"Siyonizm
kendi mitolojisinin, MASADA ve diğerlerinin tutsağıdır aslında…"
M. Hasaneyn
Heykel, Mısırlı Gazeteci
Özet: 2000 yıl evvel son kale
MASADA’da belki umutsuzca ve belki kahramanca, önce çocuklarını ve kadınlarını
ardından birbirlerini kılıçtan geçiren son Yahudi topluluğu ile birlikte[i]
Yahudi varlığının kararlı ve süreğen bir coğrafi bütünlükle ve toprakla
bağlantısı kesildi. Şimdi 1948’de uluslararası dengeler ve batılı güç
odaklarının teşvik ve desteği ile 2000 yılın ardından yeniden bir coğrafi
alanda bir Yahudi yoğunlaşması, İsrail Devleti üzerinde görülmektedir. Bu kısa
araştırma Filistin toprakları üzerinde kökleşmeye çalışan bu Yahudi varlığının
Ortadoğu jeopolitiğine etkileri ve sahip oldukları jeopolitik imkan ve riskler
üzerine bazı çıkarımlara ulaşmayı hedeflemektedir.
Yersiz Yurtsuz bir
Jeopolitik: Yahudi
Yahudi;
yersiz-yurtsuz bir küresel jeopolitiktir. Tanımın garipliğinin farkındayım. Coğrafyadan
bağımsız bir jeopolitik tanımı yapılabilir mi, tartışılır; ancak son 2000
yıllık Yahudi tarihi bu gün kullandığımız jeopolitik etki-fırsat ve risklerin
tamamına sahip bir ‘Vatansız İktidar Ortaklığı’dır dense yeridir.
Fernand
Braudel 'Akdeniz'inde Yahudileri şöyle tanımlar:
"Garip
olanakları vardır, bir hükümdar onları takip etmekte bir diğeri korumaktadır,
bir ekonomi onlara ihanet etmekte bir diğeri ihya etmektedir, bir büyük
uygarlık onları korumakta bir baskası kucağını açmaktadır.../... Yahudi
uygarlığının[ii] kök salamadığı veya kötü biçimde saldığı bir devamlılık
arzeden kararlı coğrafi belirleyicilerin dışında kaldığı doğrudur ve bu onun en
güçlü özgün yanlarından biridir. Bu uygarlığın gövdesi tıpkı ince zeytinyağı
damlacıkları gibi diğer uygarlıkların derin suları üzerinde dağılmış, yayılmıştır
ama asla onlarla karışmamıstır, fakat hep onlara bağımlı kalmistir'[iii]
Birçok
siyasi çevre ve özellikle de siyonist politikacı ve yazarlar yahudiliği bir ırk
olarak tanımlama temayülündedir ve bunu 19. Yüzyılda Avrupa'da etkili olan
milliyetçi dalganın etkisi ile ortaya çıkan siyonizm olgusu ile
bağlantılandırmaktadırlar,[iv] fakat bütün bilimsel veriler milliyetçi tanımı
olan siyonizme rağmen Yahudi’liğin bir ırk olmadıgını göstermektedir.
'Yahudiler bir ırk değildir[v]. Bütün bilimsel
araştırmalar bunu kanıtlamaktadır. Bunların kolonileri yüzyıllar boyunca
yaşadıkları ülkelere ve aralarında bulundukları halklara bağımlıdırlar. Almanya
Yahudileri veya Aşkenaziler İspanya Yahudileri veya Sefardimler biyolojik
olarak yarı Alman yarı İspanyoldurlar çünkü kan karışımları oldukça sıktır ve
Yahudi cemaatleri çoğu zaman o yerin insanlarının museviliğe katılımları ile
doğmaktadır,'[vi] Afrika kökenli yahudiler, Doğu Avrupa ve Rus kökenli
yahudilerin fiziksel özellikleri de yahudilerin bir ırk olduğu tezini
nakzeder.[vii]
Tarihsel
olarak da yahudilik gerek sürgün öncesi ve gerekse sürgün sonrasında bir çok
farklı ırktan milletlerin kabul edip inandığı bir inanç olmuştur. ‘Yahudiler
Batı Asya'da yerleşmiş çok çeşitli Arap yahut Sami kabilelerden herhangi
biridir. Dolayısı ile ne bir Yahudi ırkı ne bir Yahudi milleti olmadığına ve
sadece Yahudi dini olduğuna göre Siyonizm bir aptallıktan başka bir şey
değildir.’[viii]
Bir kan bağı
ve biyolojik devamlılık/bütünlük olmamasına karşın Yahudi topluluğu yeryüzünün
bütün coğrafyasına dağılmış olarak yaşadığı uzun geçmişinde bütünlüğünü
koruyabilmiştir. Yaşadıkları kültür ve uygarlıklar ile asla bütünleşmeyen
Yahudi’nin bu tavrının altında teolojik referanslara dayalı seçilmiş millet,
üstün ırk gibi inanç ve akideler yatmaktadır. Bu inanç ve akidelerin sürekli
sürülen ve horlanan Yahudi’de nasıl bir savunma mekanizması yarattığı ilgiye
şayandır. '... Yahudi cemaatleri bir arada tutan sahte bir güç olan kan birliği
değilde, diğerlerinin onlara ve onların diğerlerine karşı husumeti olmakta ve
bu din sorunu da yoğun bir inanç, adet, çeşitli miraslar hatta mutfak
alışkanlıkları demetinin ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Katolik kralları
tarihçisi Bernaldez ihtida etmiş yahudilerden söz ederken 'Musevi usulü yemek
adetlerini hiç bir zaman kaybetmediler' demektedir.'[ix]
Bu görece
munis ve uyumlu tavra rağmen Yahudi’lerin tarih boyunca yaşadıkları toplumlara
karşı bir hoşgörü içinde olduklarını savunmak mümkün değildir. '...Yahudi
tavrının olağan olarak sakin ve hoşgörülü olduğunu düşünmek hatalı olacaktır,
kendisi bir Yahudi dostu olan tarihçi Lucio de Azadedo 16.yy eşiğinde Yahudi
hoşgörüsüzlüğünün kesinlikle Hristiyanlarinkinden cok daha büyük olduğunu
savunmuştur'[x]
Uğradıkları
horlanma ve ayrımcılıkla gittikçe içe kapanan Yahudi kimliği kendi içinde
nevrotik ve dış görünüşünün tam tersine gittikçe katılaşan kapalı bir üstünlük
duygu ve inanışı ile donanmıştır. 'seçilmiş millet, dünyayı yönetme
ayrıcalığına sahip yegane etnik grup inanışı ile 2500 yıldan beri sürekli tahkir
edilen, sürülen dağınık toplum tecrübesi Arthur Koestler in kavramsallaştırması
ile Yahudi Nörozunu ortaya çıkartmıstır'[xi]
Çoğu
zaman vahşice kıyımlara ve müsaderelere varan tacizlerden korunmak için din
değiştiren Yahudi cemaatleri bu yoğun baskı ve şiddet dönemlerinde bile dini
gelenek ve yaşam biçimlerini korumayı sürdürmüşlerdir.
