"'Düşen
Petrol Fiyatları'ndan dolayı petrol ithalatçısı ülkeler tahminen 1-1,5 trilyon
Dolar tasarruf edecekler. Bu para gidecek yer arayacak. ABD, petrolde düşen
pompa fiyatlarından artan paranın kendi vatandaşlarında pozitif bir etki
oluşturarak alım gücünü yükselteceğini ve bu paranın tüketime gideceğini
biliyor."
Kazananlar&Kaybedenler
Bazı
OPEC Üyelerinin üretimde kısıtlama konusunda geri adım atmaması ve 2015 yılına yönelik zayıf öngörülerini
belirtmelerinin ardından Dünya'dan petrolle ilgili yorumlar gelmeye devam
ederken düşüş yeniden ivme kazanmış durumda.
Bir
önceki yazımda bahsettiğim gibi petrol piyasasında spekülatif komplo
teorilerinin çok dolaştığı bir gerçek. Petrolde fiyatların aşağıya doğru
çekilmesinin ABD ile Suudi Arabistan’ın ortak stratejisi olduğunu ve Rusya, İran ve Venezuela gibi ülkeleri köşeye
sıkıştırdığını belirtmiştim. Bu senaryoyu ütopik hatta sorunlu bulan birçok
analiz de okudum üstelik...
Şimdi
elimizdeki verilere bakalım.
Petrolün
tarihte bir çok dönemde özellikle ekonomik ve siyasi bir ‘silah’ olarak
kullanıldığını biliyoruz. 1967 savaşında İsrail'e karşı Filistin komandolarını
kullandıkları gibi, 1973 Savaşı'nın sonunda da, "Petrol kartını "
fiyat yükseltmek suretiyle sözde İsrail'e destek sağlayan ABD ve Avrupa'ya
karşı silah olarak kullandılar. Yükselen petrol fiyatlarının sonucu olarak da
tüm dünyada bir petrol krizi ortaya çıktı.
ABD ve
Avrupa, petrol fiyatlarındaki artışa karşılık harekete geçerek OECD'yi (Avrupa İktisadi İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı) kurdular ve gelişmiş sanayileriyle petrol krizinden doğan sarsıntıyı
kısa sürede atlattılar. Halbuki sanayileşmiş Batı'ya karşı doğru hamle, fiyatı
yükseltmek değil üretimin azaltılması idi. Nitekim kısa süren bir panik havasının
ardından fiyat artışlarına kolay ayak uydurdular. Zira, artan fiyatların
üretici ülkelere sağladığı gelir, yani petro-dolar, yine Batı bankalarına ve
Batı'nın sermaye ve nakit piyasasına akmış oldu.
Dahası,
Batı'nın sanayileşmiş ülkeleri, artan petrol fiyatlarını kolaylıkla kendi
sanayi ürünlerine ve teknolojilerine yansıttılar. Özelliklede silah sanayi buna
en isabetli örnek olarak verilebilir ki; o süreçte Batı'nın sanayisini,
teknolojisini, silahını hatta tüketim maddelerini en fazla ithal edenler de
bugün de üretimi kısmama kararı için bastıran aynı Petrol üreticisi Arap
ülkeleriydi.
O
dönemlerin sonuçları itibariyle Arap ülkeleri petrolü pahalı sattılar, ama
aldıklarını da pahalı almaya başladılar. Elbette olan, gelişmekte olan fakir
Müslüman ülkelere oldu. Türkiye de o dönemde artan petrol fiyatlarının bedelini
çok ağır ödemiştir. Uzun vadede tamamen Amerikan firmaları güdümünde fiktif
olarak oluşturulan petrol krizi sonrası petrol fiyatları % 400 oranında
artmıştı. Akabinde de ABD, Amerikan dolarının sırtını nereye dayayacağını
bulmuştu. Böylece Dünya petro-dolar
kavramı ile tanıştı.
Gelelim
Riyad’ın ABD çıkarlarına paralel olarak 1980’lerde Afganistan savaşında
Sovyetler Birliği’ne karşı yine petrol silahını kullandığı döneme.
Ronald
Reagan,'ın SSCB'ye karşı kullandığı taktik Arap ülkeleri eliyle petrolü silah
olarak kullanmaktı. O dönem stratejilerinin bugüne kadar uzanan sonuçlarını değerlendirdiğimizde,
"Petrol Kartı"na rağmen Arap ülkelerinin, diplomatik alanda Batılı
ülkeleri kendi saflarına çekmiş gibi görünseler de, ekonomik ve askeri olarak
daha da Batı bağımlısı olduklarını söyleyebiliriz.
Ambargodan
önce bölgedeki ABD-SSCB soğuk savaşı ve ucuz petrol fiyatı yüzünden aranamayan
alternatif enerji kaynakları Körfez ülkeleri için finansal anlamda bir
güvenceydi. Ambargoyu izleyen dönemde ise yüksek petrol fiyatları yeni petrol
alanlarının araştırılmasına ve Alaska, Kuzey Denizi, Hazar Denizi ve
Kafkaslarda petrol çıkartılmasına yol açtı.
Şimdiki
küresel konjonktürü irdelediğimizde ise, ucuz petrolün ABD'de enflasyonu yine
baskılayacağını görüyoruz. Petrol fiyatları durgunluk beklentisi yansıtırken
bir de düşen enflasyon en çok Avrupa ve ABD ekonomilerini rahatlatıyor.
Nitekim
önceki yazımda da ifade ettiğim üzere; petro-dolar sistemi sayesinde ABD enerji
ithalatını, borçlarını dolar basarak finanse edebiliyorken diğer ülkelerin
harcama yapabilmesi için önce dolar rezerv etmesi gerekiyor. Dolar kazanmaya
mahkum olan ülkeler petrolü fiyatlarının dolar üzerinden değerlendirilmesiyle
zaten sistematik olarak basılan Doların değer kaybetmemesi için gerekli talebi
oluşturmuş oluyor.
Nitekim
ABD'nin Irak işgali sadece petrol rezervleri değil, petro-dolar sisteminin tehlikeye girdiği
içindi. Petro-dolar döngüsünü kırmak için ilk ciddi adım Saddam Hüseyin
tarafından atılmıştı. Saddam artık petrol ödemelerini Euro ile kabul edeceğini
açıklamasının ardından Euro tarihi dip seviyesinden hareketlendi ve yukarı
trende geçti. Sonrasında bilindiği üzere ABD Irak'ı çeşitli bahanelerle işgal
etti.
Saddam'ın Dolar yerine Euro ve Altın kullanmak için
attığı bu adım ABD hegemonyasının sonu demekti. Çünkü ABD'nin gücü petro-dolar dediğimiz sisteme
dayalıdır. Bu sistem sayesinde Dünya
ticaretinin yüzde 60'ı dolar ile
yapılıyor.
Yineliyorum;
ABD, Suudi Arabistan ve Körfez eliyle petrol
silahını bu kez ters fiyatla yine en etkili biçimde kullanıyor. Üretimi
kısıtlama kartıysa bugünkü şartlarda tamamen etkisiz. OPEC'in son toplantısında
bir kısıtlama kararı gelmeyeninin sebebi buydu. Çünkü kısıtlamaya gitme kararı
petrol fiyatlarının yukarı çekmesi demekti
ve bu kez ABD kaya gazı üretimini arttıracaktı.
'Düşen
Petrol Fiyatları'ndan dolayı petrol ithalatçısı ülkeler tahminen 1-1,5 trilyon
Dolar tasarruf edecekler. Bu para gidecek yer arayacak. ABD, petrolde düşen
pompa fiyatlarından artan paranın kendi vatandaşlarında pozitif bir etki
oluşturarak alım gücünü yükselteceğini ve bu paranın tüketime gideceğini
biliyor.
Gelelim
kaybedenler Kulübü'ne...
Rusya'nın
Petrol Fonu'nda biriktirdiği 470 milyar dolar hızla eriyor. Rusya'dan yapılan
açıklamaya göre ise, petrol fiyatlarının düşmesi ve rublenin değer kaybı
Rusya'nın 2015 bütçesine 6 milyar dolar kayıp olarak yansıyabilir.
