"Yönetimi
sormuyorum. Vatandaşlar olarak uyanık mıyız acaba?"
26
yaşındaki Sohrab Barati İstanbul'da yaşayan bir Afgan göçmen. Zeytinburnu'nda
oturuyor. Tekstil sektöründe çalışıyor. Muhtemelen asgari ücretle. Belki
altında... Boş zamanlarında hastaneler veya emniyet için tercümanlık yapıyor.
Türkiye'de
göçmen olarak bulunmanın zorluklarını, buraya ümitli gelenlerin düş
kırıklıklarını aktaran bir röportaj vermiş Ali Latifi'ye.
***
Bazı
okurlarım 'yabancı basından örnek vermeyin' dedikçe ben bu konuları buluyorum
ısrarla. Röportaj pek çok yabancı yayın organında yer aldı. Ben yine LA
Times'dan okudum ...
Konu
daha önce Al Jazeera Türkiye'nin web sitesinde de farklı isimler üzerinden ele
alınmıştı.
***
Afganlar
Türkiye'de bulunurken Batı'dan mülteci statüsü bekliyor. Toplam sayıları on
dört bin dolaylarında. Sohrab onlardan sadece biri...
Bekleyişleri
sürerken hayatta kalmak durumundalar. Karınlarını doyurmanın ve günü geçirmenin
dışında orta standartta bir yaşama ulaşacaklarına inanmıyorlar Türkiye'de.
Durum da o zaten.
Çatışmalardan
kaçtıkları anayurtlarından buraya gelen Afganlar gibi bazı Pakistanlılar da
var. Barati'ye göre bunların ilk durakları İran oluyor. Şii olanlara İran'da
iken Esad'ın yanında yer alarak Suriye'de savaşmaları için yoğun baskı
yapılmış.
Şii
olmaları da bunun için gerekçe gösterilmiş ikna turlarında... Kabul etmemeleri
halinde sınır dışı edilecekleri belirtilmiş...
Sünnilere
ise farklı bölgelerde İslam Devleti'ne katılma baskısı yapıldığını aktarıyor
Barati.
Nereden
bakılsa vatanı olmayana rahat yok... Herkes sömürmek istiyor.
***
Suriye
savaşı çıkana kadar Türkiye'de Afgan göçmenlerin aldığı desteğin iyi olduğunu,
ancak şimdi durumun zorlaştığını aktarıyor. Suriye olayına kadar Afganlar
dünyadaki en büyük sığınmacı gruplar arasındaydı.
Suriyeliler
Türkiye'ye akın edince yalnız kalıp unutulduklarını aktarıyor.
Pek çok
parasız sığınmacı parklarda yatarken bu normal...
Barati
gelmeyi düşünenlere hiçbir şeyin kolay olmadığını hatırlatmayı görev biliyor.
Ülkelerinde hayati tehlikesi olmayanların dönmeleri mümkünse bu yönde karar
vermeleri gerektiğinin de altını çiziyor.
***
Barati'ye,
kendilerine Yunanistan üzerinden
Avrupa'ya varma vaadi ile kaçak göçmen bulması ve organize etmesi için para
teklif edenler de olmuş. Barati kurtulma umudu ile bir tek kişinin bile
hayatını riske atmayı göze alamayacağı için kabul etmemiş.
Onun
için hayat, kıyaslama yaparsa eskiye göre daha güvenli ama yalnız bir hayat...
***
Bu
röportajı okuduktan sonra Rusya'nın Türkiye'ye terörle mücadelede işbirliği
teklif aklıma geldi bir kez daha. Türkiye gerçekten stratejik olarak kritik bir
coğrafyada. Çok çeşitli etnik kökenlerden farklı ülke ve örgütlerle ilişkili
insan trafiğinin giderek hızlandığı bir ülke konumunda. Bu ülkelerin hepsinde
çeşitli çatışmalar nedeniyle, dış destekli bağlantıları oluşmuş gruplar var.
Afganistan'da rejimden kaçan var, Çeçenistan zaten Batı tarafından zamanında Rusya'ya karşı
farklı şekilde iletişime geçilmiş bir toplum.
***
Sultanahmet
saldırısı failinin Çeçen oluşu, Suriye savaşında Çeçen savaşçıların rolü, Çeçen
özgürlük mücadelesinde etkin bir isim olan Medet Önlü'nün öldürülmesi olayı ve
Barati'nin tüm anlattıkları neye işaret ediyor diye soruyorum.
Büyük
aktörlerin uluslararası politikalardaki hesapları adına, bölge insanının,
şii-sünni ayrılığı üzerinden nasıl kullanılmak istendiğini görüyoruz.
Peki biz
kendi içimizde yurttaşlar olarak her türlü oyun ile birlikte mücadele edecek
kadar sağduyulu muyuz? Biz bu anlatılanlardan ders alacak olgunlukta mıyız?
Masal ve uzak toplumların hikayesi değil bu yaşananlar.
Yönetimi
sormuyorum. Vatandaşlar olarak uyanık mıyız acaba?
Serra Karaçam, 12.01.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Medya
Müfettişi
http://serrakaracam.blogspot.com.tr/2015/01/turkiye-ve-multeciler.html