İspanyol
engizisyonunun en şiddetli günlerinden şu tanıklık Yahudi inanç demetinin nasıl
bir iştiyakla sürdürüldüğünün kanıtıdır:
"Bir
engizitor Sevilla Valisi'ne 'Signor eğer Conversos'un (İhtida Belgesi sahibi
ihtida etmiş Yahudi) Şabbat'ı (çalışmak, yemek yapmak, ateş yakmak ve diğer
birçok yasağı içeren kutsal Cumartesi günü)[xii] nasıl kutladığını görmek
istiyorsanız benimle kuleye çıkın dedi' ve oraya çıktıklarında 'kafanı kaldır
ve Conversos'un oturduğu şu evlere bak, ne kadar soğuk olursa olsun Cumartesi
günü hiç birinin bacasından duman çıktığını göremezsin"[xiii]
Bu
yaygın koloniler halinde ve zaman zaman iyice ağırlaşan yalıtılmış yaşama
rağmen Yahudi varlığı nerede ise küresel çapta bir organizasyona sahiptir. Bu
küresel organizasyon, dönemin bütün zorluklarına rağmen modern Dünyada bazı
milletlerin bu gün bile sahip olmadığı bir çok gelişkin özelliğe sahiptir.
Bunlardan
bazıları muazzam bir haberleşme sistemi, tamamen farklı coğrafi kültürel
sistemlerde yer almalarının bir meyvesi olarak muazzam bir dil ve kültürel
çeşitlilik hakimiyeti, ticaret ve para hareketleri ve yolları üzerinde
hakimiyet kabiliyeti.
'Yahudiler
Doğu'da her türden konuşmanın doğal tercümanıdırlar, Türkiye Yahudileri olağan
olarak 4-5 cins dil bilmektedirler, hatta 10-12 tanesini bilen bir çok Yahudi
bulunmaktadır.'[xiv] Yahudiler 2000 yıl evvel başlayan sürgünden beri her
yerdeler, sık sık yaşadıkları zorunlu tehcirler 'kendi aralarında eğitim,
inanç, aralıksız yolculuklar, tüccarlar, hahamlar, dilenciler (bunlar birlik
halindedir), ticari mektupların kesintisizliği, dostluk ve aile'[xv] onları
adeta her zaman her yerde kılmaktadır. Hemen her zaman 'ayaklarının
dinleneceği'[xvi] kentlerin peşinde olan yahudiler nihayetinde ve zorunlu
olarak her yerdedirler.
Bir
vatan duygusundan yoksun ve bunun yarattığı süreğen bir tedirginliğin verdiği
sürekli dingin yaşam, Yahudi’ye diğer milletlerden çok daha fazla zihni
faaliyet gerektiren meslekler ve kar odaklı nakit bir yaşam biçimi
kazandırmıştır. 'Ermeni gibi eskiden köylü olan Yahudi yüzyıllar ve yüzyıllar
boyunca toprak işlemekten uzaklaşmıştır. Her yerde maliyeci, tefeci, rehineci,
tabip, zanaatkar ve fırsat bulduğunda tekrar rehinecidir.'[xvii]
Modern Kapitalizmin
Sürreal Ürünü: İsrail Devleti
İsrail
devletinin kuruluşu, yukarıdan beri anlata geldiğimiz yahudi tarihi ve o
tarihin ortaya çıkardığı Yahudi kimliğinden bağımsız ele alınamaz. Yahudi
kimliği ve o kimlik etrafında örgütlenen yapılar hemen bütünü ile bu arkaik
öğeler üzerine kurulu kimlik ile bağlantılıdır.
'Yahudi
kaderi dünya tarihi bağlamının, kapitalizm tarihinin dışında tartılamaz' [xviii]Sermaye
temerküzü ve bu sermayenin transferi ve kontrolü kapitalizmin gelişimi ile
iktidarlara ortaklığa kadar varan güç birikimlerine yol açmıştır.
Epey
erken bir dönemde, 1535 aralığından gelen bir tanıklık ‘yasalara uymayan
Conversosları şikayet eden yetkililerin yakınmaları, Portekiz kralına 500 000
Duka altın avans veren Conversosun’[xix] gücü önünde yapacak pek bir şeyleri
kalmadığını ve hemen her olayda yüksek kademelerdeki dostlarca korunduklarını
ifade etmektedir.
'Yahudi
tüccarlar gelişmekte olan bölgelerde gitmekte, buralara katkıda bulundukları
kadar da kar elde etmektedirler. Sağlanan hizmetlerin karşılığı söz konusudur.
Kapitalizm aynı anda binlerce şey ve aynı zamanda bir hesap sistemi, bir para
ve kredi tekniklerinin kullanımı demektir. Üstelik her kapitalizm bir ağ, bir
güven dizisi, dünya satranç tahtası üzerindeki gerekli yerlere oturmuş bir dizi
suç ortaklığı gerektirmektedir.'[xx]
Yahudi
bütün bu seyyal, bu bağlantılı, akışkan ilişkiler ağına sahip, onu koordine
edebilen bir geçmişe ve kültüre sahiptir. Bütün bu sistemik baskılar içinde
karlı ticaretler kaçınılmaz olarak bir çok yasadışılığı, küçük yasal
boşluklardan faydalanmayı ve suçlularla çeşitli kesişmeleri getirecektir.
