“İranlıların
Irak’tan tahliye edildiğini görene kadar Işid’i yenme ihtimali yok. Işid’in mağlubiyetini göreceksek, Amerikan
araştırmasından sonra da yaptıkları gibi Sünni aşiretlerle Şii komşularının
birleşmesine ihtiyacımız var.”
Struan Stevenson, Avrupa
Parlamentosu eski Başkanı
Avrupa
Parlamentosu eski başkanı Struan Stevenson,
Londra’daki Irak’la ilişkiler konferansında“ İran rejimine karşı yatıştırma
politikası, bugün bölgede gördüğümüz krizin sebebidir ve İran rejimi Irak’ta
kaldığı sürece, Işid’i yenmek mümkün değildir.”
dedi.
Aşağıdaki
konuşma Avrupa-Irak Dostluk Derneği Başkanı (EIFA) sayın Struan Stevenson’ın
konuşmasından alıntıdır. (İskoç Stevenson 2013 yılına kadar Avrupa Parlamentosu'nda
Irak ile İlişkiler Delegasyonu başkanlığını yaptı.)
Stevenson,
28 Ekim'de İngiliz Parlamentosu'nda düzenlenen "İran ve Camp Liberty’de
İnsan Hakları Durumu, Değişim için Beklentiler
(İran rejiminin Irak’ta yıkıcı müdahalelerine ilişkin bir İngiliz
politikası) konulu konferansta bir konuşma yaptı:
"Ben
10 yıl önce Avrupa Halk Partisinin (Avrupa Parlamentosunun en büyük grubu) Başkan
Yardımcısıyken; Bayan Maryam Rajavi’yi Avrupa Parlamentosu'nda Brüksel'de bizim
grup toplantısına gelip konuşma yapması için davet ettiğimi hatırlıyorum.
Sonsuz Ark'ın Notu:
Meryem Recavi Halkın Mücahitleri Örgütü'nün (HMÖ) kurucularından Mesud Recavi'nin eşi. 1993 yılından bu yana İran Ulusal Direniş Konseyi'nin (İUDK) seçilmiş başkanı. İUDK, üyeleri ve destekçileri tarafından, İran İslam Cumhuriyeti'ne muhalif organizasyon ve derneklerin bir arada olduğu "geniş bir çatı örgüt/İran'ın sürgündeki parlamentosu" dur. Başkanlığını yaptığı bu platform, kendi destekçileri, çeşitli ülkelerden bir kısım batılı parlamenter ve New York eski valisi Rudy Giuliani, Barack Obama'nın eski Ulusal Güvenlik danışmanlarından General James L. Jones gibi ABD'nin önde gelen bazı politikacıları tarafından, İran'ın gelecekteki meşru yönetimi olarak tanımlanmaktadır.
Ama kriz
çıkmıştı - Angela Merkel'den, o zamanlar Avusturya Şansölyesi olan Şansölye
Schüssel’den, İspanya Başbakanından ve Başbakan Jacques Chirac’tan “Bu kadının
gelip parlamentoda konuşmasına izin vermemelisiniz, aksi halde İranlılar
nükleer müzakerelerden çekilir” diyen telefonlar aldık.
Bu 10
yıl önceydi! Nükleer müzakerelerde nereye vardık? Hiç bir şey olmadı.
Bizi
oyaladılar ve şu anda nükleer bir silah yapmanın eşiğindeler. Bu insanlarla
yatıştırma oyunu oynarsanız olacağı budur.
Ben 5
yıl önce Irak ile İlişkiler Delegasyon Başkanı olduğumda, Irak Başbakanı Nuri
el-Maliki’nin , büyük bir sorun olduğu uyarısında bulunmuştum.
O İran
rejiminin kuklasıydı. İpleri İran’ın eline vermişti. Onun Amerikan ve İngiliz
desteğiyle başbakan rolü oynamasının Irak’ta bir iç savaşa sebep olacağı
konusunda uyarmıştım.
O Anbar
vilayetindeki Sünni nüfusa karşı soykırım kampanyası yürütmeye başladı ve
başarısız oldu ve sırayla bu durumdan faydalanan Işid’in Suriye’den girip,
silahları ve kontrolü ele geçirmesine imkan verdi. Şimdi Anbar onların
kontrolünde.
O zamandan
beri Irak’ın neredeyse bölündüğünü görüyoruz . Nuri El- Maliki Kürtleri
marjinalize etti, Sünni inanca sahip kendi halkına karşı bir savaş yürüttü,
Hristiyan toplumu da dahil diğer tüm azınlıklara karşı bir baskı ve ayrımcılığa
izin verdi. Dünyanın en eski Hıristiyan topluluklarından biridir. Orada Müslüman
komşuları ile yan yana mutlu yaşayan bir buçuk milyon Hıristiyan vardı.
Şimdi
geriye 300.000 kişi kaldı. Eskiden Irak’ta yaşayan 40.000 Yahudi vardı, şimdi
bildiğimiz kadarıyla 18.000 değil 18 kişi kaldı.
Tahran’daki
mollaların talimatlarıyla, Eşref Kampı sakinlerine sistematik tahliye başlatan
sonra bu yatıştırma politikasıyla arkalarından ateş açan Nuri El-Maliki’nin
diktatörlüğünde olan bu.
Eşref
Kampındakilerin yer değiştirmesi ve Özgürlük Kampına yerleştirilmeleri
konusunda anlaşmaya vardıktan sonra, o bu insanlara karşı zulüm ve cinayet
politikasına devam etti.
Sadece
28 ve 29 Ağustos 2009’daki ilk Eşref kampı saldırısından geriye 11 ölü ve
yüzlerce yaralı kaldı.
8 Nisan
2011’de 36 kişi öldü yüzlercesi yaralandı, 9 Şubat 2013 tarihinde Özgürlük Kampı’nda
bir roket saldırısı ile 8 ölü ve onlarca yaralı, 15 Haziran 2013’te 2 ölü
onlarca yaralı. Ve 1 Eylül 2013’te Maliki’nin haydutlarının yağmalamasına karşı
mülkiyeti koruma amaçlı Eşref Kampında kalan 101 kişi Farsça konuşan, 52 kişiyi
idam eden, 6’sı kadın 7 kişiyi rehin alan ve geriye onlarca yaralı bırakan
Kudüs Gücü tarafından korkunç bir saldırıya uğradı. Bulsalardı 101’ini de
öldürürlerdi.
Ne büyük
şans ki kurtulanlar bu kaderden kaçabildi. 7 rehine için hala hesap verilmedi.
Daha
sonra geçen yıl 26 Aralık’ta Özgürlük Kampı’na başka bir roket saldırısı oldu,
4 kişi öldü onlarcası yaralandı.
Her
saldırıdan sonra, otoritelerce, burada Britanya'da bu hükümet tarafından,
Amerikalılar tarafından, AB'de dışişleri yüksek temsilcisi Baroness Ashton tarafından,
BM Ban Ki-moon tarafından “bunun bir trajedi olduğunu ve bu cinayetlerin
arkasında kimin araştırmak için Irak hükümetindeki dostlarımıza ve Nuri
el-Maliki’ye çağrı yapıyoruz” diye açıklamalar yapılan tokalaşmalar var
elimizde. Bu çok çirkin. Ona soruşturmalarının sonucunu bekleyeceğimizi
söylemek.
Tek bir
soruşturma bile olmadı çünkü bu katliamların emrini bizzat Maliki verdi! O
uluslararası mahkemelere getirilmeli, terörizm ve insanlığa karşı işlediği suçlar, cinayetlerle ilgili hakkında dava açılmalıdır,
inanıyorum ki bu salondaki hepimiz bunun gerçekleştiğini görmek için
yaşayacağız. Maliki’nin olması gerektiği gibi mahkeme önüne getirildiğini
görmek için yaşayacağız.
Haydar
Al-Abadi görevi devraldığından beri, nihayet Amerikalılar söylediklerimizi, 5
yıldır söylediğimizi duydular. Tanrı aşkına Maliki'yi desteklemeyi bırakın.
Nihayet söylediğimiz şey konusunda uyandılar da bunun gerçek olduğunu fark ettiler.
Maliki’ye
sahneyi terk etmesinin, bir yer değişiminin zamanının geldiğini söylediler.
Hatta
daha sonra mollalar, Maliki’nin başbakan olarak devam etmesi gerektiğini
ısrarla seçilmiş hükümeti, Irak temsilcileri konseyindeki insanları, “Maliki’yi desteklemezseniz
sonuçlarına katlanırsınız” diyerek tehdit ettiler.
Dünya
artık El-Abadi’yi izliyor.
Özgürlük
Kampınd, bu insanlar makineli tüfeklerle hapsedilmiş, bunların 2700’ü için
yarım kilometrekarelik bir alan mutlak bir toplama kampı olmuş.
Makineli
tüfekler şu anda kampa çevrilmiş, insanlar temel güvenlik hakkından mahrum
bırakılıyor. Onlar Özgürlük Kampı’na taşınmadan önce kaldırılmış olan beton
istinat duvarlarından bile mahrumlar.
Roket
saldırılarından korunmak için sahip olacakları tek olası koruma prefabrik
barakalar.
Eşref
kampındayken onlara ait olan, büyük ihtimalle şimdi yağmalanmış olan vücut
zırhı ve kaskların dağıtılması da reddedilmişti.
Roket
saldırılarından kaçabilecekleri hendekler kazmak için kazma ve kürekten de
mahrumlar.
Ve
Özgürlük Kampı’nın Işid’in önemli bir hedefi olan, Bağdat’a 40 km uzaklıktaki
Bağdat Havaalanı’nın hemen yanında olduğunu da hatırlayın.
Bu 2700
kişi kurtarılmalı. Hepsi derhal UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği) tarafından mülteci olarak kaydedilmeli. Her birine Amerikan
Hükümeti tarafından kişisel koruma sağlanmalı.
Onlara
Cenevre Sözleşmesi kapsamında korunan kişiler oldukları ve BM ‘in geçici geçiş
bölgesi diye adlandırabildiği bir bölgede hapsoldukları söylenmişti.
Ama, neredeyse
3 yıldır geçiş bölgesi denen yerdeler. Onlar BM, AB ve Amerika tarafından
aldatıldılar.
Tahran'daki
mollaların özel yönergeleri ya da Işid tarafından tamamen yok edilmeden önce,
ki onları bekleyen kader bu, havayoluyla Özgürlük Kampı’ndan alınmalılar.
Bayanlar
ve baylar, İranlılar uluslararası bir terör örgütü olarak listelenen Kudüs
Kuvvetlerinden ileri gelen komutanlarıyla artık Irak'ta ve biz kenarda oturup
İran mollalarının kanserli hegemonyası tarafından ele geçirilen Irak'ı
izliyoruz.
İranlıların
Irak’tan tahliye edildiğini görene kadar Işid’i yenme ihtimali yok. Işid’in mağlubiyetini göreceksek, Amerikan
araştırmasından sonra da yaptıkları gibi Sünni aşiretlerle Şii komşularının
birleşmesine ihtiyacımız var.
Biz
Kudüs Gücü ve İran destekli şeytani militanların Irak’ta arsız ve kirli
işlerine devam etmelerine izin verdiğimiz sürece bu olmayacak.”
NCRI, Çarşamba,
5 Kasım 2014
Derya
Beyaz, 09.11.2014, Sonsuz Ark, Çırak/Çevirmen Yazar, Çeviri