“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.”
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:
Macerayı
seven bir bölük komutan yardımcımız vardı, başka nasıl söylenir bilmiyorum. Şok
bombaları kullanarak bir sürü garip işler yapardı. Örneğin; X noktasında nöbet
tuttuğumuz her defasında garip sesler duyardık, bu durumda karşıdakini
korkutmaya yönelik bir önlem olarak bir şok bombası atmamıza veya boşluğa doğru
ateş etmemize izin verilirdi. Yine bir seferinde bazı sesler duyarak ürktük ve
ateş açtık, sonradan bir kedinin bizim kamuflaj ağına takılmış olduğu
anlaşıldı.
Bahsettiğim
bölük komutan yardımcısı kendi başına aklına gelen her şeyi yapardı. Bir
keresinde kontrol noktalarından birine bir tuzak kurmuştu. Bunu yaparken iki
tane emniyet mandalı olmayan şok bombası kullanmıştı. Böylece oradan her kim
geçerse bombaların düşerek patlamasına neden olacaktı.
Oradan
bir köpek geçerek patlamaya neden olmuş ve biz de bir saldırı olduğunu
zannetmiştik. Sonra patlama nedeninin o aptal tuzak olduğu ortaya çıktı. Bir
diğer seferinde gece yarısında patlamalar duyduk, bize endişelenmemize gerek
olmadığı, patlamaların istihbarat savaşının bir parçası olarak gerçekleştiği
bildirildi.
Bu arada
bahsettiğim aynı kişiyi gördüm, deli gibi koşuyordu, yanında biri var mıydı,
tam bilmiyorum. Sanırım yanında işaretçisi koşuyordu. İkisi birden boşluğa ateş
ederek koşuyor ve bağırıyordu. Orada daha başka neler yaptılar bilmiyorum,
ortada düşman yoktu. Herhangi bir düşman rapor edilmemişti. Özel bir durum
yoktu yani.
Başka
bir seferinde H-1 bölgesinde izinsiz olarak bazı evleri gözlem noktası olarak
kullandılar. Olan biteni daha sonradan duyduk, bahsettiğim komutan yardımcısı
ile beraber olan askerler anlatmıştı. Bu kirli bir işti. Komutan yardımcısı ile
birkaç asker H-1 bölgesinde bir eve girerek gözlem noktası oluşturmuşlardı.
Ne
düşündüler, nereyi gözlüyorlardı bilmiyorum, sanırım istihbaratla alakalı bir
şeydi. Filistinliler bunları fark edince Filistin güvenlik görevlilerine haber
vermişler. Onlar da mevkidaşları olan İsrail DCO (Bölge Koordinasyon
Ofisi)’sunu aramış. DCO bizi arayarak “Filistinliler bildiriyor…” onlara
“meslektaş” derlerdi. “Meslektaşlar sizin H-1 bölgesinde bulunduğunuzu rapor
ediyor” dediler. İşte böyle… Komik bir durum olarak değerlendirilebilir… DCO,
bölük komutanımıza “Meslektaşlar sizin H-1 bölgesinde bulunduğunuzu bildiriyor”
diyor. Yardımcısı da ondan “cevap vermemesini” istiyor. Komutan, “Fakat şu an
hattalar ve bana soruyorlar. Siz H-1 bölgesinde misiniz, yoksa değil misiniz?”
diye soruyor. Yardımcısı cevap olarak, “Neden bahsettiğinizi bilmiyorum. Pusu
filan yok” diyor.
Ortada
bir sürü yalan dönüyordu, DCO işin peşini bırakmıyordu çünkü meslektaşlarıyla
profesyonel bir işbirliği sağlamaya çalışıyorlardı. Böylece bu aptalca konuşma
sürüp gitti, DCO, “Orada mısınız değil misiniz” diye soruyor, karşıdan şöyle
cevap veriliyordu: “Oradayız fakat değiliz, başlangıçta orada değildik ama şu
an oradayız…”
Komutan
yardımcısı konuşurken bu şekilde kendisi ile yaklaşık yarım saat çelişip durdu.
Sonra oradan ayrıldılar. Daha sonra ne oldu, birileri bu işin peşini takip etti
mi bilmiyorum.
