''Eski
Mısır ile ilgili bildikleriniz arttıkça, bilmediklerinizin de arttığını
hissedersiniz.''
Tüm
Mısır tarihi meraklılarının ortak düşüncesi böyledir. Okudukça, tarihin bir
masal kimliğine, firavunların da (ama iyi ama kötü), birer masal kahramanına
büründüğü hissine kapılırsınız.. Masalların aslında gerçek olduğunu da, Mısır
ziyaretinde anlarsınız.
Onlarca
kez gittiğim bu ülkeyle ilgili her şey, hatta şu yazıyı yazmak bile beni çok
heyecanlandırıyor. Mısır benim için farklıdır, torpillidir... Kendi ülkeme
yaptığım gibi, en ağır eleştiriyi de yaparım, bir Mısırlı gibi o ülkeye de
sahip çıkarım.
Bu ilgi
sadece antik tarihinden kaynaklanmıyor. İnsanı, kaosu, müziği, çölü,
Kızıldeniz'i, Nil'i, Osmanlı mirası... Hepsi benim kalbimde, bir kitap
kalınlığındaki ayrıntılardır.
Ne son
darbe, ne de Mısırlı dostlarımın TC Cumhurbaşkanı için kullandığı aşağılık
ifadeler bu sevgiyi azaltmadı. Her gittiğimde, ilk günkü heyecanımı hiç
kaybetmedim.
Kahire'ye
her adım atışımda, Avrupa'nın garanticiliğine değil de, şarkın maceracı
yapısına olan ilgimin tetiklediği bir duyguydu hissettiğim.. Belki de çok daha
farklı bir şeydir beni Mısır'a çeken, adını koyamadığım..
Mısır'ı en iyi, 10 günlük bir tur ile
tanırsınız. Bu turda Yukarı ve Aşağı Mısır'ı ve Kızıldeniz'i tanıma olanağınız
olur.
Düşünüldüğünün
aksine, Yukarı Mısır ülkenin güneyi, Aşağı Mısır ise ülkenin kuzeyidir. Bu da
Nil'in akışına göre adlandırılmıştır. Nil, güneyden kuzeye aktığı için, çıkış
noktasına yakın yeri 'yukarı' olarak
bilinir..
Bu
yazımda Kahire'den bahsetmek istiyorum sadece. Bir sonraki yazım kısmetse Nil Nehri, Yukarı
Mısır ve Kızıldeniz'i anlatacağım.
Nil
Kahire
ile ilgili yazmak istediğim o kadar çok şey var ki. Hepsini buraya sığdırmam
mümkün değil.
Mısır
seyahatinizde ilk heyecan, daha Mısır Hava Yolları'nın İstanbul-Kahire uçağına
bindiğinizde başlar.
'Bismillahirrahmanirrahim'
ile başlayan Arapça anonslar, MHY'nın Tanrı Horus'lu amblemi ve seyahat boyunca
ekranlarda dönen Mısır reklamları... Ve tüm bunlarla beraber size içinizde
eşlik eden heyecan, 2 saatlik yolculuğu sanki 20 dakikaya indirir.
Bir
sihir gibidir uluslararası uçuşlar... Bir dünyadan diğerine ışınlanmak gibi bir
şey. Girdiğiniz uçak kapısından çıktığınızda, voilaaa, artık farkı bir dil ve
farklı bir atmosfer sizi karşılar.
Ezher Parkı
Neyse ki
havalimanları hep yumuşak geçişlerdir. Üç aşağı beş yukarı hepsi birbirine
benzer. Siz pasaporttan geçip bavulunuzu alana kadar geçen sürede, ülke
insanına ve diline aşinalık kazanmaya başlarsınız.
Kahire'ye
inen genç bayanların ortak fikridir, Mısırlı erkeklerin flörtöz tavrını daha
pasaport polisinden tecrübe etmeye başlamanız. Pasaportunuz elindeyken bile
sırf muhabbet olsun diye 'Turkish?' diye sorarlar çapkın bir gülüşle beraber :)
Aslında
İstanbul trafiğinin çok masum olduğunu da havalimanı çıkışında Kahire'nin akşam
trafiğinde anlarsınız. Mısır'a ilk ziyaretim 2000'li yılların başlarıydı.
Hatırlıyorum; hemen hemen hiç trafik ışığı yoktu.
