“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.”
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
İtiraf 16
İsim: *** | Rütbe: Baş Çavuş |
Birim: Sınır Devriye | Bölge: Jenin
Bir
yandan, hiç bir şey söylemediğim için suçluluk hissediyorum, diğer taraftan
hala inanıyorum ki, bu bir şeyi değiştirmezdi. Anlık bir şeyleri
değiştirebilirdim. Bu güçle ilgili bir anlayış değil. Belki başka birliklerde
böyle olabilirdi- yani diğer birlikler kesinlikle aşırılıkta bu kadar değil.
Daha sonra Cenin Sınır Devriye birliğine katıldığımda bunun çok da farklı
olmadığını gördüm. Hala bir şiddet havası var ve evet “her şey çok sıkıcı, bu
yüzden hadi olay çıkaralım”.
Ne demek istiyorsunuz?
Bilmiyorum,
olay çıkarmak. Telsizi açıp: “Bana bu
sokakta taş atıldı ” diye rapor etmek. Sonra da birini tutuklar ve sorgulamaya
başlarsın. Olayı kimin uydurduğuna bağlı olarak, sonunda salıverilir ya da
salıverilmez. Burada, “Sıkıldım, hadi birinin bize taş attığını söyleyelim”
diyen bir kadın devriye vardı. Ona “kim?” diye sorulduğunda “ Bilmiyorum, gri
gömlekli iki adamdı, tam göremedim” dedi. Böylece gri gömlekli iki adam yakalandı,
ve ona “Bu adamlar mıydı? diye soruldu. Doğal olarak, yakalandıklarında
dövülmüşlerdi de. “ Bunlar mıydı?” “ Hayır, sanmıyorum” İşte şimdi bir olayınız
oldu. İnsanlar dövüldü. Ve aslında o gün orada hiç bir şey olmamıştı.
***
İtiraf 17
İsim: *** | Rütbe: Çavuş | Birim:
Alan istihbarat | Bölge: Etzion Bölge Tugayı
Taş atanlara ne yapılıyor?
Dövülüyorlar
ve tugay karargahına götürülüyorlar. (...)
Resim çektiğinizi biliyorlar?
Kim,
askerler mi? Biliyorlar ... Taş atıldığını görür görmez, bunun belli bir zamanı
var, rutini biliyorsunuz. Böylece o anda birlikler yaklaşıyorlar, jiplerde
uyumuyorlar, yani devriye geziyorlar demek istiyorum. Veya iyi bir noktada
jiplerde uyuyorlar, sonra hemen geliyorlar.
Taş atana ne oluyor?
Öldüresiye
dövüyorlar ya da karargaha götürüyorlar. Ya da en kötüsü babasına götürüyorlar.
Bu dövülmekten ya da karargaha götürülmekten daha beter.
Neden?
Çünkü
babası daha da beterini yapıyor.
Dövüyor, sanırım.
Hayır,
daha beter.
Durum değerlendirmelerinde
babasına götürmenin daha kötü olduğunu mu söylüyorlar?
Tabii.
Orada her şey hakkında konuşuyorlar. Her şeyi ortaya getiriyorlar Kimin adı
geçiyor? Tabur komutanı, tüm birliklerin komutanları ve evet her şeyi
tartışıyorlar, Her bir olayı, ne olmuşsa.
Yani taş atanı babasına götürmeye
izin veriliyor, yoksa verilmiyor mu?
O andaki
komutana bağlı. Genellikle gözaltına almayı tercih ediyorlar.
Onları babalarına götürmeyi
tercih eden tabur komutanları var mıydı?
Eğer
konuşmayan, arkadaşlarını ihbar etmeyen bir çocuksa babasına götürülüyor.
Gözaltından sonra mı?
Hayır.
Önce. Önce sahada sorgulanıyor. Arkadaşların nerede? Bilmiyorum, bilmiyorum.
Babasına götürme işi daha etkili
bir seçenek mi?
Eğer
üzerinde çok durmuyorsanız, yeterli kanıt ve suçlayıcı meşru nedenleriniz yoksa,
babasına götürebilir, bütün köyü kapatabilirsiniz. Orada böyle şeyler çok oldu.
Bir çocuk taş atmışsa – bütün dükkanlar kapatılırdı.
Buna kim karar veriyor?
Tabur
komutanı... Bizim bölgede sanırım, bu fazla değildi, bu gri rutin, bilir
misiniz? Her gün yaklaşık 40 yasadışı şey olurdu ve bunlarla ilgili yapılacak
çok da kesin bir şey yoktu. Herkes ne yapılacağına o anda kendisi karar
verirdi.
Herkes derken kimi
kastediyorsunuz, çavuş mu mesela?
Eğer
yasa dışı bir şeyse, çavuşun yetkisi var. Taş atma olaylarında birlik komutanı.
Molotof kokteyli olaylarında genellikle batarya komutanı.Yasadışılarda tek bir
batarya komutanı size ne yapılacağını söylemez. O yüzden kontrol noktasında ne
yapacağınıza dair kendi insiyatifinizi kullanırsınız.
***
İtiraf 18
İsim: *** | Rütbe: Yedek Çavuş
Birim: Hatikva | Bölge: Qalandiya
Kontrol Noktası
Ben
genel bir durumla başlayacağım çünkü gerçekten nereye parmak basacağıma dair
belirgin bir şey hatırlamıyorum. Size daha önce de açıkladığım gibi, düzenli
hizmette yeteri kadar şey yapmamış olmanın verdiği suçluluk duygusu ve yüksek
bir motivasyonla geldim, bu yüzden de terhis olduktan iki ay sonra kendimi
burada buldum.
Bu
birimle ilgili bir kaç kelime: Bunlar yaşlı adamlar. Hatta neredeyse 60-70
yaşlarındalar. Gerçekten gülünç bazı anlar var. Bu adamlar, ne zaman egzersize katılmaları
emredilse, şöyle diyorlar:
Dinleyin, katılabilirim ama geri dönebileceğimden emin
değilim. Gerçekten, kontrol noktalarındaki insan seviyeyi yükseltmek için
gönderilen havalı tipler. Bu iş, sabah ve akşam sekiz saatlik vardiyalı bir iş.
Size
diyebilirim ki benim için orada olanlar... Tamam, ben oldukça hassas bir
insanım, özellikle acı çeken insanlara karşı ve kendimle ilgili diyebilirim ki,
belki de sondan başlıyorum, bu hassaslığın orada iki haftada yok olduğu yerden.
Başka bir dünyadaymış gibi hissettirdi bana, orada yaptıklarım, çıktıktan
sonrakiler. Birden farkettim: Birine vurmadım ya da öyle bir şey olmadı, ama
saygısızca yapılanlar bana hiç uymuyor. Tüm bu geri zekalı espriler, 'Bana el
bidubi ver' (Arapça konuşan birinin “Bidubi nedir?” diye sormasını bekleyerek
)“şubidubi” demeler, bunun gibi şeyler. Neyse, o zamanlar fotoğrafçılığa
meraklıydım, bu yüzden orada kontrol noktasındaki insanların fotoğraflarını
çekmek istiyordum. Etkilenmemek için bir arayış gibi bir şey. İşbirliği yapan,
uyum sağlayan insanlar da vardı, sanırım onların orada göreceği muameleyi
kolaylaştıracağını varsayıyorlardı.
Bir şey
beni gerçekten rahatsız etmişti.. Bununla koca bir üç yılı geçirmenin nasıl bir
şey olduğunu hayal bile edemiyorum, -orada askeri polis birimlerinden gelen
adamlar var ve onları rahatlatacak hiç bir şey yok, bu onların askeri hizmeti-
beni rahatsız eden şey oradaki düzensizliğin seviyesiydi. Biliyorum, askeri
polis oraya gönderilmeden önce orada komutanlık yapan bir arkadaşım var.
Aslında bu adamlar ön cepheden, gayet düzenli, bilgili silahlı birliktendi.
Bu
adamlara Cenin’den geçenler için- Bugün geçmelerine izin verin, bugün
geçmelerine izin vermeyin,başka bir gün izin verin, uyarılar ve böyle devam
ediyor. Ben oradayken hiç bir asker izin veremezdi, tamamen çıldırırdı.
İlk
önce, size gerçekten hiç bir şeyin anlatılmadığı içi boş bir brifing aldığınız
saçma bir durumdaydınız. Bölge bu ve sonra kontrol noktasına gidiyorsunuz.
Sonra uyarılarla ilgili günlük dedikodular başlıyor, farzedelim istihbarat
subayı bir şey söylüyor, DKG başka bir şey. Böylece herkes, çok da
umursamadıkları farklı şeyler konusunda emin oluyor. Yani kontrol noktasındaki
askerlerin kendisinden bahsediyorum. Yani Betlehem’den geldiğinizi ve kontrol
noktasından geçmek istediğinizi söylüyorsunuz, sizi sırada kontrol eden bir
asker geçmenize izin veriyor, diğeri vermiyor, bir diğeri daha farklı bir emir
alıyor.
Yan yana
oturuyorlar, ama iletişimleri yok ve siz de hissediyorsunuz ki... Biriyle
tartışmak zorunda kalıyor, ona geçemeyeceğini söylüyorsunuz ama ne hakkında
tartıştığınızı bile bilmiyorsunuz, gerçekten? Yani yanı başınızdaki adam
sizinle çelişiyorsa tartışmanın ne anlamı var? Mücadele ettiğiniz her şeyin,
orada bulunmanızın ulusal bir görev bir amaç için olduğunu düşünmek isterken,
havanda su dövmek olduğunu anlıyorsunuz. Hiç bir şey güvenebileceğiniz bir
uyarıya dayanmıyor. Gelen bütün bilgi bu ve gerçekten beynimi allak bullak
ediyor. Kontrol edilemez bir şey.
Denedim,
dedim ki, Tamam, nasılsa buradayım, bir dizüstü bilgisayarla geçiş mesajlarını
kontrol ederek askerlere bildiririm, ama tutarlı bir bilgi almak imkansızdı. Bu
gerçekten beni endişelendiren bir şey ve oradaki askerlerin canını ne kadar
sıktığını hayal edebiliyorum.
Derya Beyaz, 13.11.2014,
Sonsuz Ark, Çırak- Çevirmen Yazar, Çeviri
Orijinal Metin: