...kalburun üstünde kalanların birbirini tanıdıkları mâlumdur...
...kalburun deliklerinin hangi rengi, hangi kokuyu, hangi tadı ayırdığı çok da mühim değildir...
...denkler, karşıtlar hâlinde de olsalar, kalburun üstünde kalmış olmaklığın keyfini çatarlar...
...ve fırsat gözlerler, diğerlerini yıpratıp küçülterek kalbur deliklerinden aşağı itmek için...
...vefâ, sevgi, paylaşmak vs., gibi zaaflar, kalburun deliklerinden aşağı süzülüp giden vasat insanlar içindir...
...kalburun delikleri zamana, mekâna göre kasılıp gevşeyen yapıdadırlar...
...bazen alttakiler kanatlanıp, tepeden tekrar inerler, kalburun üstüne...
...semizledikleri için, bu kez deliklerden aşağı düşmezler...
...zira uçabilmiş olmaları, biraz da semizlemiş olmalarına bağlıdır...
...dürüst, içten, mâsum, bilgisiyle tevazûyu keşfeden, insanî melekelerini daima idâme ettiren kişilerin, kalburun üstünde kalabilmeleri veya semizleyip kanatlanarak yeniden kalburun üstüne düşmeleri imkânsızdır...
...bilâkis onlar, o kalburun deliklerine 'kıstas önemi' atfetmiş değildirler...
...ve o kalburla ilgilenme olasılıkları yoktur...
...kalburun, hangi kalbur olduğu mâlumdur...
...insan ehlinden olup da iyi veya kötü meziyetleri sırtında dağınık hâlde bulundurup, iyilikleri sarf etmek için daima menfaat gözetenlerin, kötülükle alakalı hâzları, her an elde hazır tutanların üstte kaldıkları kalbur türüdür...
...kalburun dibini mesken edinmişlere tepeden bakıp, onların iyiliğini istemekten söz edenlerin, dönüp de birbirlerine kahkalarla güldüklerini görürseniz, şaşırmayın...
...o kalburu imâl edenler ,çoğunlukla dipleri mesken edinenlerdir...
...bilfiil onlar, üsttekilerin kahkahalarla gülmesi için alın terlerini, kanlarını, çocuklarını feda edinmekten çekinmezler...
...bu sebeple kalbura bulunacak kabahat yoktur...
...o, işini yapmaktadır...
...diptekiler, arada bir, semizlettiklerine kanat takıp üstte gönderebildikleri zaman, avunurlar...
...ama yine bilmezler, ki; üsttekiler izin vermedikleri sürece, alttan hiçkimse semizleyemez ve kanat takıp uçsa bile, kalburun üstünde kalamaz...
...işin özü budur...
seçkin deniz
pürüzsüz patikalar
Seçkin Deniz Yazıları
Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
- Seçkin Deniz
- Mustafa Tamer
- Arif Şahin
- Eyüp Kaan
- Ahmet Faruk
- Cemal Çalık
- Şahin Torun
- Naif Karabatak
- Ata Atun
- Tamer Güner
- Mustafa Ege
- Yaşlı Bilge
- Ahmet Haydar
- Alper Selçuk
- Faruk Tamer
- Hakkı Aslan
- Doğa Toprak
- Khorto Bâri
- Mustafa Eyyüboğlu
- Âkil Ağazâde
- Mustafa Ekici
- Biz Kimiz?
- Yıllık Sonsuz Ark Yayın Raporları
- Sonsuz Ark Manifestosu
13 Ekim 2014 Pazartesi
SA931/SD179: "kalburun delikleri" /02.09.2006/ 540. patika
Labels:
Deneme
,
Pürüzsüz Patikalar
,
Seçkin Deniz