“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.”
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
İtiraf 5
İsim: *** | Rütbe: Çavuş | Birim:
Nahal | Bölge: Genel
Tam
olarak kendi düşüncelerimi hatırlayamıyorum, kendi tepkilerimle başa çıkma
çabalarımı hatırlıyorum. Gerçek olmadığımı, burada yanlış olan bir şeylerin
olduğunu biliyordum. Oturan birinin yanından geçerken ona tükürüyor ve sadece
ben terörist olduğunu düşündüğüm için ona terörist diyorsam, burada yanlış bir
şeyler var demektir. Ve herkese söylemek istediğim şey şu: Gelin ve ölmüş
birinin kanına bir bakın, bu doğru değil. Bu duyguyu hissettiğimi hatırlıyorum,
yine de devam ediyorsunuz, insanlar sizi teşvik ediyor. Ve şu kesin ki bir olay
henüz “eylem” olmamış, hadi harekete geçelim, bunun hakkında gülüşelim ve
tutuklularla resim çektirelim çünkü iki adamla, askerlerimizle, gülümseyerek
çekilen bir resmi almanın benim için
sakıncası yoktu.
Bunu size bir hediye
olarak mı verdiler?
Evet.
Bu hediye hakkında
ne düşündünüz?
Havalıydı,
anneme gösterdim. Evet, havalıydı. Anneme dedim ki: “Oradaydım,tam yanında.
Bunlar olurken gördüm.”
Siz de fotoğraf
çektirdiniz mi?
Hayır.
Fotoğraf çektiniz
mi?
Hayır.
Neden hayır?
Çünkü bu
beni korkuttu. Aldığımda da korkmuştum, bilmiyorum, onların resimlerini çeken
adamlar beni ürküttü: Resmini çek,resmini çek. Böyle bir şey, nedense beni
biraz şok etmişti. Kendi fotoğraf makinemde böyle bir poza sahip olmak,ne
bileyim bana havalı gelmişti. Bakın nasıl bir aksiyon, ben de ordunun bir
parçasıyım, ben düşük profilli bir kadın-askerim ama bakın
nelere şahit oluyorum ve ne kadar eğleniyorum.
***
İtiraf 6
İsim: *** | Rütbe: Çavuş | Birim:
Paraşütçü | Bölge: Nablus
O
zamanlar erkek arkadaşım ülkenin orta kesiminde yaşıyordu. Benim ailemin olduğu
bölgeden onun ailesine sürekli seyahat ederdik. Bir keresinde otobüste,
stresliydi. Ona sordum: Sorun ne? Normalde tam bir palyaçodur, yaptığı her şey
çok komiktir. Dedi ki: “Bizim devriyelerden birinde geçen hafta bir sorun
yaşadım.” Ekip komutanıydı ve aranan biri yüzünden ya da öyle bir şey sebebiyle
izinliydi. Bana orada olan bir şeyleri anlattı ve aniden içindeki her şeyi
döktü, bu oraya yaptığım en uzun yolculuk oldu.
Mesela bir
evin kapısını çalmışlar, kimse açmamış. Onlar da demiş ki, tamam, içerdekiler ya
bir şey saklıyorlar ya da bize saldırmak için hazırlanıyorlar. İçeriye girip
girmemekte tereddüt etmiş. Kapıyı çalmaya devam etmişler, sonra kapıyı itip
açmış ve bacakları olmayan yaşlı, sakat bir kadın görmüş, kadın onlara ulaşmaya
çalışıyormuş ama başaramamış. Bana daha önce bu kadar dehşete düşmüş birini
görmediğini söyledi. Çok şey görmüştü, orduda dördüncü yılıydı. Sonra herkese
geri çekilmelerini söylemiş, kapıyı kapatmış ve oradan hemen uzaklaşmışlar. Ama
her zaman bu şekilde sonlanmıyor.
***
İtiraf 7
İsim: *** | Rütbe: Çavuş | Birim:
Sınır Devriye | Bölge: Allenby Köprüsü
7 Kasım
2001’de Hadera yakınlarındaki Kamp 80’de ordu temel eğitimimi alarak askere
alındım. Eninde sonunda ordu malzemeleri giymeyeceğim bir yere atanacağımı
biliyordum. Bu Sınır Devriye kıyafetimi aldım ve bana buradan ayrıldıktan
nereye gideceğimi bildireceklerini söylediler. Oraya gittim. Yabancı, Tanrının
unuttuğu bir yerdi, hala sınırlarımızın içinde olup olmadığıma dair bir fikrim
yoktu, yani bu şaşırtıcı yer hala İsrail’de miydi, onu bile bilmiyordum.
Tanrının unuttuğu, ama şaşırtıcı bir yer.
Nerede?
Kuzey
Ölü Deniz. Güney Ürdün Vadisi. Jericho. Kudüs’ün 40 km doğusunda. Oradaydım.
Yani gittiğim yer orasıydı. Ordu Üssünden doğrudan köprüye gönderildik.
Eğitimden sonra başladık, yani dağıtımdan önce aldığımız eğitim, Petach
Tikwa’da.
Ocak
2002’de askerlik hizmetime sınır devriye-kontrolcü olarak başladım, şu üstlere
bağlıydık: Ma'ale Adumim polisi, yani Ma’ale Adumim yerleşimindeki sivil polis
gücü; Sınır Devriye ,Sınır Kadın-Devriye olarak kabul edildim; İsrail
havaalanları makamı, İçişleri Bakanlığı ve diğerleri. Benim işim düşman
bireyleri tespit etmekti, yani buradaki temel şey, İsrail veya Ürdün toprakları
içinde ve dışındaki insan akışını kontrol etmekti. Sınır kontrolü, seyahat
belgeleri, yani pasaportu olmayan insanlar. Doğu Kudüs sakinlerinin
pasaportları yok, tamam mı? Onlar serbest izin belgesi veya Mavi (İsrail
ikamet) kimliği ile girip çıkıyorlar, anladınız mı? Ya da ikisi de, giriş çıkış
yapanların büyük çoğunluğu. Yaptığım iş, Oslo görüşmelerinden beri her iki
sınır ve devriyeler ilgili her şey için İsrail polisiyle birlikte kanunlara
bağlı çalışan Filistin polisiyle aynı şeydi.
Oslo’dan beri mi?
Bu ne zaman değişti?
Diğer
her şeyle birlikte bunun Eylül 2000’de değiştiğine inanıyorum. Benim Allenby
Köprüsü’ndeki askerlik hizmetim Ocak 2002’den, 2. İntifada’nın doruğa çıktığı
Ağustos 2003’e kadardı. İntifadanın doruğa çıktığı derken, ordudaki bütün
arkadaşlarımın, kontrol noktalarında muharip olarak ve Sınır Devriyesi olarak-
Onların benim yaptığım işten çok daha fazla işleri vardı, ben Filistinlilerin,
saatlerce bekledikten, Nebi Musa kontrol noktalarında sıcağın altında
kaldıktan, oralarda yatıp, bir kova suyla yıkandıktan sonra Ürdün’e geçmek için
ulaştıkları son durağıydım. Ve Ürdünlüler de dönmeden önce onlara sorun
çıkartıyordu. Diğer bir deyişle, Ürdün sınırını geçtikten sonra bize geliyorlar,
sonra eve gidiyorlardı.
İzinlerini siz de
kontrol eder miydiniz?
Kontrol
ve tespit ederdik, bilirsiniz, orada her şeyi tespit etmeye çalışan İsrail
istihbaratıyla birlikte çalışıyorsunuz, bu olayın bir parçası bu. Mesele bu
değil, sizinle detayların ne kadarını paylaşmam gerektiğini bilemiyorum,
bununla bir ilgisi yok. Mesele oradaki bütün atmosfer ve köprüdeki işimdeki
deneyimlerim. Oraya gittiğimde şöyle düşünüyordum: Burada ne işim var benim?
Nedir bu saçmalık? Ben de orada olmak, diğer İsrailli kadın askerler gibi elimi
taşın altına sokmak istiyorum. Bu elbise-üniformayla burada ne işim var? Ama
zamanla, orada olmamanın büyük bir lütuf olduğunu anladım, bazı şeyler fikrimi
değiştirdi. Çocukları, anneleri, babaları, gençleri, çok da genç olmayanları
görüyorsunuz ve kendinizi, kulağa ne kadar sıradan geliyor,- bunu daha önce
farketmemiştim. Bu insanların gözlerine bakarak öğreniyorsunuz ve size
bakışlarında, anlıyor musunuz? Başka bir yerde görev yapmanın, görüşümü böyle
değiştirebileceğini, aslında neler olduğunu, bir Filistinli olmanın gerçekten
ne kadar karmaşık bir şey olduğunu görmemi sağlayacağını sanmıyorum. Yani,
pasaportları var ve bir amblemleri, ulusal renkleri ve bayrakları var, hepsi
var- O zaman biz burada ne yapıyoruz? Neden oradayım? Ben bir Filistinli
değilim, o zaman giriş çıkışlarına neden karışmak zorundayım? Yani benim o
girişlerdeki varlığım şey gibiydi: Buradayım, ben, size hakimiyet taslayan
görevli bir kadın polisim... Genç bir kadını veya adamı bir bankta 5 saat
oturtup sonra salmanız istendiğinde farkediyorsunuz, bu ne için?
