17 Ekim 2014 Cuma

SA938/ TG62: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2001-2004/6. Bölüm

 “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

 Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

Aslında bir bakıma istediğiniz her şeyi yapabilmek çok güzel bir duygu, hareketlerinizin efendisi sizsiniz ve onlara ne yapmaları gerektiğini söylüyorsunuz ve onlar da yapıyorlar, çünkü korkuyorlar. Ve burada devreye, her zaman rastlanılamayacak bir şey olan askerlerin sağduyusu ve olgunluğu giriyor… Burada çok kötü olaylar yaşandı, 18 yaşındaki birine bu tür bir güç verildiğinde çok korkunç şeyler yapabilir, yaptıkları şeylerin normal, iyi şeyler olduğunu söyleyemeyeceğim… Prensip olarak insanların geçişine izin vermememiz gerekiyor.

Silahınız olduğu için insanlar size yalvarıyor, insanlar gidecekleri yere ulaşmaları için sizin geçiş yolu olduğunuzu ve oraya eğer gitmek istiyorlarsa sizi ikna etmeleri gerektiğini bilir. Ben şahsen üzerinde üniforması ve silahı bulunan birisi olarak her bir olayla mantıklı bir şeklide baş etmeye çalıştım. Silah ve üniformaya bir şeyi ispatlaması için bir şans vermek… ah… nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum. Şöyle, biliyorsunuz IDF askerlerinde nefret vardır… eğer orada bulunan askerler insan gibi davranmıyorlarsa, o zaman… 

Dinleyin, Araplar İsrail Devleti’ni ve Yahudileri gördükleri ile değerlendiriyorlar, yani askerler ve Yerleşimciler ile. Tel Aviv’deki ya da Kibbutzniks’deki insanları ise tanımıyorlar.

***

IDF’de denetim olmaksızın tam olarak istediğiniz her şeyi yapabilme imkanı vardır, şöyle ki insanların evlerine girebilir ve rastgele arama yapabilirsiniz. Her subay, her komutan o anda bir eve girme, aileyi dışarı çıkarma ve yağma etme kararı verebilir… Aslında düşünüyorum da, el-Halil’deki bu düzenlemeden yoksun olan ve kontrolsüz güç ve bu gücün insanlar üzerindeki etkisi çoğu zaman beni korkutuyordu. Kritik bir durumda bize şöyle söylenmişti: “Barış ve huzur her zaman iyi değildir ve eğer kargaşa yoksa bunu biz oluşturacağız.” Gücümüzü göstermek için, her yerde bulunduğumuzu göstermek için. Yaşlı, olgun insanlarla karşı karşıya gelindiğinde benim gibi bir asker sıkıntı duyar. Hiçbir ordunun dahil olmaması gereken bazı durumlar vardı; okulları kapatmak gibi, bir okula girip “bugün okul yok” diyorsunuz. Çok fazla soru sorulmasına gerek yok. Özetle durum böyle.

***

Belli bir aşamada askerlerin geçen Filistinlileri kontrolleri noktasında görevlerini tam olarak yerine getirmeleri ve gerçekten kontrol işlemini yapmaları kararı verildi. Kimlikleri kontrol edilecekti bu yüzden tabur komutanı her bir nöbette yirmi kimlik kontrolü yapılmasını istedi, geceleri değildi bu şüphesiz. Her bir nöbette yirmi kimlik kontrolü. Komutan ayrıca yirmi dakika, yarım saten fazla bekleyenlerin serbest bırakılmaları emrini verdi. Sonuçta anladığım kadarıyla polis merkezinde toplananlar terörist veya buna benzer kişiler değil büyük ihtimalle işbirlikçilerdi. Sanırım eğer terörist olsalardı hiç kimse onların polis merkezinden çıkıp gitmelerine izin vermezdi. Bir noktadan sonra taburda nöbet sırasında kimin daha fazla kimlik kontrolü yapacağı noktasında heyecanlı bir yarış başladı. Sonra bir defasında bir komutan ve bir asker kotayı aşarak mümkün olduğu kadar çok kimlik kontrolü yapmak için yarışa başladı.

