30 Ekim 2014 Perşembe

SA961/KY6-SK28: Nerede Yanlış Yapıyoruz?

“Bu ülke, eşsiz konumu ile önemini koruyor. Ekonomisi ayakta. Tüm kesimlerin güçlerini birleştirmesi için, herkesin sesine kulak vermek için hala fırsat var. “


Sadece doğru soruları sorup cevaplar arayacağımız yolculuğumuz başlıyor. Benim işim fotoğraf çekmek...

***

Dünyanın bir numaralı gündemi Kobani ve ağır silahlı 150 Irak'lı Peşmerge’nin 60 araçla Türkiye-Suriye sınırından geçmesi. Daha önce Türkiye'nin, Suriye'den gelen yaralı IŞİD militanlarına tedavi için geçiş izni verdiği ancak Kobani'ye yardıma gitmek isteyen Kürtleri göndermediği eleştirileri geliyordu. Şu anda Kobani'de savaşan Kürtler ambulanslarla Türkiye'ye geliyor...

***

Son şehit olaylarında daha aydınlanmamış noktalar var. Konuşmak için erken. Ancak buna meydan veren hata ne dönüp sormalı.

Neden Türkiye Kobani olayları üzerinden karıştı?

Elbette ki Esad'ın yüklendiği, sünnî veya değil, Suriyeli muhalifler nasıl önemliyse, IŞİD'in katlettiği Kürtler de önemliydi. Onlar da, kimileri farklı düşünse de, başkalarınca, buranın parçası, akraba, kardeş görülüyordu...

Arap-sünnî müslüman ezilince kimilerinin duyduğu acıyı, buradaki Kürtler Kobani için duydu...

Dışarı çıktı...

Sonuç üzücü olaylar... Bedel ödedik... Ardından şehit verdik...

Demek ki bir yerde yanlış yapılmıştı...

Orada Kürt varlığını istemedik... Birileri de bu varlığı istiyordu.

İsteyen kim?

Buradaki Kürtler mi? Yoksa oradaki Kürtler mi? Başka güçler mi?

İstemeyen kim?

Buradaki Türkler mi, devlet mi?

Devlet istemiyorsa, buradakiler ile oradakiler arasındaki bağlantıyı görüyor demek ki...

E orada katliam olunca burada sokağa çıktılar... Nasıl görmezden gelsin?

Esad savaş açınca tek tük de olsa buradan giden Türkler de olmuştu değil mi?...

Ve son tahlilde sınırda bir Kürdistan özerk bölgesi ve uzun vadede birleşik bir Kürdistan istenmedi.

Peki, gerçekleşmesi o kadar kolay mı? Değil...

Bölgedeki Kürt gruplar, Barzani, Talabani partileri yanı sıra, özgürlükçüler olarak da ayrılmış durumda.

Yani soru Kuzey Suriye'nin kimin Batı Kürdistan’ı olacağı...

Değişik sesler çıkmasının nedeni bu.

PKK/PYD ve silahlı gücü YPG... PYD siyasî bir parti ve askeri kolu YPG, en fazla güce sahip Kürt grup. Suriye yönetimi ile ve PKK ile temasları var. Bölgede gücü olsa da sivil Kürtlerin desteğini kestirmek zor... Şu an PYD ile ÖSO, Kobane geçişleri için anlaştı...

Barzaniciler ve Talabaniciler ise PKK/PYD ile mesafeli.

Özgürlükçüler, Öcalan'ı lider olarak görmekle PKK'ya sıcak değil. Esad'a karşılar.

Salı Kuzey Suriye'ye gidenler ise Irak'lı Kürtler...

Irak'lı Kürtleri, Suriye geçişi öncesi Türkiyeli Kürtler karşıladı... Ankara'nın izni ile Suriyeli Kürtler'e yardıma geçecekler...

Yani biz nasıl bölünmüşsek Kürtler de bölünmüş. Bu nedenle kolay değil kısa vadede. Ve engellemesi kolay mı diye sorarsak bunu zaman gösterecek...

***

Bütün uluslararası haber kanallarının ilk haberi 'Kobane' ve arkasındaki gerçek olan Kürt devleti, elbette petrol nedeniyle önemli.

Iraklı Kürt Peşmerge’nin otonomi isteyen Kuzey Suriye'de, yani bir aydır IŞİD ile çatışmaların sürdüğü Kobani'deki geleceği bu yüzden gündemde. YPG'nin çatışmaları da çoklukla petrol bölgelerinde oldu. Esad'a bu yaptırılabilir miydi?

Özellikle Irak'ta IŞİD ile saha mücadelesine destek veren İran'dan önemli bir isim, Alaaddin Burucerdi, bölge ülkelerinin hala IŞİD'e destek verdiğini ve bunun değişmesi gerektiğini söylüyor. Yani Esad'a karşı oluşturulduğunu vurguluyor.

Belki bilmediklerimiz, sandığımızdan daha fazla.

Burucerdi, IŞİD'i 'kurgulanmış politik oyun' olarak niteledi ve buna girmek istemediklerini, iyi terörizm-kötü terörizm olmadığını, terörist karşısında başka teröriste yardım edilmeyeceğini söyledi. Yani ayaklanan herkes terörist... 

İşte Türkiye bu oyunların sahnelendiği tiyatroda konumlandığı için kafamız karışık.