'Kovulan
Yahudiler ile uyanık haydut çetelerini karşılaştırmak uygunsuz olacaktır, ama
nihayetinde ibranilerle kanun kaçakları Almanya'da olduğu kadar İtalya’da da
karmaşık bir siyasi haritanın yarattığı boşluk ve kolaylıklarından
yararlanmaktadırlar'[xxi] 'İsrail devletini ortaya çıkaran insan unsuru, Yahudi
toplumunun tarih hafızasının oluşturduğu kimlik, dünya görüşü ve tecrübe
birikiminin ürünüdür. Bu toplumun siyasi davranış kalıpları, tepkileri,
planları, basarı ve zaafları bu uzun sürecin eseridir.'[xxii]
Yahudi
uygarlığı bütün gücünü seyyal özelliğinden, bu seyyaliyetin sürdürülebilir,
karlı bir küresel organizasyon özelliğinden ve bu organizasyonun ürettiği
muazzam karlılık ve birikimlerin transfer edilebilir olma özelliğinden
almaktadır.
'Yahudinin
temel psikolojisi üç temel amaç etrafında kenetlenmektedir; 1- Her şartta var
kalma 2- Sürekli güç temerküzü, her an taşınabilir kalma (nakit kalma) 3- Bu
taşınabilir gücü seçilmiş millet miti misyonu için kullanma'[xxiii]
İnançlardan
kaynaklanan şiddetli bir takkiyecilliğin de yahudi ruhuna sirayet etmesinin
yüzyıllara yayılan bu sürekliliğinde payı büyüktür; 'Yaşadığın ülkenin kanunu
senin kanunundur' Talmud, Ghitim, 10:2, Nedarim 28:1
'Seni
yerleştirdiğim kentin barışını gözetecek ve Tanrı'ya bunun için yakaracaksın'
Tevrat, Yeremiya, 29:7[xxiv]
Modern
kapitalizmin ürettiği en sürreal tasarımlardan biri olarak İsrail devleti
olgusu bu seyyal organizasyonun birikimlerinin transferi üzerine oturmuş
durumdadır. 1948 de İngilizlerin öncülüğünde Milletler Cemiyeti’nin aldığı
alelacele bir karar ile dünyaya tanıtılan İsrail Devleti, öncesinde, tam bir
transfer sistemidir. Yahudi 2000 yıldan beri en iyi bildiği şeyi yapmaktadır,
biriktirmekte ve birikmişi transfer etmektedir. İsrail'in kuruluşundaki temel
transferlere bakalım:
Nüfus transferdir,
Ekonomi transferdir ve devlet organizasyonu ve ideolojisi transferdir
'17.yy’da
Kahire, İskenderiye, Trablusşam, Halep, Ankara arasındaki bölgede 2500 Yahudi
yaşamakta idi'[xxv]' 1905-1914 arasında Filistin'de 12000 nüfuslu 59 Yahudi
kolonisi kurulmuştur'[xxvi] '1918-1928 arası Filistin'e transfer edilen Yahudi
nüfus 175000 idi'.[xxvii] '1905 de Filistindeki Yahudi nüfus 80000 civarında
idi, 1925 de 110000 ve 1939 da 500000’ne ulaştı.'[xxviii]
Bu nüfus
transferinde batılı güçlerin gerçekleştirdiği bazı katliamlar ve Yahudi
propaganda mekanizmasının bu olayları maharetle işlemesi büyük paya sahiptir.
'Politik Siyonizm ikinci dünya savaşının hemen ertesinde Hitler cinayetleri ile
kesin şekilde beslenmiş oldu. Siyonist yöneticilerin kaydadeğer ustalığı;
Nazizmi ve Yahudi düşmanlığını geniş bir ölçüde indirgemeyi başarmak, sanki bu
bütün insanlığa karsı yapılmış bir suikast değilmiş gibi, Hitler kurbanlarının
yalnızca Yahudiler olduğuna inandırmak oldu. Sanki kırk milyon Slavın kökü
kazınmamış, sanki Hitler savaşı 65 milyon ölüye mal olmamış gibi.'[xxix]
1890 ve
1910 döneminde Rusya'da işlenen ve Pogrom olarak kavramasallaşan katliam ve
tedhişler Rus Yahudilerinin göçlerini hızlandırmış ve ilk Yahudi
yerleşimlerindeki omurgayı Rus Yahudileri oluşturmuştur.'[xxx]
Avrupa'nın
çeşitli kentlerinde Gettolarda yaşayan Yahudi bu tecrübe ile kenetlenmeyi ve
hedefler konusunda inatçı bir hırçınlığı da karakterine katmış olmaktadır,
Tarihsel olarak da Ghetto uygulaması İtalya'da başlamış olmasına rağmen,
esasında Avrupa'nın çeşitli kentlerinde uygulanagelmistir.[xxxi]
'1179
yılındaki Lateran Konsülü'nün Yahudiler ile birlikte yasamaya cüret eden
Hrıstiyanların aforoz edileceğine dair kararı getto sisteminin dini temelini
oluşturdu.'[xxxii] Ama tarihsel süreç izahı ne derse desin sonuçta Arthur
Koestlerin dediği gibi;’kendi tutumları Yahudileri içinde yaşadığı çevrenin
halkından ayırmaktadır. 2000 yıllık acılı geçmişine bakılırsa, Yahudi dini,
gerek ulusal gerek sosyal bakımlardan kendi kendini çekip ayırmıştır. Hem
Yahudi'yi ayırmakta hem de başkalarının ayırmasına zemin hazırlamaktadır.
Fiziksel ve kültürel gettoları kendi kendine, otomatik olarak
oluşturmuştur.’[xxxiii]
Ari
ırkını üstün ırk görmenin seküler/ideolojik formu olan Nazizim ile Yahudi
teolojisinden kaynaklanan seçilmiş millet dogmasının teolojik/ideolojik formu
olan siyonizm paraleldir.'[xxxiv]
Kısa bir
kronoloji ile İsrail'in kuruluşunu anlatmak gerekirse;
Siyonizm'in
siyaset sahnesine çıkışı 1860-1880 arasında gerek Rus ve gerekse Avrupa Yahudileri
arasında kurulan çeşitli organizasyonlar ve 1897 T. Herzl’in öncülük ettiği
Siyonist Kongre ve devamındaki gelişmeler İsrail devletinin kuruluş sürecindeki
temel adımlardır.[xxxv]
C. Weizmann ve arkadaşlarının kurduğu ‘Yahudi
Fonu’, Filistin'e dönük nüfus transferini organize ederek Filistin'de ilk
Yahudi kolonilerin kurulmasına öncülük ettiler. 1917 de Balfour deklarasyonu
ile İngiltere'nin tam desteğini alan Siyonistler terör çeteleri kurarak
Filistin topraklarını işgale başlamışlardır.
