lieutenant| Unit: Gaza Division/ Education Corps Officer |
Location: Gaza Strip
I can
describe to you the everyday routine of combat service in very general terms; I
wasn’t a part of this combat routine. I can talk about my own routine and what
it was like for me to be in Gaza. Since my second night there, I think – I was
learning the ropes from the officer I was about to replace – during my first
night I had a hard time falling asleep because I was constantly startled awake
by mortar fire, after all, I originally came from a unit that is not exactly
army in the strict sense and I didn’t realize what that meant. She told me:
“You get used to it.” So the second night, I got used to it and even in my
quarters, when I kept hearing blasts, I didn’t turn my head, it no longer
startled me. You do get used to it. It means traveling down to Ashqelon every
Sunday morning (after Sabbath leave), and then getting into some secured bus to
cross Kisufim Checkpoint and enter another world which – no matter how much time
I’d spend there, a week or two at a time – always seemed like being inside a movie.
And I realized I was in a movie every time I’d get out of there. Every time I realized
I am free to move and can walk around, and people are not wearing ceramic
bullet-proof vests… And that I don’t get home at noon and there’s shooting and the PA system
announces we have to enter safe rooms and no one bothers to do that anymore
because how much can you stand of this, or go get newspapers in this secured
Mercedes they got out of Lebanon or I have no idea where, and looking, driving
on a straight paved road and seeing a dangerous winding dirt track on my right and
seeing Palestinian children going to school there, riding a donkey and watching
me with frightened, hateful eyes, that’s what my routine was like. And beyond
that, there were all kinds of incidents.
How does
such constant routine pressure affect you? How did it affect you personally?
The
truth is I only confronted it in retrospect, after leaving. Suddenly I realized
to what extent I had not been a human being out there. I read some of the
emails I sent my girlfriends, and I have no idea who wrote them. I have no idea
how I managed not to shoot myself in the head every morning. We’d stay up –
some junior officers of the human resources section, let’s say – every night
until -4 a.m. just to be together, after the soldiers were gone, to vent and
cry on each other’s shoulder.
What
about? What is the difference between being a ‘normal human being’ and being
there?
I don’t
know, it’s like a movie with a lot of death around you, an unreasonable
reality, with soldiers doing inhuman things to others and to themselves. It
means guarding and guarding and guarding and guarding and guarding, and doing
irrational things to other people.