Hatta
bir keresinde, Tahrir'de karşıdan karşıya geçmeye çalışırken trafik polisi bana
yardım etmek isteyip yolun ortasına çıktı ve gelen arabaları durdurmaya
çalıştı. Neticede arabalar durmadı ve o da kendini zar zor yolun kenarına attı
:)
Kahire
kalışlarınızda otelinizi Corniche denen, Nil kıyısı bölgede seçmenizi tavsiye
ederim. Böylelikle hem Nil'i seyredebilirsiniz, hem de şehrin kalbinde kalıyor
olursunuz.
Bu
şehirde her kalışımda mutlaka bir sabah ezanlarını dinleme rituelim vardır. 'Kur'an Mekke'de indi, İstanbul'da yazıldı
ve Kahire'de okundu' derler ya, şehirde
yankılanan ezan sesleri bunu her seferinde doğrular.
Tahrir/Ramses Hilton
Bir
keresinde, Ramses Hilton'daki penceremden yine böyle ezanları dinlerken ve
Tahrir'i seyrederken, ahengi bozan tek şey, o gece oynanmış Zamalek ve Al Ahly
maçının galiplerinin hala kornalar çalarak galibiyeti kutlamaları olduğunu
hatırlıyorum.. Hayatımda, ruhuma kazınmış anlardan birisidir bu..
Bir
turist için Kahire'deki ilk sabahlar çok heyecan vericidir. O gün yıllarca
hayali kurulan piramitlerle tanışma günüdür.
Piramitler
ve Sfenks Kahire'nin Giza bölgesinde bulunur. Burası kalabalığı ve
satıcılarıyla tipik bir turist bölgesidir. Size bu bölgede tavsiyem (ki aslında
bütün Mısır için tavsiyem), almayacağınız bir şeye değil fiyatını sormak, asla
dönüp bakmayın bile... Zira satıcılar başınız bela olurlar... Bir diğer
tavsiyem, piramitlerin içine girmeyi düşünmeyin. Ekstra giriş ödemeniz gereken
bir durum ve sıra beklemeye ve ücret ödemeye değecek bir tecrübe de değil.
Piramitleri
gördükten sonra öğle yemeği için genelde Mena House Otel'e giderim.
19.
yüzyılın sonlarında yapılmış bir av köşkü olan otel, piramitlerin hemen dibinde
olup, restoranından muazzam bir manzarası vardır.
Ve
öğleden sonra Mısır Müzesi.. Eski Mısır tarihi meraklıları için burası deyim
yerindeyse bir şekerci dükkanıdır. Eski,
Orta ve Yeni Krallıklara ait heykeller, objeceler, mumyalar... Eğer
şanslıysanız kalabalık olmayan bir günde ziyaret edersiniz.
Piramitlerle
Müze arasında tercih yapmam gerekirse, kesinlikle Müze derim. Tutankamon
hazinesi, binlerce yıl öncesinin taş ve mumya sanatı.. Garanti ediyorum, sizi
sizden alır. Orada bulunan yüz binlerce objenin bir hikayesi var, zaten
binlerce yıla meydan okumaları bile başlı başına bir hikaye, değil mi?
Firavun
heykellerin gözlerinin içine bakıp, onlara kendi hikayelerini anlatasınız gelir
bazen... Kaçak kaçak dokunursunuz heykellere, zamanda yolculuk yaptığınızı daha
iyi hissetmek için..
Yüksek
sezonlarda müzede adım atacak yer bulamazsınız, kuyruklarda beklersiniz. Bir
objeyi incelemek için çok az zamanınız olur. Allah'ın, çölün bu rahat ve tembel
ırkına bahşettiği nasıl bir rızk kapısıdır bu?
Binlerce
yıl öncesinden gelen bir Allah lütfu. ''Bu kadar aileye rızk kapısı olduğu için
Firavunlar içinde tek tanrıya inanan Akhenaton'un amel defteri belki de hala
açıktır. Kimbilir?'' diye düşünmeden edemiyorum bazen..
Gün
sonunda otelinize döndüğünüzde artık bedeniniz de ruhunuzda yorgundur. Bir
tarih dersi kıvamındadır bu turlar. Sizleri gezdirenlerin size anlatacakları o
kadar çok şey vardır ki. Anlatılanlar, deyim yerindeyse en 'boş' adamın bile
ilgisini çeker.
Hemen bu
araya küçük bir bilgiyi sıkıştımak isterim. Eski Mısır deyince akla;
piramitler, tapınaklar, Ramsesler ve Kleopatra gelir. 3000 yıllık tarih içinde
bunlar birbirinden o kadar alakasız yerlerdedirler ki..