Bu olay neydi?
Söylemesi
garip, ama onların çıkışlarıyla ilgili bir sorun yok ki. Yani bırakalım
gitsinler, bize ne? Onlar buraya girer girmez, havaalanında pek çok sorun
oluyor, değil mi? Daha çok denetim. Karşılaştığım zorlukların pek çoğu İsrail’e
tekrar girişlerdeydi. Bir adam ve bir kadın geliyor, biz onların belgelerini
kontrol ettikten sonra, onlara gözaltında beklemek zorunda oldukları
söyleniyor ve işte ben de bu kadına ve adama: Dinleyin çocuklar, burada
beklemek zorundasınız, bu sandalyelerde, diyenlerden biriyim. Sonra bütün bu
bekleyişin, bu beş saatin ardından kimsenin onlara ilerlemelerini söylemediğini
farkediyorsunuz.
Neden böyle 5 saate
kadar uzatılıyordu?
Cevap
yok .Cevabı yok. 5 saat mi, 3 saat mi, 2 mi, yoksa yalnızca 1 saat mi bilmiyorum.
Belki daha fazla veya daha az. Daha çok olduğunu sanmıyorum, kesinlikle daha
az. Gidip ne yapmaları gerektiğini söyleyemiyordum. Bir çeşit tampon, bir
enstrüman gibi, benimle birlikte görev yapan kızlarla birlikte, büyük bir
sorumlulukla ama biraz da farklı biri olarak orada duruyordum işte. Yani
gülümsemeyi ve şey olmayı-demek istiyorum ki insanlık burada pek geçerli olmasa
bile- yine de denedim. Ben, gerçekten denedim. Yani şöyle bir durum oldu, cebimde
sakız vardı ve o çocukları gördüğümde, tamam, onlara biraz vereyim dedim. Bu
çok sıradışıydı. Sıradışı bir davranıştı. İnsanlar bana orada dik dik baktı,
yani orada benimle birlikte görev yapan diğer kadın polisler.
***
İtiraf 8
İsim: *** | Rütbe: Baş Çavuş |
Birim: Sınır Devriye | Location: Jenin
Bir
keresinde şöyle bir durum olmuştu – ki bugün orada tam olarak ne olduğunu
bilmiyorum, kimsenin de anlamak için uğraştığını sanmıyorum- sınır duvarında
birisini tespit eden bir devriye olayıydı. Onu kovaladılar, duvara yakın bir
yerde onu görmüşlerdi ve kovalamaya başladılar. Kaçmayı başardı, koştu,
duvardan atladı, onlar durdurmak için ona bağırdı ve ateş etti. Havaya ateş
açtılar –söyledikleri buydu- havaya ateş
açtılar, akciğerlerdeki havaya... Onu İsrail şeridinde, duvarın yanında
kovaladılar, o duvarın üzerinden atladı ,onu vurdular ve öldürdüler. İşgal
Altındaki Topraklar’dayken ve hiç bir tehdit oluşturmamışken. İlk atışta
öldürülmüştü, yani bu havaya ateş açmak değil, daha çok ciğerlerdeki havaya
ateş açmaktı. Karnından vurulmuştu. Adamlar onun bir bisikletin üzerinde
olduğunu bu yüzden bacaklarını hedef alamadıklarını söyledi.
Kimdi oradakiler?
Dört
sınır devriyesi.
Her biri farklı
şekilde mi anlattı?
Aynı
şekilde. O anda uydurdular.
Ne konuda
endişelendiler? Birisi öldürüldüğünde yapılan bir soruşturmadan mı?
Bir
soruşturma yürütüldü. Başlarda bunun haksız bir öldürme olduğunu söylediler.
Bir çocuktu, 9 yaşlarında. Öyle bir şey.
Dokuz mu?
Çok
küçüktü, evet.
Bu nerede oldu?
Cenin
civarında. Sonunda ordu, onun orada bir şeylerin peşinde olduğunu, teröristler
için kaçış noktaları kontrol ettiği gibi bir şeyler iddia etti.Aniden bu sonuca
nasıl vardılar, bilmiyorum. O noktadaki devriye gücünün herhangi bir patlayıcı
tespit etmediğinden eminim. Ve böyle oldu, dosya kapatıldı.
