23 Ağustos 2014 Cumartesi

SA849/ÇY4-DB11: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Kadın Askerlerin İtirafları - İtiraf 5-8

“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Kadın Askerlerin İtirafları- Women Soldiers’ Testimonies

İtiraf 5

İsim: *** | Rütbe: Çavuş | Birim: Nahal | Bölge: Genel

Tam olarak kendi düşüncelerimi hatırlayamıyorum, kendi tepkilerimle başa çıkma çabalarımı hatırlıyorum. Gerçek olmadığımı, burada yanlış olan bir şeylerin olduğunu biliyordum. Oturan birinin yanından geçerken ona tükürüyor ve sadece ben terörist olduğunu düşündüğüm için ona terörist diyorsam, burada yanlış bir şeyler var demektir. Ve herkese söylemek istediğim şey şu: Gelin ve ölmüş birinin kanına bir bakın, bu doğru değil. Bu duyguyu hissettiğimi hatırlıyorum, yine de devam ediyorsunuz, insanlar sizi teşvik ediyor. Ve şu kesin ki bir olay henüz “eylem” olmamış, hadi harekete geçelim, bunun hakkında gülüşelim ve tutuklularla resim çektirelim çünkü iki adamla, askerlerimizle, gülümseyerek çekilen bir resmi  almanın benim için sakıncası yoktu.

Bunu size bir hediye olarak mı verdiler?

Evet.

Bu hediye hakkında ne düşündünüz?

Havalıydı, anneme gösterdim. Evet, havalıydı. Anneme dedim ki: “Oradaydım,tam yanında. Bunlar olurken gördüm.”

Siz de fotoğraf çektirdiniz mi?

Hayır.

Fotoğraf çektiniz mi?

Hayır.

Neden hayır?

Çünkü bu beni korkuttu. Aldığımda da korkmuştum, bilmiyorum, onların resimlerini çeken adamlar beni ürküttü: Resmini çek,resmini çek. Böyle bir şey, nedense beni biraz şok etmişti. Kendi fotoğraf makinemde böyle bir poza sahip olmak,ne bileyim bana havalı gelmişti. Bakın nasıl bir aksiyon, ben de ordunun bir parçasıyım, ben  düşük profilli bir kadın-askerim ama bakın nelere şahit oluyorum ve ne kadar eğleniyorum.

***

İtiraf 6

İsim: *** | Rütbe: Çavuş | Birim: Paraşütçü | Bölge: Nablus

O zamanlar erkek arkadaşım ülkenin orta kesiminde yaşıyordu. Benim ailemin olduğu bölgeden onun ailesine sürekli seyahat ederdik. Bir keresinde otobüste, stresliydi. Ona sordum: Sorun ne? Normalde tam bir palyaçodur, yaptığı her şey çok komiktir. Dedi ki: “Bizim devriyelerden birinde geçen hafta bir sorun yaşadım.” Ekip komutanıydı ve aranan biri yüzünden ya da öyle bir şey sebebiyle izinliydi. Bana orada olan bir şeyleri anlattı ve aniden içindeki her şeyi döktü, bu oraya yaptığım en uzun yolculuk oldu.

Mesela bir evin kapısını çalmışlar, kimse açmamış. Onlar da demiş ki, tamam, içerdekiler ya bir şey saklıyorlar ya da bize saldırmak için hazırlanıyorlar. İçeriye girip girmemekte tereddüt etmiş. Kapıyı çalmaya devam etmişler, sonra kapıyı itip açmış ve bacakları olmayan yaşlı, sakat bir kadın görmüş, kadın onlara ulaşmaya çalışıyormuş ama başaramamış. Bana daha önce bu kadar dehşete düşmüş birini görmediğini söyledi. Çok şey görmüştü, orduda dördüncü yılıydı. Sonra herkese geri çekilmelerini söylemiş, kapıyı kapatmış ve oradan hemen uzaklaşmışlar. Ama her zaman bu şekilde sonlanmıyor.

***

İtiraf 7

İsim: *** | Rütbe: Çavuş | Birim: Sınır Devriye | Bölge: Allenby Köprüsü

7 Kasım 2001’de Hadera yakınlarındaki Kamp 80’de ordu temel eğitimimi alarak askere alındım. Eninde sonunda ordu malzemeleri giymeyeceğim bir yere atanacağımı biliyordum. Bu Sınır Devriye kıyafetimi aldım ve bana buradan ayrıldıktan nereye gideceğimi bildireceklerini söylediler. Oraya gittim. Yabancı, Tanrının unuttuğu bir yerdi, hala sınırlarımızın içinde olup olmadığıma dair bir fikrim yoktu, yani bu şaşırtıcı yer hala İsrail’de miydi, onu bile bilmiyordum. Tanrının unuttuğu, ama şaşırtıcı bir yer.

Nerede?

Kuzey Ölü Deniz. Güney Ürdün Vadisi. Jericho. Kudüs’ün 40 km doğusunda. Oradaydım. Yani gittiğim yer orasıydı. Ordu Üssünden doğrudan köprüye gönderildik. Eğitimden sonra başladık, yani dağıtımdan önce aldığımız eğitim, Petach Tikwa’da.

Ocak 2002’de askerlik hizmetime sınır devriye-kontrolcü olarak başladım, şu üstlere bağlıydık: Ma'ale Adumim polisi, yani Ma’ale Adumim yerleşimindeki sivil polis gücü; Sınır Devriye ,Sınır Kadın-Devriye olarak kabul edildim; İsrail havaalanları makamı, İçişleri Bakanlığı ve diğerleri. Benim işim düşman bireyleri tespit etmekti, yani buradaki temel şey, İsrail veya Ürdün toprakları içinde ve dışındaki insan akışını kontrol etmekti. Sınır kontrolü, seyahat belgeleri, yani pasaportu olmayan insanlar. Doğu Kudüs sakinlerinin pasaportları yok, tamam mı? Onlar serbest izin belgesi veya Mavi (İsrail ikamet) kimliği ile girip çıkıyorlar, anladınız mı? Ya da ikisi de, giriş çıkış yapanların büyük çoğunluğu. Yaptığım iş, Oslo görüşmelerinden beri her iki sınır ve devriyeler ilgili her şey için İsrail polisiyle birlikte kanunlara bağlı çalışan Filistin polisiyle aynı şeydi.

Oslo’dan beri mi? Bu ne zaman değişti?

Diğer her şeyle birlikte bunun Eylül 2000’de değiştiğine inanıyorum. Benim Allenby Köprüsü’ndeki askerlik hizmetim Ocak 2002’den, 2. İntifada’nın doruğa çıktığı Ağustos 2003’e kadardı. İntifadanın doruğa çıktığı derken, ordudaki bütün arkadaşlarımın, kontrol noktalarında muharip olarak ve Sınır Devriyesi olarak- Onların benim yaptığım işten çok daha fazla işleri vardı, ben Filistinlilerin, saatlerce bekledikten, Nebi Musa kontrol noktalarında sıcağın altında kaldıktan, oralarda yatıp, bir kova suyla yıkandıktan sonra Ürdün’e geçmek için ulaştıkları son durağıydım. Ve Ürdünlüler de dönmeden önce onlara sorun çıkartıyordu. Diğer bir deyişle, Ürdün sınırını geçtikten sonra bize geliyorlar, sonra eve gidiyorlardı.

İzinlerini siz de kontrol eder miydiniz?

Kontrol ve tespit ederdik, bilirsiniz, orada her şeyi tespit etmeye çalışan İsrail istihbaratıyla birlikte çalışıyorsunuz, bu olayın bir parçası bu. Mesele bu değil, sizinle detayların ne kadarını paylaşmam gerektiğini bilemiyorum, bununla bir ilgisi yok. Mesele oradaki bütün atmosfer ve köprüdeki işimdeki deneyimlerim. Oraya gittiğimde şöyle düşünüyordum: Burada ne işim var benim? Nedir bu saçmalık? Ben de orada olmak, diğer İsrailli kadın askerler gibi elimi taşın altına sokmak istiyorum. Bu elbise-üniformayla burada ne işim var? Ama zamanla, orada olmamanın büyük bir lütuf olduğunu anladım, bazı şeyler fikrimi değiştirdi. Çocukları, anneleri, babaları, gençleri, çok da genç olmayanları görüyorsunuz ve kendinizi, kulağa ne kadar sıradan geliyor,- bunu daha önce farketmemiştim. Bu insanların gözlerine bakarak öğreniyorsunuz ve size bakışlarında, anlıyor musunuz? Başka bir yerde görev yapmanın, görüşümü böyle değiştirebileceğini, aslında neler olduğunu, bir Filistinli olmanın gerçekten ne kadar karmaşık bir şey olduğunu görmemi sağlayacağını sanmıyorum. Yani, pasaportları var ve bir amblemleri, ulusal renkleri ve bayrakları var, hepsi var- O zaman biz burada ne yapıyoruz? Neden oradayım? Ben bir Filistinli değilim, o zaman giriş çıkışlarına neden karışmak zorundayım? Yani benim o girişlerdeki varlığım şey gibiydi: Buradayım, ben, size hakimiyet taslayan görevli bir kadın polisim... Genç bir kadını veya adamı bir bankta 5 saat oturtup sonra salmanız istendiğinde farkediyorsunuz, bu ne için?

