Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki yazı Sonsuz Ark'ın tasavvuf karşıtı hassasiyetlerinin farkında olan Konuk Yazarımız Mustafa Ekici'nin 'tasavvuftaki aşırılığı dışarıda tutan yaklaşımı'na saygı duyarak yayınladığımız bir yazıdır; yazarımızın anladığı ve yorumladığı biçem budur. Seçkin Deniz, 18.12.2014
‘Sarığımı
cübbemi ve kafamı mahiyette bir saydılar,
Bir
terazide tartıp,
Bir
dirhemden de az bir paha biçtiler,
Be hey
adam, sen hiç alemde namımı işittin mi,
Ben hiç
kimseyim,
Hiç
kimseyim,
Hiç
kimseyim ben’
Aşıklık
mesleğinin zirvesi Celaleddin, kendisine biçtiğimiz, yaşarken ve vuslatından
sonra sevenlerinin ve müritlerinin kendisine verdiği bütün payelerle adeta alay
eder. Nerdeyse bütün şiiri kendi ve insanın etrafına örülen bu gerçek dışı
dünyayı hor görme, kendinin ve insanın iç burkan gerçekliğine bir çağrıdır.
İnsan varlığının içkin olduğu derin yalnızlığı ve bunu gidermek için saptığı
dramatik yollar, etrafımıza kendi ellerimizle ördüğümüz tuzaklar konusunda
Celaleddin’in çığlığı asırlar ötesinden bizi uyarmaya devam ediyor.
Gitme
diyor, uzaklara gitme, terke etme, yüz çevirip harap eyleme gönlümüzü diyor,
kalbimizi kırıp alemi çevirme cehenneme.
Sana
dediklerim diyor içimdeki okyanusun sahilindeki sakin dalgadır sadece, ötesine
dik gözlerini, zorla kendini, dalgalara değil okyanuslara bak, takılma bu sefil
alemin oyunlarına.
Hepimiz
bir’iz diyor, sen ve ben iç içe iki halka gibiyiz, bir elin sırtı ve ayasıyız,
ne sen, ‘ben’ demekle kendini benden beri kılabilirsin ne ben ‘sen’ demekle
kendime senden gayrı bir varlık imkanı bulabilirim. Hepimiz bir tek şeyiz, o
halde ayrılık gamı çekme/çektirme ey sevgili…
Acı ile
yüzleş diyor, aşk ile yüzleş, bırak sarhoşluktan harap olsun ruhun, bırak
yollara düşüp perişan dolansın alemi bir zaman, bak etrafa, var kılınan ne
varsa hepsi esrik değil mi, hangisi farkında varlığının, bırak aşk tepelesin
seni, tepele diyor aşka, tepele beni, beni buraya bağlayan ne varsa hepsinden
azad eyle beni, bir cesur çığlığa çevir de al götür beni varlık yanılsamasının
taa ötesine, aklın da, tahayyülün de ötesine, bir varsayıma dönüşmekten kurtar
beni.
Cami’de,
Medrese’de verdiği vaazlarda insanın sosyal yaşamda muhtacı olduğu asgari
düzeni hep vaaz etti. Adaleti, hukuku, ahlakı vaaz etti, ama içinde yanan kor’a
asla bigane kalmadı. Bütün mirasını bu kor üzerine kurdu çünkü insanın bütün
düzen arayışının bu kendini özgürce var kılma ameliyesi için olduğunu asla göz ardı
etmedi. Bu yüzden sürekli uyardı, bu kadar savaş, bu kadar hır gür niye diye
isyan etti, bu ayrılık gayrılık niye diye isyan etti, çoğu zaman bir inlemeye
dönüşen şiirinde ‘yeter’ diye yalvardı, savaşma artık, vurma dedi, arkadan
konuşma, kalleşlik yapma, ben deyip kendini kenara koyma dedi, kapıya gel,
aleme gel, insana gel, her kes o nefha’dan bir pay sahibi, hepimiz o derin ve
sonsuz okyanusun kendisiyiz, damla kılıp kendini harab eyleme ey!
Gündelik
hayattan kopmadan gündeliğin bu kadar dışında yaşama becerisi Celaleddin’de
gerçek bir zirve yaptı. Kendi bedeni gibi alemi de kendini gerçekleme, aşk
üzere bir yeni alem inşâ etme, derin arayış ve kavrayış ameliyesinin bir zemini
saydı, bu yüzden sürekli bir şekilde uyardı kendini ve herkesi, sakın ha
develer gibi saldırmayasın bütün bu ota çalıya, bu yaprak bu dal sana
görünenden başka bir şey, sen rızkını daha yüce bir varoluşta ara, bu ota
çalıya sakın ha hak ettiğinden daha fazla bir değer kılma.
Hepimiz
dedi karanlık bir duvardaki resimler gibiyiz, daha fazla değil, şimdi bir ışık
düşer üzerimize var kılar bizi, bir nefha üfler boşluğumuza kalkar yürürüz
birazdan belki. Bu nefha işte aşk dedi, aşka burun kıvırma, aşk ile olgunlaşır
meyva, aşk ile bu kuru toprak can olur, aşktır sana meftun kılan alemi.
İnsanı,
her zaman görünenden, duyulandan daha fazlasına talip olmaya çağırdı. Bunun
için seni sınırlayan şeylere aldırma dedi, ayıplanmaya aldırma, arkandan
konuşulmaya, itilip kakılmaya aldırma dedi, sen dedi bir Burak’ın sırtında
alemleri ışık hızından da öte bir hızla geziniyorsan yerde sürünen yılana
çıyana ne diye aldırıyorsun ki? Sen krallarla, sultanlarla dostluk eyleyip, muazzam
sofralarda aşk şarabı nuuş eylerken ne diye sefilin, aşağılığın, nadanın kir ve
pasında gözün olsun a gözüm?
Celaleddin
iflah olmaz bir ümit aşılayıcısı, karanlığın en dibinde sehere dikkatimizi
çeken bir cesaret işçisi. Yolda yürümesen bile daima yolun başını gözet dedi,
yer yer isyana kaçan serzenişlerinde bile sevgilinin bir tebessümüne dair
umudun üzerine kurdu şiirini. Bir güleceksin, biliyorum dedi, bir tebessüm
edeceksin ve alemi bahar kılacaksın yeniden, bu zemherinin tam göbeğinde
tebessümüne dair bir umuttur bizi kor halinde tutan.
‘Beni
söylediklerimde arama...
Ben
söyleyemediklerimde gizliyim...
O
göremediğin koskoca derya gönlümdür,
Gördüğün
sahil ise dilim...
Kıyılarıma
vuran dalgalara şaşma...
Onlar
aşktan gel-git'im...
Beni
kendinde, kendimde arama...
Ben hem
bende hem sende bir gizim...
Beni
Mecnun'dan, Leyla'dan sorma...
Ben
yalnız Mevla'dan bir izim...’
Mustafa Ekici, 18.12.2014,
Sonsuz Ark, Konuk Yazar