O
dönemin önde gelen Siyonist liderlerinden Vladimir Jabotinsky kan donduran
eylemlerini aynen şöyle ifade etmiştir:
"Yaşadığı
toprakları kendi iradesi ile terk eden tek bir halk var mıdır? Zor
kullanılmazsa Filistinli Araplar da egemenliklerinden vazgeçmeyeceklerdir'[xxxvi]
'Darkafalıların soluklarını kesecek şekilde ilkeleri çiğnemeden, ahlak
sınırlarını zorlamadan yapılan büyük bir şey hiç olmadı'[xxxvii] Jules Romains.
1880’de başlayan Filistin'e Yahudi nüfus transferi sonucu neredeyse küçük bir
köy nüfusu olan Yahudi nüfusunu 50 yıl gibi kısa bir sürede 500.000’e
çıkartmıştır. Ve 14 mayıs 1948 de İsrail Devleti ilan edilmiştir. ‘Bir ulus
ikinci bir ulusa üçüncü bir ulusun toprağını vaad etti..’[xxxviii]
Siyonistler
böylece, Filistin Arap toprağı ve halkları ile hiç bir bağları olmayan,
bölgenin, toprağın, iklim, insan ve kültürünün tamamen yabancısı, çoğunlukla
korkutulmuş/tedirgin ve bazısı vaatler ile hülyalı, bazısı arkaik inançları ile
zaten bu günde yaşamayan ve her biri birbirine gerçekten yabancı halklar
toplululuğunu Filistine taşıyarak, adeta bu halk topluluklarını bu çöle çakarak
bir devlet kurmuş oldular.
İsrail Devleti'nin
kaderini Hitler lakaplı Rus yahudisi Vladimir Jabotinsky güzel ifade eder:
‘Araplarla
bizim aramızda gönüllü bir uzlaşmaya varılması hayaldir. Ne şimdi ne de ileride
gerçekleşmesi imkansızdır. İlkel olsun, medeni olsun, bütün uluslar yaşamakta
oldukları toprağı vatanları olarak görüyorlar ve ebediyen de o toprağın tek
sahibi olmak istiyorlar. Bu uluslar yeni ev sahiplerine razı olamayacakları
gibi, bir ortaklığı da kabul etmezler. Yeni yerleşimleri kovma umudu var
oldukça her ulusun yerli halkı bu yolda mücadele edecektir. Filistin'in de
Yahudi devletine dönüşmesinin engellenmesine imkan olduğu sürece, Araplar da
aynı şekilde davranacaklar. Ancak Yahudi sürgünlerinden örülmüş bir duvar
Arapları kaçınılmaz sonucu kabul etmeye zorlayabilir.’[xxxix]
İsrail
devletinin devamlılığının üzerine kurulduğu tek gerçek jeopolitik öğe bu
karma/sürgün/taşıma nüfus ve yerleşimlerdir.
İsrail ekonomisi de
transfer bir ekonomidir.
İsrail,
sadece ABD’nin yıllık dış yardım bütçesinden %30 pay almaktadır. 1987’den beri
her yıl 8 milyar doları geçkin yardım almaktadır. 1949-1998 yılları arasında
sadece ABD’den İsrail'e 84 milyar dolar yardım yapılmıştır. Bu yardımların yanı
sıra kayıtlara girmeyen veya kongrenin takibini yapamadığı yardımlar ve geri
ödenemeyen krediler şeklinde kalemler de mevcuttur.
Amerikan
askeri ve teknoloji şirketlerinin arge aşamasında ki birçok projelerinin bu şirketleri
zarara sokacak şekilde İsrail'de üretildiği ve yine zarar ettirecek şekilde ABD’ye
ihraç edildiği, yine birçok Amerikan yatırım fonunun start-up durumundaki
İsrail şirketlerini uçuk denebilecek şekilde fonladıkları da bilinmektedir.[xl]
1967
savaşından sonar her yıl İsrail devletinin teşvik ve zorlaması ile İsrail'de
toplanan 'Yahudi Milyonerler Konferansı' temel olarak küresel Yahudi
sermayesinin İsrail'i fonlaması fikri üzerine oturmuştur.
Garaudy’nin
deyimi ile 'İsrail dünyanın en bağımlı ve borçlu ülkesidir'[xli]
ABD
1949’dan bu yana İsrail'e 100 milyar dolardan fazla hibe yardımı yaptı, 10
milyar dolar özel kredi verdi, yine yönetimin parçası olan kurumlar her yıl 1
milyar dolar para aktardılar, geçen yirmi sene boyunca İsraile askeri malzeme
alımları için 5.5 milyar dolar verildi[xlii], bütün bunlara maliyetin altında
fiyatlar ile satılan ve fonları yine Amerika'nın sağladığı imtiyazlı
ithalatlar, İsrail lehine sıfırlanan gümrük muafiyetleri, çeşitli Yahudi kurum
ve kuruluşlarının İsrail'e transfer ettikleri paraların vergiden muaf tutulması
gibi endirekt destekler dahil değildir.
Çölde
mucize safsatası ile pazarlanan bu Amerika'nın küçük Golyat'ı esasında her yıl
kişi başına 5000 dolardan fazla bir yardımla Amerikan vergi mükelleflerinin en
büyük kamburlarından biridir. Bu arada İslam dünyası ile ilişkileri bozmamak
adına yardımları saklı tutulan ve 1950’den beri topladığı vergilerinin yüklüce
bir kısmını İsrail'e transfer eden Almanya ve çeşitli kalemlerde bu çölde vaha
projesine yardım eden İngiltere, Fransa ve diğer Avrupalı güçlerden gelen
yardımlar hakkında yazık ki verilere ulaşmak zor olmuştur.