Bu olay neydi?

Söylemesi garip, ama onların çıkışlarıyla ilgili bir sorun yok ki. Yani bırakalım gitsinler, bize ne? Onlar buraya girer girmez, havaalanında pek çok sorun oluyor, değil mi? Daha çok denetim. Karşılaştığım zorlukların pek çoğu İsrail’e tekrar girişlerdeydi. Bir adam ve bir kadın geliyor, biz onların belgelerini kontrol ettikten sonra, onlara gözaltında beklemek zorunda oldukları söyleniyor ve işte ben de bu kadına ve adama: Dinleyin çocuklar, burada beklemek zorundasınız, bu sandalyelerde, diyenlerden biriyim. Sonra bütün bu bekleyişin, bu beş saatin ardından kimsenin onlara ilerlemelerini söylemediğini farkediyorsunuz.

Neden böyle 5 saate kadar uzatılıyordu?

Cevap yok .Cevabı yok. 5 saat mi, 3 saat mi, 2 mi, yoksa yalnızca 1 saat mi bilmiyorum. Belki daha fazla veya daha az. Daha çok olduğunu sanmıyorum, kesinlikle daha az. Gidip ne yapmaları gerektiğini söyleyemiyordum. Bir çeşit tampon, bir enstrüman gibi, benimle birlikte görev yapan kızlarla birlikte, büyük bir sorumlulukla ama biraz da farklı biri olarak orada duruyordum işte. Yani gülümsemeyi ve şey olmayı-demek istiyorum ki insanlık burada pek geçerli olmasa bile- yine de denedim. Ben, gerçekten denedim. Yani şöyle bir durum oldu, cebimde sakız vardı ve o çocukları gördüğümde, tamam, onlara biraz vereyim dedim. Bu çok sıradışıydı. Sıradışı bir davranıştı. İnsanlar bana orada dik dik baktı, yani orada benimle birlikte görev yapan diğer kadın polisler.

***

İtiraf 8

İsim: *** | Rütbe: Baş Çavuş | Birim: Sınır Devriye | Location: Jenin

Bir keresinde şöyle bir durum olmuştu – ki bugün orada tam olarak ne olduğunu bilmiyorum, kimsenin de anlamak için uğraştığını sanmıyorum- sınır duvarında birisini tespit eden bir devriye olayıydı. Onu kovaladılar, duvara yakın bir yerde onu görmüşlerdi ve kovalamaya başladılar. Kaçmayı başardı, koştu, duvardan atladı, onlar durdurmak için ona bağırdı ve ateş etti. Havaya ateş açtılar –söyledikleri buydu-  havaya ateş açtılar, akciğerlerdeki havaya... Onu İsrail şeridinde, duvarın yanında kovaladılar, o duvarın üzerinden atladı ,onu vurdular ve öldürdüler. İşgal Altındaki Topraklar’dayken ve hiç bir tehdit oluşturmamışken. İlk atışta öldürülmüştü, yani bu havaya ateş açmak değil, daha çok ciğerlerdeki havaya ateş açmaktı. Karnından vurulmuştu. Adamlar onun bir bisikletin üzerinde olduğunu bu yüzden bacaklarını hedef alamadıklarını söyledi.

Kimdi oradakiler?

Dört sınır devriyesi.

Her biri farklı şekilde mi anlattı?

Aynı şekilde. O anda uydurdular.

Ne konuda endişelendiler? Birisi öldürüldüğünde yapılan bir soruşturmadan mı?

Bir soruşturma yürütüldü. Başlarda bunun haksız bir öldürme olduğunu söylediler. Bir çocuktu, 9 yaşlarında. Öyle bir şey.

Dokuz mu?

Çok küçüktü, evet.

Bu nerede oldu?

Cenin civarında. Sonunda ordu, onun orada bir şeylerin peşinde olduğunu, teröristler için kaçış noktaları kontrol ettiği gibi bir şeyler iddia etti.Aniden bu sonuca nasıl vardılar, bilmiyorum. O noktadaki devriye gücünün herhangi bir patlayıcı tespit etmediğinden eminim. Ve böyle oldu, dosya kapatıldı.

<<Önceki                 Sonraki>>


Derya Beyaz, 23.08.2014,  Sonsuz Ark,  Çırak- Çevirmen Yazar, Çeviri




Orijinal metin:

Testimony 5
Name: *** | Rank: Sergeant | Unit: Nahal | Location: General
I don’t exactly recall my own deliberations, but I do remember not always managing to deal with my own reactions. I knew I was not real, I knew that something here was just not right. If I pass a seated person and spit at him, and call him a terrorist because I’ve decided he’s a terrorist, then something here is just not right. And that’s what I tell everyone: come take a look at the blood of someone who’s dead, it’s not right.
I remember having that feeling, but still you get carried away, people encourage you. And that a certain incident has not been ‘action’ enough yet, let’s turn this into ‘action,’ let’s laugh about it and get our pictures taken with the detainees because it’s okay for me to get this photo with two guys, our soldiers, smiling and someone with his eyes…
Did they give this to you as a gift?
Yes.
What did you think of this gift?
Cool. I showed it to my mom. Yes, cool. And I tell her: I was next to him, I saw it
happen.
Were you photographed too?
No.
Did you take pictures?
No.
Why not?
Because it scared me. I was scared I’d get, I don’t know, I’d get thrilled with guys who did get their pictures taken: Yes, take his picture, take his picture. But not, somehow something like this did seem a bit shocking to me. Having in my own camera a shot like that. I don’t know, even though it’s cool, I thought it was cool. Look what kind of action I’m a part of in the army, and I’m a woman-soldier with a low profile and look what kind of stuff I get to witness, and where I’ve gotten to and what fun.
***
Testimony 6
Name: *** | Rank: Sergeant | Unit: Paratroopers | Location: Nablus
My boyfriend at the time lived in the central part of the country. We always traveled from my parents’ place to his parents’, and once on a bus he was really stressed.
I asked him: what’s wrong? Normally he was always the clown, everything he did was really funny. So he said: “I’m troubled by some things that happened last week on one of our patrols.” He was crew commander, and they were off searching for a wanted man or something like that, he told me about some things that happened there, and suddenly it all opened up, and I think it was the longest ride I ever took to his place. Then he said they knocked on some house door, knocked hard and no one opened. They said, okay, either people inside are busy hiding something, or they’re getting ready to attack us. He wasn’t sure whether to break in or not. They went on knocking on the door and then he pushed it open and saw a crippled old lady without legs, creeping on the floor and trying to reach them, she simply couldn’t make it. He told me he had never seen anyone so terrified, and he’d seen a lot, this was after about four years in the army. And then he ordered everyone to move back and they closed the door and simply went away. But it doesn’t always end that way.
***
Testimony 7
Name: *** | Rank: Sergeant | Unit: Border Patrol | Location: Allenby Bridge
I enlisted on November 7th, 2001, doing my army basic training in Camp 80, near  Hadera. I knew where I’d be assigned eventually, knew that I would eventually not be wearing army fatigues. I got this Border Patrol dress-uniform, and they told me where to report after my leave. I got there. It was some unfamiliar god-forsaken place and I had no idea whether I was still inside my own borders, I mean I didn’t even know if this was still Israel, this amazing place I had reached. god-forsaken, but amazing.
Where?
Northern Dead Sea. South Jordan Valley. Jericho. A 40 minute drive east of Jerusalem. That’s where I was. I mean that’s where I arrived. From the army base we were taken directly to the Bridge. The Allenby Bridge. I started after the course, I mean the course I took before enlisting, in Petach Tikwa.
In January 2002, I began my term as a border-controller, accountable to the following superiors: Ma’ale Adumim police, I mean the civilian police of the Ma’ale Adumim settlement; the Border Patrol of course, I was considered a Border Patrolwoman; the Israeli airports authority, the Ministry of the Interior, and others. My job was to try to detect hostile individuals, I mean, the main thing here is to control the flow of people in and out of Israeli territory, or Jordan. Border control, travel documents, which means people that have no passports. East Jerusalem residents have no passports, okay? They come and go with either a laissez-passer or their blue (Israeli resident) ID, okay? Or say both they and the Palestinians proper, who are the absolute majority of those entering andexiting. It means that until about half a year before I got there, the job I did vis-à-vis the Palestinians was done by Palestinian police who, since the Oslo Accords, they were accountable by law, along with the Israeli police, for everything connected with both borders and patrols.
Since Oslo? And when was this changed?
I believe this changed in September 2000, along with everything else. My military service at Allenby Bridge from January 2002 until August 2003 was the height of the Second Intifada. And when I say the height of the Intifada I mean that all my friends who were then in the army as combatants, at checkpoints, and as Border Patrolmen
