"Kılıçdaroğlu, CHP'nin kronik yenilgisinin nedenini anlamış görünüyor."
İktidar
yürüyüşü uzun bir yolculuk...
Çarşamba
günü TRT'nin hazırlamış olduğu 'Büyük Yürüyüş' belgeselinin ilk bölümünü
izledim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir zaferi ile
başlayan dönemden, 2002 seçimlerine kadar yaşadıklarını aktaran ilk bölüm bunu
bir kez daha hatırlatıyor ...
Gelelim
CHP'nin yürüyüşüne... CHP, Laiklik ilkesi noktasında tabanının tek adres
gördüğü bir parti. Sosyal demokrasi konusunda ise bu tabanı ne kadar ikna
ettiği bilinmiyor. Uzun yılların ardından şu veya bu sebeple genel başkan
değişikliği yaşandı. Değişim, iktidar için atılım yapılamadığı gözlemi ve bu
konuda ümitsizliğin artması ile mümkün oldu. Araçları onaylamasak da durum
buydu...
CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu muhtemelen taban için ümitti... Bir süre sonra
bu ümit azaldı. Yerel seçimlerde, Ergenekon davalarında yaşanılan görüş
ayrılıklarına rağmen birlikte hareket ettikleri kesimlerin desteği de
İstanbul'u almalarına yetmedi...
Sebeplere
değinerek uzatmayalım. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, tabanın dindar bir
adaya itirazlarına karşın Ekmeleddin İhsanoğlu oyları geriletmedi. Bu bile
başarıydı.
İhsanoğlu'nun
Cemaat-Hükümet ayrılığında tavır alacak uzlaşılmış bir isim olduğuna inanan
bazı muhafazakar kesimler, CHP'den dindar bir isim çıkmasını takdir etse dahi
memnuniyetini, bu kaygısından sandığa
yansıtmadı. Oyunu ona göre kullandı.
Ancak
Kılıçdaroğlu yetinmedi. Laik-dindar kutuplaşmasını kırmakta ısrarlı adımlar ile
Saadet Parti'li Mehmet Bekaroğlu'nu Parti Meclisi'ne davet etti. Bekaroğlu
Çarşamba günü CHP'ye üye oldu...
Kılıçdaroğlu,
CHP'nin kronik yenilgisinin nedenini anlamış görünüyor. Ancak parti içinde bu
yenilginin nedenini bulmuş olmak ve çözmekten çok, malum kutuplaşmanın partisi
olmanın daha faydalı olacağına inanan radikaller mevcut.
Bu kanat
Kılıçdaroğlu'na açıktan muhalefet edebiliyor. Bunu bir genel başkanın zayıflığı
olarak değil artısı olarak görüyorum...
CHP'de
genel başkanlık için Muharrem İnce'nin ismi geçiyor.
Ülkede
katı laik çizgiyi savunan ideolojiye saygı duyabiliriz. Bu grubun kronik
yenilgiden ziyade kendi ilkelerinden taviz vermemeye odaklanmasına da saygı
duyulabilir. Ancak bu tutumun ülke içinde dışlayıcı ayrımcı politikalar ile
nefret tohumları saçan ve tıpkı eleştirdikleri İslamcılar gibi iddia ettikleri
dayatmacı uygulamalara önayak olmayı görev sayan tarzı, hiç kimse için hayırlı
değil. Olsa olsa Ak Parti için hayırlı olabilir...
Bu
nedenle olsa gerek, iktidara daha yakın duruş sergileyen yayın organları
anketlerde İnce'nin önde çıktığı haberlerine yer veriyorlar. Bu haberlerin
sadece basit bir gerçeği aktarma amacı ile yer bulduğunu düşünmek biraz saflık
olur. Dizayn edilmiş ve gerçeğe dayansa da seçilmiş haberlere yer veren yayın
organları bu yükselişi neden ilk sayfalarına taşıyor?
Bunu biz
değil CHP'lilerin düşünmesi gerek.
Kılıçdaroğlu
samimiyet testini geçmek istiyorsa, iktidarın uzun bir yürüyüş olduğunu
kavrayarak, ülkede dindar kesimlerin haklarını vermiş mevcut iktidarı, bu
adımları ile dikta ile suçlamak yerine halkın tüm kesimi için anlamı olan
zaafları bulup eleştiri geliştirmeyi başarabilir.
Uzun
yolculuğu göze alamayıp koltuk gidecek diye şu anki rüzgarın tesirinde kendine
muhalif grup ile 'ben daha laikim' tarzı bir yarışa girerse bu uzun yürüyüşte
şimdiye kadar başardığı cesur adımları da heba etmiş olur.
Bu
noktada, CHP'nin gizli ve kapalı pazarlıklara girmeden, kontrol edebileceği ve
çeşitli bağlantılar ile önüne getirilmiş dindar isimler yerine tam tersi
kişilikte olan gerçek isimleri bulması anahtardır.
Örneğin
Selahaddin Demirtaş'ın kuru inat yapmayarak Erdoğan'ı alkışlamaktan çekinmemesi
yarın eleştirdiğinde de samimi olduğunun göstergesi olacak.
Halka ve
tüm kitlelere dokunabilecek sahici isimler Muharrem İnce grubunun kısmen uzak
durduğu bazı bağlantılardan endişe duyan CHP'lileri de rahatlatır. Bu kesimler
katı laik de olsalar, sadece dindar olan kişilere olası alerjilerini ortaya
koyamaz. Ancak illegal yapılanmalardan rahatsız olurlar. Bunun ilerde kontrol
edilemeyeceğini öngörebilirler.
Yakın
zamanda çözüm sürecinde uzun bekleyişin ardından kritik bir dönemece girilecek.
Hükümetle çeşitli şekilde mücadele eden yapılar polis içinde yapılan
operasyonların ardından asker içerisindeki bağlantılarını gözden geçiriyor
olabilir. Zira yargı konusunda da mücadele sürüyor. Hamleler ardı ardına
gelmekte...
Bu gibi
konularda bilinmeyen bağlantılardan medet umulması, bazı kesimlerin CHP'ye
olası sıcaklığını da buz gibi soğutacaktır. Bunun yan ısıra zayıf ihtimal de
olsa, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması ve Başbakanlığa Ahmed Davutoğlu'nun
gelmesi bu gerilimin uzlaşmayla son bulmasına da yol açabilir.
Uzlaşılamazsa,
yukarıda bahsettiğim olası kargaşalarda, uzun dönemlerdir iktidarda olan Ak
Parti hükümetlerinden o veya bu şekilde artık rahatsız olmuş bazı muhafazakar
demokratlar bu gibi durumlarda Ak Parti'ye sahip çıkacaklardır.
Velhasıl
hem CHP'nin laikleri hem AK Parti'ye mesafeli muhafazakarlar, ayak oyunlarının
dönmediği açık bir toplum, adalet, refah ve toplumun her kesimini eşit
kucaklayan politikalar isteyen kesimlerdir.
Serra Karaçam, 06.09.2014, Konuk Yazar, Medya Müfettişi