6 Aralık 2014 Cumartesi

SA1027/KY21-FEYB1: “Dijital Histeri”

Dijital çağın simülasyonu gereği…


Viral bir virüs gibi girmişti içlerine Dijital Kale...
Eğitmenler kitabını okumuş, çok beğenmiş serilerini takip etmişlerdi.
Serinin son kitabı sinema filmi olarak gösterime girdiğinde ilginç olan bütün özelliğini kaybetmişti çoğu şey.

Patlamış mısırın yanında Cola içmenin bıraktığı tat kalmıştı damaklarında hepsinin. Olan biten buydu. O kadar. Arkası gelmemişti zaten çoğu şeyin.
Aradıkları büyüyü bulamamıştı hiç biri.

Dijital çağın çocukları geliyordu; aksi gibi bir taraftan. Hem de dörtnala...
Ancak gençleri takip etmek için ayrı bir zaman, enerji ve bilgi gerekiyordu. Yorgundu çoğu. Bir de buna ayıracak vakitleri neredeyse yoktu.

Sosyologlar ve psikologlar ara sıra yazılar karalıyordu. Onları okuyorlardı. Okuduklarından çıkarımlar yaparak ailelere önerilerde bulunuyordu çoğu.
Zaten sistem içinde ellerinden gelen fazla da bir şeyde yoktu.

Diğer taraftan 'Dijital Kale' sakinleri hazırlıklarını yapıyordu. Önlerine her tür olanağı uzatıyordu dijital gençlerin. Sınırsız imkânlarla...
Hoyratça akan zamanlarını harcamalarına aldırmadan, kulaklarına fısıldıyorlardı gençlerin.
“Yağ satarız bal satarız, ustanız ölmüş biz satarız”

Aileler dışarıda tehlike altında olmalarındansa , evde, yanlarında olmalarından huzur duyuyordu, dijital gençliğin. Ailelerden bir kısmı da bu konsepte adapte olmuştu ister istemez. Ayrı dünyaları yaşasalar da, beraberlerdi aynı çatı altında. Tehditlere karşı korunduklarını düşündüklerinden, endişesizdi çoğu.

Eğitmenler neyi kaçırdıklarını anlayamıyorlardı bazen. Veliler şikâyet ediyordu çoğunlukla, şikâyetlerini bile anlamakta güçlük çekenler çıkıyordu. Bütün gün adını duymadıkları garip oyunlar oynuyorlardı çocuklar. Kendilerini eğitmeye çalışıyorlardı bu konularda, ancak yetişemiyorlardı her birine.

Disketle başlayan, CD ile devam eden, flaş bellek, harici disklerle süre gelen…
Ömür depolamayı öğreniyorlardı sadece sırası ile.
Bilmediklerini bilenlere danışıyorlardı.
"Nasıl  “Save” edilir bu?

Bazen yedeklemeyi yaparken, uçup gidiyordu hazırladıkları bilgiler.
Nereye, ne şekilde olduğunu anlamadan…
Yanlış tuşa mı basmıştı acaba? Ya da ...? İşte, her neyse…

Bazen bilemedi, bazen kendisi keşfetti. Bazen de yardım istedi dijital çağı yakalayan eğitmenlerden.

Dijital kale sakinlerinin onlar için hazırladığı tuzakları göremedi yetişmiş nesil, eğitimciler ve ebeveynler.

Dijital kale sakinleriyse kendilerinden gayet emindi. Bilişim çağında galip gelmeleri gerekiyordu. Tüm hazırlıklar, hazırlıksız yakalayacakları avları için mükemmeldi.
Buna dair gerekçeleri ise…
Hazırladıkları ayırt edici reaksiyonları, başkaları nasıl olsa fark etmez sentezi üzerine kurulu idi.

Ancak her zaman istenildiği gibi netice vermiyordu dijital tuzaklar. Dijital savaşın henüz başında yenilginin alametleri, farikalara dönüşemeden de bitebiliyordu.
Dijital çağın gençlerinden, bekledikleri neticenin tersine cevaplar da alabiliyordu, dijital kalenin sakinleri. Onlarda şaşırabiliyorlardı zaman zaman.


Neticede...
Andersenlerin zihnindeki tilkinin kuyruğu, kendi ayağına da dolanabiliyordu farkında olmadan. Dijital Puzzle'ını toplum kendi kendine tamamlıyordu.
Sorunun cevabı aslında basitti.

Ancak...
Oluşan cevaplarla, soruları niteleyip...
Tekrardan cevaplamaya çalışıyorlardı sosyologlar, psikologlar ve eğitim uzmanları. Dijital obsesiften dijital histeriye geçiş yaşayan gençlik toplumunu tanımlayamıyorlardı. Çünkü toplum simülasyonunu hazırlayanların ördüğü sosyal ağlara takılmaktan kendileri de kurtulamıyordu. Bu yüzdende kendi hatalarını göremiyorlardı.


 Bütün meselesi şuydu aslında dijital gençliğin.
“Online olarak sosyalleşmek ya da sosyalleşememek...”

Sevilen, popüler, saygı duyulan, başarılı gençler olmak istiyorlardı kendi niteledikleri dünyalarında. Bolca like alan, retweet edilen ya da favlanan...

Oysaki bunun tek bir tanımı vardı. Onların dünyasında fark edilmeyen ve çözüm önerisi getirilmeyen.
Dijital çağın simülasyonu gereği…

“Dijital Histeri” geçiriyordu gençlik.



Feyza Burgucuoğlu, 06.05.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar



Görseller:






Seçkin Deniz Twitter Akışı