Derya Beyaz, 23.08.2014, Sonsuz Ark, Çırak- Çevirmen
Yazar, Çeviri
Orijinal metin:
Testimony
5
Name:
*** | Rank: Sergeant | Unit: Nahal | Location: General
I don’t
exactly recall my own deliberations, but I do remember not always managing to
deal with my own reactions. I knew I was not real, I knew that something here
was just not right. If I pass a seated person and spit at him, and call him a
terrorist because I’ve decided he’s a terrorist, then something here is just
not right. And that’s what I tell everyone: come take a look at the blood of
someone who’s dead, it’s not right.
I
remember having that feeling, but still you get carried away, people encourage you.
And that a certain incident has not been ‘action’ enough yet, let’s turn this
into ‘action,’ let’s laugh about it and get our pictures taken with the
detainees because it’s okay for me to get this photo with two guys, our
soldiers, smiling and someone with his eyes…
Did they
give this to you as a gift?
Yes.
What did
you think of this gift?
Cool. I
showed it to my mom. Yes, cool. And I tell her: I was next to him, I saw it
happen.
Were you
photographed too?
No.
Did you
take pictures?
No.
Why not?
Because
it scared me. I was scared I’d get, I don’t know, I’d get thrilled with guys
who did get their pictures taken: Yes, take his picture, take his picture. But
not, somehow something like this did seem a bit shocking to me. Having in my
own camera a shot like that. I don’t know, even though it’s cool, I thought it
was cool. Look what kind of action I’m a part of in the army, and I’m a
woman-soldier with a low profile and look what kind of stuff I get to witness,
and where I’ve gotten to and what fun.
***
Testimony
6
Name:
*** | Rank: Sergeant | Unit: Paratroopers | Location: Nablus
My
boyfriend at the time lived in the central part of the country. We always
traveled from my parents’ place to his parents’, and once on a bus he was
really stressed.
I asked
him: what’s wrong? Normally he was always the clown, everything he did was
really funny. So he said: “I’m troubled by some things that happened last week on
one of our patrols.” He was crew commander, and they were off searching for a wanted
man or something like that, he told me about some things that happened there,
and suddenly it all opened up, and I think it was the longest ride I ever took
to his place. Then he said they knocked on some house door, knocked hard and no
one opened. They said, okay, either people inside are busy hiding something, or
they’re getting ready to attack us. He wasn’t sure whether to break in or not.
They went on knocking on the door and then he pushed it open and saw a crippled
old lady without legs, creeping on the floor and trying to reach them, she
simply couldn’t make it. He told me he had never seen anyone so terrified, and
he’d seen a lot, this was after about four years in the army. And then he
ordered everyone to move back and they closed the door and simply went away.
But it doesn’t always end that way.
Testimony
7
Name:
*** | Rank: Sergeant | Unit: Border Patrol | Location: Allenby Bridge
I enlisted
on November 7th, 2001, doing my army basic training in Camp 80, near Hadera. I knew where I’d be assigned
eventually, knew that I would eventually not be wearing army fatigues. I got
this Border Patrol dress-uniform, and they told me where to report after my
leave. I got there. It was some unfamiliar god-forsaken place and I had no idea
whether I was still inside my own borders, I mean I didn’t even know if this
was still Israel, this amazing place I had reached. god-forsaken, but amazing.
Where?
Northern
Dead Sea. South Jordan Valley. Jericho. A 40 minute drive east of Jerusalem. That’s
where I was. I mean that’s where I arrived. From the army base we were taken directly
to the Bridge. The Allenby Bridge. I started after the course, I mean the course
I took before enlisting, in Petach Tikwa.
In
January 2002, I began my term as a border-controller, accountable to the
following superiors: Ma’ale Adumim police, I mean the civilian police of the
Ma’ale Adumim settlement; the Border Patrol of course, I was considered a
Border Patrolwoman; the Israeli airports authority, the Ministry of the
Interior, and others. My job was to try to detect hostile individuals, I mean,
the main thing here is to control the flow of people in and out of Israeli territory,
or Jordan. Border control, travel documents, which means people that have no
passports. East Jerusalem residents have no passports, okay? They come and go
with either a laissez-passer or their blue (Israeli resident) ID, okay? Or say
both they and the Palestinians proper, who are the absolute majority of those
entering andexiting. It means that until about half a year before I got there,
the job I did vis-à-vis the Palestinians was done by Palestinian police who,
since the Oslo Accords, they were accountable by law, along with the Israeli
police, for everything connected with both borders and patrols.
Since
Oslo? And when was this changed?
