17 Ağustos 2014 Pazar

SA840/ÇY4-DB10: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Kadın Askerlerin İtirafları - İtiraf 3-4

“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Kadın Askerlerin İtirafları- Women Soldiers’ Testimonies

3. İtiraf

İsim:***  |Rütbe: Baş Çavuş|  Birim:  Sınır  Devriye| Yer: Seam Bölgesi

Şöyleydi, Umm Al-Fahm civarında yetkili bir devriye vardı. Yaya devriyeler, zamanının çoğunda pek de bir şey yapmayan, oradaki ağaçların arasında dolaşan, görevi İsrail içindeki yasa dışı Filistinlileri yakalamak olan, bazı nedenlerden dolayı “Gözcü” denen devriyeler. Teoride, onları yakalar, kimliğini kontrol eder ve tabii ki turuncu mu yeşil mi, isim Filistin ismi mi diye bakarsınız. Herhangi bir soruşturmada adı geçiyor mu diye bilgisayardan kontrol ettirir, geçmiyorsa “Evine git” dersiniz. Ve elbette tekrar ağaçların oralarda dolaşmadığından emin olursunuz.

Bize yasa dışı olanların sayılarının çok olduğunu söylediniz.

Elbette, bu tamamen önlenemez. Bu yüzden bana “Ayırma Duvarı” hakkında fikrim sorulduğunda, politik olarak buna yüzde yüz karşı çıkamam. Bir şey, gerçekten bir sınır olmalı. Çünkü gerçekten... Onlar karşı tarafa geçiyorlar. Her gün geçiyorlar. Geçtikleri gerçeğini reddedemezsiniz. Görevimiz, mümkün olduğu kadar bunu önlemekti. Ve özellikle bu yaya gözcülerle, genellikle 2 asker. Çoğunlukla benden daha genç bir askeri tercih ederdim, komuta bende olurdu. Ve genellikle ağaçların arasında görünmediğimiz noktalara gizlenir, sonra birden ortaya çıkar, “Gel buraya, kimliğini göster” derdik.

Şiddet var mıydı?

Her zaman.

Ne tür?

Öncelikle taciz. Ayakta bekletmek, çünkü onları yakalamak için erkenden kalkmak zorundaydık, yarım satte 30 kişiyi avlayabilirdiniz.

Amaç onları gözaltında tutmaktı. Adamı yakalamak, oturtmak ve diğerlerini beklemek zorundaydınız. Ve genellikle büyük gruplar gelirdi. Ve büyük gruplar halinde geldiklerinde, terörist eylemlerden de pek uzak olmazlardı. Bu yüzden onları yakalıyor ve hazırolda bekletiyorduk.

Hazırolda?

Evet, hazırolda ve çok meşhur bir devriye tekerlemesi vardı (Wahad hummus, wahad ful, ana bahibbak Mishmar HaGvul- Bir tabak humus, bir tabak fasülye, seni seviyorum devriye) Bunu söyletirdik. Söyle ve zıpla. Tıpkı çaylaklara yaptığımız gibi, hani anne-babaları onlar temel eğitimden geçerken kıyametleri koparıyor ya. Aynı şeydi. Sadece biraz daha kötüsü. Eğer biri gülerse ya da askerler güldüğüne karar vermişse, yumruğu yerdi. Neden güldün? Bam, bir yumruk. O yumruğu yemek için gülmesine gerek de yoktu. Onu yumruklar gibi hissediyorum. Neden gülüyorsun? Bam.

Bu ne kadar sürüyor?

Saatlerce sürebilir. Askerlerin ne kadar sıkıldığına bağlı. Bunu 2 saate kadar uzatanlar vardı. 8 saatlik vardiya, nasıl geçirirsen geçir.

Kimler hazırolda bekletiliyor?

Herkes, her yaş grubu.

Kadınlar? Çocuklar? Yaşlılar?

Evet, kim denk gelirse hazırolda bekler. Kadınlar ve yaşlıların gitmesine izin veren duygusal askerler vardı. Ben yaşlıların daha az zarar gördüğünü söyleyebilirim. Yaşlılara eziyet eden askerler de vardı. Her toplulukta olduğu gibi, bu birlikte de bazı askerler daha çok taciz ediyordu, bazıları daha az. Bazılarının hiç yaş sınırı yoktu, herkesi taciz ediyorlardı.

