29 Kasım 2014 Cumartesi

SA1013/ÇY4-DB28: Gezi Parkı, Yırca, Validebağ ve “Duyarcanlar”

"Ne de olsa onlar çevreyi önemseyen, ağacı koruyan kahramanlardı. Zaten onlardan olmayanlar ne anlardı böyle entelektüel hassaslıklardan?"


Türkiye'de Gezi Parkı ile başlayan, “Çevre ve ağaç” üzerinden devam eden bir psikolojik savaş yürütülüyor. 27 Mayıs 2013 tarihinden beri ağaç, direnişin sembolü yapılmaya çalışılıyor. Aslında olayın en başında direnişin öncülerinden bir ünlünün de kısaca özetlediği gibi meselenin ağaç olmadığı, bunun karışıklık çıkarmak isteyen herkes için çok kullanışlı bir konu olduğu çok açık. 

Kullanışlı çünkü, çevreyi koruma ve yaşatma sorumluluğu başlangıçta kimsenin itiraz edemeyeceği bir duyarlılığı içeriyor. Oldukça haklı ve masum bir amaç olarak görülmesi de çok normal.

Normal olmayan ise, her seferinde ağacı korumak üzere ortaya atılanların, bir süre sonra aslında dertlerinin bu olmadığının ortaya çıkması. Onları çevrecilerden ayırmak oldukça zor. Çok iyi kamufle oluyorlar. Onun için biz bunlara kısaca Twitter'da çok güzel tespitler yapan bir dostun da dediği gibi “Duyarcan” diyelim.

Geçtiğimiz aylarda, Manisa’nın Yırca Köyünde de benzer bir kaos yaşandı. Konu oldukça karışık. Olayı ilk defa CNN Türk’e ağlayarak röportaj veren köy muhtarı Mustafa Akın duyurdu. Muhtar göz yaşlarıyla köyüne bir santral yapılacağı için, ihaleyi alan şirketin 6000 zeytin ağacını kestiğini, kendilerinin buna direndiğini ancak başaramadıklarını anlatıyordu.

Ülkedeki tüm 'Duyarcanlar', elbette buna sessiz kalmadı. Haber bültenlerinde ve sosyal medyada olay üzerinden spekülasyonlar, suçlamalar derhal başladı. Oluşturulmak istenen algı çok basitti.

“Ağaç düşmanı hükümet ve yandaşı şirketler, ağaç katliamına devam ediyor.”

Zaten Gezi Parkında da ağaçları korumak istemişlerdi. Hakaretler, direnişler, “ Yeni Türkiye'de kişi başına düşen yeşillik bir demet maydonoz..” şeklindeki orantısız zeka (!) esprileri ve iğrenç karikatürler gırla gitti.

Birkaç gün sonra Yırca Muhtarı'nın şirket yöneticisiyle yüzleştirildiği bir haber programı izledik.

Şirket yöneticisi, şirketin köylülerle bir protokol imzaladığını, anlaşmaya göre arazisini devreden her aileden bir kişiye santralde iş sözü verildiğini ve köylünün bunu kabul ettiğini, ağaçların çoğunu başka bir yere dikmek üzere köklediklerini anlatıyordu.

Üstelik protokolü köyün ağaçlar için ağlayan muhtarı hazırlamıştı. Şirketin kararı hukuka uygundu. Ancak sonradan yaşanan bazı anlaşmazlıklar sebebiyle köylü vazgeçmiş ve direnişe geçmişti. Muhtar canlı yayında böyle bir protokol olduğunu kabul ediyor ve aynen şöyle diyordu:

“Biz bu santrali buraya bu şirketin yapmasına izin vermeyeceğiz.”

Yani aslında köylünün veya muhtarın şirketle aralarında yaşadıkları muhtemelen maddiyata dayanan sorunlar yaşanmasaydı, ağaçların kesilmesinin bir önemi olmayacaktı. 

Sorunun hukuki süreci devam ediyor, kim suçlu, kim daha hatalı, nasıl sonuçlanır bilinmez ama şirketle anlaşılsa Yırca zeytin ağaçları için direnmeyecek, 'Duyarcanlar'ın bundan haberi olmayacaktı.

Duyarcanlar aynı ağaç sevgilerini Üsküdar Belediyesi'nin Validebağ Korusu’nun bitişiğinde bulunan 1200 metrekarelik alan üzerine yapılacak olan caminin inşaatında da gösterdiler. Aynı furya medyada ve sosyal medyada “Validebağ Korusu’nda ağaçlar katlediliyor” şeklinde devam etti. Kalabalıklar toplandı, sloganlar atıldı, tişörtler bastırıldı, güvenlik görevlileriyle çatışıldı, kısacası yine “direnildi”.

Üsküdar Belediyesi, cami projesinin maketinin de olduğu bir broşür hazırladı. Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in Üsküdarlılara caminin Validebağ Korusu ile alakası olmadığı görüşünü anlatmak için hazırlattığı broşürde tapu kayıtları, mevcut camilerin mesafelerini gösteren planlar da bulunuyordu. Hatta Broşürde Türkmen’in “İnşaatın yapıldığı parselde herhangi bir ağaç ya da bitki kesimi olmamıştır” ifadeleri de yer aldı.

Ama 'Duyarcanlar' için bu açıklamaların bir anlamı yoktu. Duyarlılık maskesiyle direnecekleri bir boşluk bulup, hemen orayı hevesle doldurmuşlardı. O boşlukta hevesle tepindiler. Konunun doğrusunu anlamaya, anlatmaya çalışanlara da burun kıvırıp, hakaret ettiler.

Ne de olsa onlar çevreyi önemseyen, ağacı koruyan kahramanlardı. Zaten onlardan olmayanlar ne anlardı böyle entelektüel hassaslıklardan?

Ancak aynı 'Duyarcanlar' Yalova’da CHP’li belediyenin kestiği 180 ağaç için direnme gereği hissetmediler. Kendilerinin de dediği gibi 'Duyarcanlar' için mesele ağaç değil. 

Öyle olsa Yalova’da kesilen neredeyse 100 yıllık çınarlar için de azıcık da olsa direnirlerdi, değil mi?



Derya Beyaz, 29.11.2014,  Sonsuz Ark,  Çırak- Çevirmen Yazar, Fikir




Video: Yalova'da CHP'li Belediye'nin Ağaç Katliamı:




Seçkin Deniz Twitter Akışı