“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.”
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:
Sokağa çıkma yasağında rutin bir şekilde yaptığımız iş ayakta beklemekti. Eğer sabit bir görevde iseniz orada dikilir ve şöyle bağırırdık: “Waqif, ta`al jib al-hawiyya” [Dur, buraya gel ve kimliğini ver], sokağa çıkma yasağı var, evine git.” Ve en çok kullandığımız kelime “ Hayır” idi.
Şöyle
derdik: “Umurumda değil, umurumda değil. Hayır, hayır, hayır”. Başlarda onlarla
konuşup anlamaya çalıştık fakat yaptıkları şey bizi atlatmaktı. Bir çocuk gelir
ve ona : “Dinle, şimdi geçmene izin vereceğim fakat bana bir iyilik yap ve
evine git” dersiniz ve beş dakika sonra yine gelir. Sonra ona: “Gideceğini
söylemiştin, şimdi kaybol” dersiniz, iki ay sonrasında bundan artık bıkmıştım.
Bu tür çocuklardan ve tüm bu insanlardan usanmanız için bir sene gerekmiyor, bir ay hatta bir hafta bunun için yeterli. Sekiz saatlik nöbet göreviniz var, yorulmuş, moraliniz bozulmuş ve tükenmişsinizdir.
Artık hiçbir şeyi umursamayacak duruma
gelmişsinizdir ve bu sırada birisi gelir ve sizin için onun yaşlı birisi, erkek
ya da kadın, yetişkin ya da çocuk olması fark etmez. Onun türü, ırkı, rengi de
önemli değildir, sizin yanınıza gelir ve bağırırsınız: “La, ruh `al beit”
[Hayır, evine git]”. Ona; “dön ve evine git” dersiniz. Bu durumda hiçbir
mazeret, hiçbir şey beni alakadar etmez: “Sebze mi almak istiyorsun? Bana ne
senin sebzelerinden? Sokağa çıkma yasağı var. Hareket etme. Evin diğer tarafta
mı? Umurumda değil oraya gidecek başka bir yol bul, buradan geçemezsin.”
***
Görevimiz
Filistinlileri x kontrol noktasında durdurmak ve buradan bir daha
geçemeyeceklerini söylemekti. Belki bir ay öncesine kadar bunu yapabiliyorlardı
fakat şimdi yasaktı. Ve biz onların geçebilecekleri başka bir yol olduğunu
biliyorduk.
Bir
yandan onların geçişine izin vermememiz gerekiyordu ama diğer yandan da
evlerine gitmek için oradan geçmek zorunda olan yaşlı kadınlar vardı. Bizde
onların bizim fark edemeyeceğimiz bir noktadan geçmelerine izin veriyorduk.
Garip bir durumdu. “buna askerler olarak biz izin verdik” diyemezdik.
Komutanlarımız da bu olayı biliyordu ve bize de bunu söylemişlerdi. Ama kimse
bu durumu umursamıyordu. O kontrol noktasında ne yaptığımızı merak ediyorduk.
Oradan geçiş neden yasaklanmıştı?
Gerçekten
bu bir tür toplumsal cezalandırmaydı. Herhangi bir terörist bu açık noktayı öğrenebilir
ve oradan geçebilirdi. Yani sadece toplumsal bir cezalandırma için bu yasak
vardı. Geçiş iznin yok, çünkü geçiş iznin yok. Eğer bir terör saldırısı yapmak
istiyorsan şuradan önce sağa sonra sola dön. Fakat bu tür bir saldırı yapmak
istemiyorsan şu dolambaçlı yollardan gidebilirsin ya da gitmek istediğin yere
asla ulaşamazsın. Bu çok zekice bir uygulamaydı…
El-Halil’de
acemi erlerle beraber güvenlik görevindeydim. İlk gün devriye görevindeydik,
bölük komutanı bana ileri karakolları gezdiriyordu ve ben kim kimdir ne nedir
bilmiyordum. Sokağa çıkma yasağı vardı, sokaklarda hiç Arap yoktu. 12
yaşlarında, yanlardan saç lüleleri gözüken bir çocuk etrafta dolaşıp
eğleniyordu. Biz yürüyüp geçerken bir avluya girdi ve biz bu evde ikinci katta
oturan, parmaklıklı camların arkasından bakınan Arapları gördük.
Evin bahçesinde bir nar ağacı vardı. Çocuk
narlardan birini kopararak insanların baktığı cama doğru fırlattı ve camı
kırdı. Yukarıdan bağırırlarken çocuk başka bir nar kopardı. Onu durdurmak
amacıyla çocuğa doğru yürümeye başladım. Elimi omzuna koyup ondan oradan
ayrılmasını istedim. Derken iki yetişkinin oraya doğru geldiğini gördüğümde
sorun çıkarıp duran çocuğu alıp gidecek birileri geldiği için memnun olmuştum.
Lafı
fazla uzatmamak için kısaca anlatayım. Gelenler bana bağırmaya başladılar: “Git
Araplarla uğraş ve bizi rahat bırak”, işte buna benzer bir laf. Her neyse, bu
olay çocukların şiddet içeren tepkilerinin çevresel faktörlerden
kaynaklandığını anladığım olaylardan biriydi.
Tamer Güner, 02.10.2014, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri
Metnin Orijinali: