24 Eylül 2014 Çarşamba

SA903/KY9-NK30: Korku ve Ümit...

“Yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyorsanız eğer kendinizi mutlu hissedin derim, aksi o kadar güç ki…”


Bu yazıları okumaya başlayanlar içerisinde mucize bir iyileşme hikâyesi bekleyenler olabileceği geldi şimdi aklıma. Ama öyle bir şey yok! Yani burada her şey muhteşem ya da her şey berbat hikâyesi yok. Hâlâ devam eden bir süreçten bahsediyorum ve kendimi hâlâ çok iyi ve kötü hissettiğim zamanlar oluyor.

Hastalığım teşhis edildiği günden bugüne dek hiç değişmeyen tek durum, uyumak için yastığa başımı koyduğumda dehşetli bir kalp sıkışıklığı ile aniden fırlayarak bir süre kendime gelememem. Bu durum hiç değişmiyor. Yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyorsanız eğer kendinizi mutlu hissedin derim, aksi o kadar güç ki…

Uykumun beni neredeyse bayıltacak kadar ağırlaşmasını bekliyorum her gece, tam o an geldiğinde ise kendimi tabutun içerisinde ya da kabirde görüyor ve anında çarpıntı ile ayağa kalkıyorum. Bu neden böyle oluyor diye düşünüyorum. Çünkü ben korkuyorum, Hesap Gününün dehşeti beni allak bullak ediyor. Bunu yazmamı yadırgayanlar olabilir ama Hesap Gününden korkmakta utanılacak bir şey yok!

Teşhis konulmadan önce  uyumadan önce tefekkür ettiğimi sanırdım, ölüm, ahiret.. Fakat o zamanlar gerçekten tefekkür etmediğimi şimdi anlıyorum, asıl şimdi düşünüyorum, düşünüyor ve korkuyorum... Bu sinsi hastalık her an yeniden bir yerlerden kendisini gösterebilir ve ben bu sefer bu işin altından kalkamayabilirim...

Başlarda da yazmıştım, Atila'nın dediği gerçeği hiçbir zaman unutmuyorum, "İnsan kanser olduğu için değil, eceli geldiği için ölür" Amenna... ama bu duygudan kurtulmak o kadar zor ki...

Hele arkadaşlarımla bir araya gelip onlarla iyi vakit geçirmeye başladığımda, bu duygu her yanımı sarıp sarmalıyor. Bir yandan çok mutlu oluyorum, diğer yandan ise kalbimin bir yanı hep ağlıyor... hep ağlayan ve susturamadığım bir yanı var kalbimin yani... Evet; herkes bir gün öleceğini biliyor ama ben bunu ta kalbimde hissediyorum.

Yaptığım veya yapmadığım şeylerden pişmanlık duyduklarım var. Pişmanlık ve korku beni sürekli bir sorgulamaya itiyor. Bilerek kimsenin kalbini kırmadım buna gerçekten inanıyorum, ama ya bilmeden hakkı geçen insanlar varsa onlarla nasıl ne şekilde ve ne zaman helalleşebileceğim? 

Ahirette karşıma çıktıklarında onlara ne diyeceğim?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bir röportajdaydı sanırım, "Nasıl ölmek istersiniz?" sorusuna şu cevabı vermişti: "Üzerimde hiçbir insan, bitki ve hayvan hakkı olmadan!"

Ne kadar güzel bir cevap...Bu mümkün mü gerçekten, mesela bu satırları okuyan siz Ahiret’e böyle gidebilir misiniz? Gidebilir miyiz gerçekten?  Hiç kimse kendisinden emin olmamalı bence, çözüm yine Resulullah'ın (sallallau aleyhi ve sellem) sözlerinde galiba:

"Müslüman havf ve reca arasındadır."

Yani Müslüman korku ve ümit arasındadır. Galiba ben de artık feci halde korku ve ümit arasındayım.
Neyse şimdilik bu kadar, güzel şeylere de geleceğim inşallah...


Neşe Kutlutaş, 24.09.2014, Sonsuz Ark,  (İlk Yayın Tarihi, 13.03.2012)




Seçkin Deniz Twitter Akışı