I
believe this changed in September 2000, along with everything else. My military
service at Allenby Bridge from January 2002 until August 2003 was the height of
the Second Intifada. And when I say the height of the Intifada I mean that all
my friends who were then in the army as combatants, at checkpoints, and as
Border Patrolmen
– they
all had much more work than I did, I was the Palestinians’ last stop after waiting
for hours and wilting in the heat at the checkpoints in Nebi Musa, sleeping there
and washing themselves out of buckets before they reached me and then leave for
Jordan. And the Jordanians, too, gave them trouble before returning. In other words,
after they crossed the Jordanian border, they came to us and went home.
You
would also check their permits?
Check
permits but also try to detect, you know, I mean you work there with Israeli intelligence
people who try to detect stuff all the time, it’s part of the whole thing. But that’s
not the point, I don’t know to what extent I should go into details with you, it’s
not even that relevant. The point is the whole atmosphere there, and my own experience
of this work at the bridge. When I got there I thought: What am I doing here,
what is this nonsense? I want to be out there getting my nose dirtied, like
other Israeli women-soldiers. What am I doing here in this dress-uniform? But
with time, I counted my blessings for not being out there, it changed my idea
of things. You see little children, you see fathers and mothers, and young and
not-so-young men and you, as banal and obvious as it sounds – I didn’t realize
this before - you learn to look these people in the eye and they look at you,
see? I don’t think serving anywhere else would have changed my views so much
and opened my mind to see what really happens, how complicated it really is to
be Palestinian. I mean, they have a passport, an emblem, national colors and
flag, they have it all – so what are we doing there?
I mean,
why am I there? I am not Palestinian, why should I be letting them in and out?
I mean,
the feeling, my presence there in those halls, was like: here I am, dominating you,
from here on out I’m the policewoman in charge… When you realize you’re
supposed
to seat a young woman or man just like that on a bench for five hours straight,
and then release them, for what? What was that incident?
Strange
to say it, but there are no problems with their exit. I mean, let them go, what
do we care? As soon as they want to enter, here too, at the airport, there are
many more problems, right? More inspections. Most of the difficulties I ran
into were around re-entry into Israel or the Territories or what have you. Say
a man and a woman arrive and after we check their documents they are told they
have to stay and be detained and I’m the one who has to keep going over there
and telling these young men or
women:
listen, guys, you’ve got to wait here, on these chairs. Sorry, again, and then find
out that all that waiting, those five hours, and they still were not called
forth.How come it dragged out for five hours?
No
answer. There is no answer. I don’t know if it was five hours, or three, or
two, or just an hour, right? Maybe it was more, maybe less. I don’t think more,
but certainly less. I couldn’t go over and tell them what to do. I was just there
as a kind of buffer, an instrument, and with that whole engagement, I was
different there, the odd one out among the other girls who served there with
me. I mean, I tried to be – to smile and be – I mean even if humaneness is not
such a relevant idea here, I still tried. I really did try. I mean, there was
this case where I had some chewing gum in my pocket and I saw these kids there
and said, okay, I’ll give them some. This was extreme. An extreme act. People
stared at me there, I mean the other policewomen who were with me there, who
served with me.
***
Testimony
8
Name:
*** | Rank: First Sergeant | Unit: Border Patrol | Location: Jenin
There
was this one occasion that was – to this day I don’t know what exactly happened
there but I don’t think anyone tried to really find out exactly – there was this
patrol where they detected someone near the fence. They chased him, saw him somewhere
close to the fence, and began to chase him. He managed to escape, ran, jumped
over the fence, they yelled at him to stop and fired. They shot in the air – as
they say – shot in the air in the lungs… They chased him within the Israeli
zone, near the fence, he jumped over the fence, and they shot and killed him.
When he was already inside the Occupied Territories and constituted absolutely
no threat. He was killed by the first shot so it was not shooting in the air
but rather “the air in the lungs.”
He was
hit in the belly. The guys claimed he mounted a bicycle and that’s why his egs
couldn’t be targeted.
Who was
there?
It was a
patrol of four Border Patrolmen.
And each
had a different version?
Same
version. They fitted up their version that very moment.
What
were they concerned about? The investigation that would be held if someone got
killed?
An
investigation was carried out. First they said it was really an unjustified
killing. He was a child, about nine years old. Something like that.
Nine?
Pretty
young, yeah.
Where
did this take place?
Around
Jenin. Eventually the army claimed he was doing something there, like checking
escape spots for terrorists. I don’t know how they suddenly came to that conclusion.
I’m sure the patrol at that point didn’t assume that anything explosive was involved. And that was that, the file was
closed.