"Önemli
olan, esas olan, herkesin özgürlüğünü korumak ve hiçbir grubun diğerine baskı
ile temel haklardan yararlanmasına önkoşul oluşturmayan bir ortam oluşturmak
olmalı."
Ege
Üniversitesi hocalarından Rennan Pekünlü, dersine başörtülü girmek isteyen kız
öğrenciyi derse almak istememişti. Ancak öğrenci kanunen geçerli net gerekçesi
olmayan bu talebi dinlemeyerek ısrar etmiş ve derse girmişti.
Ceza bir
yönüyle eğitim hakkını laiklik ilkesi üzerinden engellemeye meraklı zihniyete
mesaj.
Üniversitede başörtünün, örtmeyenlere baskı getireceğini iddia eden daha önceki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını hatırlatanlara bir sorum var. Başı açık olma halinin, örtülülere getireceği şey baskı olmuyor da aksi halin varlığı neden baskı oluyor? Hani nerede eşitlik?
Üniversitede başörtünün, örtmeyenlere baskı getireceğini iddia eden daha önceki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını hatırlatanlara bir sorum var. Başı açık olma halinin, örtülülere getireceği şey baskı olmuyor da aksi halin varlığı neden baskı oluyor? Hani nerede eşitlik?
Her iki
durum da özgür olduğunda eşitlik olacak ve 'baskı üstünlüğü' ortadan kalkacak.
Gelelim
hapis cezasına. Tüm bu zihniyet sakatlığı ürünü olan argümanlar, iki yıl bir
aylık bu hapis cezasının hukuki olduğunu doğrulamıyor. Zira hoca cezayı cebir
ve şiddet kullanarak öğrenim hakkını engellediği gerekçesi ile aldı. Ancak söz konusu
öğrenci Hocanın uyarısına rağmen derse girmişti.
Yani
eğitim hakkı aslında engellenmemişti. Yasada iki yılın altında kalan cezalar
için erteleme var. Pek çok şiddet suçunda, kadına şiddet suçları da dahil, bu
sürenin altında cezalar çıkmakta ve ilk suç gerekçeli erteleme yapılmakta.
Böyle
bir takdir yetkisinin burada kullanılmaması bana adil gelmedi.
Bilim adamı
olarak tanınan, hem de büyük diye bilinen bir hocanın tavrının, mantalitesinin
çapsızlığı da, ona verilen cezayı sakil gerekçelerle eleştirenlerin çapsızlığı
da ayrı konular...
***
Elbette,
örtüye hâlâ diğerlerine baskı iddiası ile yaklaşanlara bir zihniyet evrimi
gerekmekte. Ancak cezada hukukî sınırlar iyi değerlendirilmeli. Önemli adımlar
atarken kantarın topuzunu fazla kaçırmamalı.
Bu
kararı eleştirenler de hala 'başörtü diğerlerine baskı getirir' argümanına
sığınmaktan utanmalı. Zira bu yaklaşım başı açık olma halinin de örtülüye baskı
oluşturacağı karşı tezini makulleştirir.
Ki; o
nokta kutuplaşma noktasıdır. Tehlikelidir. Önemli olan, esas olan, herkesin
özgürlüğünü korumak ve hiçbir grubun diğerine baskı ile temel haklardan
yararlanmasına önkoşul oluşturmayan bir ortam oluşturmak olmalı.
***
Geçtiğimiz
günlerde Ayşe Arman iki başörtülü ikiz ile röportaj yaptı. İnstagramda baktım,
altına yazılan yorumlardan birinde 'bu sıkmabaş sempatizanlığı yetti' yazılmış.
Ayşe
Arman'ın veya herhangi bir başı açık kadının fotoğrafının altına 'bu açıklık
veya çıplaklık sempatizanlığı yetti' yazan ve geri kafalı olarak nitelenen
zihniyetten ne farkı var bu yorumu yapan zihniyetin?
Neden bu
röportaj yapılmış, konu ne? Bunlara bakmayacak kadar boş kafaların işi bu
tutum...
Bu
tahammülsüzlüğe haddi olduğunu düşünenler, örtülülerin de açıklara tahammül
edememe halinin makulleşmesini tetikliyor. Oysa bu bireysel alan ile ilgili bir
karar. Kimseyi ilgilendiren bir iş değil.
Serra Karaçam, 26.11.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Medya
Müfettişi