– they all had much more work than I did, I was the Palestinians’ last stop after waiting for hours and wilting in the heat at the checkpoints in Nebi Musa, sleeping there and washing themselves out of buckets before they reached me and then leave for Jordan. And the Jordanians, too, gave them trouble before returning. In other words, after they crossed the Jordanian border, they came to us and went home.
You would also check their permits?
Check permits but also try to detect, you know, I mean you work there with Israeli intelligence people who try to detect stuff all the time, it’s part of the whole thing. But that’s not the point, I don’t know to what extent I should go into details with you, it’s not even that relevant. The point is the whole atmosphere there, and my own experience of this work at the bridge. When I got there I thought: What am I doing here, what is this nonsense? I want to be out there getting my nose dirtied, like other Israeli women-soldiers. What am I doing here in this dress-uniform? But with time, I counted my blessings for not being out there, it changed my idea of things. You see little children, you see fathers and mothers, and young and not-so-young men and you, as banal and obvious as it sounds – I didn’t realize this before - you learn to look these people in the eye and they look at you, see? I don’t think serving anywhere else would have changed my views so much and opened my mind to see what really happens, how complicated it really is to be Palestinian. I mean, they have a passport, an emblem, national colors and flag, they have it all – so what are we doing there?
I mean, why am I there? I am not Palestinian, why should I be letting them in and out?
I mean, the feeling, my presence there in those halls, was like: here I am, dominating you, from here on out I’m the policewoman in charge… When you realize you’re
supposed to seat a young woman or man just like that on a bench for five hours straight, and then release them, for what? What was that incident?
Strange to say it, but there are no problems with their exit. I mean, let them go, what do we care? As soon as they want to enter, here too, at the airport, there are many more problems, right? More inspections. Most of the difficulties I ran into were around re-entry into Israel or the Territories or what have you. Say a man and a woman arrive and after we check their documents they are told they have to stay and be detained and I’m the one who has to keep going over there and telling these young men or
women: listen, guys, you’ve got to wait here, on these chairs. Sorry, again, and then find out that all that waiting, those five hours, and they still were not called forth.How come it dragged out for five hours?
No answer. There is no answer. I don’t know if it was five hours, or three, or two, or just an hour, right? Maybe it was more, maybe less. I don’t think more, but certainly less. I couldn’t go over and tell them what to do. I was just there as a kind of buffer, an instrument, and with that whole engagement, I was different there, the odd one out among the other girls who served there with me. I mean, I tried to be – to smile and be – I mean even if humaneness is not such a relevant idea here, I still tried. I really did try. I mean, there was this case where I had some chewing gum in my pocket and I saw these kids there and said, okay, I’ll give them some. This was extreme. An extreme act. People stared at me there, I mean the other policewomen who were with me there, who served with me.
***
Testimony 8
Name: *** | Rank: First Sergeant | Unit: Border Patrol | Location: Jenin
There was this one occasion that was – to this day I don’t know what exactly happened there but I don’t think anyone tried to really find out exactly – there was this patrol where they detected someone near the fence. They chased him, saw him somewhere close to the fence, and began to chase him. He managed to escape, ran, jumped over the fence, they yelled at him to stop and fired. They shot in the air – as they say – shot in the air in the lungs… They chased him within the Israeli zone, near the fence, he jumped over the fence, and they shot and killed him. When he was already inside the Occupied Territories and constituted absolutely no threat. He was killed by the first shot so it was not shooting in the air but rather “the air in the lungs.”
He was hit in the belly. The guys claimed he mounted a bicycle and that’s why his egs couldn’t be targeted.
Who was there?
It was a patrol of four Border Patrolmen.
And each had a different version?
Same version. They fitted up their version that very moment.
What were they concerned about? The investigation that would be held if someone got killed?
An investigation was carried out. First they said it was really an unjustified killing. He was a child, about nine years old. Something like that.
Nine?
Pretty young, yeah.
Where did this take place?
Around Jenin. Eventually the army claimed he was doing something there, like checking escape spots for terrorists. I don’t know how they suddenly came to that conclusion. I’m sure the patrol at that point didn’t assume that anything explosive  was involved. And that was that, the file was closed.




















Seçkin Deniz Twitter Akışı