Rus
finans sektörü de oldukça fazla sorun yaşıyor. Rublenin değer kaybı dolayısıyla
ülkede dolar talebi artmış durumda. Buna bağlı olarak da bankalar dolar
cinsinden mevduat hesaplarındaki faizleri yükselttiler. Yarın Rusya'dan ciddi
bir faiz artırımı gelmesi kuvvetle muhtemel.
Yine
Afrika'nın en büyük petrol üreticisi Nijerya'nın para birimi Naira (NGN) da
kaybeden para birimlerinden. Nijerya ekonomisinin döviz girdisinin %95'i petrol
ihracatı kaynaklı. Ham petrol satışı ise Nijerya'da toplam ihracatın %85'ine
tekabül ediyor. Petroldeki düşüşten sonra ülke gelirlerinin daha fazla
gerilemesiyse kamu finansmanı için
felaket senaryosu anlamına geliyor.
ABD,
politik ve askeri olarak bir türlü uydusu haline getiremediği İran'ı ekonomik
olarak zayıflatmakla kalmıyor, bir yandan da nükleer müzakerelerde “ödün
vermeye zorlamaya” yönelik adımlar atmış oluyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Tahran'daki kabine toplantısında petrol fiyatlarındaki düşüşü şöyle değerlendiriyor: "Petrol fiyatlarındaki düşüş, bölgedeki Müslümanlara karşı bir komplo. Bölge halkı bu komployu veya ihaneti unutmayacak"
Avusturya'nın başkenti Viyana'da 27 Kasım'da yapılan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) toplantısında, İran'ın fiyatlardaki düşüşün durdurulması için petrol üretiminin azaltılması talebi kabul edilmemişti. Söz konusu kararda, başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin muhalefeti etkili olmuştu.
Uzun
zamandır süre müzakerelerde sonuca gitmeyi isteyen ABD, petrol
fiyatlarının bu seviyelere gelmesiyle
birlikte görüşmeleri yedi ay erteliyor.
Ne tesadüftür ki; bu durumdan nasibini alan diğer bir ülke de petro-dolar
döngüsü kırmaya çalışan Chavez'in Venezuela'sı...Deyim yerindeyse bir taşla
bilmem kaç kuş...
Bugün
haber bülteninden okuduğum üzere Bank of America enerji stratejisi bölümü
başkanı Brent petrolünün 2015’in ilk altı ayında 60 doların da altına
inebileceğini, ancak yılın ikinci yarısında toparlanma beklediklerini ifade
etti.
Petrol
fiyatları odaklı yeni savaşta, ABD ve Suudi Arabistan aynı cephede yer alıyor.
ABD’nin en önemli kahramanlarından Henry Kissinger, “Enerjiyi kontrol eden
bölgeyi, parayı kontrol eden dünyayı kontrol eder” demişti.
Sonuç
olarak savaş siyasetin başka araçlarla devamıdır. Bu savaş da her savaş gibi
siyasi bir amaca hizmet ediyor. Enerjiyi
bir zamanlar dolaylı olarak sömüren ABD şimdi ise enerjiye dolaysız
olarak da müdahale edebiliyor. Tüm dünya ise petrol fiyatı yükselirken değil
düşerken hatırlanan "stabilitenin" önemini idrak ediyor.
ABD Petrol Üretimi
Bize
gelince, 'Ucuz Petrol' Türkiye için olumlu olmasına rağmen, değer kazanan Dolar'ın
olumsuz olduğu aşikar...
Fitch/Rawkins
bugün yaptığı açıklamalarda , "Türkiye’nin ekonomik büyümesi ivme kazandı.
Görünen o ki yılın son kısmındaki performans, düşük petrol fiyatıyla
destekleniyor" diyor.
Lakin
dolar endeksinin yükselmesinin ne boyutta bir tehlike olduğunu ve Rusya ve
Ortadoğu pazarı daralmasıyla ihracatın azalacağını da hesaba katmak gerekiyor.
Türkiye'nin
büyüme verisinin ardından yarın gelecek cari açıkta petrol sebepli düşüşe
aldanmamak ve harekete geçmek lazım; nitekim geçmişte de gördük ki reel
sektörsüz yol alınamıyor.
İşte Petrol
fiyatlarındaki düşüşün kazananlar ve kaybedenler için bilançosu...
Berrak Şebnem, 10.12.2014, Sonsuz Ark,
Çırak Yazar, Analiz