"Türkiye kendi kimliğinde denenen dinsizliğe karşı, yine kendi kimliğinde denenecek olan din mecrâında ilerleyecektir; ancak asla bir kukla veya kuklaların bağlandığı bir değnek olmayacaktır..."
Son yıllarda Amerika'nın Türkiye için uygun bulduğu yeni bir kimlik ve kişilikten sık sık söz edilmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) dedikleri büyük oyun tahtasında yeni almaşıklar oluşturmak için dev ülke ABD'nin başkanı ve ilgili bakanları bu hususta sık aralıklı beyanât vermekte, Türkiye'de uzun mücadeleler sonucunda sağlanmış Ilımlı İslam modelinin Ortadoğulu ülkeler (sadece Müslüman ülkeler, İsrail hariç) için bir baston kimlik vazifesi görmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar. Çünkü; yeni çıkarlar bu baston kimliğe sarındırılacak yeni uydu kişilikli Müslüman ülkeleri gerektirmektedir...
Eski diktatöryal/baskıcı rejimlerin eski yöneticileri, mevcut koşullanmalardan bunalmış durumdalar ve yeni ittifak şemsiyeleri altında Amerika'dan ve Avrupa'dan hızla uzaklaşmaktadırlar. Irak'ın işgali de yeni ittifaklar peşinde koşulmasından kaynaklanan tehditlere verilmiş en yıldırıcı cevaptır. Buna rağmen müslüman ülkelerde artık gözü açılmış civcivlerin sayısı, kamuoyu oluşturacak düzeye ulaşmıştır; yılacak göz sayısı da bununla ters orantılı olarak azalmıştır...
Türkiye'nin atanmış elitlerinin kendi ülkelerinin Ilımlı İslâm'ın yegane ülkesi olarak takdim edilmesine ve bu kılıkla dolaşmasına itirazları vardır. Bu itirazı da anlamlandırmak çok zor görünmekle beraber, bu itirazdan "istemem ,yan cebime koy" pratiğine uygun telakkiler algılamak da çok kolaydır...
Lozan'la beraber Türkiye'ye yüklenen sorumsuzluk şu anda gereksiz bulunmaktadır; BOP çerçevesinde ve verilmiş kararlar doğrultusunda eski hilafetten kaynaklanan sorumluluk yeniden tesis edilmek istenmediktedir.
Halifeliğin kurumsal anlamda diriltilmesi mümkün olmasa bile, 85 yıllık dağınık İslam ülkelerine bakıldığında eski Baba'nın yerine güçlü bir Ağabey gerektiği gerçeği gözönüne konmakta ve bunun vazgeçilmez tek seçenek olarak kabul edilmesine çalışılmaktadır. Eski strateji; sahipsiz bırak, böl ve yönet idi. Yeni strateji; örnek koy, yönlendir, birleştir ve yönet...
Amerika'ya göre Türkiye'nin güçlenmiş kişiliği, netleşmiş kimliği (Ilımlı İslam), son hilafetin ülkesi konumuyla yeni ittifakların müslüman ülkeler üzerinde egemenlik kurmasını engelleyecek tek seçenektir...
Batı, kendi özgürleştirici gücünü ek destek olarak kullanmakta ve bilginin engellenemez akışını yönlendirmeyi hedefleyerek, yine diğer ittifaklara göre bir adım önde gitmeyi başarmaktadır. Diğer yeni ittifaklar (Rusya ve Peykleri) eski ittifak gerekçeleriyle hareket merkezleri oluşturmakta; eski usullerle silahlanıp, birlikte, yan yana, sırt sırta durmayı başararak batıya karşı dik durmayı denemektedirler. Eski-yeni karşıtlığında eskinin kazanan taraf olmayacağı açıktır...
Komünizme karşı oluşturulan yeşil kuşağın yerine, yine aynı eksenli ittifaklara karşı Ilımlı İslâm kuşağı oluşturmak istiyor Batı...
Dünya'nın en büyük gücü ne istiyorsa onu yapacaktır. Bu, her ülkede ayaklanmalar veya bölünmeler oluşturmakla elde edilecekse, bunu organize edecektir; terörist saldırılar artacaksa bunu kontrol edecektir; siyasi seçenekler değiştirilecekse tayin edici olacaktır...
Türkiye için esas sorun, her şeyin farkında olduğu imajını güçlü bir şekilde hissettiren atanmış elitlerin, Amerika'nın tüm emirlerine neden şartsız destek verdiğidir. Tam bağımsız politikaları ilke edinmiş olmak, tam bağımsız yöneticilere sahip olmayı gerektirdiği halde, atanmış elitlerin kendi seçilmiş amirlerini neden güçsüzleştirdiklerini sorgulamak ve anlamak gerekir...
Gerçekte tam bağımsızlığın mümkün olmadığını görerek eski usul ittifaklarla yetindiklerini saklayanlar, bu niyetlerini halklara tam bağımsızlık, diyerek onaylatmak için seçilmiş siyasi güçleri zayıflatmakta mıdırlar? Bu açıklığa kavuşturulmadıkça ne siyaset ne de güvenlik beyanları asla bağımsızlıkla tutarlı bir içerik yansıtacaktır.
