"Erdoğan'ın sırtındaki vebal hem gücünü arttırıyor hem de
zayıflatıyor, Erdoğan bunu asla unutmamalı..."
Söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Her kaotik problemi
aştığımızda biraz daha serinkanlı bakarız olaylara diye ummuş olmamın verdiği
bir sıkıntı mı, bilmiyorum. Ne Gezi Terörü'nde bu kadar sıkıldım, Ne 17-25
Aralık Darbe Girişimi'nde. 30 Mart Yerel Seçimleri ile Cumhurbaşkanlığı
Seçimleri beni zerre kadar tedirgin etmemişti. Türkiye onurlu bir yolculuk
yapıyordu ve bu onurlu yolculuğun kesintiye uğramasını ya da sona ermesini
isteyen yerli-yabancı saldırganlar vardı. Farkındaydım ve bu farkındalığın
verdiği özgüvenle sonraki günlere dair iyimserlik biriktiriyordum. Ama şimdi,
şimdi ciddi bir şekilde tedirginim.
Nasıl tedirgin olmayacağım ki? Eleştirilerin dosdoğru
algılanmadığı bu derin ayrışma ve karmaşa zamanlarında söylediğim, söyleyeceğim
her sözün önünü, arkasını tek tek izah etmek zorunda kalıyorum. Doğru sözlü olmak zorunda olan, hüsn-ü zanna odaklanmış bir müslüman zihninin üreteceği eleştirileri, "Ben
tasnif dışındayım, eleştirilerim hepimizin hayrınadır" diyerek izah etmek
zorunda kalması kadar kötü bir ahvâl olabilir mi?