Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Bizler gücümüzle orantılı iddialar içinde değiliz; haddimizi çok aşıyoruz ve her seferinde hiç sıkılmadan huzur ve dinginlik istiyoruz."
İnsanın tırmanışına baktım biraz bugün. Kadın
veya erkek, tüm insanlar doğduktan sonra masumiyetten yukarı doğru tırmanırlar.
Tırmanışın her basamağında masumiyet biraz daha azalır... Bu tırmanış insan yavrusunun
bilgiyle-merakla-öğrenmekle ilişkilerinde aldığı yolu temsil eder. Çocuk
insanın masumiyetinden daha yetkin bir masumiyeti temsil edecek başka bir örnek
yoktur. Zira masumiyet, bir habersizliği, bilgisizliği ve bunlarla birlikte
günahsızlığı anlatır bize.
O halde tırmanışın aynı zamanda masumiyetten
uzaklaşmak demek olduğunu kabul etmek mecburiyetindeyiz. Bilmenin insanı ayırt
etmekle mükellef tuttuğunu ve çocuk insanın iradesinin bu tırmanışta
şekillendiğini de söyleyebiliriz. Tırmanış sürerken merak işler, merak işlerken
bilgi birikir, bilgi biriktikçe de irade öğrenilenler arasında seçim yapmayı
öğrenir. Her seçim yeni bilgiler ve yeni
günahlar getirir beraberinde ve nihayet tırmanış biter.
Tırmanış bittiğinde insanın yaşı otuzla kırk
arasındadır. Tatlar tadılmış, merak gücünü yitirmiş, insanın tüm renkleri
sınanmıştır ve öğrenilecek şeyler azalmıştır. Tepe'de bir dinlenme vakti bulur
insan. Kaybettiği masumiyeti doğru seçimlerle yer değişmişse, insan, zihninin
geriye doğru süzülüşlerini sever. Tepe'den
inişi seçimlerindeki isabeti toy insanlara anlatmakla geçer; sınamalarını anlatır,
gözlerindeki umudu yayar, iniş bittiğinde de masumiyetin ak rengi onu huzurun
kollarına taşır.
Masumiyeti yanlış seçimlerle yer değişmişse
insan tepede huzursuzdur, umutsuzdur. Onu diri tutacak geriye doğru gezintisi
kalmamıştır. Tepeden iniş de o denli tedirgin edicidir. Tedirginliğini yaymaya
çalışır insan; herkesi tedirgin etmek ister. Çünkü tedirginliğini genişletirse
herkesin kendisine benzeyeceğini ve çoğalan kendisi gibilerle inişini
unutacağını, seçimlerinde birikmiş olan günahların yadırganmayacağını
hesaplamaktadır. Toylara yönelişi de bundandır; onların seçimlerini de etkileyecektir
ve iniş bittiğinde saygı duyulacak biri olacaktır. Ne fayda hiçbir zaman
huzurlu olmayacaktır ve masumiyete dönüp bakacak bir yüzü bulunmayacaktır.
Şimdi biraz dönüp kendimize bakalım,
başkalarına göz gezdirelim. Ne kadar çok insan var etrafımızda değil mi?
Gözlerine baktınız mı hiç kendinizin aynalarda? Yahut diğerlerinin
yürüyüşlerine?
Masumiyetimize, bilgisizliğimize duyduğumuz özlem, tırmanışımızdaki ve inişimizdeki
seçimlerimizin büyük çoğunluğunun yanlış olmadığının da delilidir. Masumiyeti
özleyebiliyor olmak, onu hatırlıyor olmak demek; hatırladığımız bir şey
içimizde vardır demek. Huzurumuzu destekleyen duaya yüzümüz vardır demek. Bu
bir tesellidir bizim için.
Masumiyeti özleyemeyenler, masumiyetten bir parça
taşımayanlardır. Tırmanışlarında günahların ağırlığıyla yol alıp yorulanların
içlerinden çok çabuk uzaklaştırdıkları masumiyeti hatırlama hakları yoktur.
Kötülük bu yüzden inişteklerin en büyük gücüdür. Onlar bu yüzden dünyada
cehennemi yaşarlar ve yaşatırlar.
Sınanmışlığımız sınamalarımızdan başarıyla
çıktığımız anlamına gelmiyor dostlarım; ölene dek sınanmaya devam edeceğiz;
seçimlerimiz sürüyor. Bir erkek içindeki arzuları ölene dek kaybetmez, bir
kadın daima onun için sınama aracıdır. Aynı şekilde bir kadının da içindeki
arzuları taptazedir, bir erkek onun için sınama aracı olmaya devam eder. Bu
yüzden kadınla erkek ölene dek bir anlaşmazlık içindedirler. Masumiyetle olan
ilişkileri onların kavgalarında en belirleyici güçtür.
Bir erkeğin tırmanışlarında çokça kadın varsa
tepedeki dinlenme zamanlarında kadınlarını çoğaltmayı düşleyecektir, tıpkı
artık yeni çağın tırmanışlarında bedenlerinde taşıdıkları erkeklerin sayısı
arttıkça daha da özgür olan kadınlar gibi. Özgür kadınlar ve özgür erkekler
yeni çağda masumiyetlerini hızla terk etmeyi hedefleyen insan tipine örnektir.
Onlar alıştıkları tatları inişlerinde de sürdüreceklerdir, onları engelleyecek
bir masumiyet kırıntısı kalmamıştır çünkü. Kirlenmeye bilendikleri ve böyle
düşünegeldikleri için de değişmeleri çok zordur.
Bazen bu uzaklıktan bakınca insanın ne kadar
âciz ve zayıf olduğunu daha net bir şekilde
görüyorum. Bizler gücümüzle orantılı iddialar içinde değiliz; haddimizi çok
aşıyoruz ve her seferinde hiç sıkılmadan huzur ve dinginlik istiyoruz.
İşte gemimiz... Çokça zaman büyük fırtınalarla
boğuştu açık denizlerde, okyanuslarda. Şimdi burada; buraya bu koya gelebildi,
o halde dinlenmek ve yenilenmek onun hakkı. Peki insan böyle midir?
İnsana dair sırları ceplerine doldurup kuytu
köşelerde, ışıltılı panayırlarda pazarlayanlara bakıp aldanmayın; insana dair
sır ancak insan olmayan içindir. İnsan
kendisine dair olana sır diye bakmaz, aldanmayın. Ötekisi nasılsa siz de
öylesiniz. Hepimiz birbirimize benzeriz ve hepimiz insanın sırlarına vakıfız.
Hepimiz tırmandık, tepede dinlendik ve inişe geçtik ya da geçeceğiz. Allah
hangimize başka başka sınamalar verdi ki? Hangimiz neden başka sırlara sahip
olsun?
Güneş hep doğar, yükselir ve batar; hangi
insan doğmuş, büyümüş ve ölmüş onu ilgilendirmez. Bu böyle olmuştur dostlarım
böyle de olacaktır kıyamete dek.
Kahvenizi yudumlarken -birazdan çekip
gideceğinizi düşünen ben- bakıyorum size. İçinizden geçenleri biliyor olmam
beni sır sahibi yapmıyor, ben de sizin gibi biriyim; sadece sizden daha fazla
kez güneş doğdu üstüme, inişi bitirmek üzereyim.
Masumiyeti unutmayın, masumiyeti hatırlama
hakkınız olsun dostlarım, unutmadığınız sürece seçimlerinizdeki doğruluk
parıldamaya devam edecektir.
Yaşlı Bilge, 08.12.2014, 22:53, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 23
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.