1 Ocak 2015 Perşembe

SA1072/TG84: İngiltere'deki İsrail ya da Siyonist/Yahudi İngiltere Başbakanı Cameron

"Bir Anglikan olan David Cameron Yahudi kimliğini gizlemektedir. Peki neden? Bu gizliliğin her ülkede siyasetin tüm basamaklarını engelsiz bir şekilde tırmanmakla ilgisi var mıdır?"


İngiltere Başbakanı David Cameron 500 güçlü Yahudi lobi üyesinin önünde yaptığı konuşmada şöyle diyor: “Ben bir Siyonist’im. Ben sadece İsrail’in değil sizlerin de belirttiğiniz gibi Yahudilerin de dostuyum.” [1]

İsrail Haaretz gazetesinin haberine göre Cameron, “İsrail’i desteklemenin Muhafazakâr Parti üyelerinin DNA’larında bulunduğunu” ifade ediyor. [2] Kendisi daha önce bilmediğini ifade etse de Cameron’un soyu eski Yahudi kraliyet ailelerine dayanmaktadır. ‘Yahudilikte Reform Hareketi ‘ için 2010 senesinde yaptığı konuşmada Cameron şöyle diyor:

“Ben, Yahudi Halkı'na ve onun olağanüstü başarılarına karşı büyük bir hayranlık besleyen biriyim. Her zaman sizi toplumumuz içinde parıldayan bir ışık olarak gördüm. Aslında bu senenin benim için sürprizlerinden birisi atalarımın Levita’lar (Leviler) [3] olduğunu öğrenmekti.”

Levite ya da Latince ifadesiyle Levita soyu, Levi Aşireti’ne bağlı Yahudileri temsil eder. Levi, Yakup’un oğludur ve bu aşiret 12 orijinal İsrail aşiretlerinden birisidir. [4] Cameron’un büyük-büyük büyükbabası Emile Levita bir Alman Yahudi yatırımcıdır. İngiltere’ye göç ederek 1871 yılında İngiliz vatandaşı olmuştur. Emile Levita, Hindistan, Avustralya ve Çin İmtiyazlı bankalarının genel başkanıydı, 1969 senesinde bu bankalar 'Standart İmtiyazlı Banka' haline gelmiştir.

Emile Levita Yahudi bir bilim adamı olan ve tam anlamıyla aydın sınıfına mensup Elijah Levita’nın soyundan gelmektedir. Elijah Levita, Talmudik İbranice Dili’nin çoğunu kapsayan bir sözlük hazırlamış ve ilk Yidiş (İbrani alfabesi ile yazılan, Alman Aşkenazi Yahudileri tarafından kullanılan dil) romanı yazmıştır. 

Bir Anglikan olan David Cameron Yahudi kimliğini gizlemektedir. Peki neden? Bu gizliliğin  her ülkede siyasetin tüm basamaklarını engelsiz bir şekilde tırmanmakla ilgisi var mıdır?

David Cameron’un atalarının sahip olduğu tarihi önem göz önüne alındığında onların soyundan geldiğini yeni öğrendiğine inanmak saflık olacaktır. Mesele Cameron’un Yahudi kökleri hakkında neden bilgi sahibi olmadığı değil,  Yahudi kimliğini neden gizlemek istediği ile alakalıdır. [5]

Jewish Chronicle tarafından 2006 senesinde yayınlanan ve “Cameron Ekibi’nin büyük Yahudi destekçileri” adını taşıyan bir rapora göre [6], David Cameron Yahudi toplumuna mensup birçok kişiden 1 Milyon £ değerinde bağış toplamıştır. Kendisine gösterilen bu ilgi sıradan bir politik yaşamın içinden gelmesine rağmen hızlı bir şekilde yükselerek önce Muhafazakâr parti başkanı daha sonra da başbakan olmasına bir ölçüde açıklık getirmektedir.  Aynı raporda Cameron’un seçim kampanyası sırasında “küçük fakat etkili bir grup Yahudi Muhafazakâr yetkili ve politikacının anahtar rolü üslendiği” belirtilmektedir.

İngiltere’de yaşayan Yahudi nüfus ile genel nüfus karşılaştırıldığında mecliste Yahudi kökenli vekillerin temsil anlamında olması gerekenden çok daha fazla bir ağırlığa sahip olduğu görülmektedir.

Stuart Littlewood tarafından kaleme alınan ve “David Cameron’un Tevrat hükümeti” adını taşıyan bir makalede [7] bu konu hakkında şu ifadeler yer alıyor:

“Üç yıl önce Jewish Chronicle, İngiliz Patlamentosu'nda yer alan 24 Yahudi üyenin isim listesini yayınladı. O zaman Birleşik Krallık'taki Yahudi nüfus 280.000 civarındaydı -muhtemelen şu anda da aynıdır- diğer bir deyişle nüfusun %0.5'inden daha azını oluşturuyordu. Avam Kamarasında 650 sandalye bulunmaktadır, orantısal olarak Yahudiler üç sandalyeye sahip olmayı umabilir. Fakat sahip oldukları 24 sandalye ile fazladan temsil edilmektedirler. Bu durum şüphesiz diğer grupların yeterince temsil edilmediği anlamına gelmektedir. Birleşik Krallık'ta yaşayan Müslüman nüfus 2.4 milyon veya yaklaşık olarak %4'tür. Aynı şekilde onların payına düşen 25 sandalye iken sadece 8 sandalyeye sahiptirler ve bu ciddi bir açıktır. Eğer Müslümanlar da Yahudiler gibi fazladan temsil edilmiş olsaydı (8 kat) 200 sandalyeye sahip olmaları gerekirdi. O zaman kopacak patırtıyı hayal edin.”  

