12 Aralık 2014 Cuma

SA1037/KY5-PT36: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ A-Nazarî Tasavvuf-Tasavvufun Tanrıları 3 (Abdülkerim el-Cîlî'nin Tanrısı)

 بسم الله الرحمن الرحيم

Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 

3-Abdülkerim el-Cîlî'nin Tanrısı

Tasavvufun bu meşhur kâhini İbn Farid ve İbn Arabî’nin dinine inanmaktadır. Allah'ın ancak kâmil insan ve kâmil insanın, Allah'la insanı bir kişide toplayan en büyük rab olduğuna inanmasıdır. Bunu daha önce İbn Arabî ortaya atmış, ama El-Cîlî bu konuda daha ileri giderek derinleştirmiş ve felsefesini yapmıştır. El-Cîlî bu mertebesini kendisinden daha önce olan kimselere saptırmak istemediği için kendi insanlığının rububiyet ve uluhiyetin en yüce ufku olduğunu söylemiştir.

En Büyük Rab Olduğunu İddia Etmesi

El-Cîlî en büyük rab olduğunu iddia ederek şöyle demektedir:

"İki alemde de mülk benimdir. İkisinde de benden başkasını görmedim. Onun ya iyiliğini umarım yahut ondan korkarım. Kemalin her türlüsüne sahibim ve küllün büyüklüğünün cemaliyim. Ben ondan başkası değilim."


El-Cîlî böyle diyor. Hâlbuki yüce Allah "Yerin ve göklerin mülkü Allah'ındır. Allah her şeye kadirdir."  buyuruyor. Fakat El-Cîlî dünya ve ahiret mülkünün sadece kendisine ait olduğunu, âlemin kendisinden başka ilahı bulunmadığını ve âhiret gününün maliki de kendisinden başka olmadığını söylüyor. Hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı ve kendi kendine yeterli olduğunu, kimseden hiçbir nimet istemediği, çünkü nimetleri kendisinin verdiği, hiçbir kişiden de korkusu bulunmadığı, çünkü her şeyin sahibi ve maliki kendisi olduğunu iddia ediyor.

El-Cîlî bu kadarla da yetinmiyor, yaratış (halk)'ın çeşitlerini ve maddi, hissi, ruhi ve manevi varlık suretlerini sayarak kendisinin zat ve vücut olarak bunların aynısı olduğunu, alemde El-Cîlî'den farklı bir şeyin bulunduğunu kimsenin sanmaması gerektiğini de iddia ediyor ve şöyle diyor:

"Gördüğün ne kadar maden, bitki, hayvan ve seciyeleriyle insan; Gördüğün ne kadar deniz, çöl, ağaç veya yüksek bina; Gördüğün ne kadar melek şekli ve manası İblis olan görünüm; Gördüğün ne kadar beşeri bir şehvet ve elde edilen bir hak; Gördüğün ne kadar arşı, kuşatıcısı, kürsüsü, yüce refref; İşte onlar hepsi benim, hepsi benim manzaram (görünüşüm)dür, onun hakikatinde tecelli eden benim, o değildir. Halkın rabbi ve efendisi benim. Bütün âlem isim, zatım ise müsemmasıdır."

Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

Tasavvufçuların, zihinden geçen bütün şeylerin ve birbirine zıt bütün nesnelerin aynısı olan bir tanrıya inandıklarını görüyoruz. Bununla beraber tanrılarının zatında zıt iki şeyi ve birbirinin karşıtı iki sıfatı birleştirdiğini söylemekten geri durmazlar.

El-Cîlî şöyle diyor:

"Allah Muhammed'in nefsini kendi zatından yarattığı -ki Allah'ın zatı iki zıddı bulundurmaktadır- zaman, hidayet, nur ve güzellik sıfatları bakımından melekleri Muhammed'in nefsinden yarattığı gibi zulmet ve celal sıfatları bakımından İblis ve tabilerini de Muhammed'in nefsinden yarattı."

Şöyle devam ediyor:

"Bil ki varlık ve yokluk iki karşıttır ve ulûhiyet feleği ikisini kuşatır. Çünkü ulûhiyet eski-yeni, hak-halk, varlık-yokluk gibi iki zıddı birlikte bulundurur. Onda vacip, vacip olarak zuhur ettikten sonra müstahil olarak zuhur eder ve müstahil, müstahil olarak zuhur ettikten sonra vacip olarak zuhur eder."  

"Ulûhiyet kendi içinde iki zıdda şamil olmayı ve iki zıddı birlikte bulundurmayı gerektirir. Zıtlar bir ilahta birleşmiş ve onda toplanmıştır. O onlardan ortaya çıkmıştır."



<<Önceki                Sonraki>>



Puran Tilmiz, 12.12.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar, Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü


Seçkin Deniz Twitter Akışı