Bir Enver gerçeği tarihte yerini muhafaza ederken, yeni Enverlerin ne kadar başarılı olacağı da açıktır; ancak atanmış elitlerden çok sık Enverler çıkması ülkenin içindeki güçlü ellerin varlığının görünebilmesi adına büyük bir fırsattır da... Bunlar, hiç değilse gözleri açılmış civcivlerin sayısının artmasına sebep olmaktadırlar...
Dünya müslümanlarının gerçekte Türkiye gibi bir ağabeye ihtiyaçları var... Buna ilahî oyunun egemen oluşu demek mümkünse, en büyük güç olan Allah bunu o dev ülke ABD'nin eliyle tesis edecektir de; fakat suyun akacağı mecra o dev ülkenin dilediği mecra olmayacaktır...
85 yıllık Lozan dayatmasıyla oluşan yapay ayrılık, yine başka bir dayatmayla BOP'la sona erecek; Türkiye, küresel güçler tarafından kontrol edilemeyecek bir güce ve büyüklüğe ulaşacaktır.
Atanmış elitlerimizin fark etmiş olabileceği bu gerçek,onların tepkisel duruşlarını anlamamıza yardımcı olmaktadır... Türkiye kendi kimliğinde denenen dinsizliğe karşı, yine kendi kimliğinde denenecek olan din mecrâında ilerleyecektir; ancak asla bir kukla veya kuklaların bağlandığı bir değnek olmayacaktır...
Seçkin Deniz, 25.05.2007, Sistematik Analizler 26
Seçkin Deniz Yazıları
Güncel Not:
Erdoğan stratejik sıçramalarla BOP'u içeriden çökertip kendi projelerini hayata geçirmeye çalıştığı için indirilmeye çalışıldı. 7 Şubat, 31 Mayıs, 17-25 Aralık, 30 Mart, 10 Ağustos ittifakları yeni Halife içindi. ABD'nin hazırladığı bu Halife, Erdoğan değildi. Seçkin Deniz, 14.09.2014
Analiz'den 3 Yıl Sonra Gelen Not: Fuller'dan Hilafet Övgüsü, 27 Şubat 2010
Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Turkuaz Konseyi'nin toplantısına katılan Fuller, hilafetin kaldırılmasını Roma Katolik Kilisesi'nin ortadan kaldırılmasına benzetti.
Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA’nın eski Ulusal İstihbarat Konseyi Başkan Yardımcısı Graham Fuller, Mustafa Kemal Atatürk’ün hilafeti kaldırmış olmasının İslam dünyasına etkilerinin göz ardı edildiğini öne sürerek bunu Roma Katolik Kilisesi’nin ortadan kaldırılmasına benzetti.
Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Turquoise Council (Turkuaz Konseyi) tarafından ABD Kongresi’nde düzenlenen “Yeni Türkiye: Bölge ve ABD için anlamı” başlıklı toplantıyı yöneten Fuller, hilafetin kaldırılması konusunda, “İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi yarın sabah Papalığı ortadan kaldırmaya karar verse tepkiler nasıl olur” diye yorum yaptı.
Gülen hareketiyle sıkı ilişkileriyle tanınan ve “ılımlı İslam” tezinin savunucularından Fuller, Atatürk’ün devrimleri döneminde etnik temelli bir ülke olma hedefinin sonucu olarak İslamın ulusal kimliğin bir parçası olmasına önem verilmediğini, Müslüman kimliğinin bastırıldığını ve geçmişle bağların koparıldığını ileri sürdü. Batı’da Mustafa Kemal Atatürk’ün getirdiği reformları okuduklarını söyleyen Fuller, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hilafetin evrimine baktığımızda ise halifeliğin ortadan kaldırılmasının İslam dünyasına etkilerini fark ettiğimizi sanmıyorum. Bu Berlusconi’nin yarın sabah kalkıp hiç kimseye danışmadan Papalığı ortadan kaldırmaya karar vermesi gibi bir şey. Açıkça buna dünyadaki Hıristiyanların söyleyecek bir sözü olurdu.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana dış politika konusunda büyük bir değişim yaşandığını ifade eden Fuller, Türkiye’nin başta “yapay bir biçimde” yüzünü yalnızca Batı’ya çevirdiğini ve Arap ülkeleriyle hiçbir bağ kurmadığını iddia etti. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, “komşularla sıfır sorun politikasını” da öven Fuller, Tükriye’nin eskiden dış politikada, “Washington’un sadık bir dostu olarak çok az bağımsızlığı olduğunu” savunarak bunun artık değiştiğini ifade etti.
Türkiye’deki son gelişmelerle ilgili de yorum yapan Fuller, ülkede her 6 ayda bir ya da her yıl çok büyük siyasi bir krizin çıktığına dikkat çekti. “Türk politikasını izlemek lunapark trenine binmek gibi bir şey” şeklinde konuşan Fuller, darbe savları konusunda ise eskiden “derin devletin ne kadar derin olduğunu kimsenin bilmediğini” ifade ederek “Derin devlet artık masada” diye konuştu. Fuller, Türkiye’nin bu büyük krizlerden daha güçlü ortaya çıktığını da savundu.
Katılımın çok düşük olduğu toplantının konuşmacılarından Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Danışmanı ve Avrupa Parlamentosu’nun eski üyesi Joost Lagendijk, Türk hükümetinin reform sürecindeki yavaşlamaya dikkat çekerek, “Türk hükümetinin ülkeyi tam olarak nereye götürmek istediğini göstermesinin zamanı geldi” dedi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diger/123130/Fuller_dan_hilafet_ovgusu.html