Bütün
veriler İsrail ekonomisinin ve üretiminin reel olmaktan oldukça uzak olduğunu,
çoğunluğu ABD Prütenlerinin kaynaklık ettiği garip ve uçuk inanış ve
söylencelerin, mirasların, Mesih ve kıyamet ile Tanrı Krallığı gibi arkaik
inançların esir aldığı cahil bir Amerikan kamuoyunun desteği ile Amerikan
yönetimini adeta esir alan AIPAC[xliii] gibi Yahudi lobilerinin organize ettiği
siyasi ve ekonomik/askeri destekler ile sürdürülen, bütün dünya için artık
gittikçe ağır bir bagaja dönüşen İsrail'in varlığının gerçekten sürreel
olduğunu göstermektedir.
Yahudi
tarihi ve inanışları ile soslandırılan Siyonizm'e batının desteği ayrı ve çaplı
bir tartışma konusu olmakla birlikte; temel olarak batılılar Siyonist projeye;
-Yahudileri
Avrupa’dan çıkararak sosyal olarak Avrupa'yı yüzyıllardır yoran ve batılı
bilinçaltında ki bir sorundan kurtulmak,
-Sanayi
Devrimi için gerekli olan hammadde ve petrole sahip Osmanlı İmparatorluğu'nu
parçalamak için çıkarılacak savaşlarda, zengin Siyonistleri, bir devlet kurmak
vaadi ile sponsor olarak kullanmak,-Aslında hiç hazzetmedikleri Yahudiler ile
Müslümanları sonu belirsiz bir savaşa sürüklemek ve mümkünse ikisinden de kurtulmak,
-Müslümanlar,
Yahudiler ile savaşırken batıya sömürüye uygun bir zemin oluşturarak bölgeyi,
bölgenin doğal kaynaklarını sömürmek,
-Karma
topluluklardan oluşan İsrail devletini aynı zamanda bir ileri karakol ve yerel
güçlerin kökleşip güçlenmesinin önünde işlev görecek karmaşık siyasi denklem
olarak konumlandırmak.
'Batı
İsrail devletinin kuruluşunu gerçekleştirmekle asırlardır Avrupa coğrafyasında
Yahudi/Hristiyan çatışması olarak algılanan Yahudi meselesini Müslüman/Yahudi
çatışmasına dönüştürerek Ortadoğu'ya ihraç etmiştir.'[xliv]
Sonu Gelmeyen Barış
Süreçleri ve İsrail'in Dayattığı Jeopolitik: ‘Sürekli Savaş’
Kuruluşu
ve sonrasında bütün gücünü işgale ve genişlemeye hasreden İsrail Devleti'nin
tarihi hemen tümü ile bir savaş ve işgal tarihidir. 1948-49 Arap İsrail
savaşından itibaren İsrail devleti ve öncesinde Yahudi terör örgütlerinin
gerçekleştirdikleri vahşet ve katliamlar[xlv] bütün dünyanın gözleri önünde
işlenmiştir.
Sayısız
BM kararına rağmen dünyanın hakim güçlerinin suskunlukla karşıladıkları bu
terör süreci başlangıçta (1917) Filistin topraklarının sadece %2.5’na sahip
olan Yahudileri bu gün %93’ünü işgal etmiş duruma getirmiştir.[xlvi]
1967
Arap-İsrail Savaşı ile inanılmaz boyutlar kazanan işgal ve etnik temizlik
arkaik dini referanslara dayandırılarak ve Holokost[xlvii] propagandası ile
‘üzerinde konuşulamaz’ kılınarak sürdürülmüştür. 'Nazizim ile özdeşleştirilen
antisemitizme duyulan tepki İsrail'in işlediği insan hakları suçlarını dile
getirmeyi bile engellemiştir.'[xlviii]
M.
Beginin ifadesi ile, "Siyonizmin güncel eleştirisi Yahudi düşmanlığının
modern biçimidir."[xlix] Bu gün dünyanın birçok ülkesinde Holokost'u ve
İsrail'e yapılacak en küçük bir eleştiriyi bile suç sayan antisemitizm yasaları
mevcuttur.
Sistematik
işgaller ve yerleşimlerle Filistin toprağı üzerinde bir Filistin Devleti'nin
kurulması fiziken imkansız hale getirilmiş bulunmaktadır. Batı Şeria ve Gazze
arasında bir coğrafi süreklilik kalmadığı gibi Batı Şeria'daki kentler arası
coğrafi devamlılık yerleşimler yolu ile sonlandırılmıştır.
Bütün bu
süreç 1978 de Mısır ile İsrail arasında imzalanan Camp David anlaşması ile yeni
boyutlar kazanmıştır. Camp David, İsrail'e yeni bir düzen ve ardı arkası
kesilmeyecek olan barış oyalamaları devri ve bunun sağladığı ortamda hiç
bitmeyen etnik temizlik ve işgalleri sürdürme imkanı sağlamıştır.
Moshe
Dayan: ‘Gelecek Mısır iledir. Arabanın bir tekerleğini alırsanız yoluna devam
edemez. Mısır mücadele dışında kalırsa bir daha savaş olmayacaktır.’[l]
İsrail'in
dünya kamuoyunu kale almayan şımarık tavırları onu dünyada adeta Apartheid bir
devlet konumuna sürüklemiş ve 'Atlantik hegemonyasının Ortadoğu coğrafyasında
sınırlı bir gettoya sıkışmış karakolu görünümü, asırlar boyu varlığını ekonomik
mobiliteye uyarlamış Yahudi toplumu için uygun bir taktik pozisyon temin
etmiyordu'[li] Böylece onlarca konferans, plan, deklarasyon[lii] ile bu barış
oyunu İsrail'e hızla sürüklendiği Apartehid devlet görünümünden ve algısından
bir miktar kurtulma imkanı sağlamış ve ama işgal ve etnik temizlik hız
kaybetmeden devam etmiştir.'
Son
barış sürecine kadar Ortadoğu jeopolitiğine bir ur yerleştirilmiş olarak
görülen İsrail Devleti, bu süreç sonunda bölgeyi oluşturan diğer devletlere
eşit bir ulus devlet niteliği kazanmış ve bu niteliğin meşruiyeti bu döneme
kadar İsrail'i dışlayan devletlerce tescil edilmiştir[liii]'
Ortadoğu
barış süreci ve bağlantılı onlarca anlaşma gerçekten de İsrail'e arzu ettiği
meşruiyeti bölge devletleri nezdinde oldukça cömert bir şekilde kazandırdı. Ancak
liderlerinin büyük çoğunluğu diktatör olan bu devletlerin halklarının nezdinde
o meşruiyetin hiç de sağlanamadığı son iki yılda iyice ortaya çıkmış
bulunmaktadır.[liv]
Elbette
İsrail, sınır çizmediği bir ülkenin sahibi olarak 1979 Camp David, 1993 Oslo
süreçlerini boşa çıkardığı gibi 2002 de başlayan Yol Haritasını da maharetle
boşa çıkardı ve işgalle genişlemeyi ve etnik temizliği sürdürdü.[lv] Ve bütün
bunları yaparken her zamanki gibi temel aldığı arkaik inançlar demeti oldu,
'İsrail dini sembol ve iddialar ile dis politika stratejisi arasında doğrudan
bağ kurma geleneğine sahiptir'[lvi]
Yeniden Bir Gettoya
Doğru: İsrail Devlet Gettosu
İsrail
Ortadoğu barış süreci ile hedeflediği ortadoğudaki izole yapıdan kurtulup küresel
güç dengelerinde 'Stepne' değil temel aktör olma atağını son yıllarda attığı
adımlar ile yitirmiş bulunmaktadır.
Küresel
denklemin sağladığı avantajlar (Körfez Krizi, Arapların yalnızlığı ve
yalıtılmışlığı, Filistinli aktörlerin içine düştüğü açmazlar, küresel güçlerin
ve Yahudi sermayesinin sağladığı stratejik işbirliği alanları vb.) ile girdiği
ve doğrusu çok da basarı ile yürüttüğü barış oyununu, Yahudi teolojisi ve etnik
Siyonist ideolojinin fanatik taraftarlarının köpürttüğü siyasi ortam ve
organizasyonlar İsrail'i tekrar rehin almış ve eşiğine yaklaştığı büyük barışın
tekrar elden kaçmasını getirmiştir.
Bu süreç
aynı zamanda Arap baharı ile tekrar birleşik ve barışık güçlere dönüşmeye
namzet Araplar ve benzer bicimde ortak hareket zeminine her zamankinden daha
yakın Filistinli aktörler ile, hızla Asya'ya kayan küresel güç denklemi
eşliğinde İsrail'i belki de tarihinde ilk kez bu kadar yalnız ve devamlılığı
anlamında riskli bir konuma sürükleyecektir. Batıda ki ahlaki meşruiyet
zeminini zorlayacak biçimde işgal ve şiddeti yükselten İsrail çoğu zaman akıl
dışı işlere girişmekten ve bu akıldışılığı yine bir başka akıldışı eylemle
izaha kalkmaktan beri durmamaktadır.
Mesela;
'Filistinli teröristler İsrail misillemelerine karşı, Filistinli sivillerin
korunmasızlığını en üst düzeye çıkarmışlardır ve İsrail'ler terörist amaçlara
yeteri kadar acımasızca misilleme yapmayı ret ettiklerinde teröristler kendi
kendilerine misilleme yaparlar. Buna bir örnek olarak 2000 yılının Eylül ayında
İsrail Filistin silahlı çatışması sırasında, taraflar karşılıklı olarak
birbirlerine ateş ederken, 12 yaşındaki erkek çocuğu Muhammed el Durra'nn
babasının kollarında öldürülmesini örnek verebiliriz. Ayrıntılı balistik
incelemeler ve video delilleri, el-Durra'nn (eğer gerçekten o öldürülmüşse)
Filistinli bir tetikçi tarafından büyük ihtimalle kasıtlı olarak öldürüldüğünü
göstermektedir'[lvii] diyebilmektedir.
Son iki
yılda Arap dünyasında büyük değişimlere sebep olan ve hala sürmekte olan büyük
dip dalgaları, İsrail'i, sonu gelmez günahlarının yarattığı ve dayattığı büyük
bir kin ile dolu olan Arap sokağı ile geçen yüzyılın başında olduğu gibi tekrar
baş başa bırakmış[lviii] bulunmaktadır.
Kendisine
sunulan Komşu olma fırsatını tepen ve 2000 yıldan beri yaptığı gibi kendine ve
başkalarına bir Getto yaşamı dayatan İsrail, Kasım 2012 de yapılan BM’de ki
Filistin'in gözlemci üye devlet oylamasında hem kendi hem de destekçisi ülke ve
ülkecikleri ne hale düşürdüğü gayet iyi görülmektedir.
Ancak
onun doğası ve yersiz yurtsuz jeopolitiği İsrail'e 2000 yıl aradan sonra
yeniden bir MASADA’ya doğru sürüklenmeye bırakmış durumdadır. Ortadoğu
jeopolitiği içindeki insan unsuru ve ürettiği kültür, coğrafyanın ürettiği
politik atmosfer, bu hırçın ve sert dağlar, bu umut kırıcı ve teskin edici
çöllerin dayattığı isyan ahlakı ve düzen ihtiyacı, bu çöller ve dağların
altında ve üstündeki ekonomik kaynak ve potansiyellerin sokakları ateşleyen
iştahası, dışarıdan gelen ve tam bir yabani gibi davranan bu yersiz yurtsuz
Yahudi jeopolitiğini, bu bozguncu ve ben merkezci arkaik insan topluluklarını
hiç şüphesiz püskürtecektir.
Bu
püskürtmeye temel teşkil eden daha bir çok çevresel ve dışarlıklı öğe de
mevcuttur, hızla Asya'ya kayan küresel güç merkezi ve bununla birlikte
oluşamaya başlayan yeni dünya dengeleri bu rehinci ve tefeci organizasyonların
meşum varlıklarını 2000 yıl önceki gibi yeniden savuracaktır.
