"Utan
der Kör Said, altında yaşadığın gökyüzünden utan, bastığın topraktan, seni taşıyan
bacaklarından, seni hiç bir yere ulaştırmayan ayaklarından, sana bir ufuk bile
getiremeyen gözlerinden utan!"
Kör Said'in Evi
Günaydın
dedi kör adama.
Günaydın
dedi adam da
"Günaydın,
Sesin ne
kadar güzel"
Ali
Timurlenk
Yaşamaktan
utanmak gibi bir düzey koyuyor önümüze
Kör Said. Utan diyor, gökten utan, yerden ve etrafa inanılmaz bir ışıltı saçan
yağmurun gelininden.
Ellerinin
dokunduğu ve içine ipil ipil akan bir ılık çeşme olan çocuğunun gözlerinden
utan.
Her
akşam bir uzun tirad eyleyip, Tanrı'ya şükrünü hakkı ile eda edememenin derdini
inleyen Kör Said için sabah ya da akşam, dün ya da yarın, uzak veya çok uzak
arasında bir fark yok. Doğduğu günden beri yoğun, anlamsız ve sonsuz bir
beyazlığın içinde var olmak dışında bir dünya tanımadı. Çok az temas ettiği
insan ile nerdeyse tek bağı, çoğun manasız ve ama Kör Said’in eline alarak,
yüreğinde evirip çevirip, bin bir türlü renk ekleyerek, ekşiler ve turşularda
salamura edilmiş kesif acılar döküp, üzerine ballar şerbetler ekerek unutulmaz
bir çocuk şarkısına çevirdiği sesler.
Her
anlamda ses, hayvanlardan çıkan benliğe ve şuura dair özlem sesi, at’ın
şehvetten kudurmuş sesi, köpeğin ve farenin aynı pis yaltaklanma hırıltısı,
kuşlardan çıkan çoğun manasız, çocukça öykünmelere dair viyaklamalar,
cıvıltılar, ve tabi insan sesi, sinesinde bir ruh taşıyan, çoğunlukla taşımakta olduğunun farkında bile olmayan,
bazen acılı bir keder denizi kadar boğucu, anneler, kızlar, yaşlı ve yalnız
bırakılmış babalara ait sesler ve daha niceleri.
İşte Kör
Said bütün bu büyük hazinelerin içinde her gün oturduğu yerden gezinir, toplar,
harmanlar, öğütür, bir birine katarak yeniden harmanlar ve ortaya kör olmayan
herkesin asla göremeyeceği ışıltılı bir dünya koyarak hepimize biteviye derin
utançlar bahşeder.
Utan der
Kör Said, altında yaşadığın gökyüzünden utan, bastığın topraktan, seni taşıyan
bacaklarından, seni hiç bir yere ulaştırmayan ayaklarından, sana bir ufuk bile
getiremeyen gözlerinden utan!
Utan
çünkü bir kil göçüğünün savurup balçıkta boğduğu Seyrê’nin artık bir ses bile
olmayan çığlığını görmedin, ama ben gördüm.
Her
sabah bir başka beyhude hayal ile uyanıp pencerelere/kapılara koşan Asiye’nin de
çığlığını görmedin, ne de yalnız bırakılmış, kapı arkalarında haksız bir ölümle
pençeleşip bedeni an be an çürüyen
Resul’un. Hayır gözlerin var ve ama sen hiç bir şeyin farkında değilsin.
Her şey
gözlerinin önünde olup bitiyor, sana tuzaklar kuruyorlar misal, seni ahlaksızca
aldatıyorlar, ölüm geliyor sana usul usul, ama sen hiç bir şey görmüyorsun.
Yaşmak
her bir şeyi yeniden ve biteviye var kılmaktır. Her gün büyük bir dikkatle
etrafında ki her şeyin ve herkesin sınırlarını ve imkanlarını bir sese yükleyip
yeniden varlık katarına yüklemek gerekir. Ancak böyle Abdullah’ın sık sık
zıvanadan çıkan öfkesini anlayabiliriz, anlayabiliriz ve dur diyebiliriz, dur!
Acıdan kalbi kuruyan Görsel’in her gün intiharın eşiğinde korkakça gezinmesini
ancak böyle fark edebiliriz, fark ederiz ve dur deriz, Dur! Yapma!
Ve her
gece, gündüzleri pısırıkça sakladığı korkak ruhunu, karısının kırılgan ve
gururdan iniltisi bile çıkmayan bedeninde gümleten kocanın, kocaların manasız
öfkesine de.
Kör
Said, hemen her anlamda ve hemen her
şeye oldukça uzak bir yerde hepimiz adına insan varlığını inşa eden, insan
varlığının dayanağı olan hemen her şeye; ahlaka, aileye, nezakete, nezahete,
derin bir varoluş bilinci ile bekçilik eden bir ulu.
Adı sanı
bilinmez daha nicesi gibi Kör Said’de işte bu 2/2.5 metre boyutundaki basık /
toprak dam altında, içinde mutfak-banyo-musluk-elektrik ve daha sizin alışık
olduğunuz diğer ıvır zıvır olmaksızın muazzam, rengarenk, ışıl ışıl bir yaşam
kurdu. Sadece seslerden elde ettikleri ile inanılması güç, kayda/kağıda
geçirilmesi gerçekten güç bir külliyat inşâ etti.
Hayatının
çok az bir kısmında uyudu, sürekli uyanık, sürekli dikkatli ve sürekli büyük
bir ilgi ile yaşadı. Hiç bir meseleyi, kişiyi küçümsemedi, dikkatle ve ilgi ile
dinlediği etrafında derin bir etki bıraktı. Bu yüzden kim kavga etse, kim
birine karşı bir saygısızlık etse, kim hak etmediği bir lokmayı çiğnemeye
kalkışsa Kör Said’in masum ve kırılgan/göz yerinde iki kör çukur olan yüzü ile
karşı karşıya kalır, derin bir utanç ile yani, insanı ürperten bir utanç ile.
Bizlere
sunulan muazzam imkanlara karşın her birimizin kurabildiği yaşamı bir gözden
geçirelim yeniden, merhum Kör Said’in mübarek ruhunu şad eylemek için her gün
küçük muhasebeler yapalım, sözümüzün, tavsiyemizin ve varlığımızın etrafımızda
yarattığı etkileri sık sık gözden geçirelim, varlığın içinden öylesine
geçiveren etkisiz birer esinti miyiz, yaprak kımıldatmayan bir küçük yel mi,
kimsenin teninde ürperti yaratmayan, olmasa da olan…
Mustafa Ekici, 22.12.2014,
Sonsuz Ark, Konuk Yazar