"Bir
Anglikan olan David Cameron Yahudi kimliğini gizlemektedir. Peki neden? Bu gizliliğin her ülkede siyasetin tüm basamaklarını engelsiz bir şekilde tırmanmakla ilgisi var mıdır?"
İngiltere
Başbakanı David Cameron 500 güçlü Yahudi lobi üyesinin önünde yaptığı konuşmada
şöyle diyor: “Ben bir Siyonist’im. Ben sadece İsrail’in değil sizlerin de
belirttiğiniz gibi Yahudilerin de dostuyum.” [1]
İsrail
Haaretz gazetesinin haberine göre Cameron, “İsrail’i desteklemenin Muhafazakâr
Parti üyelerinin DNA’larında bulunduğunu” ifade ediyor. [2] Kendisi
daha önce bilmediğini ifade etse de Cameron’un soyu eski Yahudi kraliyet
ailelerine dayanmaktadır. ‘Yahudilikte Reform Hareketi ‘ için 2010 senesinde
yaptığı konuşmada Cameron şöyle diyor:
“Ben,
Yahudi Halkı'na ve onun olağanüstü başarılarına karşı büyük bir hayranlık
besleyen biriyim. Her zaman sizi toplumumuz içinde parıldayan bir ışık olarak
gördüm. Aslında bu senenin benim için sürprizlerinden birisi atalarımın
Levita’lar (Leviler) [3] olduğunu öğrenmekti.”
Levite
ya da Latince ifadesiyle Levita soyu, Levi Aşireti’ne bağlı Yahudileri temsil
eder. Levi, Yakup’un oğludur ve bu aşiret 12 orijinal İsrail aşiretlerinden
birisidir. [4] Cameron’un
büyük-büyük büyükbabası Emile Levita bir Alman Yahudi yatırımcıdır.
İngiltere’ye göç ederek 1871 yılında İngiliz vatandaşı olmuştur. Emile Levita,
Hindistan, Avustralya ve Çin İmtiyazlı bankalarının genel başkanıydı, 1969
senesinde bu bankalar 'Standart İmtiyazlı Banka' haline gelmiştir.
Emile
Levita Yahudi bir bilim adamı olan ve tam anlamıyla aydın sınıfına mensup
Elijah Levita’nın soyundan gelmektedir. Elijah Levita, Talmudik İbranice
Dili’nin çoğunu kapsayan bir sözlük hazırlamış ve ilk Yidiş (İbrani alfabesi
ile yazılan, Alman Aşkenazi Yahudileri tarafından kullanılan dil) romanı
yazmıştır.
Bir Anglikan olan David Cameron Yahudi kimliğini gizlemektedir. Peki neden? Bu gizliliğin her ülkede siyasetin tüm basamaklarını engelsiz bir şekilde tırmanmakla ilgisi var mıdır?
David
Cameron’un atalarının sahip olduğu tarihi önem göz önüne alındığında onların
soyundan geldiğini yeni öğrendiğine inanmak saflık olacaktır. Mesele Cameron’un
Yahudi kökleri hakkında neden bilgi sahibi olmadığı değil, Yahudi kimliğini neden gizlemek istediği ile
alakalıdır. [5]
Jewish
Chronicle tarafından 2006 senesinde yayınlanan ve “Cameron Ekibi’nin büyük
Yahudi destekçileri” adını taşıyan bir rapora göre [6], David Cameron Yahudi
toplumuna mensup birçok kişiden 1 Milyon £ değerinde bağış toplamıştır.
Kendisine gösterilen bu ilgi sıradan bir politik yaşamın içinden gelmesine
rağmen hızlı bir şekilde yükselerek önce Muhafazakâr parti başkanı daha sonra
da başbakan olmasına bir ölçüde açıklık getirmektedir. Aynı raporda Cameron’un seçim kampanyası
sırasında “küçük fakat etkili bir grup Yahudi Muhafazakâr yetkili ve
politikacının anahtar rolü üslendiği” belirtilmektedir.
İngiltere’de
yaşayan Yahudi nüfus ile genel nüfus karşılaştırıldığında mecliste Yahudi
kökenli vekillerin temsil anlamında olması gerekenden çok daha fazla bir
ağırlığa sahip olduğu görülmektedir.
Stuart
Littlewood tarafından kaleme alınan ve “David Cameron’un Tevrat hükümeti” adını
taşıyan bir makalede [7] bu konu hakkında şu ifadeler yer alıyor:
“Üç yıl
önce Jewish Chronicle, İngiliz Patlamentosu'nda yer alan 24 Yahudi üyenin isim listesini
yayınladı. O zaman Birleşik Krallık'taki Yahudi nüfus 280.000 civarındaydı -muhtemelen
şu anda da aynıdır- diğer bir deyişle nüfusun %0.5'inden daha azını
oluşturuyordu. Avam Kamarasında 650 sandalye bulunmaktadır, orantısal olarak
Yahudiler üç sandalyeye sahip olmayı umabilir. Fakat sahip oldukları 24
sandalye ile fazladan temsil edilmektedirler. Bu durum şüphesiz diğer grupların
yeterince temsil edilmediği anlamına gelmektedir. Birleşik Krallık'ta yaşayan
Müslüman nüfus 2.4 milyon veya yaklaşık olarak %4'tür. Aynı şekilde onların
payına düşen 25 sandalye iken sadece 8 sandalyeye sahiptirler ve bu ciddi bir
açıktır. Eğer Müslümanlar da Yahudiler gibi fazladan temsil edilmiş olsaydı (8
kat) 200 sandalyeye sahip olmaları gerekirdi. O zaman kopacak patırtıyı hayal
edin.”
