"Yeşil
reçeteli ağrı kesiciyi kullanmayacağım, çörek otu yağı ile masaj yapıp güneşte
dinlendireceğim ellerimi ve yosun hapını kullanacağım."
Dün tam
on iki saat bilgisayarda çalıştığım için
ellerim dehşet ağrıyor. Sabah uyandığımda elimdeki bütün kemikler sanki
bir torbanın içine dökülüyor, sonra o dökülen kırıklar bir daha acıyla
yerlerine yerleşiyorlar. İşte tam böyle hissediyorum.
Afak
uyuyordu çıkacağım saatte; onu öpüp dua ederek evden çıktım.
On beş
gün kortizon kullanıp bitirmiş, fakat değişen bir şey olmamıştı.
İlk önce
FTR Bölümünde Doçent Bayram Bey'in yanına gittim. Fiziki muayeneden sonra
Bayram Hocam ilaç kullandıktan sonra nelerin değiştiğini sordu. Yalnızca sağ
elimin parmaklarındaki uyuşmanın geçer gibi olduğunu, ama ayaklarım ve
ellerimdeki ağrının olduğu gibi kaldığını ve hatta artarak devam ettiğini
söyledim.
Bayram
Hocam "Sizin için yapabileceğim bir şey yok, tekrar söylüyorum vücudunuz
size küsmüş ve tepki veriyor, ben Onkolog değilim, ama lütfen rahat olmaya
bakın. Her hastalık için geçerli bu, ama kanser için daha önemli moral."
dedi.
Sonra
Kadri Hocamı aradı; yeşil reçete ile satılan bir ağrı kesici vermek istediğini,
ama kendisinde o an yeşil reçete olmadığını söyledi. Telefonu kapattıktan sonra
Kadri Hocamın beni beklediğini söyledi. Teşekkür edip ayrıldım.
Tekrar Onkoloji
Evet,
yine Onkoloji'nin yolu gözüktü bana. Her zaman olduğu gibi "Rabbi
yessir velatu assir Rabbi temmim bil hayr (Rabbim zorlaştırma
kolaylaştır. Rabb'im Hayr ile karşılaştır.)" duasını okuya okuya girdim Onkoloji'ye.
Bütün hastanelerde oraya özgü bir koku muhakkak vardır, ama Onkoloji'deki o
koku beni mahvediyor.
Hep
yanımda taşıdığım Rebul Lavanta kolonyamı çıkarıp bol bol burnuma çektik kokuyu
almamak için, ama ne mümkün... kesif bir koku bu, hastalardan yayılan menfi
enerjiyi olduğu gibi hissediyorum sanki... Doktorlar ve hemşireler nasıl
katlanıyor bu kokuya diye geçirdim içimden. Allah c.c onlara yardım etsin.
Kadri
Hocamın kapısı yine çok kalabalıktı. Bir hastasını yolcu ederken gördü beni;
yine mütebessim yine mütevazı... ve diğerlerinden müsaade isteyip beni aldı
başka bir odaya götürdü. Genç bir doktor vardı. Oturduk,"Sana yeşil
reçeteli ağrı kesici yazacağım, ama böyle olmaz bu meseleyi çözmemiz
lazım" dedi.
Ve en az
beş dakika başını ellerinin arasına alıp sessizce düşündü. "Benim sınıf
arkadaşım var Gazi Tıp'ta çok iyi bir doktordur Romatoloji'de oraya göndereyim
ben seni" dedi sonunda.
"Hocam
Gazi'ye gitmeyeceğim, Tamoksifen ve Arimideks'de kullanmayacağım. Siz bana bu meselenin kemik metastazı olmadığını, nörolojik bir
problem olmadığını ve ayrıca gıda intöleransı ile ilgili de bir mesele
olmadığını net bir şekilde söyleyebilir misiniz?" diye sordum.
Gülümsedi,
"Tamam sana ilaç kullandıramayacağız anlaşıldı. Şimdi, veriler nörolojik
ve gıda ile ilgili bir durum olmadığını söylüyor, ben de bunu net olarak
söylüyorum. Ne diyelim, derdi veren Allah dermanının da verir diyelim."
dedi.
Ben de Kadri
Hocam'a, yengemin bana yosun hapları, Galina'nın da soya hapları hediye
ettiğini söyledim. "Onları ve ayrıca Dr. Bilgin Sait'in önerdiği Solgar'ın
Gaks'ını kullanabilir miyim ? diye sordum. "Elbette kullan ve bir işe
yararsa bana da haber ver" dedi.
Solgar'ın
Gaks'ını zaten iki aydır kullanıyorum. Bugün de yosun hapına başlayacağım
inşallah. Bakalım ne olacak? Yosun hapının tam adı Green Gem Chlorella.
www.yasamnet.com adresinden temin edilebiliyormuş. Ve bu hapa tedricen
başlanıyormuş ilk gün bir tane, ikinci gün üç tane, üçüncü gün beş tane diye
devam edip 15 taneye ulaşınca her gün 15 tane alınıyormuş.
Kadri
Hocamdan çıkmadan Atila mesaj atmıştı "Can karıcık nedir son durum?"
diye. Hemen aradım, vaziyeti anlattım ve kararımı söyledim. Yeşil reçeteli ağrı
kesiciyi kullanmayacağım, çörek otu yağı ile masaj yapıp güneşte
dinlendireceğim ellerimi ve yosun hapını kullanacağım.
"İşte
bu kadar" dedi Atila "Dua edelim hayatımıza devam edelim."
Sonra
eve dönmek üzere dolmuş durağına yürürken Atila yine sürpriz yaptı. İşini gücünü
bırakıp gelmişti yine canım benim. Onu her gördüğümde sanki uzun süredir ilk
defa görmüşçesine çocuk gibi seviniyorum.
Kaçınılmaz
olarak perşembe günleri kurulan sosyete pazarına uğradık:) Atila zaten hep
şaşırmıştır bu doktorlar niye hep sosyete pazarının kurulduğu gün olan
perşembeye randevu veriyor diye:))
Ha bu
arada Kadri Bey'den Temmuz için randevu alırken sekreter perşembeye denk gelen
güne vermişti. Hemen değiştirmesini rica ettim gülerek randevuyu 24 Temmuz
salıya aldı.
Çörek
otu yağı ve yosun hapını kullanıp neticelerini yazacağım inşallah. Şimdi yeni
başladığım projeye geri dönüp çalışmam lazım. İnşallah parmaklarım buna müsaade
eder...
Bugünlük
bu kadar:))
Neşe Kutlutaş, 29.11.2014, KonukYazar, Sonsuz
Ark, (İlk Yayın Tarihi, 26.04.2012)