David Cameron'a görevini devreden Muhafazakar Parti'nin bir önceki başkanı Michael Howard da şu an İşçi Partisi'nin liderliğini yapmakta olan Ed Miliband  gibi [8] bir Yahudi'dir. 

Bu noktada Cameron ve kendisi gibi Yahudi lobisinin desteği ile başa gelen ve bir siyonist olan Blair arasındaki ilişkiye dikkat çekmek gerekir. Blair, 2004-2007 seneleri arasında İngiliz Yahudilerinin temsilcisi konumundaki Michael Levy aracılığıyla 100 Milyon £ değerinde yardım almıştır.[9] 2007 senesinde Orta Doğu “barış elçisi” görevini üslenen Blair, 2009 Mayısında Tel Aviv Üniversitesi'nde düzenlenen bir törenle 1 Milyon $ değerindeki Dan David ödülüne layık görülmüştür.

Bilindiği gibi ABD hükümeti ve büyük ortağı Büyük Britanya Krallığı, ya da savaştaki adı ile "Koalisyon Güçleri" 20 Mart 2003 tarihinde uluslararası hukuku yok sayarak Irak Devleti topraklarını işgal etmişlerdir.

İngiltere Başbakanı Tony Blair bu işgal sırasında gerek "müttefiki" Amerikan güçlerince gerekse İngiltere ordusu tarafından yapılan işkence fillerini engellememiştir. [10] Blair ve Bush Irak'ta belgelenmiş olarak 206.000 [11], tahminlere göre ise 1.5 Milyon Irak'lı sivilin ölümünden sorumludur.

Cameron ve Blair sıkı bir işbirliği içerisindedir. Cameron, Blair tarafından işlenen savaş suçlarının ortaya çıkmasını engelleyerek örtmeye çalışırken sonraki seçimlerde karşılık olarak Blair'den destek beklemektedir.[12] 

Örneklerini verdiğimiz bu kirli ilişkilerin ve icraatların dosyası oldukça kabarık olsa da bu sayılı örnekler, dosyanın geneli hakkında bir fikir sahibi olmak için yeterlidir.

Şüphesiz sahip olduğumuz adalet anlayışına göre bir insanı ırkı veya dini üzerinden eleştirmemiz mümkün değildir. Böyle bir tavır ancak bu yazının asıl hedef noktasında yer alan ve tüm insanlığa karşı büyük bir tehdit oluşturduğu artık dünyanın büyük çoğunluğu tarafından kabul edilen, ırkçı ve zalim siyonist anlayışın işine yarayacaktır, ki; gayemiz de bir ırk ve bir din  (yahudilik) kullanılarak üretilen insanlık ve din dışı stratejileri, hedefleri deşifre etmektir. 

Siyonist vahşete hizmet eden yahudiler olduğu gibi bu tür vahşi davranışlara karşı çıkan yahudiler de vardır. Yine aynı şekilde yahudi olmadığı halde siyonizme hizmet eden her ırktan ve her dinden insana rastlamak mümkündür.

Cameron'un yahudi atalarına ve ingiltere'nin yönetici kesimindeki orantısız yahudi temsilcilere dikkatle bakmamızın çok büyük ve derin tarihsel nedenleri var. On altıncı yüzyıldan sonra üzerinde güneş batmayan imparatorluk olarak övünen İngiltere ve  yöneticileri insanlığın geleceği açısından halen önem arz etmektedir.

Aslında hali hazırdaki Siyonist İsrail devletinin kuruluşunda en önemli rolü oynayan ve o tarihten beri İsrail'e desteğini hiçbir zaman esirgemeyen İngiltere'nin bu çizgiye ters düşecek politikacılar tarafından yönetilmesini, sanıyoruz, kimse beklememektedir. Ancak bir yandan insan hakları, demokrasi, medeniyet gibi kavramları her fırsatta kendine paye ve karşısındaki iradeye tehdit olarak kullanan, gerçekte ise tamamen siyonizme teslim olmuş, özelde İngiltere'nin genelde ise Batı'nın gerçek yüzünü görmek ve “uyanık” olmak için bilgi sahibi olmak ve bu bilgiye göre “strateji” üretmek gerekmektedir.

Bir Anglikan olan David Cameron'un Yahudi kimliğini gizlemesinin, dünyanın her yerine yayılmış olan ve dinini-ırkını saklayan yahudiler gerçeği açıkça biliniyorken, herhangi bir ülkede herhangi bir  başbakanın ya da devlet başkanının yahudi/siyonist olma olasılığı ile ilgili sorular sorulmasını sağladığının kaç kişi farkındadır?

İnsanlığın gerçeğe duyduğu ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Aldatılan insanlıktır, gerçek değil.

   
Tamer Güner, 01.01.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri-Analiz




Kaynaklar:









Seçkin Deniz Twitter Akışı