“Kullanıldığı
takdirde dört beş yıl içinde rahim kanseri riski taşıyan Tamoksifen on ayda
beni ameliyat olma noktasına getirmişti.”
Artık
ikinci ameliyatı anlatmalıyım. Tamoksifen'i kullanmaya başladıktan on ay sonra
bazı rahatsızlıklarım başladı. Olmaması gereken bazı şeyler oluyordu ve çok
endişeliydim. İlk önce Jale'nin kardeşi Fatma'yı aradım, koşarak geldi. Doktora
gitmemiz lazım dedim. Vakit kaybetmeden arabaya atlayıp bir tıp merkezine
gittik.
"Biyopsi
yapılması lazım ama burada olmaz!" dediler. Hastaneye gitmek istemiyordum
Onkolog Kadri Bey'i aradım, o Başkent Hastanesinde Doçent Doktor Polat
Dursun'un adını vererek ona gözükmemi istedi. Neticeyi de ona bildirmemi
istiyordu. O kadar zordu ki o an hastaneye gitmek.
Fatma'yla konuştuk, daha önce gittiğim ASG Tıp Merkezine gitmeye karar verdi. Yine acele ediyor ve yeni başıma gelen bu şey her ne ise bir an önce ondan da kurtulmak istiyordum. ASG'ye gittiğimizde uzman hekim vardı ve hemen biyopsiye aldı.
Ve yine
korkunç bekleme vakti... Arkadaşlarım çok endişeliydi biliyordum, galiba hepsi
benim gibi ikinci kez kanser olduğuma inanmaya başlamıştı. Şaşkınlık sonrası
yeniden Allah'a c.c sığınma...
Yaşanan
şey yaşanacak olandır, hep bunu söylüyordum; ama kâbuslar yakamı bırakmıyordu.
Daha yeni on ay geçmişti ameliyatımın üzerinden şimdi yeniden filmi başa mı
saracaktık, ne olacaktı, bilmiyordum.
Sevgili
Zekiye, Fevziye, Emira, Şerife sürekli arıyorlardı. Jale'de hep yanımdaydı.
Zekiye o sıkıntılı bekleme günlerinde bir mesaj göndermişti. Yaşadıklarımın
ağrına gittiğini yazıyordu ve bir sürü güzel cümle... Kalbime dokunmuştu, nasıl anlatsam... kardeşlik böyle bir şeydi
işte... Ve biz her zaman inandığım bir şeyi yaşıyorduk birlikte. Resulullah
(sallalahu aleyhi ve sellem) bu dünyada iyi anlaşan ruhların ‘Kâlû Belâ’dan
tanışık olduğunu buyuruyordu. Biz de öyleydik işte Kâlû Belâ’dan beri tanışıyorduk
onunla... Varlığından güç aldığım canım kardeşim benim...
Fevziye
Maceranın
başından beri Fevziye'den bahsediyorum, ama onun benim için ne kadar önemli
olduğunu galiba hiç anlatmadım. Gencecik yaşında dört kız çocuğu annesi olan
canım kardeşim, kelimenin tam manasıyla, iyi günde kötü günde hep yanımızdaydı
ama hep. Eğer iyi bir şey olduysa benimle, Atila ile ya da Afak'la ilgili o
kadar sevinirdi -ki ancak bir kardeş o şekilde sevinebilirdi-. Ve eğer bir
sıkıntımız olursa ki bunların sayısı oldukça çoktu Fevziye hemen ama hemen
yanıbaşımızda bize destek olmak için maddi manevi ne kadar gücü varsa sonuna
kadar kullanıyordu. Ve bu destek zamanlarının çoğunda kendisinin de bir yığın
sıkıntısı olduğuna eminim ama o hiçbir zaman kendi sıkıntılarını yansıtmaz ve
hiçbir şey olmamış gibi bizim sıkıntımızın giderilmesi için koşturup dururdu.
Halen de öyle. Ve biliyorum ki yalnız bizim için değil, sıkıntıda olan birini
görünce ya da duyunca yine aynı şekilde davranır.