Mısır
tarihi şu başlıklara ayrılır;
Krallıklar Öncesi
Dönem
Eski Krallık Dönemi
(1. - 10. hanedan)
Orta Krallık Dönemi
(11. - 17. hanedan)
Yeni Krallık Dönemi
(18. - 26. hanedan)
Geç Hanedanlık
Dönemi (28. - 30. hanedan)
Helenistik Dönem
Piramitler
Eski Krallık Dönemine, Ramsesler ve Tapınaklar Yeni Krallık Dönemi'ne, tarihin
en ünlü kadınlarından VII. Kleopatra da Helenistik Döneme ait olup, Mısır soyu
ile bir alakası yoktur.
Kahire
geceleri de ayrı bir alemdir. Nil Nehrinde gemide bir akşam yemeği+gece eğlencesi
veya Khan Khalil'de gece gezmesi en iyi alternatiflerdir.
Nil
Nehri eğlenceleri gayet turistiktir. Yemeğiniz eşliğinde Arapça canlı müzik
dinlemek, oryantal ve tennure seyretmek bu eğlencelerin klasikleridir.
Oryantal
dans Mısır folklorunun bir parçasıdır. Saidi, Şabi, Melaya hepsi figürleriyle
ayrı bir stildir. Ve bizdeki gibi ucuz bir şey değil... Benim de çok yakından
ilgilendiğim Mısır oryantali, ülke kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Danslar,
aslında bulundukları yörelerin hayvanlarından büyük ölçüde etkilenirler.
Afrika
kabile dansları avlanma hazırlığında olan bir vahşi hayvandan, Karadeniz
folkloru sudan çıkmış, can çekişmekte olan bir hamsiden, Oryantal dans da bir
devenin nazlı yürüyüşleri ve gerdan kırmasından etkilenmemiş midir?
Bu gemi
gezmeli eğlencelerin en güzel tarafı, güverteye çıkıp, iki tarafınızda akıp
giden Kahire'yi ışıklar altında seyretmektir.. Gerçekten doyumsuzdur..
Diğer
alternatif Khan Khalil, ayrı bir alemdir. Hüseyin Camii'nin yanı başındaki bu
tarihi çarşı çok renklidir. Dar sokaklarda dolanırsınız, alışveriş yaparsınız,
insanları incelersiniz... Ama yapacağınız en güzel şey, Necip Mahfuz'un
Fishawy'sinde muhabbet etmek, çay içmek, nargile çekmektir.
Arkadaşlarımla
yaptığım en güzel sohbetlerin mekanıdır Fishawy... Hem de saatlerce, sabah
ezanlarına dek..
Bir
başka güzel gezi alternatifi ise İslami Kahire turudur. Aslında Kahire'nin her
yeri İslam kokar. Ama Kahire kalesi civarlarında gerçekleştireceğiniz bu gezide
şehrin en güzel tarihi minarelerini, evlerini ve binalarını görürsünüz. Osmanlı
ve Memlük sanatı iç içedir.
Gerek
muazzam mimarisi, gerekse Şah Rıza kabri ile bu eserler içinde Sultan Hasan
Camii'nin yeri başkadır. Koskoca bir şahın, başucunda o dönemin İran bayrağı
ile duran mütevazi mezarının insanı etkilememesi mümkün değil... Aynı üzüntüyü
Şam'daki Sultan Vahdettin kabrinde de yaşarsınız.
İnsanları
makamlarından alabilirsiniz, rütbelerini sökebilirsiniz.. Ama onların sürgünde
yapayalnız ölmelerine neden olmanın, mezarlarını bile bu yalnızlığa mahkum etmenin
ahirette iyi bir cezası vardır umarım.
Tüm bu
turistik atraksiyonlar dışında, Kahirelilerin de takıldığı hoş mekanlar vardır.
El Ezher Parkı huzurlu akşamlar için hoş bir yeme içme ve gezme mekanıdır. Veya
üst klas Mısırlıların oturduğu Maadi ve Zamalek civarı yerler..
Aklımda
Cairo Jazz Club kalmış. Kahire'deki özel mekanlardan birisidir. Bu yazıyı
yazarken bana çok sevdiğim Amr Diab'ın güzel şarkıları eşlik etti... Anılarım
tekrar canlandı.
Umarım
Allah bu güzel ülkeyi eski huzurlu günlerine kavuşturur, halk hatalarından
dönmeyi bilir. Düşünce suçluları, açlık grevindekiler ve darbe mağdurları
tekrar özgürlüklerine kavuşur.
Nehir Nil, 21.01.2015,
Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gezi Notları
Sonsuz Ark'ın Notu:
Fotoğraflar Nehir Nil
tarafından çekilmiştir. Seçkin Deniz, 21.01.2015