David
Cameron'a görevini devreden Muhafazakar Parti'nin bir önceki başkanı Michael
Howard da şu an İşçi Partisi'nin liderliğini yapmakta olan Ed Miliband gibi [8] bir Yahudi'dir.
Bu
noktada Cameron ve kendisi gibi Yahudi lobisinin desteği ile başa gelen ve bir
siyonist olan Blair arasındaki ilişkiye dikkat çekmek gerekir. Blair, 2004-2007
seneleri arasında İngiliz Yahudilerinin temsilcisi konumundaki Michael Levy
aracılığıyla 100 Milyon £ değerinde yardım almıştır.[9] 2007 senesinde Orta
Doğu “barış elçisi” görevini üslenen Blair, 2009 Mayısında Tel Aviv
Üniversitesi'nde düzenlenen bir törenle 1 Milyon $ değerindeki Dan David
ödülüne layık görülmüştür.
Bilindiği
gibi ABD hükümeti ve büyük ortağı Büyük Britanya Krallığı, ya da savaştaki adı
ile "Koalisyon Güçleri" 20 Mart 2003 tarihinde uluslararası hukuku
yok sayarak Irak Devleti topraklarını işgal etmişlerdir.
İngiltere
Başbakanı Tony Blair bu işgal sırasında gerek "müttefiki" Amerikan
güçlerince gerekse İngiltere ordusu tarafından yapılan işkence fillerini
engellememiştir. [10] Blair ve Bush Irak'ta belgelenmiş olarak 206.000 [11],
tahminlere göre ise 1.5 Milyon Irak'lı sivilin ölümünden sorumludur.
Cameron
ve Blair sıkı bir işbirliği içerisindedir. Cameron, Blair tarafından işlenen
savaş suçlarının ortaya çıkmasını engelleyerek örtmeye çalışırken sonraki
seçimlerde karşılık olarak Blair'den destek beklemektedir.[12]
Örneklerini
verdiğimiz bu kirli ilişkilerin ve icraatların dosyası oldukça kabarık olsa da
bu sayılı örnekler, dosyanın geneli hakkında bir fikir sahibi olmak için
yeterlidir.
Şüphesiz
sahip olduğumuz adalet anlayışına göre bir insanı ırkı veya dini üzerinden
eleştirmemiz mümkün değildir. Böyle bir tavır ancak bu yazının asıl hedef
noktasında yer alan ve tüm insanlığa karşı büyük bir tehdit oluşturduğu artık
dünyanın büyük çoğunluğu tarafından kabul edilen, ırkçı ve zalim siyonist
anlayışın işine yarayacaktır, ki; gayemiz de bir ırk ve bir din (yahudilik) kullanılarak üretilen insanlık ve
din dışı stratejileri, hedefleri deşifre etmektir.
Siyonist vahşete hizmet eden
yahudiler olduğu gibi bu tür vahşi davranışlara karşı çıkan yahudiler de vardır. Yine aynı şekilde yahudi olmadığı halde siyonizme hizmet eden her ırktan ve her
dinden insana rastlamak mümkündür.
Cameron'un
yahudi atalarına ve ingiltere'nin yönetici kesimindeki orantısız yahudi
temsilcilere dikkatle bakmamızın çok büyük ve derin tarihsel nedenleri var. On altıncı
yüzyıldan sonra üzerinde güneş batmayan imparatorluk olarak övünen İngiltere ve
yöneticileri insanlığın geleceği
açısından halen önem arz etmektedir.
Aslında
hali hazırdaki Siyonist İsrail devletinin kuruluşunda en önemli rolü oynayan ve
o tarihten beri İsrail'e desteğini hiçbir zaman esirgemeyen İngiltere'nin bu
çizgiye ters düşecek politikacılar tarafından yönetilmesini, sanıyoruz, kimse
beklememektedir. Ancak bir yandan insan hakları, demokrasi, medeniyet gibi
kavramları her fırsatta kendine paye ve karşısındaki iradeye tehdit olarak
kullanan, gerçekte ise tamamen siyonizme teslim olmuş, özelde İngiltere'nin genelde
ise Batı'nın gerçek yüzünü görmek ve “uyanık” olmak için bilgi sahibi olmak ve
bu bilgiye göre “strateji” üretmek gerekmektedir.
Bir
Anglikan olan David Cameron'un Yahudi kimliğini gizlemesinin, dünyanın her
yerine yayılmış olan ve dinini-ırkını saklayan yahudiler gerçeği açıkça
biliniyorken, herhangi bir ülkede herhangi bir
başbakanın ya da devlet başkanının yahudi/siyonist olma olasılığı ile
ilgili sorular sorulmasını sağladığının kaç kişi farkındadır?
İnsanlığın
gerçeğe duyduğu ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Aldatılan insanlıktır,
gerçek değil.
Tamer Güner, 01.01.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri-Analiz
Kaynaklar: