“Marketten
çıkarken kapıyı kendisi açabilen insanlara dönüp bağırarak, şükretmelerini
istemek gelmişti içimden, ama bu kadar derdin arasında bir de deli muamelesi
görmek pek iyi olmayacaktı...”
Teşhis,
ameliyat ve radyoterapi esnasında ve sonrasında yaşadıklarımı aklıma geldikçe
yazmaya devam ediyorum.
Atila'nın
ikinci biyopsimden sonra aldığı, büyük cepleri olan kot çantayı hiç yanımdan
ayırmıyordum. Her dışarı çıkışımda yanımda biri olamayacağına göre ben de yeni
taktikler geliştirmeliydim. Çanta sol omzuma asılı şekilde market alışverişie
gidiyor, kasadan geçen malzemeleri sol elimle çantanın içine dolduruyor sonra
da çantayı yine sol omzuma atarak çıkıyordum. Ancak bir süre sonra sol koluma
da bir şeyler olmaya başlamıştı. Fazla ağırlık yapmadan sağ elimle de az
malzeme taşımayı denediğim zamanlar da oldu; ama kolum hemen ödem yaptı.
Lenfödem
hakkında MEVA'nın sitesinden epey bilgi edinmiştim ve Lenfödem olacağım diye
ödüm kopuyordu. Buna rağmen çamaşır asmaya ve temizliğe devam ediyordum.
Herkes,
ama herkes yardıma hazır olduğunu söylüyordu; ama Allah'ın c.c bize verdiği
armağanlar o kadar çoktu ki bunu ancak bahşedilen armağanları bir parça
yitirince anlayabiliyorduk.
Şunu
söylemek istiyorum; eyvallah herkes yardıma hazırdı, ama her an için yeni bir
şeye ihtiyacım oluyordu; çamaşır asmak, toplamak, patates soğan soymak,
halıları süpürmek, toz almak, ayakkabı bağcıklarını bağlamak ya da bot
giyinmek, başörtüsüne iğne takmak, palto, ceket giyinmek, masa örtüsü çırpmak,
ütü yapmak, yukarıdaki bir rafa uzanıp eşya indirmek, yıkanan bulaşıkları
yerleştirmek vs. bunun gibi binlerce şeyi hasta olmadan önce gün içerisinde ne
kadar da çok yapıyormuşum.
Şimdi
her biri için birini çağırmaya kalksam ne nefesim yeter ne de herhangi birisi
bana bu kadar zaman ayırabilir, mümkün değil gerçekten. Allah c.c verdiği
nimetlerin şükrünü eda edebilmeyi nasip etsin hepimize. O kadar büyük bir
çiğlikle yaptığımız her şeyi kendimiz yapıyormuşuz gibi, güç bizden
kaynaklanıyormuş gibi zannediyoruz ki, biraz mahrum kalınca da neye
uğradığımızı şaşırıveriyoruz... Affet ya Rabb'im.
Bir gün
Bim Market’in önünde içeriden birinin çıkmasını ya da dışarıdan yeni bir
müşterinin gelmesini beklediğimi hatırlıyorum; kapı otomatik değildi ve ben
öylece kalakalmıştım. Kolumla kapıyı açmam mümkün değildi, oysa oraya daha önce
onlarca defa gitmiş ve sağ elimle itekleyerek kolayca kapıyı açmıştım, nasıl
açacağımı ve açtığımı düşünmemiştim bile...
Şimdi
ise bu basit hareketi yapamamak ağrıma gidiyordu. Marketten çıkarken kapıyı
kendisi açabilen insanlara dönüp bağırarak, şükretmelerini istemek gelmişti
içimden, ama bu kadar derdin arasında bir de deli muamelesi görmek pek iyi
olmayacaktı...
Bu ve
bunun gibi yüzlerce örnek, hepsi beni derinden yaralıyordu ilk başta ve hemen
ardında tövbe istiğfar getirip ne öğrenmem gerektiğinin peşine düşüyordum.
Neşe Kutlutaş, 17.09.2014, Sonsuz Ark, (İlk Yayın Tarihi, 13.03.2012)