Şunu da
eklemeliyim ki onun varlığı benim için çok önemli. Kendimi Fevziye'nin yanında
hep daha güçlü hissetmişimdir.
Birkaç
gün sonra sonuç çıktı, temizdi çok şükür. Biyopsiyi yapan doktor bir yıl sonra
kontrole gelmemi istedi. O zamana kadar bir şey olmaz demeyi de ihmal etmedi.
İçim biraz rahatlamış şekilde Onkolog Kadri Bey'i aradım. Kadri Bey ısrarla
Doç. Polat Dursun Bey'e biyopsi raporumla birlikte gözükmemi istedi. Elbette
bir bildiği vardır diye düşündüm, yoksa neden temiz çıkan bir rapor olduğu
hâlde yeniden doktora gitmemi istesindi ki...
Randevu
alıp gideceğim sabah önce Atila'yı işe yolcu ettim. Atila giderken doktorla
görüştükten sonra hemen kendisini aramamı istedi. Biraz sonra da ben hazırlanıp
çıktım. Atila'nın gelmemesi garipti çünkü beni hiçbir zaman yalnız
bırakmamıştı. Sonuç temiz olduğu için rahat olduğunu düşünerek fazla üzerinde durmadım.
Aslında hiç de yalnız gitmek istemiyordum ama yalnız gidecektim...
Polat
Bey'in yanına gittiğimde önce biyopsi raporunu gösterdim. Bir yandan rapora
bakarken bir yandan da sorular soruyordu; "Kaç yaşındasınız? Kaç çocuğunuz
var? Başka çocuk düşünüyor musunuz vs. Sonra da ameliyat olmak zorunda
kalabilirsiniz.." deyiverdi. "Rahimi almaktan bahsediyorsanız
tamam" dedim. Doktor Polat Bey derin bir nefes aldı, gerçekten derin bir
nefes aldı ve "Ben size alıştıra alıştıra söylemeye çalışıyordum, inanın
çok rahatladım.." dedi. Ne zaman olmam gerekir diye sordum; "Hemen!"
dedi ve ekledi "Kendinizi şanslı sayabilirsiniz ve bence gerçekten
şanslısınız, eğer bu tablonun üzerinden altı ay geçmiş olsaydı yeni bir
kanserle baş etmek zorunda kalabilirdiniz."
Tamoksifen
yan tesirlerini erken göstermişti... Korku ve titreme...
Onkolog
Kadri Bey'e bir kez daha kalpten müteşekkirdim. İyi ki beni yeni bir doktor
için zorlamış ve ben de iyi ki gitmiştim. Biyopsiyi yapan doktora inanıp
meseleyi bir yıl ertelemiş olsaydım o taktirde çoktan rahim kanseri olmuştum.
Ne kadar şükretsem azdı gerçekten... Ameliyat için hemen ertesi gün ya da iki
gün sonra gelebileceğimi söyledi ama ben başka bir şey düşünüyordum ve bunun
için de Onkologum Kadri Altundağ ile görüşmeliydim.
Doktorun
odası zeminin altındaydı, zemin kata çıktığımda karşımda Atila'yı gördüm ve
hemen boynuna sarıldım, o kadar sevinmiştim ki... Beni gelmeyeceğine inandırmış,
ama programını benim randevu saatime göre ayarlamıştı. Bense doktor randevu
saatinden önce geldiği için erken bir görüşme yapmıştım. Evet; ufak bir saat
tutmazlığı olmuştu, ama kalplerimiz birdi:))
Çıkar
çıkmaz Fevziye'yi aradım, durumu özetledim; biraz güldük ve yine karşılıklı
hayır dualarla kapattık telefonu.
Evet;
yeni bir ameliyat, yeni bir yol, yeni yorgunluklar yine bizi bekliyordu.
İkinci
kanser tehlikesini ağabeyim de biliyordu, ama anneme hemen söylememi istemedi,
biz de aynı şeyi düşünüyorduk zaten. Ameliyat gerekirse o taktirde
söyleyecektik. Öyle de yaptık. Anneme telefon açtım asla ağlayıp sızlamamasını
isteyerek ameliyat olacağımı söyledim ve gelmesini rica ettim. Canım benim
"Tamam kızım, tamam, ağlamam, yok yani niye ağlayım ki, ağlamam ağlamam,
ben hemen gelirim" dedi.Ve hemen geldi.