İnsanları üçerli gruplar halinde bir tarafa alarak sıraya koydular ve kimliklerini kontrol etmeye başladılar. Diğer üç kişilik grubun eklenmesiyle kimlikleri kontrol edilen kişilerin sayısı, sıralar arasında bir iki metre boşluk olacak şekilde 7, 8, 9’a yükseldi. Şimdi bu tür bir şey operasyonel anlamda aptalcaydı. Tabur komutanı gelerek onlara bağırdı, iki askerin önünde 9 kişi bulunurken böyle bir şey yapmanın mantıksız olmakla kalmayıp tehlikeli bir şey olduğunu söyledi. Bu olayları daha sonradan anlamlandırmaya başladım çünkü dürüst olmak gerekirse, bulunduğunuz ortam duygusal olarak dağılmanıza neden oluyor ve ne olup bittiğini anlayamıyorsunuz… Bunların ne kadar insanlık dışı şeyler olduğunu anladım. Bunları insanlara yapmanın ne kadar şeytanca olduğunu. Onları alıp bir yerde üst üste toplamak ve yirmi dakika boyunca bu şekilde bekletmek ve bunun güvenlik gerekçesiyle değil, yapacak bir şey bulamayan askerlerin nöbet saatlerini doldurmak için buldukları ilginç bir yöntem olarak gerçekleştirilmesi.

***

Askerler arasında şöyle bir şey vardı. Onların kim olduklarını söylemek istemiyorum ama onlar işgal bölgelerinde bulunmanın doğru olmadığını düşünen fakat yine de burada görev yapan askerlerdi. Şöyle deniyordu: “Ben bu tür şeyler yapmıyorum, subay eğitimleri veya diğer yerlerde gerçekleşen ve haberlerde çıkan gördüğünüz kötü şeyleri yapmam.” Ve askerler birbirlerinin sırtını sıvazlayarak şöyle diyordu: “İşte bak, onlar bize karşı nazik, bize gülümsüyorlar, bize kahve ikram ediyorlar.” Bunu her duyduğumda çılgına dönüyordum.

Mesele şu, bize karşı nazik olan, kahve ikram eden kim? Araplar. Şüphesiz menfaatlerine ters düşmedikçe Yahudiler de her zaman nazik. Günlük olaylarda nazikler ve siz Araplardan düşmanlık bekliyorsunuz, ama yine de yapacağınızı yapıyorsunuz. Bir evin çatısına çıkıyorsunuz, sonra ev sahibi size portakal ve kahve getiriyor. Siz de bunu görerek iyi hissetmeye başlıyorsunuz. Adamın gözlerine baktığınızda kendi kendinize şöyle dersiniz:

“Benden korkuyor mu yoksa hoşlanıyor mu söyleyebilirim.” 

Bu tam bir saçmalık. Evin kapısını kırmayıp kibarca çaldığınız için bu noktada bu durum hoşuna gitmiş bile olabilir. Fakat sonuçta eğer ben onların yerinde olsam, bana evine gir denirken lütfen denilmesi ya da yüzüme bir silah doğrultulurken bunun söylenmiş olması bir şey fark ettirmezdi. Ne fark eder ki? Bana etrafta rahatça dolaşma izni vermiyorsunuz, çalışmama, yaşamama, nefes almama izin vermiyorsunuz. Bunların kibarca ya da zorla yapılmış olması arasında ne fark var? Bir kapıyı açmışsınız ya da kırmışsınız ne fark eder, sonuçta eve girmiş oluyorsunuz.

Olan bitenler gayet açık. Daha da ötesi, gelmenizden bir ay önce olanlar ile gittikten bir ay sonra olacak şeyler aynı. Erdemli ve aydın bir askerdiniz, her bir insana hoşgörülü ve uygun tavırlar sergilediniz öyle mi? Sadece Araplara karşı değil bütün insanlara karşı. Siz terbiyeli biriydiniz fakat sizden sonra daha az terbiyeli biri gelecektir.


<<Önceki                 Sonraki>>


Tamer Güner, 17.10.2014, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri


Metnin Orijinali:




Seçkin Deniz Twitter Akışı