***

İtiraf  4

İsim: *** | Rütbe: Teğmen| Birim: Gazze Bölümü/ Education Tugayı | Bölge: Gazze Şeridi

Size muharip servisin günlük rutinini çok genel anlamda tanımlayabilirim. Ben bu savaşan rutinin bir parçası değildim. Kendi rutinimi ve Gazze’de olmanın nasıl bir şey olduğunu anlatabilirim. Oradaki 2. gecemden beri –bir subaydan halatlar konusunda eğitim alıyordum ve yer değiştirmek üzereydim- ilk gecemde çok zor uykuya dalmıştım, çünkü havan topları yüzünden sık sık uyanıyordum, ne de olsa aslında tam olarak orduya bağlı olmayan bir birimden geliyordum ve bunun ne demek olduğunun farkında değildim. O, bana “Alışırsın” dedi.

Böylece 2. gece buna alıştım, hatta barakamda bile patlamaları duyduğumda başımı çevirmedim, artık beni ürkütmüyordu. Siz de alışırsınız. Bu, her Pazar sabahı (Sabbath izninden sonra) Ashqelon’a gitmek ve sonra Kisufim kontrol noktasından geçmek ve başka bir dünyaya –orada ne kadar kaldığımın bir önemi yok her seferinde 1 vey 2 hafta- bir sinema filmi gibi görünen bir dünyaya girmek demekti. Ve ben oradan her çıktığımda aslında bir sinema filminde olduğumu farkettim. Özgür olduğumda, nereye istersem gidebileceğimi, etrafta dolaşabileceğimi ve insanların seramik kurşun geçirmez yelekler giymediğini gördüğümde farkına vardım.

Öğlen de eve gidemiyorum ve sonra atış sesleri duyuluyor, PA sistemi güvenli odalara girmemiz gerektiğini söylüyor ve kimse umursamıyor, çünkü ne kadar dayanırsanız dayanın, veya bu güvenli Mercedes’in içinde gidip bir gazete alın, onlar Lübnan’dan veya bilmem nereden çıkıyorlar ve bakmak, düz asfalt yolda ilerlemek ve sağ tarafımda tehlikeli pis bir dönemeç  farketmek  ve bir eşeğe binmiş okula giden, korku ve nefret dolu gözlerle bana bakan bir Filistinli çocuk görmek, benim rutinim buydu. Bunun da ötesinde olayların her türlüsü vardı.

Böyle sabit bir rutin baskısı sizi nasıl etkiliyor? Kişisel olarak nasıl etkiledi?

Gerçek şu ki, yalnızca ayrıldıktan sonra geriye dönüp neyle karşı karşıya kaldığımla yüzleştim. Aniden orada normal bir insan olmadığımı farkettim. Kız arkadaşlarıma yazdığım elektronik postaları okuyor, ama bunları kimin yazdığını bilmiyorum. Her sabah kendimi vurmakla nasıl başettiğim konusunda bir fikrim yok. Her gece –insan kaynaklarından bir kaç küçük subayla- 3-4’e kadar oturuyorduk, diğer askerler gittiğinde biraz rahatlamak ve birbirimizin omzunda ağlamak için.

Bu ne hakkında? Orada olmak ve “normal insan olmak” arasındaki fark nedir?

Bilmiyorum, etrafınızda sürekli ölümün ve mantıksız bir gerçekliğin olduğu ve kendilerine ve başkalarına insanlık dışı şeyler yapan askerlerle dolu bir sinema filmi gibi. Bu nöbet demek, nöbet tutmak, nöbet tutmak, nöbet tutmak, nöbet tutmak ve diğer insanlara mantıksız şeyler yapmak.


<<Önceki                 Sonraki>>


Derya Beyaz, 11.08.2014,  Sonsuz Ark,  Çırak- Çevirmen Yazar, Çeviri




Orijinal metin:

Testimony 3
Name: *** | Rank: First Sergeant | Unit: Border Patrol | Location: Seam Zone

There was this - patrol authorized around Umm al-Fahm. And there was a patrol www.breakingthesilence.org.il on foot, for some reason called ‘lookout watch’ although most of the time it was not doing that at all, it was simply a foot-patrol amongst the trees there, meant to  seize as many illegals (Palestinians illegally inside Israel) as possible. In theory, catch  every one of them, check his ID, and of course see if it’s green or orange, namely Palestinian. Check it against the diarist who would check it on the computer and if some sort of investigation is called for – he is to be detained. If not – “go home!” get back. And of course make sure he doesn’t go around the trees right back into Israel.
You said there are huge numbers of illegals.
Sure, and it cannot be totally prevented. That’s why when I’m asked for my opinion of the Separation Fence, politically I cannot oppose it one-hundred percent. Something has to set a border because it was really… And they crossed over, they crossed every single day. You cannot ignore the fact that they did. Our aim was to prevent the maximum possible, and especially by this ‘lookout watch,’ on foot, usually two soldiers, often neither of them a commander - simply two combatants. Often I’d be with a combatant who was younger than me and I was in command, and we simply hid in spots where we knew we would not be seen, among the trees, and we’d suddenly leap out, and “come here, show me your ID” and all of that.
Was there violence?
All the time.
What kind?
First of all, just plain harassment. Keeping them on their feet, because if you’re really gung-ho and got up that morning rearing to go and catch some, you could easily hunt down thirty people in a half-hour. The point is you had to detain them. You couldn’t get them and check them out one by one. You had to catch the guy, seat him and wait for others. And often they would come in large groups. Again, when they move in large groups obviously they’re not out on a terrorist mission, that’s not exactly the recommended mode of action… So you catch them and make them stand in formation.
Formation?
Yes. Stand in formation, and there’s that famous Border Patrol rhyme - Wahad hummus, wahad ful, ana bahibbak Mishmar HaGvul (One plate of hummus, one plate of beans, I love you Border Patrol)… They’re made to sing it. Sing and hop. Just like rookies, the kind of hazing stuff in basic training, about which soldiers’ parents are always raising hell. It’s the same thing. Only much worse. If anyone laughs, or the soldiers decide he’s laughed, he gets punched. Why did you laugh? Boom, a fist. He doesn’t really have to laugh to get that punch. I feel like punching him. Why did you laugh? Boom.
How long does this last?
It can last for hours. It depends how bored the soldiers are, they can stretch it out for two hours. It’s an eight-hour shift. Got to get through it somehow.
And who is made to stand in formation?
Everyone, all age groups.
Women? Children? Elderly people?
Yes. Whoever shows up. Whoever shows up, stands in formation. There were the more sensitive soldiers who’d let the women and elderly go. I’d say the elderly were less harassed. And there were soldiers who’d harass the elderly. Like in any society, this company too, some soldiers abused more and others less. Some had absolutely no restraint and abused anyone.

Testimony 4
Name: *** | Rank: Lieutenant| Unit: Gaza Division/ Education Corps Officer | Location: Gaza Strip
I can describe to you the everyday routine of combat service in very general terms; I wasn’t a part of this combat routine. I can talk about my own routine and what it was like for me to be in Gaza. Since my second night there, I think – I was learning the ropes from the officer I was about to replace – during my first night I had a hard time falling asleep because I was constantly startled awake by mortar fire, after all, I originally came from a unit that is not exactly army in the strict sense and I didn’t realize what that meant. She told me: “You get used to it.” So the second night, I got used to it and even in my quarters, when I kept hearing blasts, I didn’t turn my head, it no longer startled me. You do get used to it. It means traveling down to Ashqelon every Sunday morning (after Sabbath leave), and then getting into some secured bus to cross Kisufim Checkpoint and enter another world which – no matter how much time I’d spend there, a week or two at a time – always seemed like being inside a movie. And I realized I was in a movie every time I’d get out of there. Every time I realized I am free to move and can walk around, and people are not wearing ceramic bullet-proof vests… And that I don’t get home at  noon and there’s shooting and the PA system announces we have to enter safe rooms and no one bothers to do that anymore because how much can you stand of this, or go get newspapers in this secured Mercedes they got out of Lebanon or I have no idea where, and looking, driving on a straight paved road and seeing a dangerous winding dirt track on my right and seeing Palestinian children going to school there, riding a donkey and watching me with frightened, hateful eyes, that’s what my routine was like. And beyond that, there were all kinds of incidents.
How does such constant routine pressure affect you? How did it affect you personally?
The truth is I only confronted it in retrospect, after leaving. Suddenly I realized to what extent I had not been a human being out there. I read some of the emails I sent my girlfriends, and I have no idea who wrote them. I have no idea how I managed not to shoot myself in the head every morning. We’d stay up – some junior officers of the human resources section, let’s say – every night until -4 a.m. just to be together, after the soldiers were gone, to vent and cry on each other’s shoulder.
What about? What is the difference between being a ‘normal human being’ and being there?
I don’t know, it’s like a movie with a lot of death around you, an unreasonable reality, with soldiers doing inhuman things to others and to themselves. It means guarding and guarding and guarding and guarding and guarding, and doing irrational things  to other people.


Seçkin Deniz Twitter Akışı