Ben de
aklımdaki soruyu sormak için Kadri Bey'i aradım, ameliyatımı yine On Dokuz
Mayıs Hastanesi’nde olmak istiyordum. İlk ameliyatımı orada olmuştum ve başka
yerde olmaya kendimi hazır hissetmiyordum. Kadri Bey bu isteğimi son derece
makul karşıladı ve hiçbir mahsurunun olmadığını önemli olanın bir an önce bu
işten kurtulmam olduğunu söyledi. Rahatlamıştım.
Ben ilk
hastanemde ameliyat olmaya karar vermişken Fevziye, Zekiye ve Şerife de ameliyat masraflarını birlikte halletmeye karar vermişlerdi. Bunu öğrendiğimde ne
diyeceğimi bilememiştim. Hakikaten bazen kelimeler kifayetsiz kalıyor... En
iyisi dua etmek... Bu kadar güçlü bir kardeşlik bağı bahşettiği için de Allah'a
şükretmek...
Bu arada
onkoloji kontrollerimin zamanı gelmişti, ama ameliyat olacağım için bir süre
dışarı çıkamayacaktım. Onun için Kadri Bey'e durumu anlattığımda ameliyattan
önce tek müsait gün olan cumartesi günü için randevu verdi. Hem de sabah altı
buçuğa:))
Böyle
bir doktor görmemiştik, hafta sonu ve o saatte hastanede olacak ve
kontrollerimi yapacaktı...
Sabah
erkenden annemli yola çıktık Atila da sonradan bize katılacaktı. Annem Kadri
Bey'i görür görmez onu çok sevdi, hastasıyla insan olarak mükemmel ilgilenen bu
insanı taktir etmemek, sevmemek imkansızdı. İsteyeceği tetkiklerin birçoğunu
zaten ameliyat öncesi rutin işlemler esnasında halletmiştik. Geriye kalanları
ise hemencecik hallettik ve çıktık.
Hastaneye
çok yakın olduğu için de Taceddin Dergâh'ındaki Gönüllerde Birlik Vakfı’nın
kapısından geçerken uğrayıp çay içmek istedik. Her zaman güler yüzle bizi
karşılayan görevli Turgay Bey kapıdaydı. Çayın hazır olduğunu söyledi girdik
içeri. Ne zaman bu vakfa gelsek içim bambaşka bir huzurla dolardı. Kanuni
Sultan Süleyman tarafından Celvetiler için yapılan bu dergahın bahçesinde
merhum Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşnı yazdığı müze ev de bulunuyordu. Bu
manevi iklim her yeri kaplamıştı sanki...O kuytu bahçe Ankara'da en çok
sevdiğim yerdi.
Fevziye'yi
aradım ve "Biz şimdi neredeyiz biliyor musun? Taceddin Dergâhında!"
dedim. "Biz de hemen geliyoruz" dedi. Kırk beş dakika içinde Fevziye,
Ebubekir, Ayşenur, Bilgenur, Zeynep, Elif,
Şerife, annesi, kardeşi Olcay, Eyüp Gökhan, Miray, Gülce, Hakan, annesi,
Saim ağabey, Emira, Ayşe, Fatma ve daha sonra da Zekiye yine toplanmıştık.
Hilmi yoktu yalnızca onun da iş için şehir dışında olduğunu öğrendim sonra...
Hava
güzeldi ve ameliyat öncesi müthiş bir moral olmuştu bu toplantı bana. Harika
bir gündü...
Neyse,
kullanıldığı taktirde dört beş yıl içinde rahim kanseri riski taşıyan
Tamoksifen on ayda beni ameliyat olma noktasına getirmişti.
Neşe Kutlutaş, 24.09.2014, Sonsuz Ark, (İlk Yayın Tarihi, 13.03.2012)