"Tüm
Dünyadaki Müslüman Halkların çektiği zulüm ve şiddeti de düşünerek olayı gözden
geçirdiğimizde anlıyoruz ki, akıllı ve stratejik davranmalıyız"
Washington DC, National Catedral
"Ne dersiniz?! Müslüman Kardeşler yakında DC'deki Ulusal Katedrali Allah'a kulluk etmek için kullanacaklar?"
ABD’deki
İslam Kongresi ilanlarını yakın zamandır göz ucuyla takip ediyorum Bu sabah
Washington Post Gazetesinde bir haber gözüme çarptı.(1) Destekleyenleri ve
karşı çıkanları ile fotoğraf şöyle:
Washington
Katedrali'nin İlk Müslüman Namaz Hizmeti
Olay
Washington Ulusal Katedralinde gerçekleşir. 14 Kasım Cuma günü itibariyle Katedralin köşesinde, birkaç yüz
Müslüman toplanıp ezan okuyup namaz kılarlar., ateşli bir vaaz verip, Güney Afrika'nın müslüman ABD Büyükelçisi Ebrahim Rasool (İbrahim Resul) vaaz verir. (Polis
yoğun güvenlik önlemleri ile kiliseyi kapatarak arama yapar.) Fakat bir iyi
giyimli, orta yaşlı bir kadın aniden sesini yükseltir:
“Amerika
Hıristiyan ilkeleri üzerine kurulmuştur. Kilise yalnız bizim, bırakın!”
Katedral
yetkilileri, küçük ve seçili grupla olayı sınırlamak istediğini söylerler.
Musarat
Bozai Washington Ulusal Katedralinde düzenlenen 'ilk Müslüman namazı' hizmetine
katılır.
Musarat Bozai. Foto: Astrid Riecken / Washington Post
Katedral
Başkanı Rev. Gary Hall ise, “Aziz Benedict dua ve misafirperverliğin öneminin
eşit olduğuna inanır.” diyerek konuşur. Arapça dua sesleri hayret vericidir:
"Güzel bir kutsal alanda güzel bir
kutsal dil."
Hall,
bunun iyi hizmet ve birlikte çalışmak için daha fazla çabanın başlangıcı olarak
hizmet edeceğini umduğunu söyler.
Katedral
yetkilileri ve yerel Müslüman liderler de dâhil olmak üzere çok sayıda insan ve
bu yayını yapanlar, bunun dini anlayış ve işbirliği için acil ihtiyaç olduğu
hakkında Ebrahim Rasool’un mesajını yinelerler.
“Selam,
Şalom, Barış. Hepiniz gerçekten hoş geldiniz.”
Rev.
Canon Gina Gilland Campbell ayin dolayısı ile Katedral direktörünü tebrik eder.
Birkaç
Arapça televizyon kanalı tarafından canlı yayınlanarak verilen törende yerel
cami misafirlerince, kilise ve sinagogu temsil etmek için seçilmiş insanlara ve
misafirlere alkolsüz içecekler ve tatlılarla bir karışım ikram edilir. Savaşın
parçaladığı Ortadoğu'da Müslümanlara ve diğerlerine mesajlarının ulaşmayı
umduklarını söylerler.
12 yaşındaki oğlu Zeyd'le birlikte gelen Avukat Arif
Ali:
"Gerçekten
bu Hıristiyanlık ve İslam ortak miras ve değerleri hakkında düşündürüyor."
Rashid
Mahdum, Potomac'ta oturan bir emekli mühendis:
“Olayın
mesajına ve sembolizmine inanıyorum, bu olay Dünya'da yankılanacak.”
İmam Ahmed Hamad Chebli. Foto: Astrid Riecken / Washington Post
Jersey Merkez
İslam Toplumu lideri İmam Ahmed Hamad Chebli, Washington Ulusal Katedralindeki namaza katılır:
"Bizim
ve Hıristiyanların her yerde eşit olduğu, Müslümanlar için bir ders
olmalı," diye ekler.
Nelson
Mandela’yı anma hizmetinde birlikte çalıştığı için Canon Gina Gilland Campbell ve İbrahim Resul arasında
bir ilişki gelişmiştir. Niyetlerinin Dünya'da yankılanacak olan dini hoşgörü
konusunda bir açıklama yapmak olduğunu söylerler.