***
Sokağa
çıkma yasağı olduğu zamanlarda buna uymayanlar olurdu. Genelde bu durumda,
"Bana kimliğini ver, bunu bir daha yapma, evine git” derdik. Aslında
evlerine dönmediklerini bilirdik. Onları bu yüzden suçlayamam.
Genellikle
verilen tepki buydu: “Sokağa çıkma yasağı var evine dön”. Ama bu duruma göre
değişebiliyordu. Komutan bazen çok sinirli olduğunda ya da fanatik birisi
olursa veya sorumsuz birisi ise nasıl isteseniz öyle deyin. Bazen aynı şahıs
tekraren yasağı deler veya sinirinize dokunan bir tiptir… Bilmiyorum. Bu ukala
birisi olabilir, yüzü çirkindir ya da askerler ona “Bir ders vermek”
istemiştir. Bu durumda bu kişiye şöyle derler: “Seni Sınır Devriyesine teslim
edeceğim.”
Sınır
devriyesinden çok korkarlardı, tabi böyle bir şey denince o kişi tüm vücudu
titreyerek ağlamaya başlardı…
Bir Filistinli
sokağa çıkma yasağı varken yakalanırsa ona “seni sınır devriyesine teslim
edeceğim” mi denirdi?
Evet.
Bir Filistinliyi sokağa çıkma yasağı varken yakalarsanız şöyle dersiniz: “Seni
bir kez daha yakalarsam sınır devriyesine teslim edeceğim”. Bundan daha da
kötüsü şöyle demektir: “Seni sınır devriyesine götürüyorum, onlar seninle
ilgilenecekler.Senin gibi bir pislikle uğraşmaya niyetim yok.” Bu durumda,
“Hayır, hayır, hayır Sınır Devriyesi olmaz!” diye yalvarırlar. Sınır
Devriyesinden çok korkuyorlardı.
****
Anlatacağım
olay gerçekleştiği zaman Sınır Devriyesi bizi aradı ve Ataların Mağarası adı
verilen yerde bazı Yahudilerin taşkınlık yaptığını, birinin kaçmaya başladığını
bildirdi ve bizim onu yakalamamızı istedi.
Birden
bir adamın sınır devriyesinden birine şiddetli bir şekilde vurup ittikten sonra
delirmiş gibi koştuğunu gördük. Ne olup bittiğini tam olarak anlayamıyorduk.
Derken bize doğru geldi. Onu yakalamaya çalıştık ama neredeyse bizi yere
yıkıyordu.
Peşinden
koştuk, onu ararken bir Yahudi yerleşkesinde yakalandığı haberi geldi.
Karargâhı arayarak “Polisi arayın, gelip onu Yahudi yerleşimcinin evinden alması
gerekiyor” diye bildirdik. Beş dakika sonra bizi geri arayarak, ”Polis oraya
girmeyecek, kendiniz girip alın” dediler. Bunun üzerine şöyle dedik: “Onu
dışarı çıkarmak mı, nasıl? Döverek mi? Zorla mı? Bunu yapamayız. Böyle bir şey
yapma sorumluluğumuz yok. Buraya gelin.” Karargâhtan yanıt geldi: “Tamam, polis
gelmeyecek, bunun kışkırtma olarak algılanmasından, yerleşimcilerin kendilerine
yumurta atmasından korkuyorlar… Polis o mahalleye giremez.” Bunun ardından
komutanımız, “Tamam, yapacak bir şey yok, bırakın gitsin” dedi.
Daha
sonra Sınır Devriyesi geldi, o adamın bazı askerleri darp ettiğini ve bir sürü
saçma sapan daha şey söyleyerek bizi suçladı.
Bu
durumda şöyle düşünüyorsunuz: "Lanet olsun burası İsrail devleti… Ama
polis orada oturanlardan korktuğu için yahudi mahallesine giremiyor. Açıkçası
yerleşimcilerin kendilerini dövmesinden korkuyorlar."
Tamer Güner, 16.01.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri
Metnin Orijinali:
http://www.breakingthesilence.org.il/wp-content/uploads/2011/02/Soldiers_Testimonies_from_Hebron_2001_2004_Eng.pdf
http://www.breakingthesilence.org.il/wp-content/uploads/2011/02/Soldiers_Testimonies_from_Hebron_2001_2004_Eng.pdf