***

Peki, bizde durum ne?

Önemimizin gayet farkındayız. O kesin...

Peki, aksiyonumuz hangi hedefe yönelik ve ne istiyoruz?

Uyum politikaları uygulamak durumundayız.

***

2009'da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğini almıştık. Son dönemde daimi beş üyeyi işaretle 'dünya beşten büyük' mesajı vererek idealist konuşmalar ile bu kurumu eleştirdik...

Doğruydu eleştirimiz...

Gerçek miydi? Hayır...

Böyle olmamalı demekten, temenniden ibaretti. Bugünkü düzen için gerçek, dünyanın beşten daha büyük olmadığıydı... Güçtü gerçek...

Ve son seçimde koltuğu kaptırdık. İki kere üst üste seçilmek zordu zaten.

***

Ülkemizde içeride bir yandan bugün 'savaş' dediğimiz şey filizlenirken, tartışılan dış politika uygulamalarımız oldu.

İlk, Müslüman Kardeşler ısrarımız ile dışlandık. Suudi Arabistan Müslüman Kardeşler'i terör örgütü ilan etti ve Türkiye'ye duruşunu değiştirdi. Mısır'ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanını destekleyen Türkiye'nin idealistliği ne yazık ki sonuç vermedi... Ancak Mursi'yi, meydanları yani yine halkı adres göstererek indirmişlerdi... Zaten ülkeyi yönetebileceği para kaynakları da kendisine verilmemişti... 

Toplumsal koşullar, işsizlik sokağa çıkmayı teşvik etmişti... Güç buydu işte.

Yine şiî-sünnî ayrımına duruş şekli de, coğrafyamızdaki bazı ülkeler ile ilişkilerimizi riske soktu. Örneğin biz Irak merkezi yönetimi ile uzlaşamazken, İran, Irak ile koordine şekilde IŞİD mücadelesine sahada destek verdi. Irak'ın bağımsız bir ülke olduğunu, komşu olduğunu ve onlardan habersiz tek adım atmayacaklarını her fırsatta yineleyerek...

İran, Yüzde 20 oranında uranyum zenginleştirme hala gündemde olsa da, yaptırımların kaldırılmasını şart koşmayı sürdürdü. Muhataplarına ise bu terörü siz yarattınız demekten çekinmedi.
Suudi Arabistan ile İran ilişkileri dahi gelişme göstermeye başladı...

Kıbrıs, Yunanistan ve Ermenistan da, çözümlenmemiş konularla ilişki yürüttüğümüz ülkelerdi.

Durum buyken BM'den çıkan sonuca şaşırmadık...

***

Hepsi bu mu?

Kulislerde yer alan haberlere göre bu tablo dışında bir faktör daha vardı...

Hizmet çevrelerinin çalışması...

2009 BMGK oylamasında, hizmet organizasyonunun, irili ufaklı çeşitli ülkelerde etki noktalarını kullandığı ve oy desteği için çalıştığı konuşuluyordu.

O kadar güçleri olabilir miydi?

Bazı yabancı gazeteciler yazılarında 'Son oylamada özellikle Afrika'da okulları ve vakıfları ile etkisi olduğu konuşulan organizasyon, Afrika oylarını etkilemiş olabilir mi?' diye soruyor.

Fazla güç atfetmek için mi bilmem.

***

Bizim ülkede on sekiz aydır savaş var. Bürokratik şekilde, soruşturmalar ile yürüyen bir savaş...

Yönetme savaşı...

Biz neden bu ayrışmayı yaşıyoruz?

Kimler nerelerde hata yaptıklarını kendilerine sormadıkları için...

Tekâmülden uzak oluş, gücü hazmedemeyiş... Bunlar her kesim için geçerli...

***

Özellikle Avrupa; deflasyon, yavaş büyüme ve borçlanma ile mücadele ediyor...

Euro bölgesi bir arada kalmaya çalışıyor. Şirketlerin borçları kazançlar toplamını kat kat geçmiş durumda. Böyle bir dönemde dünyanın milli geliri fena olmayan sıralarında kalabildik. Ürdün, İtalya gibi ülkeler mültecilerden yakınırken, dünya sığınmacılara giden harcamaları konuşurken, 1,6 milyon Suriyeli sığınmacıya kapı açtık. Her ne kadar sokaklarda muhtaçlar mevcut olsa da...

Yani hala bu ülkede bir ışık var.

Bu ülke, eşsiz konumu ile önemini koruyor. Ekonomisi ayakta. Tüm kesimlerin güçlerini birleştirmesi için, herkesin sesine kulak vermek için hala fırsat var.

Yani hala kaybedeceğimiz çok şeyimiz var.

Ben bunu istiyorum.

Birbirimizi aldatmayalım.

Birbirimizden razı olalım, zorlamayalım, razı edelim.

2018'de gerçekleşecek olan yeni BM üyeliği seçimine kadar Kürtlerimiz ile, laiklerimiz ile, cemaatlerimiz ile, komşularımız ile, dini özgürlükler ile nasıl barışırız ona bakalım.

Biz değişirsek her şey değişir. Yeter ki nerede yanlış yaptık sorusunu sorabilelim.

Zira her kesimin doğru yaptıkları ve yanlış yaptıkları vardır...


Serra Karaçam, 30.10.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Medya Müfettişi




Seçkin Deniz Twitter Akışı