"Batı veya
Doğu, dünyanın neresinde yaşıyorsa, nasıl bir kültürel zeminde inşa edilmişse,
İNSAN gerçekten bir tek ailedir."
Geliyorlar Taranta - Babu, seni öldürmeğe geliyorlar.
Karnını deşip
Barsaklarının kumun üstünde aç yılanlar gibi kıvrandıklarını görmeğe geliyorlar.
Seni öldürmeğe geliyorlar
Taranta - Babu,
seni ve keçilerini. Oysaki, ne onlar seni tanır ne onları sen..
Ve ne keçilerin atlamıştır onların çitlerinden.
Geliyorlar Taranta - Babu.
Kimi Napoli'den, Tirol'den kimi.
Kimi doyulmamış bir bakıştan
yumuşak ve sıcak bir elden kimi...
Onları ordu ordu
tabur tabur
bölük bölük
fakat teker teker
düğüne götürür gibi üç denizden aşırıp ölüme getirdi gemiler..
Geliyorlar Taranta - Babu, geliyorlar içinden bir yangın alevinin.
Ve bayraklarını dikip samandan damına senin toprak evinin,
gelenler geri dönseler bile eğer,
kanlı kesik sağ kolunu Somali'de bırakan Torinolu tornacı artık çelik çubukları ipek gibi öremeyecek...
Ve kör gözleriyle bir daha
Sicilyalı balıkçı denizlerin ışığını göremeyecek.
Geliyorlar Taranta - Babu.
Bu ölmeğe ve öldürmeğe gönderilenler kanlı sargılarına birer birer
teneke haçlar takıp döndükleri gün, büyük ve âdil Roma'da
hisse senetleriyle aksiyonlar yükselecek,
ve gidenlerin ardından yeni efendilerimiz ?ölülerimizi soymağa gelecek…’
(Taranta – Babu’ya mektuplar)
Nazım Hikmet
Çok zaman oldu senden ses çıkmayalı.
Konuş
lütfen,
İçleri
adap ve ahlak dolu, dipleri letafet ve lezzet ile süslenmiş, bizleri buralardan
aşırıp İnsanlık’a ulaştıran, içimizi aşk ile dolduran, her birimizi imana gark
edip etrafa sükun ve selamet yayan sesinle konuş lütfen.
Sen
sustukça kurtlar, çakallar, sırtlan hırlamaları sardı etrafı. İnsanı bir
vahşiye çeviren, insanda ki düşük, varlık fukarası, bilinç yoksunu ‘Karanlık Boşluk’
bu hırlamaları fikir ve özgürlük diye sunuyor önümüze.
Batı
veya Doğu, dünyanın neresinde yaşıyorsa, nasıl bir kültürel zeminde inşa
edilmişse, İNSAN gerçekten bir tek ailedir. Muhteşem Lualaba’nın kıyısında
kurulu şirin kasaba Kizuki’li tatlı Amado, taa yukarıdan usul usul akan
Vikhorevka’nın yanı başından, sükunet ve insanlık dolu Mogudan’dan sesleyen
şirin Marinochka’ya kadar, Batıdan Doğuya bütün insan kardeşler gerçekten bir
tek ailedir.
Her biri
derin bir çaba ile yeryüzünü daha çok ‘insan’ ile, insan ile yani daha çok şiir
ile, daha çok erdem ve daha çok ahlak ile donatmaya, her biri farklı bir
desen-ses ve renk ile adeta muhteşem bir senfoni gibi daha çok anlam ile
doldurmaya çabalayan insan.
İnsanın
‘yeryüzünü imar’ çabası, insanlık ailesini bu sırtlanlar, çıyanlar, insanı
insan kılan her tür değerden uzaklaştırmaya yeminli bu vahşilerden koruma
çabasıdır bir yerde. ilk fırsatta soyumuza kast edip, insanın varkıldığı ne
kadar değer varsa hepsini yok etmeye yeminli bu soysuzluk, şu sıra Batı’nın var
ettiği özgürlük ve ifade hürriyeti kavramına sarılmış durumda.
Batı’dan
uzun zaman evvel büyük ve parlak fikirler ışıdı, insanın özgürlüğüne, insanı,
etrafına gerilen sert ve yaralayıcı çeperlerden kurtarmaya dönük muazzam
fikirler. Adalet, eşitlik, özgürlük ve diğer siyasalar nerdeyse bütün
insanlığın kanını coşturan dev heyecan dalgaları oluşturdu. Büyük ve etkileri
dünya çapında halk hareketleri, siyasi ve ekonomik dönüşümlere sebep olan bu
düşünceler insanlığın merkezi, belirleyici noktaları haline geldi.
Şimdi
insanlık buradan derin varoluş ağrımıza bir merhem beklerken, yeryüzünü baştan
başa bir selam ve sükun yurdu kılma çabası beklerken, her bir insan tekinin
kanını coşturacak muhteşem değerler beklerken, tam da bu dilek ve beklentilerin
gölgesinde, insan maskeli karanlık odaklar ‘yeryüzünü ifsad’ edecek işlerin
peşindeler. İnsanlığın büyük emek, acı ve bedellerle varkıldığı/ulaştığı ne
kadar kutsal varsa, ne kadar erdem varsa, şu boş sineleri aşk ve ahlak ile
dolduran ne kadar değer varsa her birine tek tek kast etmekteler.
Batı’da
veya batı adına doğuda bu müptezelliğe fikir ve ifade hürriyeti diyerek sahip
çıkanlar bilsin ki kutsal olana, aşkın olana, içkin olana yapılan bu
saldırıların sahipleri ve savunucuları insanlık ailesinin, insanı insan kılan
bütün değerlerin ve birikimlerin gerçek düşmanıdırlar.
Cezayir’de
kafa kesen Fransızlar, Amerika kıtasında bir halkın soyunu kurutan barbarlar,
Musul’da insanın bağırsaklarını dökenler, İdlib’de her gün masum çocukların
üzerine varil bombaları yağdıranlar ile 14 yüzyıl boyunca insanlığın ahlak ve
erdem melcei olmuş İslam Peygamberine ve İslam'ın kutsallarına saldıranlar aynı
ilkel varoluşa aittirler.
Ve
bilsinler ki tarihte hep olduğu gibi insanlık onuru bu onursuzluğu, bu korkakça
saldırıları yine bertaraf edecektir. Evimize, ailemize, varlığımıza kast eden
bu yılan ve sırtlan soyuna karşı, daha çok erdem, daha çok ahlak ve daha ateşli
imanlar yüklenip sinesini siper edecektir..
Şimdi
yeniden sana sesleniyorum ey İNSAN!
Lütfen
yükselt sesini,
Yeryüzünü
bir selam ve sükun yurdu kılan sesinle,
İçinde
yakıcı bir inanç barındıran yüreğinle,
Mazlum
ve masumlara cesaret veren gür sesinle yeniden konuş lütfen.
Mustafa Ekici, 19.01.2015,
Sonsuz Ark, Konuk Yazar