Her
olumsuzluğun altında İslam'ı arayan batılı güçlere bazen aklı başında
tavsiyeler de gelmiyor değil; 'Washington'un Ortadoğu politikalarını
oluştururken sanki İslam hiç var olmamış gibi hareket etmesi gerekir. Bölgedeki
meselelerin büyük çoğunluğu bir açıklama veya etkili unsur olarak İslam'a
başvurulmadan ele alınıp çözülebilecek türdendir.../... Bölgenin sakinleşmeye
başlayabilmesi için Müslüman dünyasındaki -müslümanları son derece kızdıran-
batılı askeri ve siyasi müdahalelere derhal son verilmelidir. Bu tüm Amerikan
ve batılı güçlerin Müslüman topraklarından çekilmesi demektir.../.... Filistin
sorununa acil bir çözüm bulunmalıdır. Filistin sorunu, Müslüman Dünyası'nda dış
emperyalizmin en korkunç örneği olarak algılanmaktadır. Altmış yıldan uzun bir
süredir devam eden bu sorunda yerel halk yerlerinden edilerek mülteci
kamplarındaki berbat yaşam koşullarına mahkum edilmiş, İsrailde ikinci sınıf
vatandaş muamelesi görmüş veya sürgüne gönderilmiştir. Filistinlilerin her
geçen gün büyüyen çileleri Filistin'in ötesine yayılan bir radikallesmeyi
doğurmuştur. Krizin acilen çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Her iki taraf da
çözümün genel hatlarını gayet iyi bilmektedirler. İsrail'in Filistin
topraklarını sömürgeleştirme çabalarına son verilmeli ve Filistinlilere
toprakları geri verilmelidir,'[lix]
Ancak
tarih her zaman ki gibi insana aldırmadan hükmünü icra etmektedir. Bu
sürüklenmeye en büyük destek hiç şüphesiz yine arkaik inançlara ve içinden
çıkılmaz bir nevroza saplı Yahudi kimliğinden gelmektedir; '...uluslararası
arenada -başbakan yardımcısı Ehud Barak'in 2010 yılında yaptığı meşum
uyarısından alıntılayarak- bir "apartheid" devleti olarak görülmeye
başlayan bir ülkenin uzun vadeli hedefleri şüphelidir,' özellikle Atlantik'ten
gelen İsrail'e sorgusuz destek; 'Bu (İslam dünyasında artan ABD nefreti ve
Asya'ya Kayan güç dengesi) jeopolitik bağlamda ve İslam Dünyası ile düşmanca
bir ilişki içine kilitlenmiş bir Amerika'nın, İsrail'in uzun vadeli
güvenliğinin yararına olacağını savunanların aksine, İsrail'in uzun süreli
hayatta kalma mücadelesini tehlikeye düşürebilir.'[1]' (Filistin sorununda
müspet bir çözüme ulaşılmazsa) Amerika'nın bölgedeki menfaatleri zedelenecek ve
nihayet böylesine muhalif bir uluslararası arenada İsrail'in kaderi de şüpheli
olacaktır,'[2] ve şüphesiz bütün bunların temelinde batının bölgeye yönelik
emperyalist iştahlarının bulunduğu apaçıktır, 'Ortadoğu'daki Müslüman ülkelerde
Amerika'nın Ortadoğu'ya askeri müdahalesinin yanııra İsrail'e desteğii
karşısında duyulan yoğun kin, batı emperyalizminin bir uzantısı olarak
görülmektedir.[3] Camp David düzeni[4] hiç şüphesiz sona ermiştir ve onun
sağladığı konfora bütün dünyanın içten içe desteklediği ve Ortadoğu coğrafyasının
heyecan duyduğu şekilde ‘One Minute’[5]denmiştir.
Sonuç:
Son sözü
Mısırlı duayen gazeteci M. Hasaneyn Heykel'e bırakalım:
"İsrailliler tarihi yanlış yorumluyorlar,
tarih ile mit arasındaki ayrımı göremiyorlar. Siyonizm'in çıkmazlarından birisi
de budur. Mitte belirli, durağan, geçmiş bir olay ele alınır. Oysa tarih
gelişen bir süreçtir. Mitlerle düşünürsek kendimizi insanlarla değil durumlarla
karşı karşıya buluruz. Siyonizm kendi mitolojisinin, MASADA ve diğerlerinin
tutsağıdır aslında…/…İsrailliler Araplarla İsrail arasında ki güçler dengesini
her zaman yanlış değerlendirdiler. 100 milyon Arap ile 3 milyon İsrailli
arasında ki siyasi ve askeri dengenin sürekli olarak devamı düşünülemez."[6]
Artık gün gibi ortaya çıkmıştır ki: 'Ortadoğu meselesi Filistin meselesi,
Filistin meselesi Kudüs meselesi ve Kudüs meselesi Mescid-i Aksa meselesi
demektir' [7] ve bu mesele Ortadoğu jeopolitiğinin en ateşleyici ögelerinden
biri olarak bütün İslam milletini ilgilendirmektedir, harekete geçirmektedir.
‘Mene,
Tekel ufarsin. İmtihandan geçtiniz ve kaybettiniz.’[8] İsrael Shamir.
Mustafa Ekici,
28.11.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Okuma Listesi:
1- 2.
Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, Fernand Braudel, cev. Mehmet Ali
Kilicbay, 2 cilt İmge Yay, 2. Basim 1994
2-Büyük
Deniz, Akdeniz'de İnsanlık Tarihi, David Abulafia, Alfa yay. 2012
3-Stratejik
Derinlik Türkiye'nin Uluslararsi Konmu, Ahmet Davutoğlu, Küre Yay. 2001
4-Tasların
Çığlığı, Yasemin Kokusu, Gilbert Sinoue, Can Yay, 2011
5-Toplumsal
Yaşamda Türk Yahudleri, Naim A.Güleryüz, Gözlem yay. 2012
6-Çatışmalar
ve Görüşmeler Sarmalında Filistn İsrail, Ali Öner, Mana Yay. 2012
7-Arap
Baharı, Turan Kislakci, Mana Yay.2011
8-Stratejik
Vizyon, Zbigniew Brzezinski, Timas Yay.2012
9-İranın
Zamanı Geldi, Zbigniew Brzezinski, Robert M. Gates, Profil Yay, 2004
10-İslamsız
Dünya, Graham Fuller, Profil Yay. 2010
11-
Haydut Millet, Peter Scowen, Truva Yay, 2004
12-Şeytana
Son, terörde savaş nasıl kazanılır, Richard Perle, David Frum, Truva ay, 2004
13-Ortadoğu
Gercegi, Ali Bulac, Bir Yay, 1988
14-Suriye
Dosyası, Ömer Faruk Abdullah, Akabe Yay, 1985
15-Ortadoğu
Üzerine Aykırı Düşünceler, Cengiz Çandar, Bir Yay, 1984
16-İntifada,
Alexander Flores, Çizgi Yay, 1991
17-1973
Arap İsrail Savaşı ve Ortadoğu, M. Hasaneyn Heykel, 3. Dünya Yay, 1977
18-İsrail
Mitler ve Terör, Roger Garaudy, Pinar Yay, 1996
19-
Siyonizm Dosyası, Roger Garaudy, Pinar Yay, 1993
20-Kuşatma,
Rauf Musad, Desen Matbaası, 1990
21-
Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas, Dr. Abdulah Azam, vahdet yay, 1990
22-Yaşamla
ölüm Arasında Gazze, Dünden Bügüne Filistin Sorunu, Noam Chomsky, İlan Peppe,
bgst yay,2011
23-İslami
Direniş Haritası, Rıfat Seyyid Ahmed, işaret yay,1989
24-Seta
2010 Yıllığı, Seta yay, 2011
25- 20.
YY Biyografisi, Roger Garaudy, Fecr Yay, 1989
26-
Devletler Oyunu, Miles Copeland, Nehir yay, 1987
27-13.
Kabile Arthur Koestler Plato yay. 2006
28-Filistin
israil Barış Süreci ve Türkiye, Bülent Aras, Bağlam yay,1997
29-wikipedia.org
30-Yarın
Dergisi, Haber10.com, gazeteler ve benzeri güncel kaynaklar
Alıntılar A:
[i]- wikipedia.org
[ii]
-Yahudi Uygarlığı, çok bilinen ve kullanılan bir kavram olmamakla birlikte Braudel’in
kendi orijinal tezi olarak özel bir tatışmayı hak ettiği kanısındayım,
[iii] -
Akdeniz sayfa 176 /177 2. Cilt
[iv] -
Filistin İsrail sayfa 54
[v]
-Daha fazla tanıklık için Garaudy’nin alıntıları, Maxime Rodinson, İlan Halevi,
Arthur Koestler, Thomas Kiernan, Levy-Srauss… Siyonizm Dosyası sayfa 57 ve
devamı.
[vi] -
Akdeniz sayfa 179 2. Cilt
[vii]
-13. Kabile sayfa 216/217 ve devamı
[viii]
-Joseph Reinach, nakleden R. Garaudy, Siyonizm Dosyası sayfa 64
[ix] -
Akdeniz sayfa 181 cilt 2
[x] -
Büyük Deniz 538
[xi] -
Stratejik Derinlik sayfa 373
[xii]
-wikipedia.org/Şabat maddesi
[xiii] -
Akdeniz 2. Cilt sayfa 181
[xiv] -
Akdeniz 183 sayfa
[xv] -
Akdeniz sayfa 178 179
[xvi] -
Akdeniz 183
[xvii] -
Akdeniz 189
[xviii]
- Akdeniz 198
[xix]
-Akdeniz 176
[xx] -
Akdeniz sayfa 191
[xxi]
-Akdeniz 187
[xxii] -
Stratejik Derinlik sayfa 373
[xxiii]
- Stratejik Derinlik sayfa 34
[xxiv] -
Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri önsöz
[xxv] -
Akdeniz sayfa 192
[xxvi] -
Filistin İsrail sayfa 62
[xxvii]
- Hamas sayfa 29
[xxviii]
- Stratejik Derinlik sayfa 380
[xxix] -
20. yy Biyografisi sayfa 180
[xxx] -
wikipedi Pogrom maddesi
[xxxi] -
Akdeniz sayfa 180
[xxxii]
- Stratejik Derinlik sayfa 376
[xxxiii]
-13. Kabile sayfa 268
[xxxiv]
- Stratejik Derinlik sayfa 379
[xxxv]
-Filistin İsrail sayfa 54/59
[xxxvi]
- Tasların Çığlığı sayfa 35
[xxxvii]
- Tasların Çığlığı sayfa 305
[xxxviii]
-Arthur Koestler, nakl eden Siyonizm Dosyası sayfa 67
[xxxix]
- Filistin İsrail sayfa 73
[xl] -
http://www.miftah.org/ dan nakl eden bgst.org/çeviren Özgür Efe
[xli]
-Siyonizm Dosyası sayfa 185
[xlii]
-yaşamla ölüm arasında Gazze sayfa 80/81
[xliii]
- Amerika İsrail Halklar İlişkiler Komitesi, www.aipac.org/
[xliv] -
Stratejik Derinlik sayfa 380
[xlv]
-Filistin İsrail sayfa 89 ve devamı
[xlvi]
-İsrail Mitler ve Terör sayfa 180
[xlvii]
-soykırım anlamında ibranice kelime, İsrail Mitler ve Terör sayfa 153 ve devamı
[xlviii]
- Stratejik Derinlik sayfa 382
[xlix]
-20 yy Biyografisi sayfa 175
[l]
-Filistin İsrail Barış Süreci ve Türkiye sayfa 33
[li]
-Stratejik Derinlik sayfa 383
[lii]
-Fahd Planı, Venedik Dekrasyonu, Regan planı vs.. Filistin İsrail sayfa 129
[liii] -
Stratejik Derinlik sayfa 384
[liv]
-Seta 2010 yıllığı sayfa 102 Nuh Yılmaz
[lv] -
Seta 2010 yıllığı sayfa 194 Taha Özhan
[lvi] -
Stratejik Derinlik sayfa 387
[lvii] -
David Forum/Richard Perle Şeytana Son sayfa 129
[lviii]
-Arap Baharı sayfa 64/65
[lix] -
İslâmsız Dünya sayfa 321-324
Alıntılar B:
[1] -
Stratejik vizyon sayfa 120/121
[2] -
Stratejik vizyon sayfa 153
[3] -
Stratejik vizyon sayfa 43
[4] -Bu
kavramlaştırma Taha Özhan’a aittir, sabah gazetesi
[5] - 30
ocak 2009 Davos, Wikipedi.org, Türkiye İsrail ilişkileri maddesi
[6]
-1973 Arap İsrail savası ve Oradoğu, sayfa 53
[7]
-Stratejik Derinlik sayfa 395
[8] -
http://www.haber10.com/makale/14263/ israel shamir