Evangelist
Derneği başkanı Rev. Franklin Graham'ın Facebook’ta Perşembe günü yazdığı "Yarın, Washington DC Ulusal Katedrali, en önemli piskoposluk kilisesi Müslümanların Allah'a namaz kılmalarına hizmet edecek; Tanrı'nın bizi günahlarımızdan kurtarmak için yeryüzüne Oğlu, Rab İsa Mesih'i gönderdiği bir kilisenin Tek Gerçek Tanrı dışındaki bir şeye ibadet için kapılarını açmasını görmek üzücü. İsa İncil'de açıkça ifade etmişti: "O yol, gerçek ve yaşam Ben'im. Hiç kimse benim aracılığım olmadan Baba'ya ulaşamaz" (Yuhanna 14: 6). cümlesi Cuma günü itibariyle 64.000 kişi tarafından beğenilmiştir…
***
Washington
Post Gazetesi’nde sabah verilen bu haber öncesi; gece ülkemiz sosyal medyasında
Hükümetin Papa’ya yazılan davet mektubuna eleştiri bombaları medyaya teker
teker düşerken “Hani bu projeye karşıydınız.” diyen sesler yükseliyor.
Dinlerarası Diyalog Projesi çerçevesinde Washington’da bu senaryoya bağlı oynanan tiyatroların
ve tepkilerin kasıtlı olarak fırına sürüldüğünü düşünüyorum.
Dinlerarası Diyalog uzun zamandır uygulanan bir süreç, bütün dinlerin tek bir
yaratıcıya inandığından ötürü tek bir ibadet yeri ve şeklinin yeterli olacağını
içeren ciddi konsültasyonlar ve argümanlar ve dini yıpratma faaliyetleri
içeriyor. Dünyada tüm Müslümanlara duyurulan bu tiyatrolar yaşanırken, şu soru
haliyle kafaları karıştırıyor.
Bu
projenin içinde Türkiye olmalı mı, olmamalı mı? Yoksa önceden olduğu gibi malum
çevrelerin kontrolünde mi yer almalı?
İslam
Dinini bozmak adına yapılan tüm çalışmalarda aktif olarak yer almak, koruyucu
kalkan görevi görmek Türkiye'nin tam anlamıyla içerisinde yer alması gereken
bir durum benim kanımca. Çünkü Kuran düşmana karşı hazırlıklı olmakla ilgili
ayetlerinde, bizlere şöyle der.(2)
4. Sure
(Nisâ Suresi), 104. Ayet:
"Düşman
topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız,
kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz
Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."
8. Sure
(Enfâl Suresi), 60. Ayet:
"Onlara
karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah'ın
düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat
Allah'ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne
harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez."
Senelerdir
Batının, İslam Dini'ne ve Kuran’a uyguladıkları sindirme, yıpratma, değiştirme
politikalarının amacının Dinlerarası Diyalog Projesi'ni nihayete erdirmek ve
vaat edilen topraklara sahip olmak üzere kurgulandığını biliyoruz. Petrol
kuyularına sahip çıkan uyduruk Halifelerin Ortadoğu’da Müslümanlar adına görev
almadığını düşündüğümüze göre, Müslümanlar olarak uyanık olmalı ve tehlikelere
karşı da her zaman tedbirli davranmalıyız.
Çünkü;
sergiledikleri tiyatrolar tam bir satranç oyunu özelliklerini taşıyor. Onlara
karşı hangi taşı, ne zaman, nerede hamle olarak ileri sürebileceğinizi tahmin
etmek, oyuna girmek yorucu ve yıpratıcı olacaktır. Ancak onlar neredeyse hiç
uyumadan hamlelerini düşünüp, taşlarını oynatmaya devam ediyorlar.
İlerleyen
yıllarda bu ve benzeri haberlerden daha
fazla duyacak, sürekli yenilenerek yazılmış tiyatro oyunlarını hep beraber
izleyeceğiz. Tüm Dünyadaki Müslüman Halkların çektiği zulüm ve şiddeti de
düşünerek olayı gözden geçirdiğimizde anlıyoruz ki, akıllı ve stratejik
davranmalıyız. Acı duysak da onları izlemekte gevşeklik göstermeden, gücümüzün
yettiği kadar, satranç oyunlarındaki her türlü hamlelerine karşı kendi
atlarımızı hazır bulundurmalıyız.
İyi
manevra gücüne sahip bir ülke olmalıyız ki, “Kuran’a göre doğru şekilde,
oynadıkları tiyatronun son perdesini biz kapatalım.”
Çünkü
Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
Duru Çağlayan, 16.11.2014, Sonsuz Ark, Çırak Yazar
Referanslar: