“Bize de
birtakım gizli şeyler örtülerinden soyundurulup olduğu gibi gösterilmektedir.
Artık gözümüzde bir perde kalmamıştır. Artık bize pinhan olan kalmamıştır.”
Ey pâk
vatanın temiz evlatları; ne mutlu size, ne mutlu bize! Zira birkaç zamandır zâtımıza
birtakım esrarlı haller olmaktadır. Bu halleri taaccüple seyreder olduk. Öyle
makamlarda gezdirilmekte, öyle makamlara götürülmekteyiz ki, görseniz ya da
hissetseniz küçük dilinizle birlikte büyük dilinizi de yutarsınız.
Bu
sözlerde en ufacık bir nefsanîlik, en ufacık bir enâniyyet varsa eğer iki gözüm
önüme düşsün. Dilim nara batırılmış tığlarla dağlansın. “Söyle!” dendi o yüzden
söylemekteyiz. Yoksa siz de bilirsiniz ki şahsımızı kıtmirden de aşağı
bilmekteyiz. Varsın birileri bu kıtmir sözünde tersinden bir enâniyyet, kibir
görsün. Varsın bunun küfür olduğunu söylesin. İnsan eşrefi mahlukat imiş de o
yüzden nasıl bir köpekten aşağı olurmuş?
Bana
olunacağı söylendi ben de söylüyorum. Bizim bilgilerimiz ilham ile, rüya ile
erilendir. Buna vâsıl olamayanlar elbet bize saldıracaktır. Bu saldırılar dahi
bir imtihan mesabesindedir. Böyle dendi. Böyle biliriz. Böyle söyleriz.
Ev pâk
vatanın temiz evlatları ne mutlu size, ne mutlu bize! Bize de birtakım gizli
şeyler örtülerinden soyundurulup olduğu gibi gösterilmektedir. Artık gözümüzde
bir perde kalmamıştır. Artık bize pinhan olan kalmamıştır. Bu fevkalade acip
bir şeydir. Acip olması iktiza etmektedir.
İmdi
henüz hiçbir kimsenin haberi olmadığı ve dahi olmayacağı bir konuşmayı sizlerle
paylaşmam ilham olundu. Bu konuşmanın yapıldığı mahâle ait her hangi bir bilgi
vermem mevzubahis olamaz. Zira bu konuda ihtar olundum.
Bunca
lakırdıdan sonra bize ervah-ı alemde dinletilen konuşma ile sizleri baş başa
bırakayım.
Muh(a)bir- Efendim perişan olduk. Örgüt
lideri yaptığımız kişi şimdi cumhurbaşkanı. Söylediklerinizin hiç biri tutmadı.
Keşke bu kadar ileri gitmese miydik?
Efendi- La havle vela kuvvete şerazim..
bire densiz hangi dediklerim çıkmadı? Hem çıkmadı ise vardır bir hikmeti. Belki
o kişinin yanında ecinnilerle arası çok iyi nefesi kuvvetli biri mani oldu
bilebilir misin? Bu abus şüphe nerden südur etmiş senin kalbine. Kalbin
kararmış. Tövbe istiğfar et!
Muh(a)bir- Dilim sürçtü efendim. Hakk-ı
aliniz var. Şüphe ne haddime? Belki nefesi kuvvetli ecinni kalbime düşürmüştür
böyle bir şüphe. Ve fakat eminim ki dilim sürçmüştür.
Efendi- Neyse gönlünü hoş tut. Tezyinü’l İftirada
böyle şeyler çok olur. Yeise mahal vermeyelim. Bu da bir imtihandı deyip
geçelim. Ne olur olsun bir kere vâsıl-ı mevki-i tekrîm olan lûtf-nâme-i
fezlekenizin hâvî olduğu fıkarât içinde en ziyâde nazar-ı dikkatimi celb eden
“dönemin başvekili” ibaresidir. Şimdi bu durumdan peşiman olmak meşahirin böyle
fevkalade şöhret bulmuş ve hüsn-i kabul-i umumiye mazhar olmuş olan müdde-i
umuminin evvelce tertip eylediği fezlekeleri tanzire yeltenmek olur ki bu da
fikr-i melunemce ızâ’a-i evkat olur.
Muh(a)bir- Amin!
Efendi- Neye amin dedin bire densiz?
Muh(a)bir- Şey.. efendim, sandım ki dua
ilham olundu zât-ı alinize siz de dua ettiniz. Hitama erdi sanıp amin dedim.
Efendi- Lahavle.. sen benim tedris-i
melanelerimle hiç katılmamış gibisin. Söylediklerimin hangisi beddua, neresinde
amin denecek bilmiyor. Bu ne cahillik. Dur hele casus felan olmayasın?
Muh(a)bir- Aman efendim buyurun kimliğim..
bakın her tarafı dumanlı.
Efendi- İyi de bu denli niye tuhaf
davranır oldun?
Muh(a)bir- Sanırım nefesi kuvvetli ecinni
çarpmış beni. Ne yapmalıyım efendim. Okusanız.
Efendi- Vesile-i ta’n olan halini piş-i
nazar-ı insafa.
Muh(a)bir- Amin.. amin.
Efendi- Kalk bire namert. Çakma duman..
ulan sen hep mi böyleydin? Ben niye bugüne kadar derk edememişim? Rüyalarda da
bir şey söylenmemiş olmalı. Yoksa çoktan bilirdim de. Yazık! Yazık o evkat-ı
adiyeye ki böyle aklıl ve terbiyeye pek ziyâde muhalif olan bir sûretle ızâ’a
edilir. İmdi yapılacak bir şey görülmese de biz inat edeceğiz. Nasılsa eninde
sonunda muarızımız ölecek. O vakit biz de kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Güneydeki dostlarımızla büyük sinagogda ayinler düzenleyeceğiz belki de.
Muh(a)bir- Bu çok büyük bir müjde.
Muarızımız ölecek, nasılsa himmetinizle bize içirilen ab-ı hayat ile kıyamete
kadar var olacağız. Allah sizi başımızdan eksik etmeyecek!
Efendi- Elbet.. elbet.. beli.. bu
tezyifini beğendim. Nâlehâ-yı zâr ile
iştigal edebileceğini, harf-i endaz..
Muh(a)bir- Amin.. amin!
Efendi- Kalk.. kalk git! Konuşmalarımın
içine bevlettin, git ve müfteriliğin hakkını ver bari.
Fikri Muhayyer, 02.09.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar